onemini yitirmeye başlayan meslekler ve nedenleri
Basmacı
Basma en yaygın kullanılan kumaştı; dar gelirli, hatta orta halli ailelerin kadın ve kızları basma giyerlerdi Ayrıca amele, ırgat, yanaşma ve uşak boyundan erkeklerin mintanları da basmadandı Seyyar basmacılar yelken bezinden buyukce bir bohca, elde demir arşın sokak sokak dolaşırlardı Basma satan bohcacı kadınlar gunumuze kadar ulaştı
Celep
Kentlere koyun ve sığır getirip satan esnafa celep denirdi Celeplik buyuk sermaye işiydi Suruler cobanlar tarafından uzak mesafelerden kente yaya getirilir; suru yolda kısmen telef olurdu İstanbulun et ihtiyacı onceleri Balkanlardan, sonraları Erzurum yaylasından karşılanmıştı Suruler İstanbula buyuk olcude Trabzon uzerinden sevk edilirdi
Nalbur
Dunun hırdavatcıları nalburlardı Civi, kilit, menteşe vb inşaat işlerinde kullanılan temel girdilerin satışı, pazar ekonomisinin gelişimiyle daha da onem kazandı Nalburlar, kent ve kasaba ekonomilerinin ayrılmaz parcasıydı Coğu nalbur eşyası yurtdışından gelirdi
Nalbant
Taşıma ve ulaşım sektorunde kullanılan hayvanların nallanması, hayvan tırnakları altına demir parcası yani nal ya da nalca cakılması, nalbantlığı yaygın bir hale getirmişti Gunumuzde otomobil lastiği ne ise nal da dunun Osmanlısında aynı işlevi goruyordu Nalbantlar genellikle ulaşım guzergahlarında yer edinirdi
Mestci
Kundura ya da pabucun icine giyilen yumuşak ayakkabıya mest denirdi Değişik turleri vardı Devenin ayak derisinden yapılanına deve mesti, yandan kopcalısına serhatlı mest denirdi İc mekanların temiz tutulması, mest giymeyi gerektiriyordu Mestci esnafı ayak olcusune gore calışırdı
Sayacı
Saya, ayakkabının yumuşak olan ust bolumu yani yuzuydu Eskiden halk dilinde, evlerin giriş kısmında ayakkabıların cıkarıldığı veya konduğu ufak bolume de saya denirdi Zamanla ayakkabı anlamında kullanılmaya başlandı Sayacı, dunun ayakkabıcısıydı Yaygın bir zanaattı Geniş bir muşteri kitlesine hitap ederdi
Rencber
Rencber, ilk evrelerde ciftci anlamına geliyordu Ancak kentleşmeyle birlikte bugun ırgat diye nitelenebilecek bircok işi ustlendi Tarla, bahce, yapı vb yerlerde kazma, taş ve toprak taşıma gibi işleri yapan gundelikci, amele ve ırgat, o gunlerin rencberleriydi
Sepetci
Plastikten once su gecirmez kaplar topraktan ya da bakırdan yapılır, diğerleri saz, kamış ya da ince dallardan orulurdu Genellikle sapı olan, yiyecek ve eşya taşımak icin kullanılan bu tur kapları sepetci orerdi Sepet hamalı, genellikle pazar yapanların sebzemevyesini sırtındaki sepetle eve taşırdı Sepet kimi zaman bavul yerine de kullanılırdı
Urgancı
Keten, kenevir, pamuk gibi dokuma maddelerinden yapılan ince halatlara urgan denirdi Gerek ev ekonomisinde gerekse zanaatta urgan yaygın olarak kullanılırdı Urgancı orme işini bizzat yapar ve malını tuketiciye ulaştırırdı Genellikle sabit dukkanları bulunurdu Seyyar urgancı nadir gorulurdu
Bacacı
