HASAN CAN
Yavuz Sultan Selim Hanın nedimi, sohbet arkadaşı ve veli Tacu'tTevarih kitabının muellifi Şeyhulislam Hoca Sadeddin Efendinin babasıdır 1490 (H896) senesinde doğduğu tahmin edilmektedir 1567 (H974) senesinde Bursa'da vefat etti
Hasan Can'ın babası İsfehanlı muezzin Hafız Mehmed Efendi, onun babası da Hafız Cemaleddin'dir Babası, Akkoyunlu hukumdarı Yakub Hansın saray hafızı idi Cok guzel sesi vardı DavUdi sesiyle okuduğu Kur'anı kerim dillere destan olmuştu Sultan Yakub'un vefatından sonra tahta gecen Rustem Han da, Hafız Mehmed Efendiye cok buyuk yakınlık gosterdi ve onu sarayda tuttu
Rustem Hanın vefatından sonra, şehzadeler arasındaki taht kavgaları sebebiyle devletin fetret devri başladı, parcalanıp yıkılmaya yuz tuttu Bu sırada, babası Şeyh Haydar'dan kalan Hataylı tekkesinde şeyh olan Şah İsmail, etrafında toplanan muridleri ile Şirvan'a saldırdı Eshabı kiram duşmanlığını ilan edip, Ehli sunnet itikadındaki bircok muslumanı oldurdu 1502 senesinde, Tebriz'de Safevi devletini kurdu Hazreti EbU Bekr ile hazreti Omer'e ve Eshabı kiramın daha bircoğuna dil uzatıp sovmeye başladı Camilerde namaz kılmayı yasak edip, minberleri yıktırdı Tutup yakalattığı butun Ehli sunnet alimlerini şehid etti Muslumanların mallarına, kadınlarına ve kızlarına saldırıp ellerinden aldı Askerine dağıtarak, istedikleri gibi kullanmalarına izin verdi Akla hayale gelmedik nice kotulukler yaptı
Muslumanların bu perişan halini haber alan Yavuz Sultan Selim Han, 1514 senesinde, Şahın uzerine yuruyup perişan etmeye karar verdi Sultan Selim Hanın İran uzerine yuruduğu sıralarda, Hafız Mehmed Efendi, Tebriz'de buyuk alim Molla Kemaleddini Erdebili'nin hizmetinde bulunuyordu Hasan Can burada vukU bulan bir konuşmayı şoyle nakletmektedir:
Bir gun ikindi namazını şeyh ile birlikte cemaatle kıldık Namazdan sonra Amme (Nebe') sUresi okundukta, Şeyh Erdebili hazretleri babamı yanına cağırıp buyurdu ki: Hak teala, sizi ve evladınızı, bu buyuk beladan koruyacaktır Cunku sizler, Hafızı Kur'an olup, Hakk'ın kelamını nazil olduğu gibi korumaktasınızBunun uzerine babam (Hafız Mehmed Efendi), Şeyh Erdebili hazretlerine; Osmanlı Sultanı bu ulkeye ayak basmak uzeredir Bu işin sonunun nereye varacağı gorunuyor?diye sual etti Şeyh hazretleri de; Bu gelen Sultan oyle bir zattır ki, kendiliğinden buralara gelmez Bu bedbahtı (Şah İsmail'i) tedib etmek, cezalandırmak icin, Hak teala tarafından memur edilmiştir Butun evliyanın ruhları onunladır Kendisi dahi, evliyalıkta rutbe ve makam sahibidirdiye cevap verdi Babam dedi ki: Cezalandırmak icin geliyor, buyurduğunuzdan anlaşılıyor ki, Şahı tepeleyip mağlUb edecektirŞeyh hazretleri buyurdu ki: Allahu tala daha iyisini bilir ki, buyuk bir bozgun var Fakat Şah İsmail bu arada canını kurtaracaktır
