nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
HACI HIDIR EFGÂN
Hindistan'ın büyük velîlerinden İsmi Hıdır'dır Hacı Hıdır Efgân diye bilinir Aslen Afganistanlıdır Serhend'e alt Behlülpûr kasabasında doğdu Doğum târihi bilinmemektedir Behlülpûr'da 1625 (H 1035) senesinde vefât edip, orada defnedildi
Küçük yaşından îtibâren ilim ve irfân ehlinin sohbetlerinde bulunup, feyz aldı Hindistan âlimlerinden Şeyh Meyânciyûn'un uzun müddet ders ve sohbetlerinde bulunup istifâde etti İmâmı Rabbânî hazretlerinin sohbetleriyle şereflendi Kısa vakit içinde feyz alıp yükseldi ve tasavvuf derecelerini geçti
İmâmı Rabbânî hazretleri göre icâzet verilip, Allahü teâlânın dînin dağıtmak ve sevgili Peygamberimizn güzel ahlâkını anlatmakla vazîfelendirildi Hicaz'a gidip hac ibâdetini yerine getirdi ve sevgili Peygamberimizin kabri şerîfini ziyâret etti Bu sırada birçok Arab memleketlerini gezip gördü ve insanlara yardımsever olmaya çaba etti
Onun ilim ve sohbet meclisinde çoğu kişi hidâyete kavuşup feyz aldı ve yüksek derecelere ulaştı İmâmı Rabânî hazretlerinin vefâtından sonradan, onun ayrılığına dayanamayıp kısa süre daha sonra vefât etti
Hacı Hıdır Efgân, ilmiyle amel eden bir âlim ve tasavvuf derecelerinde yüksek bir velîydi Serhend yakınlarındaki Behlülpûr kasabasında bulunur, sıkça İmâmı Rabbânî hazretlerinin yüksek dergâhlarına kazanç, sohbetleriyle şereflenir ve baştan dönerdi Gecelerini, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için ibâdetle geçirirdi Vakitlerini Kur'ânı kerîm okumak, zikir, tesbih ve namaz kılmakla değerlendirirdi
Tatlı ve gür sesiyle okuduğu ezân, kalblere tesir ederdi İmâmı Rabbânî hazretlerinin hizmetinde bulunduğu sırada ezânı dâimâ o okurdu Bazan seher vakitlerinde, bâzan da bütün gece boyu, yanık sesiyle beytler ve kasîdeler okur, ağlardı Resûlullah efendimize çok salevâtı şerîfe okurdu
İmâmı Rabbânî hazretleri buyurdu fakat: Bir gün şeytanı gördüm Kendisine bazı suâller sordum Allahü teâlânın hükmü ile doğrusunu söyledi giderken; Talebelerim arasından, içten yoldan saptırmak için en az musallat olduğun ve kandıramadığın hangisidir?diye sordum Cevâbında; Hcı Hıdır'dırdedi
Hacı Hıdır Efgân, Serhend'e yakın bir köyde bulunduğu sırada, İmâmı Rabbânî hazretlerinin vefât ettiği haberini duydu Bu haber üzerine içli göz yaşları dökerek Serhend'e gitti bu gelişinde yanık ve tatlı sesiyle ezân okudu Ezân sesini duyan İmâmı Rabbânî hazretlerinin talebe ve sevenleri toplanıp, o büyük velînin vefât ettiği gün gibi bir gün yaşadılar
HadarâtülKuds adlı eserin müellifi Bedreddîn Serhendî, bu hâdiseyi Peygamber efendimizin vefâtından daha sonra, ayrılık ateşiyle yanan Bilâli Habeşî'nin durumuna benzetir
Sevgili Peygamberimizin vefâtından daha sonra, müezzini olan Bilâli Habeşî, Peygamber Efendimizin ayrılığına dayanamayıp Şam'a gitmişti Ömrünün sonuna yakın, Peygamber efendimizin rüyâda dâveti üstüne, kabrini ziyârete gelmişti Peygamber efendimizin torunları, hazreti Hasan ile hazreti Hüseyin'in ısrârları üstüne, yanık ve tatlı sesiyle ezân okumuştu Ezân'ın sesini duyan Eshâbı kirâm, Mescidi Nebî'ye gelerek, Peygamber efendimizin zamânını hatırlayıp ağlaşmışlardı
ACABA KİME VERİRLER
İmâmı Rabbânî hazretlerinin, Hacı Hıdır Efgân'a yazdığı mektubu:
Değerli mektubunuz geldi İçindekiler anlaşıldı İbâdetlerden zevk dinlemek ve bunların yapılması kuvvet gelmemek, Allahü teâlânın en büyük nîmetlerindendir Hele namazın tadını duymak, nihâyete yetişmeyenlere nasîb olmaz Hele farz namazların tadını olmak, oysa onlara mahsûstur Çünkü nihâyete yaklaşanlara nâfile namazların tadını tattırırlar Nihayette ise yalnız farz namazların tadı duyulur Nâfile namazlar zevksiz olup, farzların kılınması büyük kâr, gelir bilinir
Fârisî mısrâ tercümesi:
Bu iş büyük nîmettir Acaba kime verirler?
