nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Osmanlı devletinin kurluş yıllarında yaşayan evliyânın büyüklerinden İsmi, Seyyid Muhammed bin İbrâhim Atâ, lakabı Bektâş'tır Horasan'ın Nişâbûr şehrinde 1281 (H 680) senesinde doğdu Hacı Bektâşı Velî'nin soyu hazreti Ali'ye dayanır 1338 (H738) senesinde Kırşehir'e yakın bir yerde vefât etti Vefâtı hakkında diğer rivâyetler de vardır Türbesinin bulunduğu kasabaya daha sonra Hacıbektaş ismi verildi
Daha çocukken ilim öğrenmesi için âilesi tarafından Şeyh Lokmânı Perende'ye teslim edildi Lokmânı Perende, Ahmedi Yesevî hazretlerinin halîfelerinden olup, zâhir ve bâtın ilimlerinde fazla derinleşmişti Bektâşı Velî'nin daha çocukken birçok kerâmetleri görüldü Bir gün Lokmânı Perende onun yanında girmiş ve odasını nur ile batmış görünce şaşırmıştır Bu sırada; Bektâşı Velî'nin iki yanında, Kur'ânı kerîm okuyan iki nûrânî zât duruyordu Lokmânı Perende onun yanına girince, bunlar kayboldu Lokmânı Perende, Bektâşı Velî'ye onların kim olduğunu sordu O da; Birisi Serveri kâinat efendimiz diğeri ise hazreti Ali idicevâbını verdi
Yeniden bir gün hocasından ders dinlerken, namaz vakti geldi Hocası hizmetçisinden abdest edinmek için su istedi Bektâşı Velî hocasına; Bir nazar etseniz de, su buradan aksa, dışarıya gitmeye lüzum olmasadedi Hocası; Benim kudretim bunu yapmaya yetmezcevabını verdi Bunun üstüne o sırada Bekâşı Velî, Allahü teâlâya duâ etti Hocası da Âmindedi O anda medresenin ortasında latîf bir su çıkıp, kapıya doğru akmaya başladı Pınarın başında renk renk çiçekler açtı
Bu hâdiseden bir süre daha sonra, Lokmânı Perende hacca gitti Arafât'ta kıbleye içten döndükleri esnâda, talebelerine; Yârenler! Bugün Arefedir Hemen bizim evde yemekler pişirlirdedi Bu söz, Allahü teâlânın kudretiyle, Bektâşı Velî'ye mâlum oldu Bütün o sırada hocasının evinde yemekler pişiyordu Bektâşı Velî hemen bir tepsi yemeği aldığı gibi, aniden hocasına sundu Hocası Nişâbûr'a dönünce, onun bu kerâmetini herkese anlattı ve Hacı lakabını verdi Bu esnâda Horasan'da yer alan âlimler, Lokmânı Perende'ye hac mübârekesine geldiklerinde, medresede akıcı suyu görünce şaşırdılar Bunun sebebini sordular Lokmânı Perende; Bu kerâmet, Hacı Bektâş'ındırdedi Sonra onun gösterdiği kerâmetlerini gelen âlimlere anlattı Onlar tüm bunların bir çocuktan zuhûr etmesine şaştılar Bunun üstüne Hacı Bektâşı Velî, âlimlere; Ben, Resûli ekremin soyundanım Bana bunları çok görmeyiniz Bunlar, Allahü teâlânın bana bir ihsânıdırdedi
Hacı Bektâşı Velî, tahsilini tamamladıktansonra Anadolu'ya geldi Halka dürüst yolu göstermeye başlayan ve kıymetli taleeler yetşitiren Hacı Bektâşı Velî, kısa zamanda tanınarak büyük istek fark etti Bu sırada Anadolu'da dînî, iktisâdî, askerî ve sosyal teşekkül olan ve kendisinin de alt olduğu Ahîlik teşkilâtıile büyük hizmetler yapan Hacı Bektâşı Velî ve talebeleri, Osmanlı sultanları göre da sevildi ve derin saygı gördü Bu sıralarda kuruluş devrinde olan Osmanlı