iltasyazilim
FD Üye
Selamunaleykum,çok uzun zamandır siteye girmiyordum,sırf bu paylaşımı yapmak için girdim siteye
18 asrın ortalarında doğan büyük dâhi, edip, şair, ressam, mütefekkir, devlet adamı Goethe; Avrupa Edebiyatında bir devir açan adam olarak tanınır Fakat onun bilinmeyen ve hatta kasıtlı şekilde gizlenen bir yanı vardır ki, bu da Avrupa'da, özellikle Almanya'da ilk İslâm sempatisini uyandıran kişi olmasıdır Bir çok Avrupalı onun açtığı aydınlık çığırdan giderek İslâm'ı bulmuştur Bernard Shaw, bu gerçeği şöyle dile getirir:
19 asırda Carlyle (Karlayl), Goethe (Göte), Gibbon gibi insaflı ve namuslu mütefekkirler, Hazreti Muhammed'in dinindeki yüksek kıymeti sezmişler ve bu suretle Avrupa'nın İslâmiyete karşı davranışında bir değişme olmuştur Daha şimdiden milletime ve diğer Avrupa milletlerine mensup çok kimseler Muhammed'in (sav) dinine girmiş bulunuyorlar Avrupa'nın İslâm'laşmağa başlamış olduğunu söyleyebilirim
Alman Müslümanlardan olup İslâm'a büyük hizmetleri dokunan imanlı insan Hacı Ahmed Schmiede de bu gerçeği şöyle anlatır:
Biz Alman Müslümanlarının İslâm câmiasına ayak basarken eli boş gelmediğimizi, İslâm edebiyatına ölmez Gothe'mizin eserleriyle iftiharla girdiğimizi kaydetmeliyim
Goethe, İslâm'a karşı ilk alâka ve muhabbeti daha 23 yaşındayken duydu Teolog Herder'in kendisine verdiği Kur'an tercümesine dair araştırmalar yaptı ve Kur'an'ı tam olarak aksettirmekten çok uzak olan bu tercüme bile onu hayran bıraktı Hıristiyanların İslam dinine müsamaha ile yaklaşmalarını nurlandırıcı bir toleransolarak gördü
İslâm'a hizmetkâr bir Alman Müslüman olan Ahmed Schmiede'nin deyimiyle, Goethe'nin zamanında Müslümanlık hakkında mevcut eserler, dinimizi bitaraf göstermekten çok uzak idi
Kur'an tercümelerine varıncaya kadar, kaleme alınan her kitapta, Müslümanlık ancak kötüleniyordu Bu kadar düşmanca tasvirlerin satırları arasından yine de İslâm'ın yüce hakikatini, Kur'an'ın azametini duyabilmek, atılan çamurların arasında pınarın berrak suyunu seçebilmek için gerçekten hidayet ışığına ihtiyaç vardı Biz inanıyoruz ki, Goethe, hidayete kavuşmuştur Allah, zulmet içinde hüsnüniyetle nur arayan kimseyi tek bırakmaz Goethe ise, arıyordu 23 yaşında iken Goethe'nin meşhur Alman Mütefekkiri Herder'e yazdığı bir mektupta şu sözleri okuyoruz:
— Kur'an'da Musâ'nın dua ettiği gibi dua etmek istiyorum: Ya Rabbi, dar göğsümü genişlet!
O tarihlerde kaleme alınan bir takım yapraklarda Şairin kendi eliyle yazdığı Kur'an âyetleri, Arapça gramerine ait notlar vs, Gothe'nin genç yaştan itibaren Kur'an'a ve Arap diline vukuf kazanmağa cehdettiği bize malûm olur En çok tekrar ettiği âyetler, Allah'ın, gözü gören insanlar için tabiatta tecelli ettiğini beyan edenleridir Burası bilhassa dikkate değer bir husustur: Bir çok hidayete erenler gibi, Goethe'yi de, İslâm mesajının tabiat hâdiselerine uygunluğu, Kur'an'da ifadesini bulan İlâhî kanunun, tabiat safhalarına mutabakatı heyecana getirmiş, hayranlığa, vurgunluğa götürmüştür
Daha ziyade hissiyattan doğma bu vurgunluktan sonra, bir an gözün açılıyor Görüyorsun ki, vurulduğun bir zahiri güzellik değildir O, öyle bir şümullü sistemdir ki, onun yanında bütün diğer dünya görüşleri ve dinler sönük kalır Goethe, bu hakikati, Eckermann'la yaptığı konuşmalarda şöyle dile getirir:
Görüyorsunuz ki, bu inancın hiç bir eksikliği yoktur Biz, bugün ne kadar sistemlerimiz varsa, daha ileri gidemedik Zaten, hiç kimsenin ondan daha ileri gitmesi mümkün de değildir Müslümanların bu felsefî sistemi, faziletin hangi basamağında durduğumuzu öğrenmek üzere kendimize ve başkalarına tatbik edebileceğimiz yararlı bir ölçüdür
Ve itiraz kabul etmez bir kesinlikle İslâm'ın şümulünü anlatır:
Çılgınlıktır, herkesin her hususta
Kendi özel görüşünü övmesi
Madem ki İslâm, Allah'a teslim olmak mânâsınadır:
Öyle ise hepimiz İslâm'da yaşayıp ölmekteyiz!
