nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
HAKÎMİ TİRMİZÎ
Âlim ve evliyânın büyüklerinden İsmi Muhammed bin Ali bin Hasan bin Bişr, künyesi Ebû Abdullah'tır Hakîm lakabıyla tanındı Tirmiz'de doğdu Doğum târihi bilinmemektedir 932 (H320) senesi Nişâbûr'da şehîd edildi
Hakîmi Tirmizî ufak yaşta tahsil hayâtına başladı Babasından teşvik ve takviye gördü Doğduğu büyük kasaba olan Tirmiz'de Kuteybe bin Saîd, Sâlih bin Abdullah Tirmizî, Sâlih bin Muhammed esSa'dî, Hasan bin Ömer bin Şakîk, Yahyâ bin Mûsâ, Utbe bin Abdullah Mervezî, İbâd bin Yâkûb Ravagânî, Muhammed bin AliŞakîk, Süfyân binVekî', Yâkûb bin Şeybe, Yâkûb bin Devrekî ve başkalarından hadîsi şerîf öğrendi
İlim öğrenme arzusu ile yandığı gençlik günlerinde bir gün, iki arkadaşıyla anlaşıp başka yerlere gitmek, oralarda ilmini arttırmak ve Allahü teâlânın rızâsını istedi Bu karar ve anlaşmayı annesine açıkladı Annesi buna çok üzüldü ve; Yavrucuğum! Ben cılız, kimsesiz ve hastayım Benim hizmetlerimi sen yapıyorsun Beni yalnız, çâresiz kime bırakıyorsun?dedi Bu sözler üstüne genç Muhammed bin AliTirmizî'nin gönlüne dert düştü ve arkadaşlarıyla yaptığı anlaşmayı bozup seferden vazgeçti İki arkadaşı ise onu yalnız bırakıp, ilim tahsîli için yola çıktılar Buna ziyâdesiyle üzülen Muhammed bin Ali, ne annesinden ayrılabildi, ne de gönlünden ilim aşkını silip atabildi Yalnız kaldığı zamanlarda, tenhâ yerlerde uzun uzun ağlardı Tekrar bir gün mezarlıkta oturmuş ağlıyor, keza de; Ben burada câhil ve ilimden mahrûm kaldım, arkadaşlarım âlim geleceklerdiye düşünüyordu Gözlerinden yaşlar boşandığı bir sırada âniden nûrânî yüzlü, tatlı sözlü bir ihtiyar çıkageldi ve; Yavrum niye ağlıyorsun?diye sorunca, başından geçenleri anlattı Bunun üzerine; Kısa zamanda o iki arkadaşını ilimde geçmen için, her gün sana ders vermemi arzu eder misin?diye sordu Evet istek ederimcevâbını verdiBunun üstüne bu tatlı sözlü, nur yüzlü mübârek yaşlı, Muhammed bin Ali'ye her gün ders verdi Üç yıl sürekli ders okudu Üç yıl daha sonra, bu mübârek zâtın Hızır aleyhisselâm olduğunu anladı Sonra kendisi; Bu büyük devlet, annemin rızâsı ve duâsı bereketiyle ihsân olundubuyurmuştur Her Pazar gecesi Hızır aleyhisselâm ona gelir, mânevî hallerini birbirlerine anlatırlardı
Hakîmi Tirmizî yirmi yedi yaşındayken hac ibâdeti için Mekkei mükerremeye gitti Bu yolculuğunu kendisi şöyle anlatır: Bir vakit gönlümdeKâbei muazzamayı ziyâret arzusu uyandı Aşkla yola çıktım Irak ve Basra'ya uğradım Mekke'de hac zamânına kadar kaldım Kâbe'de Mültezem denilen yerde sabahlara kadar duâ ile meşgûl oldum Sonradan duâlarımın kabûl edildiğini anladım Kalbime, lüzumsuz şeylerden sıyrılma arzusu doğdu Rabbime, beni ıslah etmesini, dünyâlık şeylerden uzaklaştırmasını ve dahası Kur'ânı kerîmi ezberlemeyi nasîb etmesini istedimBunun üzerine Hakîmi Tirmizî, daha Mekke'de iken Kur'ânı kerîmi ezberlemeye başladı ve Tirmiz'e dönüşünde de kısa bir zaman içinde ezberini tamamladı
