iltasyazilim
FD Üye
Cahiliye toplumlarında insanlar pek çok sebepten birbirlerinden rahatsızlık duyabilirler Kimi zaman bir kişinin yüzü, ağzı, burnu, sesi, gülme şekli, aksanı, boyunun kısalığı ya da uzunluğu, saç şekli, saç rengi, vücut şekli, kilosu; kimi zaman oturduğu semt, yaptığı iş, kimi zaman arabası, evi, kimi zaman bir mimiği, cümle kuruş tarzı, kısacası herşey bu duruma neden olabilir Ancak bu kişilerin sayılan bu özelliklerinin gerçekten de rahatsız edici bir yönü olması da gerekmez Bazen sırf kusursuz ve mükemmel olduğu, bazen kendisinden daha iyi olduğu, bazen kendisine rakip gördüğü, bazen de kendi kültürüne, zevklerine ya da alışkanlıklarına uymadığı için o kişiden rahatsız olabilirler
Hatta kimi zaman o kişiye karşı duydukları bu rahatsızlık ve öfkenin hiçbir sebebi de olmayabilir Kendi kullandıkları sözlerle ifade edilecek olunursa, “neden bilmiyorum ama bu kişiye gıcık oluyorum gibi ifadelerle bu bakış açılarını dile getirirler Gerçekten de sorulduğunda bu kişiye karşı koydukları olumsuz tavrın nedenini bulamazlar
Sebepli de olsa sebepsiz de olsa, bir kişiye karşı olan ve kendi ifadeleriyle “gıcık oluyorum sözleriyle belirttikleri bu tavırlarının tek sebebi “şeytanın oyununa düşmüş olmalarıdır
Bazen şeytan aynı telkinleri müminlere de vermeye çalışır Müminin bir insanı sevme ya da sevmemedeki ölçüsü yalnızca Kuran’dır Kuran ahlakı dışında, bir kişinin ne fiziksel yapısının ne işinin, ne evinin, ne oturduğu semtin, ne aksanının ne de buna benzer özelliklerinin bir kişiyi sevmede hiçbir değeri yoktur Önemli olan ruhu, imanı, Kuran ahlakını yaşamasıdır Bu insan, hataları, kusurları, eksikleri olsa da, temelde mümin olduğu için kesin olarak sevilir Hataları ve kusurları da diğer bir yandan kendisine gösterilerek düzeltilmeye çalışılır
Ancak müminlerin de birbirlerinin hatalarından, eksiklerinden rahatsız olmaları mümkündür Bir kişinin yanlış bir tavrı gerçekten de bazen etrafa maddi manevi zarar verebilir Ya da bir kişinin bir konuda Kuran ahlakını tam olarak yaşayamaması, o kişiye karşı duyulan güveni, yakınlığı olumsuz yönde etkileyebilir Ancak müminin sevgisi gibi, duyduğu bu rahatsızlıkta da tek ölçüsü yine yalnızca Kuran'dır Mümin, Allah'ın Kuran'da yanlış olduğunu bildirdiği ahlakta eksiklik gösterildiğinde, cahiliye ahlakına benzer tavırlar söz konusu olduğunda rahatsız olur Yoksa bir kişinin gülme şekli, boyunun uzunluğu ya da kültür seviyesi gibi konulardan dolayı bir huzursuzluk duymaz
İman eden bir kimsenin bir başka mümine karşı duyduğu, Kuran'a uygun olan bu hissin adı “buğzdur Karşısındaki kişinin Kuran'a uygun olmayan bir tavrına, düzeltmediği sürece buğz edebilir Ancak “buğz etmesi demek, “tümüyle o kişiden yüz çevirmesi demek de değildir Buğz ettiği süre içerisinde de yine ona şefkatle doğruyu anlatıp göstermek, destek olmak, onun o eksiğini gidermek için gönülden çaba harcar Ayrıca duyduğu bu buğz onun, o kişiye karşı, mümin olmasından kaynaklanan sevgisini de hiçbir şekilde etkilemez Çünkü dünyada hata yapmayacak hiçbir insan yoktur Allah, adetullahının bir gereği olarak, bu eksikliği tüm insanlarda yaratmıştır Allah, hataları, insanların aczlerini görüp Allah'a sığınmaları, tevbe etmeleri, daha iyi olmak için çaba harcamaları, insanların birbirlerine iyiliği emredip kötülükten sakındırabilmeleri, birbirlerine tebliği yapıp öğüt verebilmeleri için yaratmıştır Dolayısıyla müminler de birbirlerinden “hatasız olabilmelerini beklemezler Hata gördüklerinde birbirlerine bunun doğrusunu gösterirler