Bu kesin teslimiyet, Goethe'yi en çok cezbeden noktadır İslâm fikriyatında önemli gördüğü hususları sayarken, Şair en başta,
Allah'ın bilinmesi mümkün olmayan iradesine karşı kayıtsız şartsız teslimiyetunsurunu zikreder ve der ki:
İslâm, yaşama uygun düşen bir şiiriyete yer verir Allah'ın birliği, iradesine teslimiyet, peygamberin aracılığı, — bütün bunlar — inancımıza, tasavvurlarımıza uygun gelir
Allah'ın birliği hususunda Goethe'den doğrudan doğruya İslâmî bir taviz vermezlik müşahede edilir:
Bir olan Allah'a iman, daima ruh yükseltici etki gösterir Zira, bu inanç insana, kendi iç âleminin vahdetini (birliğini) hatırlatır
Ve İslâm'ın esası olan vahdaniyete atfen Şair, Hz İsa'yı da tam İslâmî düşünce tarzı ile töhmetten kurtarır:
İsa temiz duygu ile düşünürdü
Sadece tek Allah'ı sakinlikle;
Onu (İsa'yı) Tanrı yapanlar
Mukaddes niyetini rencide etti
Ve böylece hak olduğu görülür
Muhammed'in başardığı;
Yalnız vahdet mefhumu ile o
Bütün âleme galip geldi
Bu teslimiyet inancı dev Şairi, gözümüzü yaşartan, âsil bir tevazuya, tertemiz bir imana götürür:
Kur'an'ın ezelden olup olmaması diye
Bir şüphe beni uğraştırmaz!
Kitapların kitabı olduğuna iman ederim
Müslüman olarak bana farz olduğu gibi!
Kur'anı Kerîm, Şair'in yol göstericisidir:
Dalâlet beni şaşırtmak ister;
Ancak sen şüphelerimi dağıtmasını bilirsin
Amellerimde, şiirlerimde,
Sen yoluma istikamet verirsin
Goethe'nin sevdiği gelini hastalandığında Şair, bir doktor dostuna yazdığı mektupta, ümitsizliğe kapılmadığının sebebini açıklar:
Başka bir diyeceğim yok Bu mes'eledeki dayanağım, yine de İSLÂM'dır
1831 yılında kendisinden teselli isteyen bir kadına Goethe der ki: Bu hususta kimse başkasına nasihat veremez Herkes, ne yapacağını bizzat kendisi tayin eder Maamafih kendimize ne türlü cesaret vermeğe çalışırsak çalışalım: Biz hepimiz İSLÂM'da yaşıyoruz
Bu ve benzeri sözlerden anlaşılıyor ki, Goethe İslâm'ın esası olan Allah'a teslimiyetkaidesini bizzat yaşayarak, hayatında ve eserlerinde canlandırarak değerlendirmiştir
Yukarıdan beri getirdiğimiz misalleri okuyanlar, zannımca, Goethe'nin — en azından — fikren Müslüman olduğu kanaatına varmaktan kendilerini alamazlar Fakat bunlardan başka, bu büyük Alman Şairi'nin, hakikaten, fiilen ihtida etmiş (Müslüman olmuş) olabileceğine delâlet eden kuvvetli alâmetler de mevcuttur Şöyle ki: Napolyon'a karşı ittifak kurmuş devletlerden olan Rusya'nın ordusuna mensup bir Müslüman Başkırt taburu, 1816 yılında uzunca bir müddet Weimar şehrinde kalır Şair'in günlük hatıra defterinden anlaşıldığı üzere, İslâm asker ve zabitleri Goethe'ye büyük izzet ve ihtiramda bulunurlar, özel iltifatgösterirler Şair'in evinden Müslüman misafirler esik olmaz Nihayet Goethe, Başkırt Müslümanlarının İmamı ile görüşür ve bir gün Weimar Protestan Lisesi'nin salonunda kılınan toplu namaza katılır
Şairimizin sözü geçen İslâm din adamı huzurunda şehadet kelimesi getirip getirmediğini kesinlikle bilmiyoruz Ancak, unutmayalım ki, yukarıdaki şaşırtıcı bilgileri gün ışığına çıkaran Müslüman olmayan âlimlerdir Goethe'nin etrafında toplanan bilgi mecmuu içerisinde bu son gerçeği, yani fiilen Müslüman oluşunu ortaya atarlar mı? Bilmem, bu kadar feragat ve âlicenaplık beklemek fazla değil mi? Onun için bu husustaki araştırmayı, Müslüman olan Germanistlerden beklememiz daha doğru olur
Ancak, ortada Goethe'nin kendi sözü vardır Weimar'daki hâdiselerden az sonra te'lif edilen meşhur BatıDoğu Divanının çıkacağını müjdeleyen ilânda Şair, herkesi hayrete düşüren bir ifade kullanarak bizzat kendisinin de Müslüman olduğu hususundaki şüpheyi reddetmediğiniaçıklar
Sanırım ki, büyük Alman Şair ve mütefekkirinin İslâm'la ilişiğinin, bizzat ihtida hâdisesine kadar varmış olabileceği merkezindeki düşüncemiz, yukarıda arzedilenler karşısında, herhalde dayanıksız bulunmaz Fakat kesinlikle şunu söyleyebiliriz ki, İslâm dini, medeniyeti, ahlâkı, Goethe'nin hayatı boyunca son derece önemli etki göstermiş, eserlerine ruh vermiş ve Şair'i en azından fikren Müslüman olarak davranmağa ve hareket etmeğe sevketmiştir
Geçenlerde bu mes'eleyi konuştuğum bir Türk gazetecisi bana şu soruyu sordu:
— Farzedelim ki, Goethe'nin Müslüman olduğu kesinlikle anlaşılır Bu anlayış Goethe'yi değerlendirmemizde bir değişiklik yapacak mıdır?
