Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Günah ve Sevap Hakkında Bilinmeyen Herşey

Günah ve Sevap Hakkında Bilinmeyen Herşey

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
37
F-D Coin
19
GÜNAH
Kurân ve Rasûlullah açıklamaları ile yasaklanan fiiller
Hakikatini bilmeyenin davranışlarının adı
Beyindeki fiile dönük devreyle çalışan sistem
Sana zarar verecek fiilin
Beynin alıcıbirimsel menfaate dönükdavranışlarından oluşan enerji
Negatif enerjiadını verdiğimiz dalgalar
Benlik

SEVAP
Kurân ve Rasûlullah açıklamaları ile tavsiye edilen fiiller
Beynin vericimahiyetteki düşünce ve fiillerinden oluşan bir enerji türü
Pozitif enerji adını verdiğimiz dalgalar
Düşünceye dönük devreyle çalışan sistem
Sana yarar sağlayacak fiilin

Sana yarar sağlayacak ya da zarar verecek fiilindir!
Pozitif enerji adını verdiğimiz bu dalgalar beynin «verici» mahiyetteki düşünce ve fiillerinden oluşan bir enerji türüdür! Dindeki adı «sevap»tır!
Pozitif enerjinin karşıtı olan «negatif enerji» adını verdiğimiz dalgalar ise beynin «alıcı», «birimsel menfaate dönük» davranışlarından oluşur Dindeki adı «günah»tır!
Günah, Hakikatini bilmeyenin davranışlarının adıdır


GÜNAH VE SEVAPLAR NASIL YAZILIYOR?

Melekî kuvve ve kuvvetler sayısızdır
Meselâ, insanın müvekkel melekleri, insana vazifeli olarak verilmiş melekler… Esasen bu konuda, Hz Rasûlullah aleyhisselâm buyuruyor ki:
“Bir çocuk doğduğu andan itibaren, onunla ilgili, onunla beraber olmak üzere bir Melek meydana getirilir Bir de onunla beraber olan bir Cini vardır O melek onu, meleki güçlere çekmek isterken, o cin de onu maddiyata, süfliyata çeker
Neticede o kişi ya melekiyeti kazanır, melekler âlemine yükselebilecek düzeye gelir Veyahut da Cine yani şeytana tâbi olarak, kendini madde beden kabul edip, bu süflî madde dünyasında kaybolur, boğulur gider
Bu iki meleğin dışında ayrıca, iki de “Kirâmen Kâtibeyn denen, sağ ve sol omuzda diye anlatılan bu iki meleğin vazifesi, dini tabirle sevap ve günahları yazma olarak anlatılır
Buradaki “sevap ve günahları yazmak diye anlatılan olay, bizim genelde anladığımız mânâda bir kalemle bir yazı mahalline yazmak değil, elbette!
Bildiğimiz gibi, insanın sağ yönünde, Çinlilerin 2000 sene önce tespit etmiş olduğu, vücudun sağ yönünde, Akapunkturun esasını getiren pozitif yük vardır Sol yanında da negatif yük vardır
Kişinin kendini madde ötesi yaşama hazırlamasını sağlayan fiil ve düşünceleri, çevresine verici fiil ve düşünceleri, pozitif yük ağırlıklı olarak, beyinde düşünülür ve bunlar dalgasal yapıya çevrilerek ruhta kayda alınır!
Ruha yüklenen bu pozitif yüklü dalgalar, kişinin ruhunun dünyanın manyetik çekim alanından kurtulmasına ve cennetlere açılmasına vesile olan güçtür!
Buna mukabil, kişinin, alıcı, kendine toplayıcı, dünya ve maddeye yönelici düşünce ve eylemlerinden oluşan fiilleri ve düşünceleri, günah diye nitelendirilir; ve bu menfi, negatif ağırlıklı dalgaların meydana getirdiği dalgasal üretim, ruha negatif olarak yansır ve bu da kişinin madde dünyasına bağlılığını, çekimini artırır
Dolayısıyla, madde dünyasına ağırlıklı olarak bağlanan bu ruh, neticede madde dünyasından kopamaz ve o nispette de dünya ile birlikte güneşin dalgasal boyutuna girerek orada büyük azaplar çeker
İşte, kişideki pozitif ve negatif yükün kaynağı, din terminolojisinde; kişinin günahları ve sevaplarını yazan “iki omuzundaki iki melek diye tarif edilmiştir
“Sevap denen sistem düşünceye, “günah denen sistem ise beyindeki fiile dönük devreyle çalışır


GÜNAHLAR NEDEN BULÛĞDAN EVVEL YAZILMAZ?