devletinin sağlam temeller üstüne oturmasında büyük hizmetleri ve himmetleri oldu Sultan Orhan zamânında teşkil edilen Yeniçeri ordusuna duâ ederek, askerlerin sırtlarını sıvazladı Onlara İslâmiyetten ayrılmamalarını nasîhat etti Böylece Hacı Bektâşı Velî'yi kendilerine mânevî pîr olarak kabul eden Yeniçeri ordusu, mânevî hayâtını ve disiplinini ona bağladı Hacı Bektâşı Velî, asırlarca Yeniçeriliğin pîri, üstâdı ve mânevî hâmisi olarak bilindi Bu sadakât ve muhabbet, Yeniçerilerin sulh zamânındaki tâlimleri ve harplerdeki gayret ve kahramanlıklarında fazla müsbet neticeler verdi Bütün bunlar, insanlar ile Yeniçeriler arasındaki yakınlığı kuvvetlendirdi Yeniçeriler, dervişler gibi cihâd azmiyle batmış ve görülmemiş derecede kahraman ve fedâkâr oluşlarında, bu hâdiseler müsbet tesirler gösterdi Yeniçerilerin;
Allah, Allah! İllallah! Baş uryân, sîne püryân, kılıç al kan Bu meydanda nice başlar kesilir Kahrımız, kılıcımız düşmana ziyân! Kulluğumuz pâdişâha ayân! Üçler, yediler, kırklar! Gülbangi Muhammedî, Nûri Nebî, Keremi Ali Pîrimiz, sultânımız Hacı Bektâşı Velî
diyerek savaşa başlamaları, bunun mânidâr bir ifâdesidir
Hacı Bektâşı Velî'nin Malâlât adlı Arapça bir eseri vardır Sonradan nefes adıyla yazılan ve ona nisbet edilen şiirler onun değildir
Buyurdu ama: Tarîkatın, tasavvuf yolunun birincil makâmı, bir âlime cân u gönülden bğlanıp, pişmanlık etmektir Tövbe, can u gönülden olan pişmanlıktır ve mutlaka yapılmalıdır Pişmanlık ederken gözyaşı dökmelidir Tövbeyi kabul edecek Allahü teâlâdır Pişmanlık ettikten daha sonra O'na tevekkül etmelidir İkinci makâmı, talebe olmaktır Üçüncü makâmı, mücâhede, nefse baskı gelen, nefsin istemediği şeyleri yapmaktır Dördüncü makâmı, hocaya hizmettir Beşinci makâmı, korkudur Altıncı makâmı, umutlu olmaktır Yedinci makâmı, şevktir ve fakirliktir
Mârifetin birinci makâmı nezaket, ikinci makâmı, korkudur Üçüncü makâmı, az yemektir Dördüncü makâmı, sabır ve kanâttır Beşinci bakâmı, utanmaktır Altıncı makâmı, cömertliktir Yedinci makâmı, ilimdir Sekizinci makâmı, mârifettir Dokuzuncu makâmı, kendi nefsini bilmektir
1338 senesinde vefât eden Hacı Bektâşı Velî'nin derslerini ve sohbetlerini tâkib ederek onun tarîkatına bağlananlara, tasavvuftaki usûle uyularak Bektâşîdenildi bu temiz, îtikâdları sürükleyici olan ve ibâdetlerini yapan Bektâşîler zamanla azaldı daha sonra yapılan bir takım şartların değişmesi nedeniyle, hakîkî Bektâşîlik unutuldu ve zamânımızdan yüz yıl önce ise hiç kalmadı Herkes göre sevilen, derin saygı ve îtibâr edilen bu ad, Hurûfî denilen sapık kimseler göre da siper olarak kullanıldı İslâmiyeti devirmek için kurulan bozuk yollardan biri olan Hurûfiliğin kurucusu Fadlullah Hurûfî, Tîmûr Han tarafından öldürülünce, dokuz yardımcısı kaçarak Anadolu'ya geldiler Bunlardan AliyyülA'lâ ismindeki kimse, bir Bektâşî tekkesine geldi Câvidân adlı kitaplarını gizlice yaymaya, câhilleri aldatmaya başladı Hacı Bektâşı Velî'nin yolu budur dedi