Bu soruya şöyle cevap verdim: Goethe, şahsı hakkında anlaşılanların aynı olarak daima o bildiğimiz Goethe'liğinde kalır Fakat, böyle bir durumda Alman edebiyatı, dünya edebiyatı hiçbir şey kaybetmeksizin, İslâm edebiyatı bir büyük Şair ve Mütefekkir kazanmış olur
Elbette Goethe gibi bir zekâ tarlasının münbit zemininde gelişip boy atan fikir ve düşünceler çok ehemmiyetlidir Çünkü, Goethe dünyanın takdirini kazanmış bir edebiyat adamı ve zekâ harikasıdır TimeLife International Dergisi'nin, Batı âleminin hayat ve eserleri bilinen 17 dâhisi üzerinde yaptığı bir zekâ testinde Goethe 210 puanla birinci seçilmiştir
Almanya'nın en büyük Şairi ve bu ankete göre de Batı'nın en büyük dâhisi Goethe'nin Peygamberimiz hakkındaki şiirlerinden birkaç örnek ve birkaç düşüncesiyle sözü biterelim:
Şiir ve notlarını, Bakara sûresindeki, Mağrip ve Meşrık Allah'ındırmeâlindeki âyetin ışığında yazan Goethe, Hz Muhammed'in Terennümüadlı şiirinde, Resûlüllah'ı, küçük bir pınardan fışkıran, sonra ruhani kuvvetler sayesinde bütün ırmakları ve nehirleri kucağına alan, muazzam bir zaferle ulûhiyyet ummanına getiren bir İlâhî akarsuya benzemiştir
O'nun dilinde Peygamberimiz şöyle anlatılıyor:
Sevinç sevinç berrak
Ve yıldız yıldız parlak
Bir dağ pınarı
Üstünde beyaz bulutların
Ve kuytusunda bir yeşil yamacın
Aziz ruhlar sallamış beşiğini
Veda edip çocuk tazeliğiyle bulutlara
Raks eder gibi iner mermer kayalara
Haykırır sevincini semalara
Dağ geçitlerinde
Önüne katar renk renk çakılları
Ve bağrına basar kardeş pınarları
Çiçeklenir ayak bastığı yerler
Ve nefesiyle yeşerir çimenler
Yoldaşı olur şimdi ırmaklar
Ovaları doldurur gümüş ışıklar
Bir ses yükselir pınarlardan
Kardeş ayırma bizi koynundan,
Bekliyor Yaratan
Yoksa bizi çölün kumları yutacak
Güneş kanımızı kurutacak
Kardeş,
Dağın ırmaklarını, ovanın ırmaklarını
Hepimizi alıp koynuna
Eriştir bizi yüce Rabbına
Ezelî Deryâ'nın yanına
Peki, der, dağ pınarı
Kendinde toplar bütün pınarları
Ve haşmetle kabarır göğsü, kolları
Ülkeler açılır uğradığı yerlerde
Yeni şehirler doğar ayaklarının altında
Kulelerin alev zirvelerini
Ve haşmetli mermer saraylarını
Bırakıp arkasında
Yürür mukadder yolunda
Dalgalanır başının üstünde binlerce bayrak
İhtişamının şahitleri
Evlâtlarını Rabbine ulaştırarak
Karışır İlâhî ummana coşarak!
Goethe, hayran, hatta müridi olduğu HAFIZ'dan naklen şöyle der: Ne başardımsa Kur'an'a borçluyum
Kur'an'ın Almanca tercümelerini beğenmeyen Şair, bunları Kur'an tefsiri olmaya lâyık görmemiş, eksik ve noksan bulmuştur Kur'an'dan önce Arap edebiyatının şaheserleri olan Muallâkatı Seb'aadıyla Kâbe'nin duvarlarına asılan şiirleri inceleyip Almanca'ya çevirmiştir Onları Kur'an üslûbu ve edebiyatıyla karşılaştırdıktan sonra şöyle demiştir:
Kur'an'ın üslûbu, muhtevasına ve gayesine uygun bir şekilde, kat'i, yüce, haşyet verici ve hakikaten muhteşemdir!
