nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
İstanbul'u, Fâtih Sultan Mehmed Hanın fethedeceğini müjdeleyen büyük velî Nûmân bin Ahmed bin Mahmûd, lakabı Hacı Bayram'dır 1352 (H 753)de Anakra ilinin Çubuk Çayı üzerindeki Zülfadl (SolFasol) köyünde doğdu 1429 (H 833) senesinde Ankara'da vefât etti Türbesi, Hacı Bayram Câmiinin kenarında ziyârete açıktır
Nûmân, minik yaşından îtibâren ilim tahsîline başladı Ankara'da ve Bursa'da yer alan âlimlerin derslerine katılarak; tefsîr, hadîs, fıkıh gibi din ilimlerinde ve o zamânın fen ilimlerinde yetişti Ankara'da Melîke Hâtun'un yaptırdığı Kara Medresede müderrislik yaparak talebe yetiştirmeye başladı Kısa zamanda, insanlar arasında sevilip farzedilen biri oldu
İlimdeki bu üstünlüğüne rağmen Müderris Nûmân'ın rûhunda bir bıkkınlık vardı O, bu sıkıntıdan fakat bir mürşidi kâmilin huzûruna varmakla kurtulabileceğini biliyor ve bir fırsat gözlüyordu Nitekim bir gün dersten çıktığında yanına birisi geldi ve;
Ben Şücâi Karamânî'yim Kayseri'den senin için geliyorum Sana bir haberim ve dâvetim vardedi
Nûmân, bu sözlerin sonunda kendisi için önemli bir haberin olduğunu anlamıştı
Güzel geldin, safâlar getirdin İnşâallah uğurlu haberlerle gelmişsindir Anlat! Anlat!diyerek hayretle sordu
Beni şeyhim ve mürşidim Hamîdeddîni Velî hazretleri gönderdi ve; Git Engürü'de (Ankara'da) Kara Medresede Nûmân adında bir müderris vardır Ona selâmımı ve dâvetimi söyle Al getir O bize lüzumdedi Ben de bu vazîfe ile huzûrunuza gelmiş bulunuyorum
Müderris Nûmân bu sözleri dinler dinlemez;
Baş üstüne, bu dâvete icâbet lâzımdır Derhal gidelimdiyerek müderrisliği bıraktı Şücâi Karamânî ile Kayseri'ye gittiler Kayseri'de Somuncu Baba diye meşhûr Hamîdeddîni Velî ile bir kurban bayramında buluştular O vakit Hamîdi Velî; İki bayramı birden kutluyoruzbuyurarak, Nûmân'a Bayram lakabını verdi
Hamîdi Velî, Nûmân ile başbaşa sohbetlere başlayarak, onu kısa zamanda olgunlaştırdı Zâhirî ve bâtınî ilimlerde yüksek derecelere kavuşturduktan daha sonra ona;
Hacı Bayram! Zâhirî ilimleri ve bu ilimlerde yetişmiş âlimleri ve derecelerini gördün Bâtınî ilimleri ve bu ilimlerde yükselmiş evliyâyı ve derecelerini de gördün Hangisini murâd edersen onu seç!buyurdu Hacı Bayram da, velîlerin yüksek hallerini görerek, kendisini tasavvufa verdi ve bu yolda daha yüksek derecelere kavuşmak için çalıştı Hocasının teveccühleri ile zamânının en büyük velîlerinden oldu
Hacı Bayramı Velî, hocası ile hacca gitti Hac vazîfelerini yaptıktan sonradan Aksaray'a geldiler Orada hocasının 1412 (H 815) senesinde; Halîfem, vekîlim sensinemri üstüne, bu ağır vazîfeyi üstüne aldı Aynı sene hocası vefât edince, defn işleriyle meşgûl olup, cenâze namazını kıldırdı Aksaray'da vazîfesini bitirdikten sonra Ankara'ya döndü Ankara'da dînin dikte ve yasaklarını insanlara anlatmaya, onlara dürüst yolu göstermeye, yetiştirmeye başladı Her gün pekçok kimse huzûruna kazanç, hasta kalplerine şifâ bularak giderlerdi Talebeleri gün geçtikçe çoğalmaya, akın akın gelmeye başladılar Kısa zamanda ismi her tarafta duyuldu