Pozitif enerji dalgaları (sevab) kişinin ilk şuur hallerinden itibaren üretilir Bu sebepten 56 yaşından itibaren çocuğa müsbet çalışmalar tavsiye edilir ve bu istikamete yönlendirilir
Negatif enerji dalgalarını (günah) beyin «büluğa ermek» diye tanımlanan cinsiyet hormonlarının salgılanmasından sonra üretmeye başlar!
Zira bu dalgalar, beynin biokimyasının seks hormonlarıyla etkilenmesinden sonra beyin tarafından üretilebilmektedir Bunun için de, “büluğdan evvel kişinin günahları yazılmaz diye mecazi bir şekilde anlatılır bu durum
Kişi, bulûğa erme denen östrojen ve androjen hormonlarının üst düzey faaliyete geçişiyle birlikte mesûliyet devresine girer Bu, şu demektir; Beyin bu hormonların kimyasal etkisiyle birlikte yanlış zihinsel faaliyetlerini negatif yük olarak ruha kaydetmeye başlar! Yâni günah olarak! Yâni, iki omuzundaki iki melek tarafından! Ayrıca gene bu beyin faaliyetleri pozitif ve negatif yük esasıyla ve her beynin kendine has şifresiyle boşluğa yayınlanır


BÜTÜN GÜNAHLARIN KÖKENİ
TANRIYA İNANMAK!

Günahların en büyüğü nedir?
İnneş şirke lezulmün azîm!
Şirk azîm zulümdür;
diyor âyet
Yani, Allahı, tanrı mesabesine koymak! Şirk budur!
Sizin için korktuğum gizli şirktir, artık açık şirk olmaz ümmetimdediyor
Öyle ise Tanrıya tapmak kebâirin ta kendisidir! Büyük günahların en başında gelen ve hepsinin kökenidir!
Bütün günahların kökeninde de Şirki hafiyani tanrıya inanmakyatar!
Ey iman edenler Allah'a iman edin; âyetindeki uyarı, Hz Muhammed ve Kur'âna imân, edip henüz Tanrı anlayışından kurtulmamış olan SAHABEYE gelmişti Sahâbe, yani Allah Rasûlü'nü gören(!)ler böyle olursa Ya bizler?!


BÜYÜK GÜNAHLAR

Savaştan kaçma olayının dahi bu şekildeki istiğfarla affedilmesi olayına gelince…
Savaştan kaçma, Hazreti Rasûlullah aleyhisselâmın bildirdiği üzere yedi büyük günâhtan birisidir
Buyuruyor ki Rasûlullah:
Helâk eden yedi şeyden sakının
Soruluyor “nedir onlar diye:
Allah'a şirk koşmak;
Allah'ın haram kıldığı insanı öldürmek;
BÜYÜ ve sihir yapmak;
Faiz yemek;
Yetim malı yemek;
Savaştan kaçmak;
İffetli kadına zinâ iftirası atmak
açıklaması yapılıyor Efendimizden


EN BÜYÜK GÜNAH

Günah, “benlikten doğar!
En büyük günah da “BENLİKtir!

İşte en basitiyle İslâm
İslâm'ın temel esaslarını ve bu temel esasların hangi sırlara dayandığını detaylı bir şekilde öğrenmek isteyenler TEMEL ESASLARkitabımızı okusunlar
Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz; sevdiriniz, nefret ettirmeyiniz!
Buyuran Efendimiz Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellemin bildirdiği Kurânın bize en öz mânâda anlatmak istedikleri ve bizden talep ettikleri
Şâyet bunları anlayabildiysek
Şimdi de önce GÜNAHı anlayalım sonra da İstiğfarın ne olduğunu ve nasıl bir düşünceyle yapılması gerekliliğini
Dağlar gibi kuşatmış, benlik günâhı seni günahını bilmeden, gufrânı arzularsın
Ve işte bundan sonradır ki Artık KUR'ÂNI KERİM'e EL SÜREBİLİRİZ; ve ZİKRE, DUAYA başlayabiliriz