Hakîmi Tirmizî ilmî çalışmaları yanına mânevî ilimlerde de üstün bir dereceye kavuştu Ebû Türâb Nahşebî, İbni Celâ gibi velîlerle sohbet edip onlardan istifâde etti Feyz ve bereketlerine kavuştu Kendisinden de fazla kimseler istifâde ettiler Ebü'lHasan Ali elKâdî, Ebü'lHüseyin Muhammed Yahyâ bin Mensûr, Ebû Ali Nişâbûrî ve başkaları kendisinden ilim öğrenip hadîsi şerîf rivâyetinde bulundular
Hakîmi Tirmizî'nin pekçok kerâmeti görüldü
Hakîmi Tirmizî hazretleri fazla sayıda kitap yazdı Bâzıları yazdığı kitapları beğenmediler Bunun üzerine o yazdığı kitapları Ceyhun Nehrine attı Büyük balıklar kitapları alıp muhâfaza ettiler İki yıl değin sonra kitapları istedi Balıklar kitapları suyun yüzüne çıkardılar Kitaplara bakıldığında hiç suya düşmemiş gibi, hattâ bir noktası deha bozulmamış görüldü Kitaplarını beğenmeyenler gelip kendisinden özür dilediler ve pişmanlık ettiler
Zamânında zâhid olduğunu söyleyen birisi Hakîmi Tirmizî'nin büyüklüğüne inanmaz ve îtirâz ederdi Hakîmi Tirmizî'nin evinden başka bir şeyi yoktu Dünyâda sâhib olduğu tek şey bu minik ev olup onun da kapısı yoktu ve girişinde bir perde asılıydı Bir ara evinden ayrılıp bir yere gitmişti Dönüşünde kaldığı yere bir köpeğin girip yavruladığını gördü Olur Ya yavrularını alıp buradan çıkar diye birçok kez kulübesine gitti geldi O gece, onun büyüklüğünü inkâr eden kişi rüyâsında Peygamber efendimizi fark etti Resûlullah efendimiz ona; Ey birey! Evine giren bir köpeği dışlamak için, kendiliğinden çıkar diye köpekten ricâda bulunarak, seksen defâ gelip dışarı giden bir zâtla kendini eşdeğer mi tutuyorsun? Eğer ebedî saâdete kavuşmak istiyorsan, git onun hizmetine kavuşbuyurdu Bunun üstüne, bu birey Hakîmi Tirmizî'nin huzûruna geldi özür dileyerek affına sığındı ve ölünceye değin hizmetinden ayrılmadı
Hakîmi Tirmizî hazretleri Hızır aleyhisselâmla görüşürdü Lâkin uzun bir vakit Hızır aleyhisselâmı görememişti Bir gün, temiz yeni elbiseler giymiş, sarığını sarmış câmiye sırası gelmişken bir mesele yüzünden kendisine kızan bir kadının evinin önünden geçiyordu Bayan, çocuğunun lekeli elbiselerini yıkamış, leğen de pis su ile dolmuştu Hakîmi Tirmizî'yi evinin önünden geçerken görür görmez, leğendeki suyu olduğu gibi üzerine attı Her tarafı necâset ve idrarlı su ile ıslandı Bunun üzerine Hakîmi Tirmizî hazretleri hiçbir şey söylemediği gibi, başını kaldırıp bakmadı bile Biraz sonradan Hızır aleyhisselâm geldi ve; Sen bu hakâret ve kötülüğe katlanıp, sabredip hiçbir şey söylemediğin için bizi gördünbuyurdu