İstanbulda yangınların buyuk coğunluğu, temizlenmesi ihmal edilmiş bacalardaki kurumların tutuşmasıyla cıkıyordu Ozellikle ahşap binaların yoğun olduğu kent dokularında, baca temizliği buyuk onem taşıyordu Kış oncesi bacacılara buyuk iş duşuyordu Fırın bacalarının da her ay temizlenmesi ongorulmuştu
Bileyci
Bıcak ve emsali şeyleri carka tutup bileyen esnaf genellikle seyyardı Demirden yapılmış ev aletleri gorece değerli eşyalardı İstanbuldaki bileyci esnafının buyuk coğunluğu, Karadenizli bekar uşağı ya da Buharalı idi Bileycinin mahalleye gelişi kısa surede duyulur, ev sekenesi, her turlu kesici ya da yarıcı aleti sık aralıklarla bileyletirdi
Erikci
Osmanlı coğu kez kendi bağ, bahce ve bostanındaki meyveyi tuketiyordu Ancak kentleşme kimi meyvelerin pazara cıkmasına neden oldu Meyve genellikle mahallelerde haftanın belirli gunlerinde kurulan pazarlarda muşteri bulurdu Sokak satıcıları ozellikle turfanda meyve satarlardı Seyyar erikcinin pazarladığı turfanda erik, yazın yaklaştığını mujdelerdi
Sarımsakcı
Osmanlı mutfak kulturunde sarımsağın ayrı bir yeri vardı Keskin kokusuna rağmen besin değerinin yuksek oluşu ve kimi kokuları bastırması nedeniyle bircok yemek sarımsaklanmadan yenmezdi Seyyar satıcıların bu konuda ihtisaslaşmaları, talebin yuksekliğini kanıtlıyordu
Limonatacı
Limonata, dunun gazozu ya da kolasıydı Ozellikle yaz aylarının sıcak gunlerinde limonatacıya buyuk rağbet olurdu Seyyar limonatacılar genellikle kente mevsimlik gocen Anadolu insanlarıydı Ucbeş kuruşu bir araya getirir, hasat mevsiminde koyune donerdi Limonata evlerde ikram kulturunun de bir parcasıydı
Hallac
Hallac bugunku doşemecilerin bir anlamda dununu simgeliyordu Osmanlı hanesinde kullanılan yatak, yorgan, doşek gibi ev eşyasında dolgu malzemesi olarak pamuk ya da yun kullanılırdı Zamanla sertleşen bu dolguyu hallac, kiriş ve tokmağıyla kabartırdı Hallacların hemen hepsi Karadeniz yalısı uşaklarıydı
Bezzaz
Bugunku manifaturacıların karşılığı olarak, bez ve kumaş satan esnafa bezzaz, carşılarına Bezzazistan denirdi Halk ağzında zamanla bedestan ya da bedestene donuşmuştu Kıymetli kumaş satanlara ustufeci, dibacı, kadifeci, atlascı denirdi Bez ticareti, 19 yuzyılda buyuk olcude İngiliz ureticilerin eline gecti
Zerzevatcı
Zerzevat sebze anlamına geliyordu Zerzevatcı ise bugunun maydanoz, dereotu, salata, hıyar, turp ve marul gibi sebzelerde uzmanlaşmış manavıydı Kent dokularının bir parcası olan bostanlar, Osmanlı insanının sebze ihtiyacını karşılardı Zamanla halden, civar ve semt bahce ya da bostanlarından, pazar yerlerinden tedarik edilir oldu
Comlekci
Topraktan yapılmış canak, comlek, testi, surahi, bardak, kase, kup ve saksı gibi eşyalar satan esnafa comlekci denirdi Orta ve ust gelir grupları, kalaylanmış bakır kap kullanırdı Eskiden Bayezid Meydanında bir sıra comlekci dukkanı vardı Toprak kapların yerini zamanla bakır ve benzeri maden kaplar aldı Ama comlek ozellikle kırsal yorelerde gunumuzde de hala kullanılıyor