BatıDoğu Divanı'nda da Kur'an hakkında şöyle der:
Kur'an'ın içinde pek çok tekrarlar vardır Onu okuduğumuz zaman, bu tekrarlar bizi usandıracak sanılıyor Fakat biraz sonra bu kitap bizi kendisine çekiyor Bizi hayranlığa ve sonunda büyük saygıya götürür Bu kitap bir millet için gönderilmiş olmakla birlikte son derece pratik olduğundan ebediyyen te'sirini kaybetmiyecek ve diğer milletleri etrafına toplayacaktır
Kur'an hakkındaki bu tasdik ve takdirinin bir fiilî ifadesi olarak, her yıl, Kur'ânı Kerim'in indirilmeye başlandığı Kadir gecesini ihyâ ettiğini 70 yaşındayken açıkladı
Goethe'nin Peygamberimiz (SAV) hakkındaki tesbiti de imanının bir güzel isbatıdır Hz İsa'yı da, Hz Muhammed'i de birer peygamber olarak kabul eder Bu yüzden de Peygamberimizi kabul etmeyen, Hz İsa'yı da Allah'ın oğlu sayan İlâhiyatçılarla münakaşalar eder Lavater adlı İlâhiyatçı arkadaşıyla bu sebepten arası açılmıştı Daha 23 yaşındayken Peygamberimiz hakkında bir naat yazmış ve Kur'an'dan aldığı ilhamla kahramanı Peygamberimiz olan bir esere başlamış, fakat bitirememişti Resûlüllah'a hürmet ve muhabbeti çok mükemmeldir O'nun insanlar üzerindeki te'sirinin emsalsizliğinden ve şahsiyetinin ulaşılmazlığından bahseder
1827 tarihinde Kahramanlaradlı eseri yazarak Kur'an'ı ve Peygamberimizi takdir eden tarihçifilozof Thomas Carlyle'a gönderdiği mektupta: Biz her millete kendi lisanından bir peygamber gönderdikmeâlindeki âyetten bahsediyor ve Allah'ın Kur'an'da söylediği haktırdiyordu
Hele Peygamberimiz hakkındaki şu tesbitleri ne kadar isabetlidir:
— Hiç kimse Hz Muhammed'in prensiplerinden daha ileri bir adım atamaz Avrupa'ya nasip olan bütün başarılara rağmen, bizim konulmuş olan bütün kanunlarımız, İslâm kültürüne göre eksiktir
Biz Avrupa milletleri medenî imkânlarımıza rağmen Hz Muhammed'in son basamağına varmış olduğu merenin daha ilk basamağındayız Şüphe yok ki, hiç kimse bu yarışmada O'nu geçemeyecektir
Goethe, ihtiyarlık yıllarında ilham kaynağının artık tamamiyle İslâm olduğunu şöyle anlatır:
— İslâm, yaşıma uygun düşen bir şiir ilham ediyor bana: Allah'ın sırrına varılmaz iradesine teslimiyet, dünyanın bir karar üzere durmayan yaşayışı karşısında rindane bir tavır, iki dünya arasında yalpalayan bir sevgi, saflaşan ve bir mecazda ifadesini bulan gerçek Bir ihtiyara yetmez mi bunlar?
Goethe son nefesinde de imanını işaret etmekten geri durmamıştır Bu olayın da içyüzünü öğrenmek oldukça ilgi çekicidir: Geçen sene F Almanya'da Rias Radyosu'nda Goethe'nin ölümününü anlatan Leo Kettler demişti ki: 'Goethe ölüm saatinde şehadet parmağıyla göğsüne devamlı (W) harfini yazıyordu Bu işaretle belki imzasını atmaktaydı'
Muhafazakâr Hıristiyanların haç işareti ettiklerini bildiğimizden bu tahmini bizi tatmin etmedi ve dikkatimizi çekti Akla uygun, kuvvetli bir ihtimaldir ki, Goethe Lâtin harfi (W)'yi değil, İslâm alfabesiyle Allah lâfzını yazmıştır ve bu gerçek Arapça bilmeyen şahıslar tarafından yanlış anlaşılmıştır Arapça bilen birçok Müslümanla beraber Berlin Hürr Üniversitesi'nin İslâmiyet ve İlâhiyat Enstitüsü'nde Ord Prof Dr Fritzs Steppat da bu işaretin öyle mânâsız W harfini değil, Allah kelâmını ifade ettiğini makul görüyorlar
Çünkü Merhum imanını zaten açıklamıştır Divan'ında şöyle cesurane bir sözü vardır: Bu eserin Yazarı Müslüman olduğunu reddetmezBazı muhalifleri Goethe'nin Müslüman olduğunu iddia etmekle onu zor duruma düşürüp itibarını sarsacaklarını sanmışlardı Merhum da bu iddiayı kabul etti
Başta da belirttiğimiz üzere Goethe'nin Avrupa'da ve bilhassa da Almanya'da ve Almanca konuşulan ülkelerde İslâm konusundaki te'siri çok büyük olmuştur Çünkü ilk kabullenen bir bakıştır Ve inşaallah o imanla ölmüştür Avusturyalı büyük bir Antropoloji Âlimi olan Prof Dr Ömer RB Ehrenfels, bu te'sirin canlı bir örneğidir
