adanali
FD Üye
- Katılım
- Eki 20, 2019
- Mesajlar
- 2,792
- Etkileşim
- 0
- Puan
- 36
- Yaş
- 36
- Konum
- Adana
- Web sitesi
- bilgilihocam.com
- F-D Coin
- 69
Haram Yiyen Namaz Kılar mı?
İnsanlar günah işleme özelliğine sahiplerdir. Her şeyi ile mükemmel insan ancak peygamberlerdir.
Bu bakımdan insanların işledikleri günahlardan dolayı onlara hiddet değil, belki günahtan kurtulması için dua etmeliyiz.
Allah Teala'nın emirlerini yapmak farz olduğu gibi, onun yasaklarından da sakınmak farzdır. Bu bakımdan emirleri yapmayan kişi günah işlediği gibi yasaklarından sakınmayan kişi de günah işlemiş olur. Günaha giriyorum diye farz olan ibadeti yapmayan kişi iki türlü günahı işlemiş olur. Halbuki farzları yapsa en azından onların cezasından kurtulmuş olur ve günahını azaltmış olur.
İşlediğimiz günahlar bizim ibadetlerimize engel olmamalı. Bu şeytanın bir vesvesesidir. Ayrıca günahların farz ibadetlere engel olduğunu düşünen biri farzı terketmek yerine günahı terketmesi daha doğru bir karar olur.
İnsan hangi durumda olursa olsun tövbe etmekle mükelleftir. Şeytan insanı ümitsizliğe sevkedip tövbe etmesini engellemeye çalışır. Bunu yaparken bir yandan nefsi de ıslah edip ilerlemeye çalışmak gerekir.
Al-i İmran suresinde şu mealdeki bir ayeti kerime yer almaktadır:
"Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler."
"İşte onların mükafatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükafatı ne güzeldir!"1
Demek ki, bir tövbenin kabul olması, bir günahın affa liyakat kazanması için hiçbir mazeret yokken o günahta ısrar edilmemesi şartı aranmaktadır. Bir insan sadece nefsini yenemediğini, çevresinin nasıl karşılayacağını bahane ederek bir haramı işlemeye devam ederse ne olur? Bu husustaki bir hadisin meali şöyledir:
"Mü'min bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta belirir. Eğer o günahtan el çeker, Allah'tan günahının affını dilerse, kalbi o siyah noktadan temizlenir. Eğer günaha devam ederse, o siyahlık artar. İşte Kur'an'da geçen 'günahın kalbi kaplaması' bu manadadır."2
Evet, "Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol vardır." sözü mühim bir gerçeği dile getiriyor. Şöyle ki, bir günahı işlemeye devam eden insan zamanla o günaha alışır, terk edemez bir hale gelir. Bu alışkanlık onu gün geçtikçe daha büyük manevi tehlikelere sürükler. Günahın uhrevi bir cezasının olmayacağına inanmaya, hatta Cehennemin bile olmaması gerektiğine kadar gider. Yani kalpte yer tutan o günah tohumu zaman içinde -Allah korusun- yeşillenerek bir zakkum ağacı haline dönüşebilir.3
Böyle bir tehlikeye maruz kalmamak ve şeytanın oyunlarına kanmamak için, bir an önce tövbeyi icap ettirecek günahı terk ederek insanın kendine çeki düzen vermesi gerekir.
İnsanlar günah işleme özelliğine sahiplerdir. Her şeyi ile mükemmel insan ancak peygamberlerdir.
Bu bakımdan insanların işledikleri günahlardan dolayı onlara hiddet değil, belki günahtan kurtulması için dua etmeliyiz.
Allah Teala'nın emirlerini yapmak farz olduğu gibi, onun yasaklarından da sakınmak farzdır. Bu bakımdan emirleri yapmayan kişi günah işlediği gibi yasaklarından sakınmayan kişi de günah işlemiş olur. Günaha giriyorum diye farz olan ibadeti yapmayan kişi iki türlü günahı işlemiş olur. Halbuki farzları yapsa en azından onların cezasından kurtulmuş olur ve günahını azaltmış olur.
İşlediğimiz günahlar bizim ibadetlerimize engel olmamalı. Bu şeytanın bir vesvesesidir. Ayrıca günahların farz ibadetlere engel olduğunu düşünen biri farzı terketmek yerine günahı terketmesi daha doğru bir karar olur.
İnsan hangi durumda olursa olsun tövbe etmekle mükelleftir. Şeytan insanı ümitsizliğe sevkedip tövbe etmesini engellemeye çalışır. Bunu yaparken bir yandan nefsi de ıslah edip ilerlemeye çalışmak gerekir.
Al-i İmran suresinde şu mealdeki bir ayeti kerime yer almaktadır:
"Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler."
"İşte onların mükafatı, Rableri tarafından bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlerdir. Böyle amel edenlerin mükafatı ne güzeldir!"1
Demek ki, bir tövbenin kabul olması, bir günahın affa liyakat kazanması için hiçbir mazeret yokken o günahta ısrar edilmemesi şartı aranmaktadır. Bir insan sadece nefsini yenemediğini, çevresinin nasıl karşılayacağını bahane ederek bir haramı işlemeye devam ederse ne olur? Bu husustaki bir hadisin meali şöyledir:
"Mü'min bir günah işlediği zaman kalbinde siyah bir nokta belirir. Eğer o günahtan el çeker, Allah'tan günahının affını dilerse, kalbi o siyah noktadan temizlenir. Eğer günaha devam ederse, o siyahlık artar. İşte Kur'an'da geçen 'günahın kalbi kaplaması' bu manadadır."2
Evet, "Her bir günah içinde küfre gidecek bir yol vardır." sözü mühim bir gerçeği dile getiriyor. Şöyle ki, bir günahı işlemeye devam eden insan zamanla o günaha alışır, terk edemez bir hale gelir. Bu alışkanlık onu gün geçtikçe daha büyük manevi tehlikelere sürükler. Günahın uhrevi bir cezasının olmayacağına inanmaya, hatta Cehennemin bile olmaması gerektiğine kadar gider. Yani kalpte yer tutan o günah tohumu zaman içinde -Allah korusun- yeşillenerek bir zakkum ağacı haline dönüşebilir.3
Böyle bir tehlikeye maruz kalmamak ve şeytanın oyunlarına kanmamak için, bir an önce tövbeyi icap ettirecek günahı terk ederek insanın kendine çeki düzen vermesi gerekir.