BİR GÜNAHIN BÜYÜKLÜĞÜ
KİŞİNİN ÂHİRETİNE VERDİĞİ ZARARLA ÖLÇÜLÜR

Vicdanımızın bize, sen imanlısın demesi önemli mi?
Yoksa, amelimiz mi imanımızın göstergesi?
Mesela, sigara içen biri, sigaranın beynine ve dolayısıyla âhiretine zarar vermekte ve kendine zulmetmekte olduğuna imanlı mıdır?
İmandan AMAÇ, İMANIN GEREĞİ OLAN AMEL MİDİR?
İmanın gereği olan amel yoksa, iman mevcut olabilir mi?
Sigara için biri, ben sigaranın zararlarına iman ediyorum dese dahi, böyle bir imanı var mıdır?o zarara iman etmiş biri sigaraya devam edebilir mi?ediyorsa, o konuda imanı hala var olabilir mi?
Her konuda gerçekçi olalım ve ne karşımızdakini, ne de kendimizi aldatmayalım!İman ehlinden mümine bilerek zarar gelmez, diyor HzRasûl!
Eğer çevremize veya kendimize bilerek zarar veriyorsak, bu durumda ne kadar imanlı olabiliriz?
Anlayışı kıtlara kapı açıyorum:
Buhari 2144 nolu hadise göre zinada en hafif günahlardandır; iki kişi arasında kalması ve beyne direkt zararı olmaması yönünden!
Ama sigara kişinin hem kendisine hem de çevresine bilerek zulmetmesidir ki, bu zinadan çok daha büyük günahtır!
Bir günahın büyüklüğü kişinin ahıretine verdigi zararla ölçülür
Kimsenin ne kendi beynine ne de baskasının beynine zarar verme hakkı yoktur Mesela sigaranın zararına iman diye bir konu sözkonusu olamaz! Çünkü artık o, iman boyutunu asmıs, ikan noktasına ulasmıstır! Çünkü bu zarar bilimsel olarak, madden tespit edilmiştir!
Öyleyse, ister sigara yollu, ister başka fiillerle kendisine veya çevresine bilerek zarar veren kişinin imanından ne kadar sözedilebilir?
Allah, bizi çevremize ve kendimize(kendisine) yararlı olalım diye mi yarattı; yoksa kendimize ve çevremize zarar verelim diye mi yarattı?
İman, bizi çevremize yararlı ameller konusunda yönlendirmiyorsa, o iman ne kadardır bizde?
Sigaranın misâlini her konuya yayalım
İman, bizi her konuda insanlara yararlı olmaya, onlara birşeyler kazandırmaya yönlendirmek isterken, biz onlara yararlı olmak yerine zararlı oluyorsak bu mümindir baskılı elbiseyle dolaşsak, imanlı sayilir mıyız acaba?


HATADA YA DA YANLIŞTA ISRARIN BEDELİ,
PAHASI AĞIRDIR!

Yanlıştan dönmek, hatadan dönmek, akıllı insana özgü bir fazilettir
Gelişmemiş insanın “dediğim dedik anlayışı vardır!
Beyni yeterince gelişmemiş çocuk kalmış insan, yanlış karar verdiğinde, o karardan dönmeyi; yanlış konuda söz verdiğinde sözünden dönmeyi eksiklik kabul eder, “erkekliğine yediremez, kişiliğinebenliğine yakıştıramaz!
Allah Rasûlü ise, yanlış yere yemin edildiğinde, o yeminden dönülüp; kefâret olarak üç gün bir fakirin karnının doyurulmasını ya da buna gücü yetmeyenin üç gün oruç tutmasını tavsiye etmektedir!
Yaşamda, her insan hata yapabilir o konuda yeterli bilgi tabanı yoksa; ya da kendisine doğru bilgi verilmemişse; ya da kandırılmışsa; ve yahut aklı yerine duygu veya dürtüleriyle bir karar almış ya da söz vermişse!
Burada faziletli ve olgun davranış, verilen karar ya da sözden dönüp; gerçeğin hakkı ya da gereği neyse onu uygulamaktır!
“Ama söz vermiştim, bana yakışmaz diyerek hatada ya da yanlışta, ısrar, ancak gelişmemiş beyinlerin tavrıdır!
Olgun insan, yanlış veya hata yapıp da ardında uyarıldığında, duygusallığını bir yana atıp, bu hatasından dönebilen insandır! Kefâretini verir ve hatasından ya da yanlışından döner; doğrunun, makûlün, ilmin gereğinin hakkını verir
“Söz verdim diyerek hatada ya da yanlışta ısrarın bedeli, pahası çok ağırdır!… Bazen kaybedilen nîce yıllara, bazen de insanın sağlığına, veya yaşamına, mâl olur! Telâfisi de mümkün olmaz!