Değirmenci
Değirmenci aslında un oğuten esnafa denirdi Gorece buyuk girişimci sayılırdı Kahve değirmeni, gunluk hayatın ayrılmaz bir parcasıydı Keyif maddesi olarak kahve, caydan cok daha once Osmanlının yaşamına girmişti Kahve değirmeni satan esnaf da değirmenci addolunuyordu
Kolancı
Hayvanın semerini ya da eyerini bağlamak icin kullanılan orme ya da kayış bağa kolan deniyordu Osmanlı taşımacılıkta buyuk olcude hayvan kullanıyordu ve kolancılık ulaşım sektorunun yan sanayilerinden biriydi Ozellikle yol guzergahlarında dukkan acarlardı
Fesci
Fes, II Mahmud devrinde resmi serpuş olarak kabul edilmiş, Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar Osmanlı erkeğinin kimliğini oluşturmuştu Her ne kadar Feshanede yerli fes uretilmişse de coğu Avusturyadan ithal ediliyordu Osmanlının son doneminde Avusturya mallarına karşı yapılan fes boykotu unludur
Kavuncu
Kavun ve karpuz, mevye olarak tuketildiği gibi, Osmanlının tatlı ve su ihtiyacını da gideriyordu Cevre bostanlarda yetiştirilen kavunlar, seyyar satıcılar aracılığıyla tuketiciye ulaştırılıyordu Sepet icinde mahalle aralarında dolaşan kavuncu, genellikle Anadoludan mevsimlik goc etmiş insanlardandı
İncirci
Dunun insanı şeker ihtiyacını buyuk olcude meyveyle gideriyordu Ulkede yaygın olan meyvelerden biri de incirdi Hemen her Osmanlının bahcesinde bir incir ağacı vardı Yaş yenir, kurutulur, her mevsim tuketilirdi Yaş inciri, seyyar incirci satardı Kurutuldukdan sonra şekerci dukkanına duşerdi
Basmacı
Basma en yaygın kullanılan kumaştı; dar gelirli, hatta orta halli ailelerin kadın ve kızları basma giyerlerdi Ayrıca amele, ırgat, yanaşma ve uşak boyundan erkeklerin mintanları da basmadandı Seyyar basmacılar yelken bezinden buyukce bir bohca, elde demir arşın sokak sokak dolaşırlardı Basma satan bohcacı kadınlar gunumuze kadar ulaştı
Celep
Kentlere koyun ve sığır getirip satan esnafa celep denirdi Celeplik buyuk sermaye işiydi Suruler cobanlar tarafından uzak mesafelerden kente yaya getirilir; suru yolda kısmen telef olurdu İstanbulun et ihtiyacı onceleri Balkanlardan, sonraları Erzurum yaylasından karşılanmıştı Suruler İstanbula buyuk olcude Trabzon uzerinden sevk edilirdi
Nalbur
Dunun hırdavatcıları nalburlardı Civi, kilit, menteşe vb inşaat işlerinde kullanılan temel girdilerin satışı, pazar ekonomisinin gelişimiyle daha da onem kazandı Nalburlar, kent ve kasaba ekonomilerinin ayrılmaz parcasıydı Coğu nalbur eşyası yurtdışından gelirdi
Nalbant
Taşıma ve ulaşım sektorunde kullanılan hayvanların nallanması, hayvan tırnakları altına demir parcası yani nal ya da nalca cakılması, nalbantlığı yaygın bir hale getirmişti Gunumuzde otomobil lastiği ne ise nal da dunun Osmanlısında aynı işlevi goruyordu Nalbantlar genellikle ulaşım guzergahlarında yer edinirdi
Mestci
