Günümüzdeki Durum Kamu gücü ölçütü 1900’lerin ilk yarısında “millet hizmeti ölçütü karşısında nispeten gerilemişse de, 1900’lerin ikinci yarısından itibaren, “ulus hizmeti teorisinin krizi (crise de la théorie du service public)107 neticesinde eski gücüne bitmiş kavuşmuştur Bu duruma “kamu gücü ölçütüne dönüş (renouveau de la puissance publique) ismi verilmektedir108 Fransız doktrinindeki yazarların çoğunluğu yöneticilik hukukunu “ulus gücü düşüncesinden türeyen kavramlar civarda inşa etmeye çalışmaktadırlar109 Ancak günümüzde “ulus gücü (puissance publique)nden kastedilen şey, 1800’lerdeki yazarların kastettiği gibi “emredici zor (puissance commandante) ya da “otorite faaliyeti (activité d’autorité) yok, idarî makamlar için öngörülmüş olan “genel hükümleri110 aşan koşullar (conditions exorbitantes du droit commun)dır Bu koşullar, idareye sadece özel hukukta görülmeyen bazı “imtiyazlar ve imtiyazlar (prérogatives et privilèges ) vermez; bununla birlikte idareye özel hukukta görülmeyen birtakım “yükümlülükler (sujétions) de yükler111 Buna göre, bir hukukî ilişkide, bir hukukî durumda, bir hukukî eylem ya da işlemde, “özel hukukta görülmeyen imtiyazlar veya yükümlülükler (prérogatives et sujétions exorbitantes du droit commun) varsa o eylem ya da işlem idare hukukunun kullanım alanına girmektedir “Özel hukuku aşan imtiyazlar ya da yükümlülükler (prérogatives et sujétions exorbitantes du droit commun) kriterinin kamu hizmeti kriteri bir alakası olmadığı ortadadır Bu ölçüt yukarıda gördüğümüz “millet gücü kriterinin modern tabirlerle ifade edilmesinden başka bir şey değildir Günümüzde de “genel hükümleri aşan ayrıcalıklar ya da yükümlülükler (prérogatives et sujétions exorbitantes du droit commun) tabiri yerine yine önceden olduğu gibi “halk gücü (puissance publique) veya “kamu gücü ayrıcalıkları (prérogatives de la puissance publique) tabiri kullanılmaktadır İster “genel hükümleri aşan ayrıcalıklar (prérogatives exorbitantes du droit commun), ister “millet gücü ayrıcalıkları (prérogatives de la puissance publique), isterse aracısız “kamu gücü (puissance publique) terimi kullanılsın, idare hukukunun başvuru formu alanı ulus hizmeti ölçütüyle yok, millet gücü ölçütüyle belirlenmektedir Buna göre, eğer idarenin faaliyeti ulus gücüne dayanıyorsa, o etkinlik yöneticilik hukukunun uygulama alanına girer Öteki bir ifadeyle idare, eylem ya da işlemlerinde, halk gücü ayrıcalıklarıyla, yani özel kişiler arasındaki ilişkilerde görülmeyen birtakım imtiyazlarla donatılmış ya da birtakım yükümlülüklere tâbi kılınmış ise, bu eylem ve işlemler özel hukuka yok, yöneticilik hukukuna tâbidir ve onlardan kaynaklanan uyuşmazlıklar idarî yargıda çözümlenir Örneğin kolluk, vergi, askerlik, kamulaştırma, istimval gibi işlemler idare hukukunun kullanım alanında bulunur112 ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklar idarî yargıda görülür Çünkü bu işlemleri halk gücüne dayanmaktadır Buna karşılık, idarenin ulus gücü kullanmadan yürüttüğü etkinlikler özel hukuka tâbidir Diğer bir ifadeyle, idarenin tamamıyla bir özel birey gibi hareket ederek, herhangi bir kamu gücü ayrıcalığına başvurmadan yaptığı eylem ve işlemlere özel hukuk uygulanır ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklara adlî yargıda bakılır Örneğin halk iktisadî teşebbüslerinde idare, üçüncü kişilerle ilişkilerinde millet gücü ayrıcalıklarıyla donatılmış değildir Idare, bu alanda birtakım kamusal yetki ve ayrıcalıklar kullanmaz; tamamıyla bir özel kişi gibi hareket eder Kullanacağı hammaddeyi kimseden zorla alamaz; ürettiği malı da kimseye cebren satamaz O hâlde bir KİT’in alım ve satım işlemlerine yöneticilik hukuku değil, özel hukuk uygulanır ve bunlardan kaynaklanan uyuşmazlıklara adlî yargıda bakılır Burada son olarak belirtelim ki, haliyle yasama organı, yani Türkiye Büyük Insanlar Meclisi, yöneticilik hukukunun uygulama alanını tespit yetkisine sahiptir Bu şu anlama kazanç ki, kanunla, normalde özel hukuka tâbi olan birtakım etkinlikler yöneticilik hukukuna tâbi kılınabilir ya da normalde yöneticilik hukukuna tâbi olan bir olan birtakım eylem ve işlemler özel hukuka tâbi kılınabilir Benzer şekilde normalde adlî yargının ödev alanında bulunan bir uyuşmazlık, kanunla idarî yargının devir alanına veya normalde adlî yargının atama alanında bulunan bir anlaşmazlık idarî yargının tahsis alanına sokulabilir Türkiye’de normalde idarî yargının atama alanına girmesi düşünülebilecek birçok uyuşmazlık kanunla adlî yargının atama alanına sokulmuştur Bunlar için idarî yargı kitaplarına bakınız