Bilâhare İstanbul'un mânevî fâtihi olacak olan Akşemseddîn de Osmancık'ta müderrisken şeyhin evliyâlık derecesini duymuş ve ona talebe olmak üzere Ankara'ya gelmişti Fakat şeyhin dükkan işyeri dolaşıp para topladığını görünce, yanına varıp hikmetini sormadan Evliyâ para mı toplar, buralara gereksiz yere gelmişimdiyerek oradan ayrıldı Zeynüddîn Hafî hazretlerine talebe olmak üzere Mısır'a dürüst yola çıktı Haleb'e vardığı gece bir rüyâ fark etti Rüyâsında, boynuna bir zincir takılmış ve cebren Ankara'da Hacı Bayramı Velî'nin eşiğine bırakılmıştı Zincirin ucu ise Hacı Bayram'ın elindeydil Bu rüyâ üzerine, Akşemseddîn yaptığı hatâyı anlayarak derhal Anakra'ya geri döndü Şehre ulaştığında Hacı Bayramı Velî'nin talebeleriyle ekin biçmeye gittiğini öğrendi Tarlaya gitti Lakin Hacı Bayram hazretleri ona hiç iltifat etmediler Akşemseddîn, diğer talebelerle birlikte ekin biçmeye başladı Yemek Yemek vakti geldiğinde, insanların ve orada bulunan köpeklerin yiyecekleri ayrıldı Hacı Bayramı Velî, talebeleriyle yemek yemeye başladı Yine Akşemseddîn'e hiç iltifat etmeyip, yemeğe çağırmadı Akşemseddîn yaptığı hatâyı bildiği için, kendi kendine;
Ey nefsim! Sen, Allahü teâlânın büyük bir velî kulunu beğenmezsen, işte böyle yüzüne bile bakmazlar Senin lâyık olduğun yer burasıdırdiyerek, köpeklerin yanına yaklaşıp, onlarla berâber yemeye başladı
Hacı Bayramı Velî hazretleri, Akşemseddîn'in bu tevâzuuna dayanamayarak; Köse! Kalbimize ivedi girdin, yanımıza gelbuyurup iltifât etti, kendi sofrasına oturttu Sonra ona; Zincirle cebren gelen misafiri, işte böyle ağırlarlardiyerek, onun gördüğü rüyâyı, kerâmet göstererek anladığını bildirdi
Akşemseddîn bundan daha sonra hocasının yanından hiç ayrılmadı Sohbetlerini kaçırmayarak, kalplere şifâ olan nasihatlarını zevkle dinlemye başladı Hacı Bayramı Velî'nin teveccühleri altında, kısa zamanda bütün talebe arkadaşlarının önüne geçti Nefsini terbiye etmekte herkesten ileri gitti
Akşemseddîn'e icâzet, diploma verdiğinde, bâzıları;
Efendim! Sizde yıllarca okuyan talebelere hilâfet vermediğiniz hâlde, bu yeni gelen Akşemseddîn'i kısa zamanda hilâfet ile şereflendirdiniz?dediler
Hâcı Bayramı Velî de;
Bu o kadar bir kösedir ama, bizden her ne görüp duydu ise anında inandı Gördüklerinin ve işittiklerinin hikmetini de bizzât kendisi anladı Ama yanımda yıllardır çalışan talebeler, gördüklerinin ve duyduklarının hikmetini anlayamayıp bana sorarlar Ona hilâfet vermemizin sebebi işte budurdiye yanıt verdi *
Nûmân, minik yaşından îtibâren ilim tahsîline başladı Ankara'da ve Bursa'da yer alan âlimlerin derslerine katılarak; tefsîr, hadîs, fıkıh gibi din ilimlerinde ve o zamânın fen ilimlerinde yetişti Ankara'da Melîke Hâtun'un yaptırdığı Kara Medresede müderrislik yaparak talebe yetiştirmeye başladı Kısa zamanda, insanlar arasında sevilip farzedilen biri oldu
İlimdeki bu üstünlüğüne rağmen Müderris Nûmân'ın rûhunda bir bıkkınlık vardı O, bu sıkıntıdan fakat bir mürşidi kâmilin huzûruna varmakla kurtulabileceğini biliyor ve bir fırsat gözlüyordu Nitekim bir gün dersten çıktığında yanına birisi geldi ve;
Ben Şücâi Karamânî'yim Kayseri'den senin için geliyorum Sana bir haberim ve dâvetim vardedi
Nûmân, bu sözlerin sonunda kendisi için önemli bir haberin olduğunu anlamıştı
Güzel geldin, safâlar getirdin İnşâallah uğurlu haberlerle gelmişsindir Anlat! Anlat!diyerek hayretle sordu
Beni şeyhim ve mürşidim Hamîdeddîni Velî hazretleri gönderdi ve; Git Engürü'de (Ankara'da) Kara Medresede Nûmân adında bir müderris vardır Ona selâmımı ve dâvetimi söyle Al getir O bize lüzumdedi Ben de bu vazîfe ile huzûrunuza gelmiş bulunuyorum
Müderris Nûmân bu sözleri dinler dinlemez;
Baş üstüne, bu dâvete icâbet lâzımdır Derhal gidelimdiyerek müderrisliği bıraktı Şücâi Karamânî ile Kayseri'ye gittiler Kayseri'de Somuncu Baba diye meşhûr Hamîdeddîni Velî ile bir kurban bayramında buluştular O vakit Hamîdi Velî; İki bayramı birden kutluyoruzbuyurarak, Nûmân'a Bayram lakabını verdi
Hamîdi Velî, Nûmân ile başbaşa sohbetlere başlayarak, onu kısa zamanda olgunlaştırdı Zâhirî ve bâtınî ilimlerde yüksek derecelere kavuşturduktan daha sonra ona;