Neticede Şeyh hazretlerinin buyurduğu gibi Yavuz Sultan Selim Han, Caldıran zaferinde Şahı ve askerlerini buyuk bir bozguna uğrattı Şah İsmail perişan bir vaziyette, taht ve tacını bırakarak harb meydanından kactı Az bir maiyetiyle canını zor kurtardı Ehli sunnet duşmanı olan Şah İsmail'in zulmunden kurtulan muslumanlar, rahat bir nefes aldılar Osmanlı Sultanı Tebriz'e gelince butun alim ve sanat sahibi olgun kimseleri huzUrunda topladı Onlara pek ziyade alaka ve iltifat gosterdikten sonra; Kur'anı kerim kıraatinde edasının guzelliği ve DavUdi sesi ile meşhUr Hafız Mehmed YakUb'u işitir idik O da burada mıdır, yoksa vefat etmiş midir? Okuduğu Kur'anı kerimi dinlemek istiyoruz?diye sual etti Onun da hazır olduğunu haber verdiler Kur'anı kerim tilavetini dinleyince, hayranlığı bir kat daha arttı Ona cok iltifat gosterdi Tazim ve hurmette hic kusUr etmedi Donuşte İstanbul'a goturdu ve yakın dostları arasına aldı Daima beraberinde bulundurur, sohbetlerinden ayırmazdı Sultanın musahibi, sohbet arkadaşı oldu Hafız Mehmed'in vefatından sonra da oğlu Hasan Can, Yavuz Sultan Selim Hanın en yakın dostu, sırdaşı ve sohbet arkadaşı oldu
Hasan Can anlatır: Sultan Selim Han, bir gun İran seferinde gecen bir hadiseyi anlatırken demişti ki: Biz, hicbir sefere kendi goruş ve duşuncelerimizle karar vermedik Gorevlendirilmeden herhangi bir yere seferimiz olmamıştırBunun uzerine ben de, Kemaleddini Erdebili'den işittiğim sozleri naklettim Sozumu tasdik edip; Molla Kemaleddin denilen bu zat nasıl bir kimsedir?diye sual ettiDedim ki: Mevlana Celaleddini Devani'nin buyuk ve en bilgili talebesi olup, din ve fen ilimlerindeki tahsilini tamamladıktan sonra, tasavvuf yoluna meyletti Evliyalıkta yuksek derecelere kavuştu Fena mertebelerine ulaşıp, alimlerin ve halktan herkesin kendisine inanıp bağlandığı ve cok talebesi bulunan bir tasavvuf ve marifet ehli oldu İbadetle cok meşgUl olur, bir an Allahu tealanın emir ve yasaklarına itaatsizlik etmezdi Daima taat uzere bulunurdu Tefsir ve hadis ilimlerini mutalaaya devam ederdi Tefsiri Beydavi'yi ve Sahihi Buhariyi yanından hic ayırmazdı İbadet eşiğinden başını kaldırmazdı Alimler arasında bir mesele hakkında ihtilaf zuhUr edip cozmeye gucleri yetmezse, hemen ona başvururlar ve cevabını alırlardı
Yine Hasan Can, şanı yuce padişahla aralarında gecen bir hadiseyi şoyle nakletmektedir: Merhum Cennetmekan Sultan Selim Han hazretlerinin adeti şeriflerinden biri de, coğu gecelerini kitap okumakla gecirip, sabah namazına kadar uyumamalarıydı Zaman zaman da ona okutup, kendileri dinlerlerdi Bazan da, devlet ve saltanat işlerinden soz ederlerdi Bir gece uyku bastırıp, sıhhatim de bir parca bozuk olduğundan, yatağıma uzanıp uyuyakalmışım Sabah namazı vaktinde uyanarak namazımı kıldıktan sonra, hemen Sultanın hizmetine koştum Bu gece hic gorunmedin, ne yapıyordun?diye sordular Birkac geceden beri uykusuz kaldığım icin, bu gece gaflet bastırıp hizmetinizden uzak kaldımdiyerek cevap verip, ozur diledim Bunun uzerine buyurdular ki:
Oyleyse şimdi anlat bakalım, bu gece nasıl bir ruya gordun?Anlatılacak değerde bir ruya gormedimdiye cevap verdim Yine buyurdular ki: Bu nasıl sozdur? İnsan bir gecenin tamamını uyku ile gecirsin de hic ruya gormesin Hayret doğrusu! Herhalde bir şeyler gorulmuşturSonra uzerinde durmayıp, başka konularda bir sure sohbet ettikten sonra tekrar buyurdular ki: Sacma şeyler soyleme Hasan Can! Herhalde bu gece bir ruya gorulmuştur Bunu benden gizleme!Cok duşunmeme rağmen bir turlu ruya gorduğumu hatırlayamadım Yemin ederek, anlatılmağa değer bir ruya gormediğimi soyledim Mubarek başlarını sallayıp; Tuhaf şey!dediler Tekrar tekrar ruyamdan sormaları cok garibime gitmişti Sebebini de bir turlu anlayamadım Şaşırıp kalmıştım