Halbuki Hacı Bektâşı Velî'nin yolundan ayrılmayan hakîkî Bektâşîler, bunlardan tamâmen ayrıldılar Hurûfîlik, haramlara helâl, nefsin istek ettiği kötü arzulara, serbesttir dediği için, bozuk rûhlu ırk arasında şipşak yayıldı Sözlerine Gizdeyip, çok rahat tutulmasını emrederlerdi Sırları yabancılara açanları öldürdükleri bile olurdu Sırları Câvidân kitabında a, c, v, z, gibi harflerle işâret edilmektedir Hurûfîler, Bektâşîlik ismini kendilerine perde yaparak, bu perde peşinde çalışmışlardır
Hacı Bektâşı Velî'nin şiîlikle ilgisi bulunduğunu söyleyenler yanına, bâzıları da onun sapık Baba Resûl'ün halîfesi olduğunu, namaz kılmadığını ve şerîata aldırmadığını kaydetmektedirler Ancak Makâlât'ın belli başlı nüshaları tetkîk edildiğinde, onun; İslâm dînine sıkı sıkıya ve sağlam bir şekilde tabi, İslâmiyete uymayan davranışlara şiddetle karşı çıkan mübârek bir velî olduğu anlaşılmaktadır
diğer taraftan Hacı Bektâşı Velî devrine en yakın zamanda yazılmış olan Tiryâkü'lMuhibbîn'de Vâsıtî onun Ahmedi Yesevî'ye mensûb olduğunu zikretmekte ve şu silsileyi vermektedir:
EsSeyyid Bektaş elHorasânî, Ahmedi Yesevî, Abdülhâlık Goncdüvânî, Yûsufı Hemedânî, Ebû Ali Fârmedî, Ebü'lHasan Harkânî, Abdülkâsım Gürgânî, Ebû Osman Mağribî ve Cüneydi Mağdâdî yolu ile hazreti Ali'ye ulaşmaktadır
BİR DERGÂH İSTIYORUZ
Hacı Bektâşı Velî, her gün gelip, şimdiki dergâhının bulunduğu yere otururdu Onu sevenler; Gâliba Hacı Bektâşı Velî hazretleri burada bir dergâh binâ edilmesini istiyor, o yüzden gelip buraya oturuyordediler daha sonra Hacı Bektâşı Velî'nin hizmetini görebilen Sarı İsmâil'e, Hacı Bektâş'ı sevenlerden biri, buraya bir dergâh yaptırmaya niyet ettiğini söyledi Sarı İsmâil de, gelip durumu hocasına arz etti Hacı Bektâşı Velî; Ona söyle Bir artist getirsin Biz istediğimiz büyüklükte bir dâire çizelim Hem yeteri kadar taş getirtip, yonttursun, hazırlanmış etsindedi
Sarı İsmâil, bu durumu o şahsa bildirince, çok sevindi ve anında bir mîmâr getirdi Hacı Bektâşı Velî de kalkıp, mübârek eliyle şimdiki dergâhın bulunduğu yeri çizdi O mîmâr da, dergâhın inşâsı için yetecek dek taş getirtip, yontturdu Taşların yontulma işinin bittiği gecenin sabahı, cümbür cemaat, dergâhın üretilmiş olduğunu fark etti Dergâhı yaptıracak kimse, derhâl Sarı İsmâil'in yanına gelip; Ben bu binânın yaptırılması için usta getirdim, taş getirdimv e yaptırma sevâbına kavuşmak istedim Fakat her kimse bir gecede yaptırmışdiyerek üzüntülerini belirtti Sarı İsmâil, durumu derhâl hocası Hacı Bektâşı Velî'ye bildirdi Bunun üzerine Hacı Bektâşı Velî; Ey İsmâil! O beni sevene söyle, bu dergâhı zâhirden birisi gelip yaptırmadı Allahü teâlânın izni ile bir anda yapıldı Sevâbı yine onun amel defterine yazılmıştırdedi İsmâil durumu derhâl o kimseye bildirdi O zât da Allahü teâlâya şükür secdesi yaptı
1) Şakâyıkı Nu'mâniyye Zeyli (Mecdî Efendi); s44
2) Kılavuz Ansiklopedisi; c7, s8
3) Tam İlmihâl Seâdeti Ebediyye; (49 Baskı) s1080