İşte bu konuda müminlerin dikkatli olmaları gereken konu, şeytanın oyununa gelerek, cahiliyenin “gıcık olma olarak adlandırılan tavır bozukluğuyla, müminlerin “buğz etme ahlakını birbirine karıştırmamalarıdır Çünkü bazen insan nefsi, Kuran ahlakını yaşamayan insanlarda olduğu gibi, bir kişiden sebepsiz yere bir rahatsızlık duyulması için müminleri de teşvik edebilir Ya da Kuran'a dayalı hiçbir geçerli gerekçe olmadığı halde, bir müminin meşru, samimi, içten ve doğal tavırlarına karşı da bir rahatsız hissi duyurtmaya çalışabilir Müminin böyle bir telkin karşısında Allah'tan korkarak hareket etmesi, şeytandan Allah'a sığınması ve o mümin kardeşine şefkat ve merhametle yaklaşarak şeytanın bu oyununu bozması çok önemlidir Şeytanın müminlerin arasını açıp bozmak isteyeceği Kuran'da bildirilmiştir (İsra Suresi, 53) Mümin bu tuzağa karşı, hemen o kardeşinin güzel yönlerini, imandaki kararlılığı, ahlakındaki güzel incelikleri, Allah'ın rızasını kazanabilmek için ne kadar samimi çaba harcadığı gibi özelliklerini düşünerek ona olan sevgisini tazelemelidir Bu konuda niyet ettiği ve küçük de olsa bir girişimde bulunduğu anda, Allah'ın izniyle Allah şeytanın oyununu bozacak, bu mümin, kardeşine çok daha coşkulu bir sevgiyle yaklaşabilme imkanı bulacaktır Allah Kuran'da bu adetullahının kesin olarak sonuç vereceğini şöyle bildirmiştir:
Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: Gerçekten ben Müslümanlardanımdiyenden daha güzel sözlü kimdir?
İyilikle kötülük eşit olmaz Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir
Buna da, sabredenlerden başkası kavuşturulamaz Ve buna, büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da kavuşturulamaz
Şayet sana şeytandan bir kışkırtma gelecek olursa, hemen Allah'a sığın Çünkü O, işitendir, bilendir (Fussilet Suresi, 3336)
Hatta kimi zaman o kişiye karşı duydukları bu rahatsızlık ve öfkenin hiçbir sebebi de olmayabilir Kendi kullandıkları sözlerle ifade edilecek olunursa, “neden bilmiyorum ama bu kişiye gıcık oluyorum gibi ifadelerle bu bakış açılarını dile getirirler Gerçekten de sorulduğunda bu kişiye karşı koydukları olumsuz tavrın nedenini bulamazlar
Sebepli de olsa sebepsiz de olsa, bir kişiye karşı olan ve kendi ifadeleriyle “gıcık oluyorum sözleriyle belirttikleri bu tavırlarının tek sebebi “şeytanın oyununa düşmüş olmalarıdır
Bazen şeytan aynı telkinleri müminlere de vermeye çalışır Müminin bir insanı sevme ya da sevmemedeki ölçüsü yalnızca Kuran’dır Kuran ahlakı dışında, bir kişinin ne fiziksel yapısının ne işinin, ne evinin, ne oturduğu semtin, ne aksanının ne de buna benzer özelliklerinin bir kişiyi sevmede hiçbir değeri yoktur Önemli olan ruhu, imanı, Kuran ahlakını yaşamasıdır Bu insan, hataları, kusurları, eksikleri olsa da, temelde mümin olduğu için kesin olarak sevilir Hataları ve kusurları da diğer bir yandan kendisine gösterilerek düzeltilmeye çalışılır
