Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Gönül İkliminden İnciler - 7

Gönül İkliminden İnciler - 7
0
121

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
37
F-D Coin
19
Mü’min, dînin zâhirî ve bâtınî hükümlerine riâyet neticesinde kemâle erer Nasıl ki dînin, abdest, namaz, oruç, zekât gibi zâhirî farzları varsa; güzel ahlâk, temiz bir vicdâna sahip olmak, merhamet, şefkat, fedâkârlık, ihlâs ve takvâ gibi bâtınî farzları da vardır

Aynı şekilde, nasıl ki dinde içki, zinâ, kumar, fâiz gibi zâhirî haramlar varsa; gurur, kibir, riyâ, ucub, pintilik, haset, sûizan gibi bâtınî haramlar da bulunmaktadır

Nitekim Cenâbı Hak şöyle buyurmaktadır:

“Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah işleyenler, yaptıklarının cezasını mutlaka çekeceklerdir (elEnâm, 120)

***

Selmânı Fârisî radıyallâhu anh şöyle buyurmuştur:

“Cenâbı Hakk’a karşı gizli gizli günah işlediysen, gizli gizli itaat ve istiğfâr et! Açıktan günah işlediysen, açık açık itaat ve istiğfâr et ki birbirlerini silsinler

***

Günahlar, Allah?tan gâfil kalındığı zaman işlenir Nitekim âyeti kerîmede:

“Allâh?ı unutan ve bu yüzden Allâh?ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın Onlar yoldan çıkan kimselerdir (elHaşr, 19) buyrulmaktadır

Hakîkaten, hiç kimse besmele çekerek bir kardeşine çelme takamaz Kalbi “Allah diyen biri; kalplere diken batıramaz, bile bile kul hakkına giremez, haramlara dalamaz

***

Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyorlar:

“İyi biliniz ki ben sizden önce gidecek ve sizi bekleyeceğim! Dikkat ediniz; (yarın âhirette) sizinle buluşma yerimiz Kevser Havuzu’nun başıdır Yarın benimle buluşmak isteyen, elini ve dilini günahtan çeksin! (Buhârî, Salât, 80; İbni Sa’d, II, 227)

***

Okuyup öğrenmeye başladığımız günden itibaren biriktirdiğimiz bilgiler, bugün bizi sâlih amellere sevk edip günahlarla aramızda engel olacak bir kuvvette değilse, bilelim ki o öğrendiklerimiz yalnızca zihne depolanmış, kalpte “irfan hâline gelmemiş demektir

İmam Gazâlî rahmetullâhi aleyh’ın şu îkâzı ne kadar mânidardır:

“Ey oğul! İlimsiz amel olamayacağı gibi, amelsiz ilim de bir cinnettir Bilmiş ol ki; bugün seni günahlardan uzaklaştırmayan, ibadete yaklaştırmayan ilim, yarın da cehennem ateşinden uzaklaştırmayacaktır

***

Makbul bir kulluk hayatı için “îmandan “ihsâna yolculuk zarûrîdir “İhsân ise zaman ve mekândan münezzeh olan Allah Teâlâ?nın her zaman ve mekânda hâzır ve nâzır olduğu, dolayısıyla da bizi her an ve her yerde görüp gözetmekte olduğu şuuruna ulaşmaktır Böylece bir an bile Hak?tan gâfil kalmayıp gözler önünde yapamayacağımız kusurlardan, nefsimizin günahlarla baş başa kaldığı zaman ve mekânlarda da sakınabilecek bir irâde ve dirâyeti kazanmaktır

***

Düşünmek gerekir ki, Rabbimiz Settâr ismi hürmetine, biz kullarının nice günahlarını örtmüş ve onları kalpte gizli siyah noktalar kılmıştır Bu da O’nun sonsuz merhamet ve lûtfundandır Zira işlenen günahların eseri kalpte değil de alında kara bir leke sûretinde zâhir olsaydı, muhakkak ki hiç kimsenin bir başkasına bakacak yüzü olmazdı

***

İyiliği tavsiye edip kötülüklerden sakındırmak, mü?minlerin en mühim vazifelerinden biridir Zira toplumdaki günah ve ahlâksızlıklara karşı duygusuz ve bîgâne kalmak, mânen helâk sebebidir