GÜNAH VEYA SEVAPLAR,
KURÂN VE RASÛLULLAH AÇIKLAMALARIYLA BELİRLENMİŞTİR!

İslâm Dininin kökenikaynağı “Kurândır veya “Hadis dediğimiz Rasûlullah aleyhisselâmın açıklamalarıdır!
Bu iki kökene dayanmayan herşey kabul edilmesi gerekli olmayan şeylerdir ve DİN diye de konuşmaması gerekli şeylerdir!
Biz maalesef çok yanlış bir eğitim şekli de uyguluyoruz
Çoluğumuza çocuğumuza sıkıştığımız yerde hoşumuza gitmeyen bir şeyde hemen “bunu yapma günahtır diyoruz veya “şöyle yap sevaptır diyoruz
Bir şeyin günah veya sevap olması için, Kurânda o şeyin insanlara yasaklanması veya yapılmasının tavsiye edilmesi gerekir veya HzRasûlullah aleyhisselâm tarafından bu yasağın getirilmesi veya tavsiyenin getirilmesi gerekir!
Eğer Kurâna veya HzRasûlullahın açıklamalarına dayanmıyorsa o şey, biz onu kabul etmekle mükellef değiliz Ve bu, Din adına da öngörülmez hiçbir zaman!
Öyle bir şey için bu sevaptır bu günahtır denmez!
Dendiği takdirde arkasında niye sevap, niye günah? suali sorulur ve buna dayalı olarak da mutlaka bir Rasûl, Nebi açıklaması veya bir âyet gösterilmesi gerekir!
Bugün anlatılan şeylerin pek çoğu hep halk arasında dolaşan hurâfeler veya çeşitli hikayeler, yakıştırmalar
Siz, bir fikir söylüyorsunuzBu fikir Kurânda hangi âyete dayanıyor veya HzRasûlallahın hangi açıklamasına dayanıyor? dediğiniz zaman,
“ben öyle duydum diyor
“ Ben öyle duydumla Din konuşulmaz veya nakledilmez!


İDRAKIN KADAR YANLIŞLARDAN KORUNURSUN

Önemli olan her an şuurlu bir şekilde ve belli bir noktaya, hedefe doğru yürümektir İdrâkın kadarıyla yanlışlardan korunursun Nasıl yakacağını idrak ettiğin ütüye dokunmazsan sana pişmanlık verecek yanlıştan da kendini öylece korursun


EDÂ EDİLEN HER NAMAZ
KENDİSİYLE ÖNCEKİLERİN ARASINDAKİ GÜNAHLARIN AFFINA
VESİLE OLUR!

