Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Göç Destanı-Türk Destanları

Göç Destanı-Türk Destanları

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
göç destanları
göç destanı hakkında veri
Göç Destanı içeriği
Göç Destanı hikayesi

GÖÇ DESTANI

Bu destan da bir Uygur destanıdır ve daha önce belirtildiği üzere, Türeyiş Destanının bir uzantısı gibidir Bugün, Orhun nehri kıyısında bir büyük kasaba kalıntısı ile bir saray yıkıntısı vardır ancak bir zamanlar bu şehre Ordu Balık denildiği sanılmaktadır Büyük Uygur Destam'nın son bölümü diye kabul edebileceğimiz Göç Destanı, işte bu şehrin saray yıkıntısının önünde bugün görülebilecek şekilde duran yazıtlarda yazılmış olduğunu Hüseyin Namık Orkun ileri sürmektedir Yine Hüseyin Namık Orkun'un belirttiğine tarafından bu yazıtlar, Moğol Hânı Öğüdey vaktinde Çin'den getirilen uzmanlara okutturulup tercüme ettirilmiştir

Göç Destanının Çin ve Iran kaynaklarındaki kayıtlarına göre iki öbür söyleyiş hâlinde olduğu bilinmekte ise de sahiden birbirinin tamamlayıcısı gibidir Iran kaynaklarındaki söyleyiş, daha fazla tarih bilgilerine yakındır aynı zamanda Iran söyleyişi, Türklerin Maniheizm'i kabulünü anlatan bir menkıbe görünümündedir Aşağı özetlenmiş olan söyleyiş Cüveynî'nin Taribi Cihanküşa adlı eserinde yazılıdır, bu söyleyişe göre, destanda sözü geçen iki ağacın, Maniheizm'in kurucusu Mani'nin iki Başlıcaadlı eserindeki iki ağacı temsilcilik ve taklit ettiğini Prof Fuad Köprülü ileri sürmektedir

Çin Kaynaklarına Kadar Göç Destanı:

Uygur Ülkesinde, Tuğla ve Selenge ırmaklarının birleştiği yerde Kumlançu denilen bir tepe vardır Adına Hulin Dağı derlerdi

Hulin Dağlarında da, birbirine çok yakın iki ağaç büyümüştü Biri kayın ağacıydı Bir gece, kayın ağacının üstüne gökyüzünden bir mavi ışık düştü, iki dere arasında yaşayan halk müziği bu ışığı gördü ve ürpererek izledi Kutsal bir ışıktı Kayın ağacının üzerinde aylar ayı kaldı Kutsal ışık, kayın ağacının üstünde kaldığı vakit içinde kayın ağacının gövdesi büyüdükçe büyüdü, kabardı Oradan çok güzel türküler gelmeğe başladı Gece oldu mu, ağacın otuz adım ötesinden bütün çevre ışıklar içinde kalıyordu!

Bir gün ağacın gövdesi aniden yarıldı, içinden beş minik çadır, beş minik odacık görünümünde ortaya çıktı Her odacığın içinde bîr çocuk bulunmaktaydı Çocukların ağızlarının üstünde asılı birer emzik vardı, onlar bu emziklerden süt emiyorlardı Işıktan doğmuş olan bu kutsal çocuklara halk müziği ve halkın ileri gelenleri çok büyük saygı gösterdiler

Çocukların en küçüğünün adı Sungur Tekin'di, ondan sonrakinin adı Kutur Tiğin, üçüncüsünün fakat Türek Tekin, dördüncüsünün Fikir Tekin, beşincisinin adı Buğu Tekin'di Beş çocuğun beşinin de Tanrı tarafından gönderildiğine inanan halk müziği, içlerinden birini hakan yapmak istediler Buğu Han en büyükleri idi; ötekilerden daha güzel, daha zeki, daha yiğit görünüyordu Buğu Tekin'in hepsinden üstün olduğunu anlayan insanlar onu hakan olarak seçtiler Büyük bir törenle Buğu Hanı tahta oturttular

Bu Nedenle yıllar yılı kovalamış, bir gün gelmiş Uygurlara bir başkası hakan olmuş

Bu hakanın da Gah Tekin adında bir oğlu varmış

Hakan oğlu, Gah Tekin'e, Çin prenseslerinden birini, KiuLien'i almağı uygun görmüş

Evlendikten sonradan Prenses KiuLien, sarayını Hatun Dağında kurdu Hatun Dağının çevre yanı dağlıktı; bu dağlardan birinin adı Tanrı Dağıydı, Tanrı Dağının güneyinde Kutlu Dağ derler bir başka dağ vardı, iri bir kaya parçası

Bir gün Çin Elçisi, falcılarıyla birlikte KiuLien'in sarayına geldiler Kendi arasında konuşup dediler ki:

Hatun Dağının varı yoğu, bütün bahtiyarlığı Kutlu Dağ denilen bu kaya parçasına bağlıdır Türkleri çökertmek istiyorsak bu kayayı onların elinden almalıyız

Bu konuşmadan sonradan varılan karar üzerine Çinliler, KuiLien'e karşılık olarak o kayanın kendilerine verilmesini istediler Yeni Hakan, isteğin nereye varacağını düşünmeden ve umursamadan Çinlilerin arzusunu kabul etti, yurdunun bir parçası olan bu kayayı onlara verdi Halbuki Kutlu Dağ bir tanrısal kayaydı; tüm Uygur Ülkesinin mutluluğu bu kayaya bağlıydı Bu tılsımlı taş Türk Yurdunun bölünmez bütünlüğünü temsilcilik ediyordu; düşmana verilirse bu tamlık parçalanacak Türklerin tüm saadeti yok olacaktı