Nitekim Zeyneb binti Cahşradıyallâhu anhâ der ki:

Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz’e:

“–Ey Allâh’ın Rasûlü! İçimizde sâlihler bulunduğu hâlde biz helâk edilir miyiz? diye sordum

Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“–Fısk ve fücûr (günahlar) çoğaldığı vakit, evet! (Buhârî, Enbiyâ, 7)

***

Hakk?a vuslat yolunda kulu en çok geri bırakan, günahların ağır yüküdür Bu yükler altında ezilmiş bir ruhla mânen mesâfe alınamaz

***

Bilâl bin Sa‘d rahmetullâhi aleyh buyurur:

“Günahın küçüklüğüne bakma! Fakat kime isyan ettiğine, kime karşı günah işlediğine bak!

***

Hiçbir günâhı hafif görmemek îcâb eder Zira gazabı ilâhî, bâzen büyük, bâzen orta, bâzense küçük bir günahta tecellî edebilir Hasbe’lbeşerinsanlık îcâbı kendimizi koruyamadığımız günah kirlerini de, derhâl nedâmet gözyaşlarıyla yıkayıp tevbe ve istiğfâr ile temizlememiz zarurîdir Çünkü günah kiriyle kalbi çamurlanmış kimselerde tevbe suyu ile pişmanlık güneşi bir araya gelirse, Cenâbı Hak o gönülleri göklere alır

***

Hazreti Âişeradıyallâhu anhâ’ya bir defasında şöyle sormuşlardı:

“–İnsan kendinin iyilerden oluğunu nasıl anlayabilir?

O şöyle cevap verdi:

“–Ne zaman kendini kötülerden bilirse o zaman

“–Peki, kötülerden olduğunu ne zaman anlar?

“–Ne zaman iyilerden biri olduğunu düşünmeye başlarsa, o zaman kötülerden olduğu anlaşılır!

***

İbadetleri terk eden veya kötü yola düşen bir kimsenin; “Ne yapayım, kaderim böyle imiş! demesi, nefsânî ve şeytânî bir gaflet ifâdesidir Cenâbı Hak, meselâ namaz kılmak isteyen bir kimseye kılma sebeplerini ihsân eder; kılmak istemeyenlere de mânî sebepler vererek kıldırtmama tecellîsinde bulunur Bu itibarla kendimizi, işlediğimiz günahlar husûsunda mâzur göstermek, “kadere bühtân etmek olur ki, bu da Hakk’a karşı büyük bir edepsizlik ve ahmaklıktır Şeytan’ın ayağını kaydıran da bu hususta gösterdiği edepsizlikten başkası değildir

***

Tâbiîn neslinden hadis ve fıkıh âlimi Mutarrif bin Abdullah buyurur ki:

“Günahkârlara karşı içinde bir merhamet hissi duymayan kimse, hiç olmazsa onlar için tevbe ve istiğfâr ile duâ etsin Zira yeryüzündekilere Allah Teâlâ’dan mağfiret dilemek, meleklerin ahlâkındandır

***

Hazreti Ebû Bekir radıyallâhu anh şöyle buyurmuştur:

“Dört kimse Allâh’ın sâlih kullarındandır:

Tevbe eden kişiyi gördüğü zaman sevinen,
Günahkârların affı için Rabbine yalvaran,
Din kardeşine gıyâbında duâ eden,
Kendinden muhtaç kişiye yardım ve hizmette bulunan
***

Zaman zaman meydana gelen büyük felâketlerde korkuya kapılıyoruz Bir deprem oluyor, korkuyoruz; bir sel oluyor korkuyoruz Evet, bunlardan da beşer olarak korkmamız tabiîdir Fakat esas korkulacak olan, günahlarımızdır

Günahlarımızdan korkmalıyız:

Dilimizden çıkan yanlış kelâmlardan korkmalıyız

Merhamet ve şefkat fukarâsı olmaktan korkmalıyız

İslâm şahsiyet ve karakterini tevzî edememekten korkmalıyız

İslâm?ın güler yüzünü gösterememekten korkmalıyız

Bütün bunlardan korkmalıyız ki; son nefeste meleklerin müjdelediği “korku ve hüzünden emin olan bahtiyar kullardan olabilelim

***

Yahya bin Muâz rahmetullâhi aleyh buyurur:

“Şaşılır o kişiye ki hastalık korkusuyla yiyecekten perhiz eder de Cehennem korkusuyla günahtan perhiz eylemez

***

Mevlânâ Hâlidi Bağdâdî Hazretleri şöyle buyurmuştur:

“Şerîat âlimleri ve müşâhede ehli ârif zâtlar şu hakîkat üzerinde ittifak etmişlerdir ki, bir kimsenin kendi nefsini beğenmesi, başkalarını hor görmesi ve diğer insanlardan daha takvâ sahibi olduğuna inanması, büyük günahların en büyüklerindendir

***

Zamanımızda insanlar, ekseriyetle dinden uzaklaşmanın ve ağır günahlar irtikâb etmenin rûhî buhrânı içindedirler Böylelerine bir ıslah ve kurtuluş imkânı sunmanın; onlara kızıp öfkelenmek yerine, af, müsâmaha, merhamet ve şefkat yoluyla daha kolay olduğu, âşikârdır Zira nefsin sultasında bunalan ruhlara, İslâm’ı ilâhî bir tesellî, telâfi ve tedâvi nefhası hâlinde sunmak, onlara bir cankurtaran simidi atabilmek için, günaha duyulan nefreti günahkâra taşırmamak, bilâkis günahkârı, kanadı kırık bir kuş gibi farzedip onu şefkat ve merhametle tedâvi etmek, çok daha faydalı bir irşad metodudur

***

Mevlânâ Hazretleri’nin Cenâbı Hakk’a olan şu ilticâsı ne güzeldir:

“İlâhî, elimizden tut, bizi bizim elimizden satın al, bizi kurtar! Gönlümüzdeki gaflet perdesini kaldır, gönül gözümüzü aç! Fakat günahlarımızın perdesini yırtma ve bizi rezîl etme!

Âmîn…



Şebnem Dergisi
Yıl: 2019 Ay: Ocak Sayı: 131

 

Similar threads

Îman, mü’min kalbinin seviyesinin ve kemâlinin şâhididir Alâmeti de fedakârlıktır *** Allâh’a ve Rasûlü’ne olan muhabbetimiz; bize canımız, malımız ve her türlü imkânımızı Allah yoluna seferber etmek husûsunda, ne ölçüde fedakârlık yaptırabiliyorsa; muhabbetimizin kuvveti, kıvâmı o...
Cevaplar
0
Görüntüleme
188
İslâm şahsiyet ve karakterini sergileyen kâmil mü’minlerin en mühim vasıflarından biri, hiç şüphesiz ki cömertliktir Hadîsi kudsîde şöyle buyrulmuştur: “Bu din (yani İslâm), Zâtım için seçip râzı olduğum dindir Ona ancak cömertlik ve güzel ahlâk yakışır Müslüman olarak yaşadığınız müddetçe...
Cevaplar
0
Görüntüleme
192
Güzel ahlâkın özü, hiç şüphesiz ki Hazreti Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem’e ve O’nun izinden giden sâlih kullara dost olmaktan geçer Fazîletler halkasına tutunmanın ilk şartı budur Onlarla dostluğu kaybederek gafletin girdâbında helâk olmak ise kötü ahlâkın özünü teşkil eder *** Sâlih...
Cevaplar
0
Görüntüleme
200
Cenâbı Hakk’ın insanoğluna fazlından ihsân ettiği her şey, onlara birer emanettir Mal emanettir Can emanettir Sıhhat emanettir Gönül meyvesi olan evlât emanettir Din kardeşleri emanettir; mü’minler birbirine zimmetlidir Bizlere düşen; bu emanetleri, Cenâbı Hakk’ın istediği istikâmette en güzel...
Cevaplar
0
Görüntüleme
116
Cenâbı Hak, kulunun iffetli ve huzurlu yaşamasını arzu etmektedir İffeti en güzel temin eden şey, evliliktir Kendi imkânlarıyla evlenmeye gücü yetenlerin evlenmesi gerektiği gibi, evlenmeye gücü yetmeyenlerin de evlendirilmesi, İslâm toplumuna yüklenmiş ilâhî bir vazifedir Nitekim âyeti kerîmede...
Cevaplar
0
Görüntüleme
150
858,505Konular
982,836Mesajlar
33,077Kullanıcılar
Lequste44Son üye
Üst Alt