Sünneti seniyyeye tam uyan, ilmiyle âmil, ümmeti Muhammed'in büyüklerinden bir zât olan Hakîmi Tirmizî, herkesin dili ile öğülmüş, medhedilmiştir İnce mânâları yorumlama ve îzâh husûsunda bir üstâd, hadîs ilminde ise sika (sağlam, güvenilir) bir âlimdi Sözleri kâmil, hilmi (yumuşaklığı) öyle ziyâde, şefkati fazla ve ahlâkı o kadar güzeldi Peygamber efendimizin mübârek ahlâkı onda görülürdü Meşhûr KeşfülMahcûb kitabının sâhibi Hucvurî; Hakîmi Tirmizî koskocoman, mübârek bir zâttır Benim yanımda pek bir kıymeti vardır ki, kalbim tamâmen ona bağlanmıştır Benim üstâdım onun için Muhammed bin Ali, tek olan iri bir incidir Cihanda eşi eksik bulunurbuyurdudemiştir Çok değerli ve mânâlı sözlerinden nedeniyle, Hakîmi evliyâ (velîlerin hikmetli söz söyleyenlerinden) ismi verilmiştir
Hikmetli sözleri çoktur Birgün kendisine; Îsâr nedir?diye sordular Cevâbında; Başkalarının lezzetini ve rahatlığını, kendi tat ve rahatlığına seçim etmektirbuyurdu
Şükür nedir?diye sordular Cevâbında; Şükür; gönlünün, nimet veren Allahü teâlâya tam tabi olmasıdırbuyurdu
Huşû sâhibi olanların kimler olduğu sorulduğu süre: Huşû sâhibi olanlar; istek ateşi sönen, kalbindeki özlem ve maksaddan tad alma dumanı sükûnet bulan, kalbi İslâmiyete hürmet ve tâzim nurları saçan, böylece nefsin arzuları ve şehvetleri ölen, lakin kalbi ve rûhu dirilen; bunun için de âzâları ve bedeni, huşû' ve sükûnet içinde bulunanlardırcevâbını verdi
Kendisine, Îmânın gitmesine en fazla sebeb olan günah nedir?diye sordular Buyurdu ama: Üç günah vardır: Birincisi; îmân nîmetine kavuştuğuna şükretmemek İkincisi; îmânın gitmesinden korkmamak Üçüncüsü; müminleri canını yakmak ve onlara zulmetmek Biliniz ancak, Peygamber efendimiz; Haksız yere bir müslümanı zarar vermek, Kâbeyi yetmiş kez yıkmaktan daha büyük günahtırbuyurdular *
Âlim ve evliyânın büyüklerinden İsmi Muhammed bin Ali bin Hasan bin Bişr, künyesi Ebû Abdullah'tır Hakîm lakabıyla tanındı Tirmiz'de doğdu Doğum târihi bilinmemektedir 932 (H320) senesi Nişâbûr'da şehîd edildi
Hakîmi Tirmizî ufak yaşta tahsil hayâtına başladı Babasından teşvik ve takviye gördü Doğduğu büyük kasaba olan Tirmiz'de Kuteybe bin Saîd, Sâlih bin Abdullah Tirmizî, Sâlih bin Muhammed esSa'dî, Hasan bin Ömer bin Şakîk, Yahyâ bin Mûsâ, Utbe bin Abdullah Mervezî, İbâd bin Yâkûb Ravagânî, Muhammed bin AliŞakîk, Süfyân binVekî', Yâkûb bin Şeybe, Yâkûb bin Devrekî ve başkalarından hadîsi şerîf öğrendi
İlim öğrenme arzusu ile yandığı gençlik günlerinde bir gün, iki arkadaşıyla anlaşıp başka yerlere gitmek, oralarda ilmini arttırmak ve Allahü teâlânın rızâsını istedi Bu karar ve anlaşmayı annesine açıkladı Annesi buna çok üzüldü ve; Yavrucuğum! Ben cılız, kimsesiz ve hastayım Benim hizmetlerimi sen yapıyorsun Beni yalnız, çâresiz kime bırakıyorsun?dedi Bu sözler üstüne genç Muhammed bin AliTirmizî'nin gönlüne dert düştü ve arkadaşlarıyla yaptığı anlaşmayı bozup seferden vazgeçti İki arkadaşı ise onu yalnız bırakıp, ilim tahsîli için yola çıktılar Buna ziyâdesiyle üzülen Muhammed bin Ali, ne annesinden ayrılabildi, ne de gönlünden ilim aşkını silip atabildi Yalnız kaldığı zamanlarda, tenhâ yerlerde uzun uzun ağlardı Tekrar bir gün mezarlıkta oturmuş ağlıyor, keza de; Ben burada