Ancak müminlerin de birbirlerinin hatalarından, eksiklerinden rahatsız olmaları mümkündür Bir kişinin yanlış bir tavrı gerçekten de bazen etrafa maddi manevi zarar verebilir Ya da bir kişinin bir konuda Kuran ahlakını tam olarak yaşayamaması, o kişiye karşı duyulan güveni, yakınlığı olumsuz yönde etkileyebilir Ancak müminin sevgisi gibi, duyduğu bu rahatsızlıkta da tek ölçüsü yine yalnızca Kuran'dır Mümin, Allah'ın Kuran'da yanlış olduğunu bildirdiği ahlakta eksiklik gösterildiğinde, cahiliye ahlakına benzer tavırlar söz konusu olduğunda rahatsız olur Yoksa bir kişinin gülme şekli, boyunun uzunluğu ya da kültür seviyesi gibi konulardan dolayı bir huzursuzluk duymaz
İman eden bir kimsenin bir başka mümine karşı duyduğu, Kuran'a uygun olan bu hissin adı “buğzdur Karşısındaki kişinin Kuran'a uygun olmayan bir tavrına, düzeltmediği sürece buğz edebilir Ancak “buğz etmesi demek, “tümüyle o kişiden yüz çevirmesi demek de değildir Buğz ettiği süre içerisinde de yine ona şefkatle doğruyu anlatıp göstermek, destek olmak, onun o eksiğini gidermek için gönülden çaba harcar Ayrıca duyduğu bu buğz onun, o kişiye karşı, mümin olmasından kaynaklanan sevgisini de hiçbir şekilde etkilemez Çünkü dünyada hata yapmayacak hiçbir insan yoktur Allah, adetullahının bir gereği olarak, bu eksikliği tüm insanlarda yaratmıştır Allah, hataları, insanların aczlerini görüp Allah'a sığınmaları, tevbe etmeleri, daha iyi olmak için çaba harcamaları, insanların birbirlerine iyiliği emredip kötülükten sakındırabilmeleri, birbirlerine tebliği yapıp öğüt verebilmeleri için yaratmıştır Dolayısıyla müminler de birbirlerinden “hatasız olabilmelerini beklemezler Hata gördüklerinde birbirlerine bunun doğrusunu gösterirler
İşte bu konuda müminlerin dikkatli olmaları gereken konu, şeytanın oyununa gelerek, cahiliyenin “gıcık olma olarak adlandırılan tavır bozukluğuyla, müminlerin “buğz etme ahlakını birbirine karıştırmamalarıdır Çünkü bazen insan nefsi, Kuran ahlakını yaşamayan insanlarda olduğu gibi, bir kişiden sebepsiz yere bir rahatsızlık duyulması için müminleri de teşvik edebilir Ya da Kuran'a dayalı hiçbir geçerli gerekçe olmadığı halde, bir müminin meşru, samimi, içten ve doğal tavırlarına karşı da bir rahatsız hissi duyurtmaya çalışabilir Müminin böyle bir telkin karşısında Allah'tan korkarak hareket etmesi, şeytandan Allah'a sığınması ve o mümin kardeşine şefkat ve merhametle yaklaşarak şeytanın bu oyununu bozması çok önemlidir Şeytanın müminlerin arasını açıp bozmak isteyeceği Kuran'da bildirilmiştir (İsra Suresi, 53) Mümin bu tuzağa karşı, hemen o kardeşinin güzel yönlerini, imandaki kararlılığı, ahlakındaki güzel incelikleri, Allah'ın rızasını kazanabilmek için ne kadar samimi çaba harcadığı gibi özelliklerini düşünerek ona olan sevgisini tazelemelidir Bu konuda niyet ettiği ve küçük de olsa bir girişimde bulunduğu anda, Allah'ın izniyle Allah şeytanın oyununu bozacak, bu mümin, kardeşine çok daha coşkulu bir sevgiyle yaklaşabilme imkanı bulacaktır Allah Kuran'da bu adetullahının kesin olarak sonuç vereceğini şöyle bildirmiştir:
Allah'a çağıran, salih amelde bulunan ve: Gerçekten ben Müslümanlardanımdiyenden daha güzel sözlü kimdir?
İyilikle kötülük eşit olmaz Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir
Buna da, sabredenlerden başkası kavuşturulamaz Ve buna, büyük bir pay sahibi olanlardan başkası da kavuşturulamaz
Şayet sana şeytandan bir kışkırtma gelecek olursa, hemen Allah'a sığın Çünkü O, işitendir, bilendir (Fussilet Suresi, 3336)