Hacca gittiğimiz zaman “Arafat dan, anamızdan doğduğumuz günkü kadar bütün günâhlarımızdan arınmış olarak sâf, temiz bir hâlde geri dönüyoruz
Peki? Bu güzel şey de ancak, Allahın kendisine büyük imkân tanıdığı bir kimse ise, bu şansa sahip oluyor
Hacca gidecek mâli imkânları elvermeyen bir kişiyi düşünelim
O kişi Allaha imân ediyor Rasûlullaha imân ediyor Ama, gayet doğal olarak beşer olduğu için de çeşitli eksikleri, noksanları, kusurları, yanlışları vs var
Bilerek veya bilmeyerek işlediği çeşitli kusur ve yanlışların getirdiği günahlarla da bezenmiş bir halde
O zaman, bu kişinin kurtulma şansı nedir? Kendini nasıl kurtaracak? Ne yapması gerekiyor?
Böylesine imân sahibi olan kimselere Cenâbı Hak, bir yol göstermiş ve kolaylık sunmuş Bu kolaylığı bize HzRasûlullah,Efendimiz Hz Muhammed Mustafa sav şöyle bildiriyor :
“Kılınan her vakit namazı, kendisinden önceki namazla arasında işlenmiş olan bütün günâhları siler, temizler, arıtır Ve bunun misâlini de şu şekilde veriyor
“Sizin evinizin önünden bir ırmak aksa ve siz bu ırmağa günde beş defa girip çıksanız, üzerinizde hiçbir kir, pislik kalır mı?
Nasıl ki, günde beş defa yıkanan birinin üzerinde maddi bir kir, pislik kalmazsa, aynı şekilde günde beş vakit namazını eda eden kişinin de üzerinde günâh kiri kalmaz
Ama, burada bir incelik var Bu anlatımda dikkat etmeniz gereken bir püf nokta var:
Yine Hz Rasûlullah buyuruyor ki:
“ Fâtihasız namaz olmaz! “
Namazı edâ etmiş olmanın ana şartı, her rekâtta Fâtiha sûresini okumaktır Nedir o Fâtiha sûresi bir kez okuyalım;
Bismillâhirrahmanirrahim elhamdulillâhi rabbil âlemin veleddââlliyn âmin
“Eğer bu, namazda okunmazsa o namaz yerine gelmiş, edâ edilmiş olmaz diyor, Hz Rasûlullah Ve, yine buyuruyor ki:
“Namaz, müminin mirâcıdır
Buradaki “namaz müminin mirâcıdır ifadesini iki yönlü ele almak lâzım
Namazın mirâc olması
Mirâcın namaz olması
Namazın mirâc olması ne demek? Mirâcın namaz olması ne demek?
Edâ edilen her namaz, kendisiyle öncekilerin arasındaki günâhların affına vesile oluyor
Günün her hangi bir vaktinde, ansızın ölebilirsin Öldüğün anda artık anababa, eş çocuk, koltuk, iş, para, malmülk gibi değerlerin hiç geçerliliği kalmayacak Tek başına başka bir âlemde ve ortamda olacaksın
Bu ortama, dünyada yüklediğin tüm beşeri yükler ve günâhlarla gitmek mi ;Yoksa, bütün bu beşeri yaşamdaki günahlarından arınarak, temizlenerek gitmek mi evlâ?
Evvelâ buna bir karar vermek lâzım!
Eğer, günâhlardan arınmış, temizlenmiş olarak gitmek istiyorsak, bunun en kolay yolu günde beş vakit namazı, vakitlerinde edâ etmektir
Şöyle dediğinizi işitir gibi oluyorum;
“Eee canım, Allah ona para vermiş, imkân vermiş Hacca gitti, bütün günâhlarını sıfırladı geldi Benim param olmadığı için gidemedim!
Senin paran yoksa, imkânın yoksa Cenâbı Hak sana da beş vakit namazı ihsan buyurdu Günde beş vakit edâ ettiğin zaman her bir namaz arasındaki günahlardan temizlenip, arınıp, sıfırlanıyorsun!


BÜTÜN GÜNAHLARIN BAĞIŞLANMASINA SEBEP OLAN ÂYET
“İYYÂKE NABUDÜ VE İYYÂKE NESTAİN!

Peki? Bu beş vakit namaz da neye bağlı?
Fâtihanın okunmasına bağlı!
“Fâtihasız namaz olmaz!
Fâtiha sûresinde ne var ki, Fâtihasız namaz olmuyor?
Kurân ın diğer sûrelerinde olmayıp da sadece Fâtiha sûresinde olan ne?
Fâtiha sûresinin en önemli en can alıcı âyeti;
“İyyake nabudü ve iyyake nestâiyn dir
İnsanın bütün günâhlarının bağışlanmasına sebep olan âyet, “iyyake nabudü ve iyyake nestaiyn ayetidir Niçin?
Buna girmeyeceğim… Herkes kendi bünyesinde, kendi ilmine göre, kendi mertebesine göre düşünsün araştırsın!
Ama, buradaki sırrı size söylüyorum Buradaki sır “iyyake nabudü ve iyyake nestaiyn dir Onun için namazda Fâtihayı okurken özellikle bu âyeti düşünerek okuyun! Üstünde durarak okuyun!
Namaza durduğunuz zaman ezbere, düşünmeden, bir teyp gibi değil!
Namazı düşünerek, üstünde durarak okursanız farkını ve faydasını mutlaka görürsünüz
Bu masayı üstün körü, şöyle bir silmek var! Bir de bastırarak, işine önem vererek silmek var Ehemmiyet vererek silersen tozu, masa daha iyi temizlenir
“İyyake nabudu ve iyyake nestaiyn âyetini de düşünerek, anlayarak, hazmederek tekrar edersen, mermerin üzerindeki kirleri böyle almışın gibi bütün günâhlarından arınır, temizlenir, pâklanır ve o namaz sonrasında vefât edersen, o namaza kadar olan bütün günâhlarından arınmış olarak âhirete intikal edersin
Böyle bir kısmeti böyle bir şansı, imanı olan hiç kimse tepmez!
Öyleyse, bize verilen beş vakit namaz nimetini çok iyi bilelim
Vaktin yok, mümkün değil, sünnetlerini kılamıyorsun Kılamazsan da hiç olmazsa fazladan geçtik ,farzları edâ etmeye çalış! Ve, Fâtihayı okurken de bilinçli, şuurlu olarak oku! Özellikle “iyyake nabudu ve iyyake nestâiyn âyetini bilinçli, şuurlu bir şekilde düşünüp tefekkür ederek tekrar et!
Allah, bütün namazlarınızda bilinçli olarak Fâtihayı OKUmayı ve özellikle bu âyetin üzerinde durmayı, anlamını açmayı bize kolaylaştırsın! Bu sırrı anlamayı bize nasip etsin!