4) Makâlât, Süleymâniye Kütüphânesi, Denizli Kısmı, No: 1314)
5) TiryâkulMuhibbîn; s47
6) TıbyânülVesâil; c1, s129
7) KâşifülEsrâr; s3
8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c10, s129
9) Sefînetü'lEvliyâ; c1, s395
10) Makâlât E Coşan *
Daha çocukken ilim öğrenmesi için âilesi tarafından Şeyh Lokmânı Perende'ye teslim edildi Lokmânı Perende, Ahmedi Yesevî hazretlerinin halîfelerinden olup, zâhir ve bâtın ilimlerinde fazla derinleşmişti Bektâşı Velî'nin daha çocukken birçok kerâmetleri görüldü Bir gün Lokmânı Perende onun yanında girmiş ve odasını nur ile batmış görünce şaşırmıştır Bu sırada; Bektâşı Velî'nin iki yanında, Kur'ânı kerîm okuyan iki nûrânî zât duruyordu Lokmânı Perende onun yanına girince, bunlar kayboldu Lokmânı Perende, Bektâşı Velî'ye onların kim olduğunu sordu O da; Birisi Serveri kâinat efendimiz diğeri ise hazreti Ali idicevâbını verdi
Yeniden bir gün hocasından ders dinlerken, namaz vakti geldi Hocası hizmetçisinden abdest edinmek için su istedi Bektâşı Velî hocasına; Bir nazar etseniz de, su buradan aksa, dışarıya gitmeye lüzum olmasadedi Hocası; Benim kudretim bunu yapmaya yetmezcevabını verdi Bunun üstüne o sırada Bekâşı Velî, Allahü teâlâya duâ etti Hocası da Âmindedi O anda medresenin ortasında latîf bir su çıkıp, kapıya doğru akmaya başladı Pınarın başında renk renk çiçekler açtı
Bu hâdiseden bir süre daha sonra, Lokmânı Perende hacca gitti Arafât'ta kıbleye içten döndükleri esnâda, talebelerine; Yârenler! Bugün Arefedir Hemen bizim evde yemekler pişirlirdedi Bu söz, Allahü teâlânın kudretiyle, Bektâşı Velî'ye mâlum oldu Bütün o sırada hocasının evinde yemekler pişiyordu Bektâşı Velî hemen bir tepsi yemeği aldığı gibi, aniden hocasına sundu Hocası Nişâbûr'a dönünce, onun bu kerâmetini herkese anlattı ve Hacı lakabını verdi Bu esnâda Horasan'da yer alan âlimler, Lokmânı Perende'ye hac mübârekesine geldiklerinde, medresede akıcı suyu görünce şaşırdılar Bunun sebebini sordular Lokmânı Perende; Bu kerâmet, Hacı Bektâş'ındırdedi Sonra onun gösterdiği kerâmetlerini gelen âlimlere anlattı Onlar tüm bunların bir çocuktan zuhûr etmesine şaştılar Bunun üstüne Hacı Bektâşı Velî, âlimlere; Ben, Resûli ekremin soyundanım Bana bunları çok görmeyiniz Bunlar, Allahü teâlânın bana bir ihsânıdırdedi
Hacı Bektâşı Velî, tahsilini tamamladıktansonra Anadolu'ya geldi Halka dürüst yolu göstermeye başlayan ve kıymetli taleeler yetşitiren Hacı Bektâşı Velî, kısa zamanda tanınarak büyük istek fark etti Bu sırada Anadolu'da dînî, iktisâdî, askerî ve sosyal teşekkül olan ve kendisinin de alt olduğu Ahîlik teşkilâtıile büyük hizmetler yapan Hacı Bektâşı Velî ve talebeleri, Osmanlı sultanları göre da sevildi ve derin saygı gördü Bu sıralarda kuruluş devrinde olan Osmanlı devletinin sağlam temeller üstüne oturmasında büyük hizmetleri ve himmetleri oldu Sultan Orhan zamânında teşkil edilen Yeniçeri ordusuna duâ ederek, askerlerin sırtlarını sıvazladı Onlara İslâmiyetten ayrılmamalarını nasîhat etti