Berlin'de Moslemische Revue adlı mecmuanın da kurucusu tanınmış bir âlim ve yazar olan Dr Hamid Marcus da, Goethe'nin islâm hakkındaki yazılarından etkilenmişti Ve daha niceleri Alman misyoneri, diplomatı ve ilim adamı olan Muhammed Emin Hobohn da, Goethe'den te'sir kapmış, müslüman olmuştur
18 asrın ortalarında doğan büyük dâhi, edip, şair, ressam, mütefekkir, devlet adamı Goethe; Avrupa Edebiyatında bir devir açan adam olarak tanınır Fakat onun bilinmeyen ve hatta kasıtlı şekilde gizlenen bir yanı vardır ki, bu da Avrupa'da, özellikle Almanya'da ilk İslâm sempatisini uyandıran kişi olmasıdır Bir çok Avrupalı onun açtığı aydınlık çığırdan giderek İslâm'ı bulmuştur Bernard Shaw, bu gerçeği şöyle dile getirir:
19 asırda Carlyle (Karlayl), Goethe (Göte), Gibbon gibi insaflı ve namuslu mütefekkirler, Hazreti Muhammed'in dinindeki yüksek kıymeti sezmişler ve bu suretle Avrupa'nın İslâmiyete karşı davranışında bir değişme olmuştur Daha şimdiden milletime ve diğer Avrupa milletlerine mensup çok kimseler Muhammed'in (sav) dinine girmiş bulunuyorlar Avrupa'nın İslâm'laşmağa başlamış olduğunu söyleyebilirim
Alman Müslümanlardan olup İslâm'a büyük hizmetleri dokunan imanlı insan Hacı Ahmed Schmiede de bu gerçeği şöyle anlatır:
Biz Alman Müslümanlarının İslâm câmiasına ayak basarken eli boş gelmediğimizi, İslâm edebiyatına ölmez Gothe'mizin eserleriyle iftiharla girdiğimizi kaydetmeliyim
Goethe, İslâm'a karşı ilk alâka ve muhabbeti daha 23 yaşındayken duydu Teolog Herder'in kendisine verdiği Kur'an tercümesine dair araştırmalar yaptı ve Kur'an'ı tam olarak aksettirmekten çok uzak olan bu tercüme bile onu hayran bıraktı Hıristiyanların İslam dinine müsamaha ile yaklaşmalarını nurlandırıcı bir toleransolarak gördü
İslâm'a hizmetkâr bir Alman Müslüman olan Ahmed Schmiede'nin deyimiyle, Goethe'nin zamanında Müslümanlık hakkında mevcut eserler, dinimizi bitaraf göstermekten çok uzak idi
Kur'an tercümelerine varıncaya kadar, kaleme alınan her kitapta, Müslümanlık ancak kötüleniyordu Bu kadar düşmanca tasvirlerin satırları arasından yine de İslâm'ın yüce hakikatini, Kur'an'ın azametini duyabilmek, atılan çamurların arasında pınarın berrak suyunu seçebilmek için gerçekten hidayet ışığına ihtiyaç vardı Biz inanıyoruz ki, Goethe, hidayete kavuşmuştur Allah, zulmet içinde hüsnüniyetle nur arayan kimseyi tek bırakmaz Goethe ise, arıyordu 23 yaşında iken Goethe'nin meşhur Alman Mütefekkiri Herder'e yazdığı bir mektupta şu sözleri okuyoruz:
— Kur'an'da Musâ'nın dua ettiği gibi dua etmek istiyorum: Ya Rabbi, dar göğsümü genişlet!
O tarihlerde kaleme alınan bir takım yapraklarda Şairin kendi eliyle yazdığı Kur'an âyetleri, Arapça gramerine ait notlar vs, Gothe'nin genç yaştan itibaren Kur'an'a ve Arap diline vukuf kazanmağa cehdettiği bize malûm olur En çok tekrar ettiği âyetler, Allah'ın, gözü gören insanlar için tabiatta tecelli ettiğini beyan edenleridir Burası bilhassa dikkate değer bir husustur: Bir çok hidayete erenler gibi, Goethe'yi de, İslâm mesajının tabiat hâdiselerine uygunluğu, Kur'an'da ifadesini bulan İlâhî kanunun, tabiat safhalarına mutabakatı heyecana getirmiş, hayranlığa, vurgunluğa götürmüştür
Daha ziyade hissiyattan doğma bu vurgunluktan sonra, bir an gözün açılıyor Görüyorsun ki, vurulduğun bir zahiri güzellik değildir O, öyle bir şümullü sistemdir ki, onun yanında bütün diğer dünya görüşleri ve dinler sönük kalır Goethe, bu hakikati, Eckermann'la yaptığı konuşmalarda şöyle dile getirir:
Görüyorsunuz ki, bu inancın hiç bir eksikliği yoktur Biz, bugün ne kadar sistemlerimiz varsa, daha ileri gidemedik Zaten, hiç kimsenin ondan daha ileri gitmesi mümkün de değildir Müslümanların bu felsefî sistemi, faziletin hangi basamağında durduğumuzu öğrenmek üzere kendimize ve başkalarına tatbik edebileceğimiz yararlı bir ölçüdür
Ve itiraz kabul etmez bir kesinlikle İslâm'ın şümulünü anlatır:
Çılgınlıktır, herkesin her hususta
Kendi özel görüşünü övmesi
Madem ki İslâm, Allah'a teslim olmak mânâsınadır:
Öyle ise hepimiz İslâm'da yaşayıp ölmekteyiz!