RASÛLULLAH'IN ŞEFAATİ,
BÜYÜK GÜNAH SAHİPLERİ İÇİNDİR

(Soru: Rasûlullah Efendimiz, Benim şefâatim ümmetimden büyük günah sahipleri içindirbuyuruyorlar Büyük günah sahiplerinden kastedilen kimlerdir? Açabilir misiniz Üstadım Teşekkür ederiz)
Bu açıklamasından benim anladığım, şefâatin ŞİRKİ HAFÎ ehline olduğudur Çünkü şirki hafî en büyük günahtır! Mutlak şirkin zaten bağışlanması yoktur Şirki hafi ise bunun dışında kalan günahların en büyüğü ve bütün günahların kökenidir!


BÜYÜK GÜNAHLARDAN DAHİ
BAĞIŞLANMA SÖZKONUSUDUR

Okunuşu:
Estağfirullahelleziy lâ ilâhe illâ Hû el Hayyul Kayyum ve etubu ileyh
nlamı:
Bağışlanma diliyorum Allahtan ki, tanrı yoktur Hay ve Kayyum olan sadece O vardır Tövbem Onadır!
Bilgi:
Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
Kim, Tanrı yoktur Hay ve Kayyum olan O vardır Bağışlanmayı Allahtan dilerim, tövbem Onadır derse, savaştan kaçmış bile olsa günâhları bağışlanır
Burada çok önemli olan husus ikidir İstiğfarda İSMİ A'ZÂMkullanılması ve bu tür istiğfarın büyük günâhları dahi affettireceği
Görülüyor ki, büyük günâhlardan bağışlanma dahi söz konusudur Ve bağışlanmak için; hıristiyanların günâh çıkartmak için papazlara muhtaç oluşu gibi bir muhtaciyet gerekmeden; sadece Allahın Azamet ve Kibriyasına yönelip, kusurunu, suçunu itiraf ile O'ndan bağışlanma niyaz etmek yeterli olmaktadır
Öyle ise, ne kadar büyük suç işlemiş olursak olalım, asla umutsuz olmayalım; ve Allah'a yönelip tövbe etmeyi ertelemeyelim!


HAVASIN GÜNAHI

Geniş anlamı ile günah, nefse dönük, nefsin menfaatine dönük davranıştır Bu elbette havâsa dönük mânâdır