Böylece Hacı Bektâşı Velî'yi kendilerine mânevî pîr olarak kabul eden Yeniçeri ordusu, mânevî hayâtını ve disiplinini ona bağladı Hacı Bektâşı Velî, asırlarca Yeniçeriliğin pîri, üstâdı ve mânevî hâmisi olarak bilindi Bu sadakât ve muhabbet, Yeniçerilerin sulh zamânındaki tâlimleri ve harplerdeki gayret ve kahramanlıklarında fazla müsbet neticeler verdi Bütün bunlar, insanlar ile Yeniçeriler arasındaki yakınlığı kuvvetlendirdi Yeniçeriler, dervişler gibi cihâd azmiyle batmış ve görülmemiş derecede kahraman ve fedâkâr oluşlarında, bu hâdiseler müsbet tesirler gösterdi Yeniçerilerin;
Allah, Allah! İllallah! Baş uryân, sîne püryân, kılıç al kan Bu meydanda nice başlar kesilir Kahrımız, kılıcımız düşmana ziyân! Kulluğumuz pâdişâha ayân! Üçler, yediler, kırklar! Gülbangi Muhammedî, Nûri Nebî, Keremi Ali Pîrimiz, sultânımız Hacı Bektâşı Velî
diyerek savaşa başlamaları, bunun mânidâr bir ifâdesidir
Hacı Bektâşı Velî'nin Malâlât adlı Arapça bir eseri vardır Sonradan nefes adıyla yazılan ve ona nisbet edilen şiirler onun değildir
Buyurdu ama: Tarîkatın, tasavvuf yolunun birincil makâmı, bir âlime cân u gönülden bğlanıp, pişmanlık etmektir Tövbe, can u gönülden olan pişmanlıktır ve mutlaka yapılmalıdır Pişmanlık ederken gözyaşı dökmelidir Tövbeyi kabul edecek Allahü teâlâdır Pişmanlık ettikten daha sonra O'na tevekkül etmelidir İkinci makâmı, talebe olmaktır Üçüncü makâmı, mücâhede, nefse baskı gelen, nefsin istemediği şeyleri yapmaktır Dördüncü makâmı, hocaya hizmettir Beşinci makâmı, korkudur Altıncı makâmı, umutlu olmaktır Yedinci makâmı, şevktir ve fakirliktir
Mârifetin birinci makâmı nezaket, ikinci makâmı, korkudur Üçüncü makâmı, az yemektir Dördüncü makâmı, sabır ve kanâttır Beşinci bakâmı, utanmaktır Altıncı makâmı, cömertliktir Yedinci makâmı, ilimdir Sekizinci makâmı, mârifettir Dokuzuncu makâmı, kendi nefsini bilmektir
1338 senesinde vefât eden Hacı Bektâşı Velî'nin derslerini ve sohbetlerini tâkib ederek onun tarîkatına bağlananlara, tasavvuftaki usûle uyularak Bektâşîdenildi bu temiz, îtikâdları sürükleyici olan ve ibâdetlerini yapan Bektâşîler zamanla azaldı daha sonra yapılan bir takım şartların değişmesi nedeniyle, hakîkî Bektâşîlik unutuldu ve zamânımızdan yüz yıl önce ise hiç kalmadı Herkes göre sevilen, derin saygı ve îtibâr edilen bu ad, Hurûfî denilen sapık kimseler göre da siper olarak kullanıldı İslâmiyeti devirmek için kurulan bozuk yollardan biri olan Hurûfiliğin kurucusu Fadlullah Hurûfî, Tîmûr Han tarafından öldürülünce, dokuz yardımcısı kaçarak Anadolu'ya geldiler Bunlardan AliyyülA'lâ ismindeki kimse, bir Bektâşî tekkesine geldi Câvidân adlı kitaplarını gizlice yaymaya, câhilleri aldatmaya başladı Hacı Bektâşı Velî'nin yolu budur dedi Halbuki Hacı Bektâşı Velî'nin yolundan ayrılmayan hakîkî Bektâşîler, bunlardan tamâmen ayrıldılar Hurûfîlik, haramlara helâl, nefsin istek ettiği kötü arzulara, serbesttir dediği için, bozuk rûhlu ırk arasında şipşak yayıldı Sözlerine Gizdeyip, çok rahat tutulmasını emrederlerdi Sırları yabancılara açanları öldürdükleri bile olurdu Sırları Câvidân kitabında a, c, v, z, gibi harflerle işâret edilmektedir Hurûfîler, Bektâşîlik ismini kendilerine perde yaparak, bu perde peşinde çalışmışlardır