câhil ve ilimden mahrûm kaldım, arkadaşlarım âlim geleceklerdiye düşünüyordu Gözlerinden yaşlar boşandığı bir sırada âniden nûrânî yüzlü, tatlı sözlü bir ihtiyar çıkageldi ve; Yavrum niye ağlıyorsun?diye sorunca, başından geçenleri anlattı Bunun üzerine; Kısa zamanda o iki arkadaşını ilimde geçmen için, her gün sana ders vermemi arzu eder misin?diye sordu Evet istek ederimcevâbını verdiBunun üstüne bu tatlı sözlü, nur yüzlü mübârek yaşlı, Muhammed bin Ali'ye her gün ders verdi Üç yıl sürekli ders okudu Üç yıl daha sonra, bu mübârek zâtın Hızır aleyhisselâm olduğunu anladı Sonra kendisi; Bu büyük devlet, annemin rızâsı ve duâsı bereketiyle ihsân olundubuyurmuştur Her Pazar gecesi Hızır aleyhisselâm ona gelir, mânevî hallerini birbirlerine anlatırlardı
Hakîmi Tirmizî yirmi yedi yaşındayken hac ibâdeti için Mekkei mükerremeye gitti Bu yolculuğunu kendisi şöyle anlatır: Bir vakit gönlümdeKâbei muazzamayı ziyâret arzusu uyandı Aşkla yola çıktım Irak ve Basra'ya uğradım Mekke'de hac zamânına kadar kaldım Kâbe'de Mültezem denilen yerde sabahlara kadar duâ ile meşgûl oldum Sonradan duâlarımın kabûl edildiğini anladım Kalbime, lüzumsuz şeylerden sıyrılma arzusu doğdu Rabbime, beni ıslah etmesini, dünyâlık şeylerden uzaklaştırmasını ve dahası Kur'ânı kerîmi ezberlemeyi nasîb etmesini istedimBunun üzerine Hakîmi Tirmizî, daha Mekke'de iken Kur'ânı kerîmi ezberlemeye başladı ve Tirmiz'e dönüşünde de kısa bir zaman içinde ezberini tamamladı
Hakîmi Tirmizî ilmî çalışmaları yanına mânevî ilimlerde de üstün bir dereceye kavuştu Ebû Türâb Nahşebî, İbni Celâ gibi velîlerle sohbet edip onlardan istifâde etti Feyz ve bereketlerine kavuştu Kendisinden de fazla kimseler istifâde ettiler Ebü'lHasan Ali elKâdî, Ebü'lHüseyin Muhammed Yahyâ bin Mensûr, Ebû Ali Nişâbûrî ve başkaları kendisinden ilim öğrenip hadîsi şerîf rivâyetinde bulundular
Hakîmi Tirmizî'nin pekçok kerâmeti görüldü
Hakîmi Tirmizî hazretleri fazla sayıda kitap yazdı Bâzıları yazdığı kitapları beğenmediler Bunun üzerine o yazdığı kitapları Ceyhun Nehrine attı Büyük balıklar kitapları alıp muhâfaza ettiler İki yıl değin sonra kitapları istedi Balıklar kitapları suyun yüzüne çıkardılar Kitaplara bakıldığında hiç suya düşmemiş gibi, hattâ bir noktası deha bozulmamış görüldü Kitaplarını beğenmeyenler gelip kendisinden özür dilediler ve pişmanlık ettiler
Zamânında zâhid olduğunu söyleyen birisi Hakîmi Tirmizî'nin büyüklüğüne inanmaz ve îtirâz ederdi Hakîmi Tirmizî'nin evinden başka bir şeyi yoktu Dünyâda sâhib olduğu tek şey bu minik ev olup onun da kapısı yoktu ve girişinde bir perde asılıydı Bir ara evinden ayrılıp bir yere gitmişti Dönüşünde kaldığı yere bir köpeğin girip yavruladığını gördü Olur Ya yavrularını alıp buradan çıkar diye birçok kez kulübesine gitti geldi O gece, onun büyüklüğünü inkâr eden kişi rüyâsında Peygamber efendimizi fark etti Resûlullah efendimiz ona; Ey birey! Evine giren bir köpeği dışlamak için, kendiliğinden çıkar diye köpekten ricâda bulunarak, seksen defâ gelip dışarı giden bir zâtla kendini eşdeğer mi tutuyorsun? Eğer ebedî saâdete kavuşmak istiyorsan, git onun hizmetine kavuşbuyurdu Bunun üstüne, bu birey Hakîmi Tirmizî'nin huzûruna geldi özür dileyerek affına sığındı ve ölünceye değin hizmetinden ayrılmadı