Bu kesin teslimiyet, Goethe'yi en çok cezbeden noktadır İslâm fikriyatında önemli gördüğü hususları sayarken, Şair en başta,
Allah'ın bilinmesi mümkün olmayan iradesine karşı kayıtsız şartsız teslimiyetunsurunu zikreder ve der ki:
İslâm, yaşama uygun düşen bir şiiriyete yer verir Allah'ın birliği, iradesine teslimiyet, peygamberin aracılığı, — bütün bunlar — inancımıza, tasavvurlarımıza uygun gelir
Allah'ın birliği hususunda Goethe'den doğrudan doğruya İslâmî bir taviz vermezlik müşahede edilir:
Bir olan Allah'a iman, daima ruh yükseltici etki gösterir Zira, bu inanç insana, kendi iç âleminin vahdetini (birliğini) hatırlatır
Ve İslâm'ın esası olan vahdaniyete atfen Şair, Hz İsa'yı da tam İslâmî düşünce tarzı ile töhmetten kurtarır:
İsa temiz duygu ile düşünürdü
Sadece tek Allah'ı sakinlikle;
Onu (İsa'yı) Tanrı yapanlar
Mukaddes niyetini rencide etti
Ve böylece hak olduğu görülür
Muhammed'in başardığı;
Yalnız vahdet mefhumu ile o
Bütün âleme galip geldi
Bu teslimiyet inancı dev Şairi, gözümüzü yaşartan, âsil bir tevazuya, tertemiz bir imana götürür:
Kur'an'ın ezelden olup olmaması diye
Bir şüphe beni uğraştırmaz!
Kitapların kitabı olduğuna iman ederim
Müslüman olarak bana farz olduğu gibi!
Kur'anı Kerîm, Şair'in yol göstericisidir:
Dalâlet beni şaşırtmak ister;
Ancak sen şüphelerimi dağıtmasını bilirsin
Amellerimde, şiirlerimde,
Sen yoluma istikamet verirsin
Goethe'nin sevdiği gelini hastalandığında Şair, bir doktor dostuna yazdığı mektupta, ümitsizliğe kapılmadığının sebebini açıklar:
Başka bir diyeceğim yok Bu mes'eledeki dayanağım, yine de İSLÂM'dır
1831 yılında kendisinden teselli isteyen bir kadına Goethe der ki: Bu hususta kimse başkasına nasihat veremez Herkes, ne yapacağını bizzat kendisi tayin eder Maamafih kendimize ne türlü cesaret vermeğe çalışırsak çalışalım: Biz hepimiz İSLÂM'da yaşıyoruz
Bu ve benzeri sözlerden anlaşılıyor ki, Goethe İslâm'ın esası olan Allah'a teslimiyetkaidesini bizzat yaşayarak, hayatında ve eserlerinde canlandırarak değerlendirmiştir
Yukarıdan beri getirdiğimiz misalleri okuyanlar, zannımca, Goethe'nin — en azından — fikren Müslüman olduğu kanaatına varmaktan kendilerini alamazlar Fakat bunlardan başka, bu büyük Alman Şairi'nin, hakikaten, fiilen ihtida etmiş (Müslüman olmuş) olabileceğine delâlet eden kuvvetli alâmetler de mevcuttur Şöyle ki: Napolyon'a karşı ittifak kurmuş devletlerden olan Rusya'nın ordusuna mensup bir Müslüman Başkırt taburu, 1816 yılında uzunca bir müddet Weimar şehrinde kalır Şair'in günlük hatıra defterinden anlaşıldığı üzere, İslâm asker ve zabitleri Goethe'ye büyük izzet ve ihtiramda bulunurlar, özel iltifatgösterirler Şair'in evinden Müslüman misafirler esik olmaz Nihayet Goethe, Başkırt Müslümanlarının İmamı ile görüşür ve bir gün Weimar Protestan Lisesi'nin salonunda kılınan toplu namaza katılır
Şairimizin sözü geçen İslâm din adamı huzurunda şehadet kelimesi getirip getirmediğini kesinlikle bilmiyoruz Ancak, unutmayalım ki, yukarıdaki şaşırtıcı bilgileri gün ışığına çıkaran Müslüman olmayan âlimlerdir Goethe'nin etrafında toplanan bilgi mecmuu içerisinde bu son gerçeği, yani fiilen Müslüman oluşunu ortaya atarlar mı? Bilmem, bu kadar feragat ve âlicenaplık beklemek fazla değil mi? Onun için bu husustaki araştırmayı, Müslüman olan Germanistlerden beklememiz daha doğru olur
Ancak, ortada Goethe'nin kendi sözü vardır Weimar'daki hâdiselerden az sonra te'lif edilen meşhur BatıDoğu Divanının çıkacağını müjdeleyen ilânda Şair, herkesi hayrete düşüren bir ifade kullanarak bizzat kendisinin de Müslüman olduğu hususundaki şüpheyi reddetmediğiniaçıklar
Sanırım ki, büyük Alman Şair ve mütefekkirinin İslâm'la ilişiğinin, bizzat ihtida hâdisesine kadar varmış olabileceği merkezindeki düşüncemiz, yukarıda arzedilenler karşısında, herhalde dayanıksız bulunmaz Fakat kesinlikle şunu söyleyebiliriz ki, İslâm dini, medeniyeti, ahlâkı, Goethe'nin hayatı boyunca son derece önemli etki göstermiş, eserlerine ruh vermiş ve Şair'i en azından fikren Müslüman olarak davranmağa ve hareket etmeğe sevketmiştir
Geçenlerde bu mes'eleyi konuştuğum bir Türk gazetecisi bana şu soruyu sordu:
— Farzedelim ki, Goethe'nin Müslüman olduğu kesinlikle anlaşılır Bu anlayış Goethe'yi değerlendirmemizde bir değişiklik yapacak mıdır?