Hakan kayayı vermesine verdi lakin kaya böylece basit basit sökülüp götürülecek türden değildi Bunu anlayan Çinliler, kayanın çevresine odun kömür yığıp ateşlediler Kaya tamamen kızınca üzerine sirke döküp paramparça ettiler Her bir parçayı aldılar, ülkelerine taşıdılar

Olan o zaman oldu işte Türkelinin bütün kurdu kuşu, tüm hayvanları dile geldi, kendi dillerince kayanın düşmana verilişine ağladılar Yedi gün sonra günahı bağışlanmaz olan bu düşüncesiz hakan öldü Ne var ki Onun ölümüyle ülke felâketten kurtulamadı Bir Çin prensesi uğruna tereddütsüz bağışlanmış olan yurdun bir kayası, Türkelinin felâketine sebep oldu Ahali dar rahatlık yüzü görmedi Irmaklar birbiri ardınca kurudu Göllerin suyu buhar olup uçtu Topraklar yarıldı, ürün yeşermez oldu

Günlerden daha sonra Türk tahtına Buğu Han'ın torunlarından biri hakan olarak oturdu O vakit canlı cansız, evcil yaban, çoluk çocuk tüm yurtta soluk alan almayan ne varsa hepsi ansızın:

Göç! Göç!, diye çığrışmağa başladı Içten, iniltili, üzüntü batmış, eli böğründe kalmış bir çığrışmaydı bu

Yürekler dayanmazdı

Uygurlar bunu bir ilahî emir diye bildiler Toparlandılar, yollara düzüldüler; yurtlarını yuvalarını bırakıp bilinmedik ülkelere içten göç etmeğe başladılar Sonunda bir yere gelip durdular, orada sesler de kesildi Uygurlar, seslerin kesilip duyulmaz olduğu bu yerde kondular, beş semt kurup yerleştiler; bunun için bu yerin adını da Beşbalık koydular Burada yaşayıp çoğaldılar

İran kaynaklarına göre Göç Destanı:

Destanın Buğu Tekin'in Uygurlara hakan oluncaya kadar geçen bölümü aynıdır Buğu Tekin hakan olduktan sonradan, İran söyleyişine tarafından, ülkeyi adalet üzere ve yıllardan beri yönetir Bu zaman içinde kendisine üç karga destek etmekte, kargalar dünyanın bütün dillerini bilmektedir Nerede bir durum olursa anında Buğu Han'a haber vermektedirler

Bir gün Buğu Han bir hayal görür Düşünde kendisine bir peri kızı gözükmüştür Bu düşü Buğu Han hemencecik her gece, yedi sene, altı ay ve yirmi iki gün defalarca görür, Ve her gece Peri kızı, Buğu Han'ın düşünde onunla konuşur, danışır; son gece, ayrılacağı süre Buğu Han'a, dünyanın efendisi olacağı haberini verir

Han uyanınca ordusunu toplar, her ordunun başına bir kardeşini görev eder, Moğallar'ın Kırgızlar'ın, Tangutlar'ın ve Çinlilerin üstüne seferlere yollar

Dört kardeşin dördü de seferden zaferle döner ve Orhun vadisini zengin ganimetlerle doldurur, bu arada OrduBalıg şehri de yerleşmiş olur

Bir müddet sonradan Buğu Han bir düş daha görür Düşünde, beyazlara bürünmüş,başında beyaz şerit, elinde

Yada Taşı olan bir erkek gözükmüş, Buğu Han'a demiştir oysa:

Eğer bu taşı saklarsan dünyanın dört bucağında milletleri buyruğunun altına alabilirsin

O gece Buğu Han'ın başveziri de tıpkı böyle bir düş görmüştür Bunun üstüne Buğu Han ordusunu her yerde toplamış, bu sefer yatıya doğru sefere çıkmıştır Türkistan'a geldiği zaman geniş bozkırları, çayırlan ve gürül gürü! akıcı çayları görür görmez burada oturmağa karar vererek Balasagun şehrini kurmuştur Buğu Han'ın orduları dört bir yandan yayılmış, tüm milletleri buyruğu altına almıştır

Lakin o süre Uygurların dindar olmadıkları söylenirdi Rahipleri vardı fakat Kam deniliyordu Bu Kamlar, tıpatıp Moğollardaki gibi, cinlere laf geçirdiklerini ileri sürerler Onlara her istediklerini yaptırmağa güçlerinin yettiğini söylerlerdi Moğollar bu Kamlara çok Ağırlık verirlerdi Ne süre bir işe başlayacak olurlar ise bu Kamlara sorarlardı ve ona kadar davranırlardı Hastalarına bile Kamlar bakardı

Uygurlar, Buğu Han zamanında Çin hükümdârına elçiler gönderdi, kendilerine Nom Kitaplarını anlayan adamlar göndermesi ipin rica etti Cinlerin din kitapları Nom'dur Bugün yaşamış bir adamın bin yıl önce de yaşadığına inanırlar
Cinden Nom yöntemlerini anlayan adamlar gelince Kamlarla oturup konuştular, din kitaplarını gösterdiler; tartışmayı Kamlar kaybetti Bu tartışmadan daha sonra Uygurlar Çin'den gelen yeni dini kabul ettiler (Bu din Maniheizm'dir) *
 
858,475Konular
981,229Mesajlar
29,547Kullanıcılar
sonertSon üye
Üst Alt