Hacı Bektâşı Velî'nin şiîlikle ilgisi bulunduğunu söyleyenler yanına, bâzıları da onun sapık Baba Resûl'ün halîfesi olduğunu, namaz kılmadığını ve şerîata aldırmadığını kaydetmektedirler Ancak Makâlât'ın belli başlı nüshaları tetkîk edildiğinde, onun; İslâm dînine sıkı sıkıya ve sağlam bir şekilde tabi, İslâmiyete uymayan davranışlara şiddetle karşı çıkan mübârek bir velî olduğu anlaşılmaktadır
diğer taraftan Hacı Bektâşı Velî devrine en yakın zamanda yazılmış olan Tiryâkü'lMuhibbîn'de Vâsıtî onun Ahmedi Yesevî'ye mensûb olduğunu zikretmekte ve şu silsileyi vermektedir:
EsSeyyid Bektaş elHorasânî, Ahmedi Yesevî, Abdülhâlık Goncdüvânî, Yûsufı Hemedânî, Ebû Ali Fârmedî, Ebü'lHasan Harkânî, Abdülkâsım Gürgânî, Ebû Osman Mağribî ve Cüneydi Mağdâdî yolu ile hazreti Ali'ye ulaşmaktadır
BİR DERGÂH İSTIYORUZ
Hacı Bektâşı Velî, her gün gelip, şimdiki dergâhının bulunduğu yere otururdu Onu sevenler; Gâliba Hacı Bektâşı Velî hazretleri burada bir dergâh binâ edilmesini istiyor, o yüzden gelip buraya oturuyordediler daha sonra Hacı Bektâşı Velî'nin hizmetini görebilen Sarı İsmâil'e, Hacı Bektâş'ı sevenlerden biri, buraya bir dergâh yaptırmaya niyet ettiğini söyledi Sarı İsmâil de, gelip durumu hocasına arz etti Hacı Bektâşı Velî; Ona söyle Bir artist getirsin Biz istediğimiz büyüklükte bir dâire çizelim Hem yeteri kadar taş getirtip, yonttursun, hazırlanmış etsindedi
Sarı İsmâil, bu durumu o şahsa bildirince, çok sevindi ve anında bir mîmâr getirdi Hacı Bektâşı Velî de kalkıp, mübârek eliyle şimdiki dergâhın bulunduğu yeri çizdi O mîmâr da, dergâhın inşâsı için yetecek dek taş getirtip, yontturdu Taşların yontulma işinin bittiği gecenin sabahı, cümbür cemaat, dergâhın üretilmiş olduğunu fark etti Dergâhı yaptıracak kimse, derhâl Sarı İsmâil'in yanına gelip; Ben bu binânın yaptırılması için usta getirdim, taş getirdimv e yaptırma sevâbına kavuşmak istedim Fakat her kimse bir gecede yaptırmışdiyerek üzüntülerini belirtti Sarı İsmâil, durumu derhâl hocası Hacı Bektâşı Velî'ye bildirdi Bunun üzerine Hacı Bektâşı Velî; Ey İsmâil! O beni sevene söyle, bu dergâhı zâhirden birisi gelip yaptırmadı Allahü teâlânın izni ile bir anda yapıldı Sevâbı yine onun amel defterine yazılmıştırdedi İsmâil durumu derhâl o kimseye bildirdi O zât da Allahü teâlâya şükür secdesi yaptı
1) Şakâyıkı Nu'mâniyye Zeyli (Mecdî Efendi); s44
2) Kılavuz Ansiklopedisi; c7, s8
3) Tam İlmihâl Seâdeti Ebediyye; (49 Baskı) s1080
4) Makâlât, Süleymâniye Kütüphânesi, Denizli Kısmı, No: 1314)
5) TiryâkulMuhibbîn; s47
6) TıbyânülVesâil; c1, s129
7) KâşifülEsrâr; s3
8) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c10, s129
9) Sefînetü'lEvliyâ; c1, s395
10) Makâlât E Coşan *