Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Halk Şiiri Nedir

Halk Şiiri Nedir

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Irk Şiiri Nedir, özellikleri

Irk Şiiri Nedir

Sözlü edebiyat geleneği, Türklerin İslamiyet'i kabulüyle başlayan kültürel değişikliklere harmoni sağlamış, özünü kaybetmeden biçim ve içerik bakımından bir takım değişikliklerle varlığını sürdürmüştür Genelde halkın iki taraflı yaşayışını, beğeni ve değerlerini yansıtan bu geleneğe halk edebiyatıadı verilir

Irk Şiirinin Özellikleri:

İçerik, tema ve şekil yönünden İslamiyet'ten önceki Türk Şiir geleneğiyle benzerlikler gösterir
Ahali şiiri geleneğinde eser verenlerin çoğu halkın içinde gelip onların ortak duygularını yansıtmayı amaçlayan, ahenkli bir eğitimden almamış kişilerdir Bilhassa anonim ahali şiiri ve âşık tarzı ahali şiiri, genelde hesaplı durumu çok iyi olmayan, hayatın zorluklarıyla mücadele eden, edebiyat estetiğinden çok; ince bir algılama, duyuş kavrama yeteneğine sahip Anadolu insanının zihniyet dünyası etrafında oluşmuştur
Ahali şiiri, an şiirinde olduğu gibi yüce, yüksek ve ideal olmaya yok hayatın gerçeklerine karşın bir şiirdir Bu şiirde önemli olan biçim değil manadır Bu yönüyle soyut unsurlardan fazla bedensel unsurlar, gerçek dışı güzellerden fazla reel güzeller; mitolojik kahramanlar, doğaüstü durum ve olgulardan çok günlük hayatın gerçekleri şiirde işlenir
Sözlü gelenek içinde başlıca da irticalen (doğaçlama, birdenbire ve içinden geldiği gibi anlatmak) oluşturulan irk şiiri, sonraki kuşaklara da genel olarak sözlü gelenek aracılığıyla aktarılmıştır
Şairlerin birçok şiirlerini ilk söylediklerinde yazıya geçirmedikleri için, şiirlerin birçoğu unutulmuş, hafızalarda kaldığı kadarıyla günümüze ulaşmıştır Günümüzde bu edebiyata ait bir şiirin, Anadolu'nun bambaşka yörelerinde, bambaşka varyantlarıyla karşımıza çıkmasının nedeni budur (Varyant: Bir eserin aslından fazla eksik ayrılan değişik biçimi)
Divan şairleri, kendi şiirlerinden beğendiklerini an adı bahşedilen kitaplarda toplayıp yazıya geçirmişlerdir Ancak, ahali şiiri, yazılan bir şiir olmaktan ziyade söylenen bir şiir olduğu için şairlerin hayattayken kendi şiirlerini bir araya getirip yazıya geçirmeleri böylece mümkün olmamıştır bu nedenle bu şairlerin şiirleri başkaları göre mecmuaveya cönkdiye adlandırılan defterlerde toplanmıştır
ara sıra Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmışsa da halkın söylev diliyle oluşturulmuştur Bilhassa anonim halk müziği şiiriyle âşık tarzı halk şiirinde Türkiye Türkçesinin karşılıklı sözcüklerinin yanında ürünlerin dilinde bölgesel sözcüklere de rastlanır
Anlatım, içten, canlı ve yalındır Divan edebiyatındaki kadar edebî sanatlara fazla yer verilmemiştir Lakin söyleyiş güzelliği yaratmak için kalıplaşmış benzetmelere (mazmunlara) başvurulmuştur İnci: diş, kalem: kaş, elma: yanak, ok: kirpik, suna: turna; ela göz, yeşil başlı ördek gibi
Şiirlerde, aşk, ayrılık, sevgiliye istek, doğa güzelliği, ölüm, toplumsal olaylar, kahramanlık, din ve tasavvuf gibi temalar işlenmiştir
Şiirlerin nazım birimi genel olarak dörtlüktür
Şiirler, hece ölçüsüyle söylenmiş, en fazla 7, 8 ve 11'li kalıplar kullanılmıştır Divan şiirinden etkilenen bir takım şairler aruz ölçüsünü de kullanmıştır (Âşık Ömer, Kâtibi, Ağlayan, Gevheri, Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihni gibi)
Millet şiirinde ahengi karşılamak için genel olarak yarım ve cinası uyak kullanılmıştır Ara Sıra de sadece redife yer verilmiştir Halk şiiri geleneğindeki şairler bilhassa ölçü ve kafiye yönünden an şairleri kadar itinalı değiller, biçim mükemmelliğine siklet vermezler Mesela 8'li hece ölçüsüyle söylenmiş bir şiirin bazı dizelerinde 7 ya da 9 hece bulunması, iki dizesinde bütün uyak yer alan bir dörtlüğün üçüncü dizesinde yarım uyak kullanılması irk şiirinde ara sıra karşılaşılan bir durumdur Biçimle ilgili bu kusurların nedenlerini şöyle sıralayabiliriz:
Bir Takım, şairlerin okuryazar olmaması, biçim ve kafiye konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması,
Şairlerin, şiirlerini saz eşliğinde ve ön çalışmasız (irticalen) söylemeleri,
Kulak için uyak anlayışı benimsenmiştir
Şairlerin biçim güzelliğini yok, manâ güzelliğini ön planda tutmaları
Koşma, semai, mani, türkü, varsağı, gibi nazım şekilleri kullanılmış, konuları bakımından şiirler, güzelleme, koçaklama, hiciv, ağıt, nefes, ilahi, sathiye gibi isimler almıştır İşledikleri konuya tarafından adlandırılan bu ürünler millet şiiri nazım türlerini meydana getirmiştir
Şiirler çoğu zaman müzikle iç içedir, emin bir ezgiyle söylenir