NEFSTEN GÜNAHI ÇIKARTMAK

“Yâ Gavs Tövbeyi istersen, önce nefsinden günahı çıkarmalısın Sonra kalbinden hâtırasını çıkarmalısın! İşte o zaman bana vâsıl olursun! Aksi halde müstehzîlerden olursun!
Avâmın “nefsinden günahı çıkartması, günah olan fiilleri terketmesidir
Havâsın “nefsinden günahı çıkarması, benliğine dönük fiilleri terketmesidir
Hasül havâsın günahı çıkartması ise, “nefsinin varolmayıp, sadece mutlak “NEFSin varoluşunu seyr hâli içinde “günahın çıkmış olmasıdırElbette ki mutlak NEFS için “günah kavramı geçerli olmaz!
Geniş anlamı ile günah, nefse dönük, nefsin menfaatine dönük davranıştır Bu, elbette havâsa dönük mânâdır
Bu anlayış ile nefsten günahın çıkartılması ise Hakktan ayrı bir varlık görülmek sûretiyle onda günah kavramının görülmesinin kaldırılması demektir
Ama bunun aksine, bir kişinin vehmî kişiliği kapı gibi ortada dururken, günahsevap yoktur deyip, nefsine bedenine dönük herşeyi yapması onun katranlı beton perdenin ardına atar, tabiat cehennemine sokar ki, bunun getireceği sonuçları, mahrûmîyetleri ve azâbları târif mümkün olmaz!
Hem kendini gör, hem karşındakini bir kişi veya birim olarak gör, ondan sonra da günah yoktur de!Bu basiretsizliğin zirvesidir!
Kendini Hilmi zannettiğin, vehmettiğin, hissettiğin sürece; karşındakini Hulûsi olarak gördüğün sürece, asla “günah yoktur diyemezsin ve perdeli yaşamın son bulmazPerdenin kalkmasını ve ebediyyen perdesiz yaşamayı istiyorsan, dünyada yaşarken kendini kaldırmak sûretiyle “HAKÎKİ SECDEyi yapmak ve suçlanacak kişiler görmeyi terketmek mecbûriyetindesin!
Aksi takdirde perdeli yaşamak ve ölümötesi yaşamda da perdeli kalmaktan kimse kurtaramaz seni!


GÜNAHIN HATIRASI NE ZAMAN KALKAR?

En büyük günah da “BENLİKtir!
BENLİK ortadan kalktı mı, günah da kalkar!
Allah dilediğini yapar, hikmettir!
“Sen bir olumsuz fiil işlediğin zaman günah olur!
Fâili izâfî varolduğu sürece günah bitmez Fiil, hakiki fâile bağlanıp, izâfî fâil ortadan kalktı mı günah da son bulur!
İşte böylece “günahın hâtırasıda ortadan kalkmış olur!
Çünkü hâtıranın kalkması, hâtıranın yer aldığı varlığın kalkması ile mümkündür: Ne zaman ki hâtıranın çıktığı varlık ortadan kalkar, işte o zaman hâtıra da kaybolup gider
Kendini var kabul ettiğin sürece, günah fiîlî varolmasa dahi hâtıraları “benliğini meşgul edecektir! Bu meşguliyet ise “günah hâtırasıdır ki, benliğinin yaşamıyla bağlantılıdır
Ne zamandır ki, “benliğinin varolmadığını, hakikatını yaşarsın, işte o zaman, nefsinden günah da , hâtırası da çıkmış olur


GEÇMİŞ VE GELECEK GÜNAHLARIN AFFOLMASI

“SANA AÇIKSEÇİK FETİH İHSÂN ETTİK: ALLAH GEÇMİŞ VE GELECEK TÜM GÜNAHLARINI BAĞIŞLADI
Âyetlerinde işaret edilen mânâ da anladığımız kadarıyla bu hususa işaret eder
“Fetih tasavvuftaki anlamıyla, kişinin benliğinin ve benliğinin oluşturduğu perdelerin ortadan kalkması ve Hakkânî sıfatlarla tahakkuk etmesi hâlidir ki, bir devirde ancak çok çok ender kişilerde oluşur! Bunlar, “Hakkın gözüyle görür, işitir, söyler, tutar, yürürler!
“Fetih gelmiş kişiler, “benliklerinden kurtulmuş oldukları için, geçmiş ve gelecek günahlarından da bağışlanmışlardır
Çünkü, onlardan günah ve hâtırası çıkmıştır Çünkü benlikleri ortadan kalkmıştır!Beden ve bedensel değerler onlar için hiçbir anlam taşımadığı gibi, ruhsal değerler dahi onlardan düşmüştür!Onlar mukarreblerdir, ferdiyet sahipleridir
Kişilik isimlerinin ardında, seyredenseyredilen ve seyr hep aynı TEK olmuştur!
Eğer bu bahsedilen hâl oluşmadan, kendini Hak görerek, başkalarına Haklık atfederek, günahısevabı inkâr edersen, ancak müstehzîlerden olursunYâni hakikatle alay edenler durumuna düşersinAlay konusu olursun
 
858,505Konular
982,838Mesajlar
33,077Kullanıcılar
Lequste44Son üye
Üst Alt