Namazların hepsinde hâsıl olan lezzetten, nefse bir pay yoktur İnsan bu tadı duyarken, nefsi inlemekte, feryâd etmektedir Yâ Rabbî! Bu ne büyük rütbedir
Arabî mısrâ tercümesi:
Nîmete kavuşanlara âfiyet olsun
Bizim gibi ruhları hasta olanların bu sözleri duyması da, büyük bir nîmettir ve hakîkî saâdettir
Fârisî mısrâ tercümesi:
Bâri kalbimize bir tesellî olsun
İyi biliniz ancak, dünyâda namazın rütbesi, derecesi, âhirette, Allahü teâlâyı görmenin yüksekliği gibidir Dünyâda insanın Allahü teâlâya en yakın bulunduğu süre, namaz kıldığı zamandır Âhirette en yakın olduğu zaman da, rüyet yâni Allahü teâlâyı gördüğü zamandır Dünyâdaki tüm ibâdetler, insanı namaz kılabilecek bir hâle getirmek içindir Ana maksad namaz kılmaktır Saâdeti ebediyye ve baki nîmetlere kavuşmanızı dilerim
1) Zübdetül Makâmât; s383
2) HadarâtülKuds; s347
3) Mektûbâtı İmâmı Rabbânî; c1, 137 mektup
4) Tezkirei İmâmı Rabbânî; s345
5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c15, s261 *
Hindistan'ın büyük velîlerinden İsmi Hıdır'dır Hacı Hıdır Efgân diye bilinir Aslen Afganistanlıdır Serhend'e alt Behlülpûr kasabasında doğdu Doğum târihi bilinmemektedir Behlülpûr'da 1625 (H 1035) senesinde vefât edip, orada defnedildi
Küçük yaşından îtibâren ilim ve irfân ehlinin sohbetlerinde bulunup, feyz aldı Hindistan âlimlerinden Şeyh Meyânciyûn'un uzun müddet ders ve sohbetlerinde bulunup istifâde etti İmâmı Rabbânî hazretlerinin sohbetleriyle şereflendi Kısa vakit içinde feyz alıp yükseldi ve tasavvuf derecelerini geçti
İmâmı Rabbânî hazretleri göre icâzet verilip, Allahü teâlânın dînin dağıtmak ve sevgili Peygamberimizn güzel ahlâkını anlatmakla vazîfelendirildi Hicaz'a gidip hac ibâdetini yerine getirdi ve sevgili Peygamberimizin kabri şerîfini ziyâret etti Bu sırada birçok Arab memleketlerini gezip gördü ve insanlara yardımsever olmaya çaba etti
Onun ilim ve sohbet meclisinde çoğu kişi hidâyete kavuşup feyz aldı ve yüksek derecelere ulaştı İmâmı Rabânî hazretlerinin vefâtından sonradan, onun ayrılığına dayanamayıp kısa süre daha sonra vefât etti
Hacı Hıdır Efgân, ilmiyle amel eden bir âlim ve tasavvuf derecelerinde yüksek bir velîydi Serhend yakınlarındaki Behlülpûr kasabasında bulunur, sıkça İmâmı Rabbânî hazretlerinin yüksek dergâhlarına kazanç, sohbetleriyle şereflenir ve baştan dönerdi Gecelerini, Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için ibâdetle geçirirdi Vakitlerini Kur'ânı kerîm okumak, zikir, tesbih ve namaz kılmakla değerlendirirdi
Tatlı ve gür sesiyle okuduğu ezân, kalblere tesir ederdi İmâmı Rabbânî hazretlerinin hizmetinde bulunduğu sırada ezânı dâimâ o okurdu Bazan seher vakitlerinde, bâzan da bütün gece boyu, yanık sesiyle beytler ve kasîdeler okur, ağlardı Resûlullah efendimize çok salevâtı şerîfe okurdu