Hacı Bayram! Zâhirî ilimleri ve bu ilimlerde yetişmiş âlimleri ve derecelerini gördün Bâtınî ilimleri ve bu ilimlerde yükselmiş evliyâyı ve derecelerini de gördün Hangisini murâd edersen onu seç!buyurdu Hacı Bayram da, velîlerin yüksek hallerini görerek, kendisini tasavvufa verdi ve bu yolda daha yüksek derecelere kavuşmak için çalıştı Hocasının teveccühleri ile zamânının en büyük velîlerinden oldu
Hacı Bayramı Velî, hocası ile hacca gitti Hac vazîfelerini yaptıktan sonradan Aksaray'a geldiler Orada hocasının 1412 (H 815) senesinde; Halîfem, vekîlim sensinemri üstüne, bu ağır vazîfeyi üstüne aldı Aynı sene hocası vefât edince, defn işleriyle meşgûl olup, cenâze namazını kıldırdı Aksaray'da vazîfesini bitirdikten sonra Ankara'ya döndü Ankara'da dînin dikte ve yasaklarını insanlara anlatmaya, onlara dürüst yolu göstermeye, yetiştirmeye başladı Her gün pekçok kimse huzûruna kazanç, hasta kalplerine şifâ bularak giderlerdi Talebeleri gün geçtikçe çoğalmaya, akın akın gelmeye başladılar Kısa zamanda ismi her tarafta duyuldu
Bilâhare İstanbul'un mânevî fâtihi olacak olan Akşemseddîn de Osmancık'ta müderrisken şeyhin evliyâlık derecesini duymuş ve ona talebe olmak üzere Ankara'ya gelmişti Fakat şeyhin dükkan işyeri dolaşıp para topladığını görünce, yanına varıp hikmetini sormadan Evliyâ para mı toplar, buralara gereksiz yere gelmişimdiyerek oradan ayrıldı Zeynüddîn Hafî hazretlerine talebe olmak üzere Mısır'a dürüst yola çıktı Haleb'e vardığı gece bir rüyâ fark etti Rüyâsında, boynuna bir zincir takılmış ve cebren Ankara'da Hacı Bayramı Velî'nin eşiğine bırakılmıştı Zincirin ucu ise Hacı Bayram'ın elindeydil Bu rüyâ üzerine, Akşemseddîn yaptığı hatâyı anlayarak derhal Anakra'ya geri döndü Şehre ulaştığında Hacı Bayramı Velî'nin talebeleriyle ekin biçmeye gittiğini öğrendi Tarlaya gitti Lakin Hacı Bayram hazretleri ona hiç iltifat etmediler Akşemseddîn, diğer talebelerle birlikte ekin biçmeye başladı Yemek Yemek vakti geldiğinde, insanların ve orada bulunan köpeklerin yiyecekleri ayrıldı Hacı Bayramı Velî, talebeleriyle yemek yemeye başladı Yine Akşemseddîn'e hiç iltifat etmeyip, yemeğe çağırmadı Akşemseddîn yaptığı hatâyı bildiği için, kendi kendine;
Ey nefsim! Sen, Allahü teâlânın büyük bir velî kulunu beğenmezsen, işte böyle yüzüne bile bakmazlar Senin lâyık olduğun yer burasıdırdiyerek, köpeklerin yanına yaklaşıp, onlarla berâber yemeye başladı
Hacı Bayramı Velî hazretleri, Akşemseddîn'in bu tevâzuuna dayanamayarak; Köse! Kalbimize ivedi girdin, yanımıza gelbuyurup iltifât etti, kendi sofrasına oturttu Sonra ona; Zincirle cebren gelen misafiri, işte böyle ağırlarlardiyerek, onun gördüğü rüyâyı, kerâmet göstererek anladığını bildirdi
Akşemseddîn bundan daha sonra hocasının yanından hiç ayrılmadı Sohbetlerini kaçırmayarak, kalplere şifâ olan nasihatlarını zevkle dinlemye başladı Hacı Bayramı Velî'nin teveccühleri altında, kısa zamanda bütün talebe arkadaşlarının önüne geçti Nefsini terbiye etmekte herkesten ileri gitti
Akşemseddîn'e icâzet, diploma verdiğinde, bâzıları;
Efendim! Sizde yıllarca okuyan talebelere hilâfet vermediğiniz hâlde, bu yeni gelen Akşemseddîn'i kısa zamanda hilâfet ile şereflendirdiniz?dediler
Hâcı Bayramı Velî de;
Bu o kadar bir kösedir ama, bizden her ne görüp duydu ise anında inandı Gördüklerinin ve işittiklerinin hikmetini de bizzât kendisi anladı Ama yanımda yıllardır çalışan talebeler, gördüklerinin ve duyduklarının hikmetini anlayamayıp bana sorarlar Ona hilâfet vermemizin sebebi işte budurdiye yanıt verdi *