Bu soruya şöyle cevap verdim: Goethe, şahsı hakkında anlaşılanların aynı olarak daima o bildiğimiz Goethe'liğinde kalır Fakat, böyle bir durumda Alman edebiyatı, dünya edebiyatı hiçbir şey kaybetmeksizin, İslâm edebiyatı bir büyük Şair ve Mütefekkir kazanmış olur
Elbette Goethe gibi bir zekâ tarlasının münbit zemininde gelişip boy atan fikir ve düşünceler çok ehemmiyetlidir Çünkü, Goethe dünyanın takdirini kazanmış bir edebiyat adamı ve zekâ harikasıdır TimeLife International Dergisi'nin, Batı âleminin hayat ve eserleri bilinen 17 dâhisi üzerinde yaptığı bir zekâ testinde Goethe 210 puanla birinci seçilmiştir
Almanya'nın en büyük Şairi ve bu ankete göre de Batı'nın en büyük dâhisi Goethe'nin Peygamberimiz hakkındaki şiirlerinden birkaç örnek ve birkaç düşüncesiyle sözü biterelim:
Şiir ve notlarını, Bakara sûresindeki, Mağrip ve Meşrık Allah'ındırmeâlindeki âyetin ışığında yazan Goethe, Hz Muhammed'in Terennümüadlı şiirinde, Resûlüllah'ı, küçük bir pınardan fışkıran, sonra ruhani kuvvetler sayesinde bütün ırmakları ve nehirleri kucağına alan, muazzam bir zaferle ulûhiyyet ummanına getiren bir İlâhî akarsuya benzemiştir
O'nun dilinde Peygamberimiz şöyle anlatılıyor:
Sevinç sevinç berrak
Ve yıldız yıldız parlak
Bir dağ pınarı
Üstünde beyaz bulutların
Ve kuytusunda bir yeşil yamacın
Aziz ruhlar sallamış beşiğini
Veda edip çocuk tazeliğiyle bulutlara
Raks eder gibi iner mermer kayalara
Haykırır sevincini semalara
Dağ geçitlerinde
Önüne katar renk renk çakılları
Ve bağrına basar kardeş pınarları
Çiçeklenir ayak bastığı yerler
Ve nefesiyle yeşerir çimenler
Yoldaşı olur şimdi ırmaklar
Ovaları doldurur gümüş ışıklar
Bir ses yükselir pınarlardan
Kardeş ayırma bizi koynundan,
Bekliyor Yaratan
Yoksa bizi çölün kumları yutacak
Güneş kanımızı kurutacak
Kardeş,
Dağın ırmaklarını, ovanın ırmaklarını
Hepimizi alıp koynuna
Eriştir bizi yüce Rabbına
Ezelî Deryâ'nın yanına
Peki, der, dağ pınarı
Kendinde toplar bütün pınarları
Ve haşmetle kabarır göğsü, kolları
Ülkeler açılır uğradığı yerlerde
Yeni şehirler doğar ayaklarının altında
Kulelerin alev zirvelerini
Ve haşmetli mermer saraylarını
Bırakıp arkasında
Yürür mukadder yolunda
Dalgalanır başının üstünde binlerce bayrak
İhtişamının şahitleri
Evlâtlarını Rabbine ulaştırarak
Karışır İlâhî ummana coşarak!
Goethe, hayran, hatta müridi olduğu HAFIZ'dan naklen şöyle der: Ne başardımsa Kur'an'a borçluyum
Kur'an'ın Almanca tercümelerini beğenmeyen Şair, bunları Kur'an tefsiri olmaya lâyık görmemiş, eksik ve noksan bulmuştur Kur'an'dan önce Arap edebiyatının şaheserleri olan Muallâkatı Seb'aadıyla Kâbe'nin duvarlarına asılan şiirleri inceleyip Almanca'ya çevirmiştir Onları Kur'an üslûbu ve edebiyatıyla karşılaştırdıktan sonra şöyle demiştir:
Kur'an'ın üslûbu, muhtevasına ve gayesine uygun bir şekilde, kat'i, yüce, haşyet verici ve hakikaten muhteşemdir!