Hakîmi Tirmizî hazretleri Hızır aleyhisselâmla görüşürdü Lâkin uzun bir vakit Hızır aleyhisselâmı görememişti Bir gün, temiz yeni elbiseler giymiş, sarığını sarmış câmiye sırası gelmişken bir mesele yüzünden kendisine kızan bir kadının evinin önünden geçiyordu Bayan, çocuğunun lekeli elbiselerini yıkamış, leğen de pis su ile dolmuştu Hakîmi Tirmizî'yi evinin önünden geçerken görür görmez, leğendeki suyu olduğu gibi üzerine attı Her tarafı necâset ve idrarlı su ile ıslandı Bunun üzerine Hakîmi Tirmizî hazretleri hiçbir şey söylemediği gibi, başını kaldırıp bakmadı bile Biraz sonradan Hızır aleyhisselâm geldi ve; Sen bu hakâret ve kötülüğe katlanıp, sabredip hiçbir şey söylemediğin için bizi gördünbuyurdu
Sünneti seniyyeye tam uyan, ilmiyle âmil, ümmeti Muhammed'in büyüklerinden bir zât olan Hakîmi Tirmizî, herkesin dili ile öğülmüş, medhedilmiştir İnce mânâları yorumlama ve îzâh husûsunda bir üstâd, hadîs ilminde ise sika (sağlam, güvenilir) bir âlimdi Sözleri kâmil, hilmi (yumuşaklığı) öyle ziyâde, şefkati fazla ve ahlâkı o kadar güzeldi Peygamber efendimizin mübârek ahlâkı onda görülürdü Meşhûr KeşfülMahcûb kitabının sâhibi Hucvurî; Hakîmi Tirmizî koskocoman, mübârek bir zâttır Benim yanımda pek bir kıymeti vardır ki, kalbim tamâmen ona bağlanmıştır Benim üstâdım onun için Muhammed bin Ali, tek olan iri bir incidir Cihanda eşi eksik bulunurbuyurdudemiştir Çok değerli ve mânâlı sözlerinden nedeniyle, Hakîmi evliyâ (velîlerin hikmetli söz söyleyenlerinden) ismi verilmiştir
Hikmetli sözleri çoktur Birgün kendisine; Îsâr nedir?diye sordular Cevâbında; Başkalarının lezzetini ve rahatlığını, kendi tat ve rahatlığına seçim etmektirbuyurdu
Şükür nedir?diye sordular Cevâbında; Şükür; gönlünün, nimet veren Allahü teâlâya tam tabi olmasıdırbuyurdu
Huşû sâhibi olanların kimler olduğu sorulduğu süre: Huşû sâhibi olanlar; istek ateşi sönen, kalbindeki özlem ve maksaddan tad alma dumanı sükûnet bulan, kalbi İslâmiyete hürmet ve tâzim nurları saçan, böylece nefsin arzuları ve şehvetleri ölen, lakin kalbi ve rûhu dirilen; bunun için de âzâları ve bedeni, huşû' ve sükûnet içinde bulunanlardırcevâbını verdi
Kendisine, Îmânın gitmesine en fazla sebeb olan günah nedir?diye sordular Buyurdu ama: Üç günah vardır: Birincisi; îmân nîmetine kavuştuğuna şükretmemek İkincisi; îmânın gitmesinden korkmamak Üçüncüsü; müminleri canını yakmak ve onlara zulmetmek Biliniz ancak, Peygamber efendimiz; Haksız yere bir müslümanı zarar vermek, Kâbeyi yetmiş kez yıkmaktan daha büyük günahtırbuyurdular *