halk şiiri örnekleri

Aşık Veysel

Rüzgâr estikçe dalgalanır dalları
Türlü türlü seda verir ağaçlar
Düzen olmuş kuğu gibi dilleri
Türlü türlü seda verir ağaçlar

Bahar gelir yaprak açar yaz olur
Aşka düşen alev olur köz olur
Kaval olur keman olur saz olur
Türlü türlü seda verir ağaçlar

Yel değdikçe ince dallar ses verir
Yeşil yaprak etrafına sus verir
Aşılarsan meyvesini has verir
Türlü türlü seda verir ağaçlar

Balta kazanç yalağından yadeder
Artist gelir keman yapar ud eder
Yanık sesli kaval ne feryadeder
Türlü türlü seda verir ağaçlar

Davul olur gümbür gümbür gümüler
Zurna olur ince sesle ininler
Gıranata derdlerimi yeniler
Türlü türlü seda verir ağaçlar

Kalem olup her lisanda okuyor
Asıl sesi ciğerimi yakıyor
Dallarda farklı alanlara yönlendirilmiş kuş şakıyor
Türlü türlü seda verir ağaçlar



Aşık sefai

Beni böyle deli eden
Yarin açı sözü imiş
Sırat sırat dedikleri
Bir çift ela gözü imiş

Özümüz var özden öte
Sözümüz var sözden öte
Ötelerin ötesinde
Gözümüz var gözden öte

Ataş saranda her yanı
Canana vermişim canı
Bu garibinin kabristanı
Ayagının izi imiş

Özümüz var özden öte
Sözümüz var sözden öte
Ötelerin ötesinde
Gözümüz var gözden öte

Sefaiyem bismillahım
Hem ezelim Ayrıca ervahım
Kıblegahım Secde gahım
Yarin ela gözü imiş

Özümüz var özden öte
Sözümüz var sözden öte
Ötelerin ötesinde
Gözümüz var gözden öte

Bayburtlu zihni

Vardım ki yurdundan ayağ göçürmüş
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı
Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Sakiler meclisten çekmiş ayağı

Aşık Ömer

Ey şahin bakışlı yükseğe bakma
İndirirler seni kola bir süre
Sadık âşıkları odlara yakma
Hiç lûtfun olur mu kula bir zaman

Âşıka ettiğin diğer fen gibi
Hiç görmedim kalbi âhen sen gibi
Seni aşk oduna yaka ben gibi
Açılan güllerin sola bir süre

Bir âhu gözlüye gönül veresin
Bakmaya pâyine yüzler süresin
Ettiğin işlere pişman olasın
Cümbür Cemaat ettiğini bula bir zaman

Aşık Ömer eydür ey perîresmim
Eğrilmiş hilâle döndürdün cismim
Hemen âr edersin anmağa ismim
Hatırından çıkmaz ola bir vakit

Aşık Kerem

Çiçekler İçinde Menevşe Baştır
Güzeli Bildiren Göz İle Kaştır
Gurbete Gidiyom Mektup Ulaştır
Mektup İle Konuşalım Bir Zeman

Şu Dünyada Üç Nesneden Korkarım
Biri Gurbet Bir Ayrılık Bir Ölüm
Hiç Birinden Hasta Gönül Keyifli Değil
Biri Gurbet Bir Ayrılık Bir Ölüm

Kerem Derki Dağ Üstüne Dağ Olmaz
Ah Çekenin Yüreğinde Yağ Olmaz
Elin Kızı Gelip Sana Yar Olamaz
Varıp Kapısına Kul Olmayınca


Karacaoğlan

Vara vara vardım ol kara taşa
Hasret ettin beni kavim kardaşa
Sebep ne gözden akıcı kanlı yaşa
Bir ayrılık bir yokluk bir vefat

Karac'oğlan der oysa kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık bir sefalet bir vefat *
 
858,497Konular
981,982Mesajlar
29,974Kullanıcılar
Osmanlı75Son üye
Üst Alt