goc destanı hakkında bilgi ve ozeti
Cin Kaynaklarına Gore Goc Destanı:
Uygur Ulkesinde, Tuğla ve Selenge ırmaklarının birleştiği yerde Kumlancu denilen bir tepe vardır Adına Hulin Dağı derlerdi
Hulin Dağlarında da, birbirine cok yakın iki ağac buyumuştu Biri kayın ağacıydı Bir gece, kayın ağacının uzerine gokyuzunden bir mavi ışık duştu, iki ırmak arasında yaşayan insanlar bu ışığı gordu ve urpererek izledi Kutsal bir ışıktı Kayın ağacının uzerinde aylar ayı kaldı Kutsal ışık, kayın ağacının ustunde kaldığı sure icinde kayın ağacının govdesi buyudukce buyudu, kabardı Oradan cok guzel turkuler gelmeğe başladı Gece oldu mu, ağacın otuz adım otesinden butun cevre ışıklar icinde kalıyordu!
Bir gun ağacın govdesi ansızın yarıldı, icinden beş kucuk cadır, beş kucuk odacık gorunumunde ortaya cıktı Her odacığın icinde bir cocuk bulunmaktaydı Cocukların ağızlarının ustunde asılı birer emzik vardı, onlar bu emziklerden sut emiyorlardı Işıktan doğmuş olan bu kutsal cocuklara halk ve halkın ileri gelenleri cok buyuk saygı gosterdiler
Cocukların en kucuğunun adı Sungur Tekin'di, ondan sonrakinin adı Kutur Tiğin, ucuncusunun ki Turek Tekin, dorduncusunun Us Tekin, beşincisinin adı Buğu Tekin'di Beş cocuğun beşinin de Tanrı tarafından gonderildiğine inanan insanlar, iclerinden birini hakan yapmak istediler Buğu Han en buyukleri idi; otekilerden daha guzel, daha zeki, daha yiğit gorunuyordu Buğu Tekin'in hepsinden ustun olduğunu anlayan halk onu hakan olarak sectiler Buyuk bir torenle Buğu Hanı tahta oturttular
Boylece yıllar yılı kovalamış, bir gun gelmiş Uygurlara bir başkası hakan olmuş
Bu hakanın da Gah Tekin adında bir oğlu varmış
Hakan oğlu, Gah Tekin'e, Cin prenseslerinden birini, KiuLien'i almağı uygun gormuş
Evlendikten sonra Prenses KiuLien, sarayını Hatun Dağında kurdu Hatun Dağının cevre yanı dağlıktı; bu dağlardan birinin adı Tanrı Dağıydı, Tanrı Dağının guneyinde Kutlu Dağ derler bir başka dağ vardı, kocaman bir kaya parcası
Bir gun Cin Elcisi, falcılarıyla birlikte KiuLien'in sarayına geldiler Kendi aralarında konuşup dediler ki:
Hatun Dağının varı yoğu, butun bahtiyarlığı Kutlu Dağ denilen bu kaya parcasına bağlıdır Turkleri yıkmak istiyorsak bu kayayı onların elinden almalıyız
Bu konuşmadan sonra varılan karar uzerine Cinliler, KuiLien'e karşılık olarak o kayanın kendilerine verilmesini istediler Yeni Hakan, isteğin nereye varacağını duşunmeden ve umursamadan Cinlilerin arzusunu kabul etti, yurdunun bir parcası olan bu kayayı onlara verdi Halbuki Kutlu Dağ bir kutsal kayaydı; butun Uygur Ulkesinin mutluluğu bu kayaya bağlıydı Bu tılsımlı taş Turk Yurdunun bolunmez butunluğunu temsil ediyordu; duşmana verilirse bu butunluk parcalanacak Turklerin butun saadeti yok olacaktı
Hakan kayayı vermesine verdi ama kaya oyle kolay kolay sokulup goturulecek turden değildi Bunu anlayan Cinliler, kayanın cevresine odun komur yığıp ateşlediler Kaya iyice kızınca uzerine sirke dokup paramparca ettiler Her bir parcayı aldılar, ulkelerine taşıdılar
Olan o zaman oldu işte Turkelinin butun kurdu kuşu, butun hayvanları dile geldi, kendi dillerince kayanın duşmana verilişine ağladılar Yedi gun sonra gunahı bağışlanmaz olan bu duşuncesiz hakan oldu Ne var ki Onun olumuyle ulke felaketten kurtulamadı Bir Cin prensesi uğruna cekinmeden bağışlanmış olan yurdun bir kayası, Turkelinin felaketine sebep oldu Halk rahat huzur yuzu gormedi Irmaklar birbiri ardınca kurudu Gollerin suyu buhar olup uctu Topraklar yarıldı, urun yeşermez oldu
Gunlerden sonra Turk tahtına Buğu Han'ın torunlarından biri hakan olarak oturdu O zaman canlı cansız, evcil yaban, coluk cocuk butun yurtta soluk alan almayan ne varsa hepsi birden:
Goc! Goc!, diye cığrışmağa başladı Derinden, iniltili, huzun dolu, eli boğrunde kalmış bir cığrışmaydı bu
Yurekler dayanmazdı
Uygurlar bunu bir ilahi emir diye bildiler Toparlandılar, yollara duzulduler; yurtlarını yuvalarını bırakıp bilinmedik ulkelere doğru goc etmeğe başladılar Sonunda bir yere gelip durdular, orada sesler de kesildi Uygurlar, seslerin kesilip duyulmaz olduğu bu yerde kondular, beş mahalle kurup yerleştiler; bunun icin bu yerin adını da Beşbalık koydular Burada yaşayıp coğaldılar
Cin Kaynaklarına Gore Goc Destanı:
Uygur Ulkesinde, Tuğla ve Selenge ırmaklarının birleştiği yerde Kumlancu denilen bir tepe vardır Adına Hulin Dağı derlerdi
Hulin Dağlarında da, birbirine cok yakın iki ağac buyumuştu Biri kayın ağacıydı Bir gece, kayın ağacının uzerine gokyuzunden bir mavi ışık duştu, iki ırmak arasında yaşayan insanlar bu ışığı gordu ve urpererek izledi Kutsal bir ışıktı Kayın ağacının uzerinde aylar ayı kaldı Kutsal ışık, kayın ağacının ustunde kaldığı sure icinde kayın ağacının govdesi buyudukce buyudu, kabardı Oradan cok guzel turkuler gelmeğe başladı Gece oldu mu, ağacın otuz adım otesinden butun cevre ışıklar icinde kalıyordu!