İmâmı Rabbânî hazretleri buyurdu fakat: Bir gün şeytanı gördüm Kendisine bazı suâller sordum Allahü teâlânın hükmü ile doğrusunu söyledi giderken; Talebelerim arasından, içten yoldan saptırmak için en az musallat olduğun ve kandıramadığın hangisidir?diye sordum Cevâbında; Hcı Hıdır'dırdedi
Hacı Hıdır Efgân, Serhend'e yakın bir köyde bulunduğu sırada, İmâmı Rabbânî hazretlerinin vefât ettiği haberini duydu Bu haber üzerine içli göz yaşları dökerek Serhend'e gitti bu gelişinde yanık ve tatlı sesiyle ezân okudu Ezân sesini duyan İmâmı Rabbânî hazretlerinin talebe ve sevenleri toplanıp, o büyük velînin vefât ettiği gün gibi bir gün yaşadılar
HadarâtülKuds adlı eserin müellifi Bedreddîn Serhendî, bu hâdiseyi Peygamber efendimizin vefâtından daha sonra, ayrılık ateşiyle yanan Bilâli Habeşî'nin durumuna benzetir
Sevgili Peygamberimizin vefâtından daha sonra, müezzini olan Bilâli Habeşî, Peygamber Efendimizin ayrılığına dayanamayıp Şam'a gitmişti Ömrünün sonuna yakın, Peygamber efendimizin rüyâda dâveti üstüne, kabrini ziyârete gelmişti Peygamber efendimizin torunları, hazreti Hasan ile hazreti Hüseyin'in ısrârları üstüne, yanık ve tatlı sesiyle ezân okumuştu Ezân'ın sesini duyan Eshâbı kirâm, Mescidi Nebî'ye gelerek, Peygamber efendimizin zamânını hatırlayıp ağlaşmışlardı
ACABA KİME VERİRLER
İmâmı Rabbânî hazretlerinin, Hacı Hıdır Efgân'a yazdığı mektubu:
Değerli mektubunuz geldi İçindekiler anlaşıldı İbâdetlerden zevk dinlemek ve bunların yapılması kuvvet gelmemek, Allahü teâlânın en büyük nîmetlerindendir Hele namazın tadını duymak, nihâyete yetişmeyenlere nasîb olmaz Hele farz namazların tadını olmak, oysa onlara mahsûstur Çünkü nihâyete yaklaşanlara nâfile namazların tadını tattırırlar Nihayette ise yalnız farz namazların tadı duyulur Nâfile namazlar zevksiz olup, farzların kılınması büyük kâr, gelir bilinir
Fârisî mısrâ tercümesi:
Bu iş büyük nîmettir Acaba kime verirler?
Namazların hepsinde hâsıl olan lezzetten, nefse bir pay yoktur İnsan bu tadı duyarken, nefsi inlemekte, feryâd etmektedir Yâ Rabbî! Bu ne büyük rütbedir
Arabî mısrâ tercümesi:
Nîmete kavuşanlara âfiyet olsun
Bizim gibi ruhları hasta olanların bu sözleri duyması da, büyük bir nîmettir ve hakîkî saâdettir
Fârisî mısrâ tercümesi:
Bâri kalbimize bir tesellî olsun
İyi biliniz ancak, dünyâda namazın rütbesi, derecesi, âhirette, Allahü teâlâyı görmenin yüksekliği gibidir Dünyâda insanın Allahü teâlâya en yakın bulunduğu süre, namaz kıldığı zamandır Âhirette en yakın olduğu zaman da, rüyet yâni Allahü teâlâyı gördüğü zamandır Dünyâdaki tüm ibâdetler, insanı namaz kılabilecek bir hâle getirmek içindir Ana maksad namaz kılmaktır Saâdeti ebediyye ve baki nîmetlere kavuşmanızı dilerim
1) Zübdetül Makâmât; s383
2) HadarâtülKuds; s347
3) Mektûbâtı İmâmı Rabbânî; c1, 137 mektup
4) Tezkirei İmâmı Rabbânî; s345
5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c15, s261 *