BatıDoğu Divanı'nda da Kur'an hakkında şöyle der:
Kur'an'ın içinde pek çok tekrarlar vardır Onu okuduğumuz zaman, bu tekrarlar bizi usandıracak sanılıyor Fakat biraz sonra bu kitap bizi kendisine çekiyor Bizi hayranlığa ve sonunda büyük saygıya götürür Bu kitap bir millet için gönderilmiş olmakla birlikte son derece pratik olduğundan ebediyyen te'sirini kaybetmiyecek ve diğer milletleri etrafına toplayacaktır
Kur'an hakkındaki bu tasdik ve takdirinin bir fiilî ifadesi olarak, her yıl, Kur'ânı Kerim'in indirilmeye başlandığı Kadir gecesini ihyâ ettiğini 70 yaşındayken açıkladı
Goethe'nin Peygamberimiz (SAV) hakkındaki tesbiti de imanının bir güzel isbatıdır Hz İsa'yı da, Hz Muhammed'i de birer peygamber olarak kabul eder Bu yüzden de Peygamberimizi kabul etmeyen, Hz İsa'yı da Allah'ın oğlu sayan İlâhiyatçılarla münakaşalar eder Lavater adlı İlâhiyatçı arkadaşıyla bu sebepten arası açılmıştı Daha 23 yaşındayken Peygamberimiz hakkında bir naat yazmış ve Kur'an'dan aldığı ilhamla kahramanı Peygamberimiz olan bir esere başlamış, fakat bitirememişti Resûlüllah'a hürmet ve muhabbeti çok mükemmeldir O'nun insanlar üzerindeki te'sirinin emsalsizliğinden ve şahsiyetinin ulaşılmazlığından bahseder
1827 tarihinde Kahramanlaradlı eseri yazarak Kur'an'ı ve Peygamberimizi takdir eden tarihçifilozof Thomas Carlyle'a gönderdiği mektupta: Biz her millete kendi lisanından bir peygamber gönderdikmeâlindeki âyetten bahsediyor ve Allah'ın Kur'an'da söylediği haktırdiyordu
Hele Peygamberimiz hakkındaki şu tesbitleri ne kadar isabetlidir:
— Hiç kimse Hz Muhammed'in prensiplerinden daha ileri bir adım atamaz Avrupa'ya nasip olan bütün başarılara rağmen, bizim konulmuş olan bütün kanunlarımız, İslâm kültürüne göre eksiktir
Biz Avrupa milletleri medenî imkânlarımıza rağmen Hz Muhammed'in son basamağına varmış olduğu merenin daha ilk basamağındayız Şüphe yok ki, hiç kimse bu yarışmada O'nu geçemeyecektir
Goethe, ihtiyarlık yıllarında ilham kaynağının artık tamamiyle İslâm olduğunu şöyle anlatır:
— İslâm, yaşıma uygun düşen bir şiir ilham ediyor bana: Allah'ın sırrına varılmaz iradesine teslimiyet, dünyanın bir karar üzere durmayan yaşayışı karşısında rindane bir tavır, iki dünya arasında yalpalayan bir sevgi, saflaşan ve bir mecazda ifadesini bulan gerçek Bir ihtiyara yetmez mi bunlar?
Goethe son nefesinde de imanını işaret etmekten geri durmamıştır Bu olayın da içyüzünü öğrenmek oldukça ilgi çekicidir: Geçen sene F Almanya'da Rias Radyosu'nda Goethe'nin ölümününü anlatan Leo Kettler demişti ki: 'Goethe ölüm saatinde şehadet parmağıyla göğsüne devamlı (W) harfini yazıyordu Bu işaretle belki imzasını atmaktaydı'
Muhafazakâr Hıristiyanların haç işareti ettiklerini bildiğimizden bu tahmini bizi tatmin etmedi ve dikkatimizi çekti Akla uygun, kuvvetli bir ihtimaldir ki, Goethe Lâtin harfi (W)'yi değil, İslâm alfabesiyle Allah lâfzını yazmıştır ve bu gerçek Arapça bilmeyen şahıslar tarafından yanlış anlaşılmıştır Arapça bilen birçok Müslümanla beraber Berlin Hürr Üniversitesi'nin İslâmiyet ve İlâhiyat Enstitüsü'nde Ord Prof Dr Fritzs Steppat da bu işaretin öyle mânâsız W harfini değil, Allah kelâmını ifade ettiğini makul görüyorlar
Çünkü Merhum imanını zaten açıklamıştır Divan'ında şöyle cesurane bir sözü vardır: Bu eserin Yazarı Müslüman olduğunu reddetmezBazı muhalifleri Goethe'nin Müslüman olduğunu iddia etmekle onu zor duruma düşürüp itibarını sarsacaklarını sanmışlardı Merhum da bu iddiayı kabul etti
Başta da belirttiğimiz üzere Goethe'nin Avrupa'da ve bilhassa da Almanya'da ve Almanca konuşulan ülkelerde İslâm konusundaki te'siri çok büyük olmuştur Çünkü ilk kabullenen bir bakıştır Ve inşaallah o imanla ölmüştür Avusturyalı büyük bir Antropoloji Âlimi olan Prof Dr Ömer RB Ehrenfels, bu te'sirin canlı bir örneğidir
Berlin'de Moslemische Revue adlı mecmuanın da kurucusu tanınmış bir âlim ve yazar olan Dr Hamid Marcus da, Goethe'nin islâm hakkındaki yazılarından etkilenmişti Ve daha niceleri Alman misyoneri, diplomatı ve ilim adamı olan Muhammed Emin Hobohn da, Goethe'den te'sir kapmış, müslüman olmuştur