Kundura ya da pabucun icine giyilen yumuşak ayakkabıya mest denirdi Değişik turleri vardı Devenin ayak derisinden yapılanına deve mesti, yandan kopcalısına serhatlı mest denirdi İc mekanların temiz tutulması, mest giymeyi gerektiriyordu Mestci esnafı ayak olcusune gore calışırdı
Sayacı
Saya, ayakkabının yumuşak olan ust bolumu yani yuzuydu Eskiden halk dilinde, evlerin giriş kısmında ayakkabıların cıkarıldığı veya konduğu ufak bolume de saya denirdi Zamanla ayakkabı anlamında kullanılmaya başlandı Sayacı, dunun ayakkabıcısıydı Yaygın bir zanaattı Geniş bir muşteri kitlesine hitap ederdi
Rencber
Rencber, ilk evrelerde ciftci anlamına geliyordu Ancak kentleşmeyle birlikte bugun ırgat diye nitelenebilecek bircok işi ustlendi Tarla, bahce, yapı vb yerlerde kazma, taş ve toprak taşıma gibi işleri yapan gundelikci, amele ve ırgat, o gunlerin rencberleriydi
Sepetci
Plastikten once su gecirmez kaplar topraktan ya da bakırdan yapılır, diğerleri saz, kamış ya da ince dallardan orulurdu Genellikle sapı olan, yiyecek ve eşya taşımak icin kullanılan bu tur kapları sepetci orerdi Sepet hamalı, genellikle pazar yapanların sebzemevyesini sırtındaki sepetle eve taşırdı Sepet kimi zaman bavul yerine de kullanılırdı
Urgancı
Keten, kenevir, pamuk gibi dokuma maddelerinden yapılan ince halatlara urgan denirdi Gerek ev ekonomisinde gerekse zanaatta urgan yaygın olarak kullanılırdı Urgancı orme işini bizzat yapar ve malını tuketiciye ulaştırırdı Genellikle sabit dukkanları bulunurdu Seyyar urgancı nadir gorulurdu
Bacacı
İstanbulda yangınların buyuk coğunluğu, temizlenmesi ihmal edilmiş bacalardaki kurumların tutuşmasıyla cıkıyordu Ozellikle ahşap binaların yoğun olduğu kent dokularında, baca temizliği buyuk onem taşıyordu Kış oncesi bacacılara buyuk iş duşuyordu Fırın bacalarının da her ay temizlenmesi ongorulmuştu
Bileyci
Bıcak ve emsali şeyleri carka tutup bileyen esnaf genellikle seyyardı Demirden yapılmış ev aletleri gorece değerli eşyalardı İstanbuldaki bileyci esnafının buyuk coğunluğu, Karadenizli bekar uşağı ya da Buharalı idi Bileycinin mahalleye gelişi kısa surede duyulur, ev sekenesi, her turlu kesici ya da yarıcı aleti sık aralıklarla bileyletirdi
Erikci
Osmanlı coğu kez kendi bağ, bahce ve bostanındaki meyveyi tuketiyordu Ancak kentleşme kimi meyvelerin pazara cıkmasına neden oldu Meyve genellikle mahallelerde haftanın belirli gunlerinde kurulan pazarlarda muşteri bulurdu Sokak satıcıları ozellikle turfanda meyve satarlardı Seyyar erikcinin pazarladığı turfanda erik, yazın yaklaştığını mujdelerdi
Sarımsakcı
Osmanlı mutfak kulturunde sarımsağın ayrı bir yeri vardı Keskin kokusuna rağmen besin değerinin yuksek oluşu ve kimi kokuları bastırması nedeniyle bircok yemek sarımsaklanmadan yenmezdi Seyyar satıcıların bu konuda ihtisaslaşmaları, talebin yuksekliğini kanıtlıyordu
Limonatacı
Limonata, dunun gazozu ya da kolasıydı Ozellikle yaz aylarının sıcak gunlerinde limonatacıya buyuk rağbet olurdu Seyyar limonatacılar genellikle kente mevsimlik gocen Anadolu insanlarıydı Ucbeş kuruşu bir araya getirir, hasat mevsiminde koyune donerdi Limonata evlerde ikram kulturunun de bir parcasıydı