Bir gun ağacın govdesi ansızın yarıldı, icinden beş kucuk cadır, beş kucuk odacık gorunumunde ortaya cıktı Her odacığın icinde bir cocuk bulunmaktaydı Cocukların ağızlarının ustunde asılı birer emzik vardı, onlar bu emziklerden sut emiyorlardı Işıktan doğmuş olan bu kutsal cocuklara halk ve halkın ileri gelenleri cok buyuk saygı gosterdiler
Cocukların en kucuğunun adı Sungur Tekin'di, ondan sonrakinin adı Kutur Tiğin, ucuncusunun ki Turek Tekin, dorduncusunun Us Tekin, beşincisinin adı Buğu Tekin'di Beş cocuğun beşinin de Tanrı tarafından gonderildiğine inanan insanlar, iclerinden birini hakan yapmak istediler Buğu Han en buyukleri idi; otekilerden daha guzel, daha zeki, daha yiğit gorunuyordu Buğu Tekin'in hepsinden ustun olduğunu anlayan halk onu hakan olarak sectiler Buyuk bir torenle Buğu Hanı tahta oturttular
Boylece yıllar yılı kovalamış, bir gun gelmiş Uygurlara bir başkası hakan olmuş
Bu hakanın da Gah Tekin adında bir oğlu varmış
Hakan oğlu, Gah Tekin'e, Cin prenseslerinden birini, KiuLien'i almağı uygun gormuş
Evlendikten sonra Prenses KiuLien, sarayını Hatun Dağında kurdu Hatun Dağının cevre yanı dağlıktı; bu dağlardan birinin adı Tanrı Dağıydı, Tanrı Dağının guneyinde Kutlu Dağ derler bir başka dağ vardı, kocaman bir kaya parcası
Bir gun Cin Elcisi, falcılarıyla birlikte KiuLien'in sarayına geldiler Kendi aralarında konuşup dediler ki:
Hatun Dağının varı yoğu, butun bahtiyarlığı Kutlu Dağ denilen bu kaya parcasına bağlıdır Turkleri yıkmak istiyorsak bu kayayı onların elinden almalıyız
Bu konuşmadan sonra varılan karar uzerine Cinliler, KuiLien'e karşılık olarak o kayanın kendilerine verilmesini istediler Yeni Hakan, isteğin nereye varacağını duşunmeden ve umursamadan Cinlilerin arzusunu kabul etti, yurdunun bir parcası olan bu kayayı onlara verdi Halbuki Kutlu Dağ bir kutsal kayaydı; butun Uygur Ulkesinin mutluluğu bu kayaya bağlıydı Bu tılsımlı taş Turk Yurdunun bolunmez butunluğunu temsil ediyordu; duşmana verilirse bu butunluk parcalanacak Turklerin butun saadeti yok olacaktı
Hakan kayayı vermesine verdi ama kaya oyle kolay kolay sokulup goturulecek turden değildi Bunu anlayan Cinliler, kayanın cevresine odun komur yığıp ateşlediler Kaya iyice kızınca uzerine sirke dokup paramparca ettiler Her bir parcayı aldılar, ulkelerine taşıdılar
Olan o zaman oldu işte Turkelinin butun kurdu kuşu, butun hayvanları dile geldi, kendi dillerince kayanın duşmana verilişine ağladılar Yedi gun sonra gunahı bağışlanmaz olan bu duşuncesiz hakan oldu Ne var ki Onun olumuyle ulke felaketten kurtulamadı Bir Cin prensesi uğruna cekinmeden bağışlanmış olan yurdun bir kayası, Turkelinin felaketine sebep oldu Halk rahat huzur yuzu gormedi Irmaklar birbiri ardınca kurudu Gollerin suyu buhar olup uctu Topraklar yarıldı, urun yeşermez oldu
Gunlerden sonra Turk tahtına Buğu Han'ın torunlarından biri hakan olarak oturdu O zaman canlı cansız, evcil yaban, coluk cocuk butun yurtta soluk alan almayan ne varsa hepsi birden:
Goc! Goc!, diye cığrışmağa başladı Derinden, iniltili, huzun dolu, eli boğrunde kalmış bir cığrışmaydı bu
Yurekler dayanmazdı
Uygurlar bunu bir ilahi emir diye bildiler Toparlandılar, yollara duzulduler; yurtlarını yuvalarını bırakıp bilinmedik ulkelere doğru goc etmeğe başladılar Sonunda bir yere gelip durdular, orada sesler de kesildi Uygurlar, seslerin kesilip duyulmaz olduğu bu yerde kondular, beş mahalle kurup yerleştiler; bunun icin bu yerin adını da Beşbalık koydular Burada yaşayıp coğaldılar