Hallac
Hallac bugunku doşemecilerin bir anlamda dununu simgeliyordu Osmanlı hanesinde kullanılan yatak, yorgan, doşek gibi ev eşyasında dolgu malzemesi olarak pamuk ya da yun kullanılırdı Zamanla sertleşen bu dolguyu hallac, kiriş ve tokmağıyla kabartırdı Hallacların hemen hepsi Karadeniz yalısı uşaklarıydı
Bezzaz
Bugunku manifaturacıların karşılığı olarak, bez ve kumaş satan esnafa bezzaz, carşılarına Bezzazistan denirdi Halk ağzında zamanla bedestan ya da bedestene donuşmuştu Kıymetli kumaş satanlara ustufeci, dibacı, kadifeci, atlascı denirdi Bez ticareti, 19 yuzyılda buyuk olcude İngiliz ureticilerin eline gecti
Zerzevatcı
Zerzevat sebze anlamına geliyordu Zerzevatcı ise bugunun maydanoz, dereotu, salata, hıyar, turp ve marul gibi sebzelerde uzmanlaşmış manavıydı Kent dokularının bir parcası olan bostanlar, Osmanlı insanının sebze ihtiyacını karşılardı Zamanla halden, civar ve semt bahce ya da bostanlarından, pazar yerlerinden tedarik edilir oldu
Comlekci
Topraktan yapılmış canak, comlek, testi, surahi, bardak, kase, kup ve saksı gibi eşyalar satan esnafa comlekci denirdi Orta ve ust gelir grupları, kalaylanmış bakır kap kullanırdı Eskiden Bayezid Meydanında bir sıra comlekci dukkanı vardı Toprak kapların yerini zamanla bakır ve benzeri maden kaplar aldı Ama comlek ozellikle kırsal yorelerde gunumuzde de hala kullanılıyor
Değirmenci
Değirmenci aslında un oğuten esnafa denirdi Gorece buyuk girişimci sayılırdı Kahve değirmeni, gunluk hayatın ayrılmaz bir parcasıydı Keyif maddesi olarak kahve, caydan cok daha once Osmanlının yaşamına girmişti Kahve değirmeni satan esnaf da değirmenci addolunuyordu
Kolancı
Hayvanın semerini ya da eyerini bağlamak icin kullanılan orme ya da kayış bağa kolan deniyordu Osmanlı taşımacılıkta buyuk olcude hayvan kullanıyordu ve kolancılık ulaşım sektorunun yan sanayilerinden biriydi Ozellikle yol guzergahlarında dukkan acarlardı
Fesci
Fes, II Mahmud devrinde resmi serpuş olarak kabul edilmiş, Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar Osmanlı erkeğinin kimliğini oluşturmuştu Her ne kadar Feshanede yerli fes uretilmişse de coğu Avusturyadan ithal ediliyordu Osmanlının son doneminde Avusturya mallarına karşı yapılan fes boykotu unludur
Kavuncu
Kavun ve karpuz, mevye olarak tuketildiği gibi, Osmanlının tatlı ve su ihtiyacını da gideriyordu Cevre bostanlarda yetiştirilen kavunlar, seyyar satıcılar aracılığıyla tuketiciye ulaştırılıyordu Sepet icinde mahalle aralarında dolaşan kavuncu, genellikle Anadoludan mevsimlik goc etmiş insanlardandı
İncirci
Dunun insanı şeker ihtiyacını buyuk olcude meyveyle gideriyordu Ulkede yaygın olan meyvelerden biri de incirdi Hemen her Osmanlının bahcesinde bir incir ağacı vardı Yaş yenir, kurutulur, her mevsim tuketilirdi Yaş inciri, seyyar incirci satardı Kurutuldukdan sonra şekerci dukkanına duşerdi