Bir sure sonra, Kapı Ağasının oturduğu odaya bir iş icin beni gonderdiler Vardığımda gordum ki, Hazinedarbaşı Mehmed Ağa, Kilercibaşı ve Saray Ağası ile toreleri uzere oturup konuşuyorlardı Fakat Kapı Ağası Hasan Ağa duşunceli, şaşkın ve başını onune eğmiş bir vaziyette gozu yaşlı oturuyordu Gercekten de o, az konuşur, sakin, iyi huylu ve geceleri teheccud namazına kalkan kişilerden biriydi Fakat bu hali, onceki davranışlarına hic benzemiyordu Bir yakını vefat etmiş sandım
Ağa hazretleri, gecmiş olsun! Kalbiniz gamlı, gozunuz yaşlı gorulur Sebebi ne ola?dediğimde; Hayır, boyle bir durumum yok!diye halini gizledi Hazinedarbaşı dedi ki: Kardeş! Ağa bu gece bir ruya gormuş Daha o uykunun mahmurluğundadırBen de dedim ki: Allah rızası icin soyleyin ki, devletlU Padişahımız, elbette bir ruya gormuşsundur diye hic durmadan beni şıkıştırdı durdu Herhalde bu turlu ısrar edip durmaları sebepsiz yere değildir Ona iyi bir armağan olur, anlatınız!Hasan Ağa ise anlatmaktan kacınıp duruyordu Uzerinde bir utanc hali vardı Benim gibi yuzu kara gunahkarın ne ruyası ola ki, padişah katında soylensin Kerem edin, bana boyle bir teklifte bulunmayın!diye anlatmaktan kacınıyordu Biz sıkıştırdıkca, Ağa, hayası cok bir kişi olduğundan; Kerem eyleyin, vaz gecin!diye yalvarırdı Sonunda Mehmed Ağa dedi ki: Nicin soylemezsin? Daha once bize anlattığında, padişaha anlatmak icin memur edildiğini soylemiştin ya! Gizlenmesi hıyanet olmaz mı?deyince, caresiz kalıp, gizli kapaklı sırrın muhrunu acıp dedi ki:
Yavuz Sultan Selim Hanın nedimi, sohbet arkadaşı ve veli Tacu'tTevarih kitabının muellifi Şeyhulislam Hoca Sadeddin Efendinin babasıdır 1490 (H896) senesinde doğduğu tahmin edilmektedir 1567 (H974) senesinde Bursa'da vefat etti
Hasan Can'ın babası İsfehanlı muezzin Hafız Mehmed Efendi, onun babası da Hafız Cemaleddin'dir Babası, Akkoyunlu hukumdarı Yakub Hansın saray hafızı idi Cok guzel sesi vardı DavUdi sesiyle okuduğu Kur'anı kerim dillere destan olmuştu Sultan Yakub'un vefatından sonra tahta gecen Rustem Han da, Hafız Mehmed Efendiye cok buyuk yakınlık gosterdi ve onu sarayda tuttu
Rustem Hanın vefatından sonra, şehzadeler arasındaki taht kavgaları sebebiyle devletin fetret devri başladı, parcalanıp yıkılmaya yuz tuttu Bu sırada, babası Şeyh Haydar'dan kalan Hataylı tekkesinde şeyh olan Şah İsmail, etrafında toplanan muridleri ile Şirvan'a saldırdı Eshabı kiram duşmanlığını ilan edip, Ehli sunnet itikadındaki bircok muslumanı oldurdu 1502 senesinde, Tebriz'de Safevi devletini kurdu Hazreti EbU Bekr ile hazreti Omer'e ve Eshabı kiramın daha bircoğuna dil uzatıp sovmeye başladı Camilerde namaz kılmayı yasak edip, minberleri yıktırdı Tutup yakalattığı butun Ehli sunnet alimlerini şehid etti Muslumanların mallarına, kadınlarına ve kızlarına saldırıp ellerinden aldı Askerine dağıtarak, istedikleri gibi kullanmalarına izin verdi Akla hayale gelmedik nice kotulukler yaptı
Muslumanların bu perişan halini haber alan Yavuz Sultan Selim Han, 1514 senesinde, Şahın uzerine yuruyup perişan etmeye karar verdi Sultan Selim Hanın İran uzerine yuruduğu sıralarda, Hafız Mehmed Efendi, Tebriz'de buyuk alim Molla Kemaleddini Erdebili'nin hizmetinde bulunuyordu Hasan Can burada vukU bulan bir konuşmayı şoyle nakletmektedir:
Bir gun ikindi namazını şeyh ile birlikte cemaatle kıldık Namazdan sonra Amme (Nebe') sUresi okundukta, Şeyh Erdebili hazretleri babamı yanına cağırıp buyurdu ki: Hak teala, sizi ve evladınızı, bu buyuk beladan koruyacaktır Cunku sizler, Hafızı Kur'an olup, Hakk'ın kelamını nazil olduğu gibi korumaktasınızBunun uzerine babam (Hafız Mehmed Efendi), Şeyh Erdebili hazretlerine; Osmanlı Sultanı bu ulkeye ayak basmak uzeredir Bu işin sonunun nereye varacağı gorunuyor?diye sual etti Şeyh hazretleri de; Bu gelen Sultan oyle bir zattır ki, kendiliğinden buralara gelmez Bu bedbahtı (Şah İsmail'i) tedib etmek, cezalandırmak icin, Hak teala tarafından memur edilmiştir Butun evliyanın ruhları onunladır Kendisi dahi, evliyalıkta rutbe ve makam sahibidirdiye cevap verdi Babam dedi ki: Cezalandırmak icin geliyor, buyurduğunuzdan anlaşılıyor ki, Şahı tepeleyip mağlUb edecektirŞeyh hazretleri buyurdu ki: Allahu tala daha iyisini bilir ki, buyuk bir bozgun var Fakat Şah İsmail bu arada canını kurtaracaktır
Neticede Şeyh hazretlerinin buyurduğu gibi Yavuz Sultan Selim Han, Caldıran zaferinde Şahı ve askerlerini buyuk bir bozguna uğrattı Şah İsmail perişan bir vaziyette, taht ve tacını bırakarak harb meydanından kactı Az bir maiyetiyle canını zor kurtardı Ehli sunnet duşmanı olan Şah İsmail'in zulmunden kurtulan muslumanlar, rahat bir nefes aldılar Osmanlı Sultanı Tebriz'e gelince butun alim ve sanat sahibi olgun kimseleri huzUrunda topladı Onlara pek ziyade alaka ve iltifat gosterdikten sonra; Kur'anı kerim kıraatinde edasının guzelliği ve DavUdi sesi ile meşhUr Hafız Mehmed YakUb'u işitir idik O da burada mıdır, yoksa vefat etmiş midir? Okuduğu Kur'anı kerimi dinlemek istiyoruz?diye sual etti Onun da hazır olduğunu haber verdiler Kur'anı kerim tilavetini dinleyince, hayranlığı bir kat daha arttı Ona cok iltifat gosterdi Tazim ve hurmette hic kusUr etmedi Donuşte İstanbul'a goturdu ve yakın dostları arasına aldı Daima beraberinde bulundurur, sohbetlerinden ayırmazdı Sultanın musahibi, sohbet arkadaşı oldu Hafız Mehmed'in vefatından sonra da oğlu Hasan Can, Yavuz Sultan Selim Hanın en yakın dostu, sırdaşı ve sohbet arkadaşı oldu
Hasan Can anlatır: Sultan Selim Han, bir gun İran seferinde gecen bir hadiseyi anlatırken demişti ki: Biz, hicbir sefere kendi goruş ve duşuncelerimizle karar vermedik Gorevlendirilmeden herhangi bir yere seferimiz olmamıştırBunun uzerine ben de, Kemaleddini Erdebili'den işittiğim sozleri naklettim Sozumu tasdik edip; Molla Kemaleddin denilen bu zat nasıl bir kimsedir?diye sual ettiDedim ki: Mevlana Celaleddini Devani'nin buyuk ve en bilgili talebesi olup, din ve fen ilimlerindeki tahsilini tamamladıktan sonra, tasavvuf yoluna meyletti Evliyalıkta yuksek derecelere kavuştu Fena mertebelerine ulaşıp, alimlerin ve halktan herkesin kendisine inanıp bağlandığı ve cok talebesi bulunan bir tasavvuf ve marifet ehli oldu İbadetle cok meşgUl olur, bir an Allahu tealanın emir ve yasaklarına itaatsizlik etmezdi Daima taat uzere bulunurdu Tefsir ve hadis ilimlerini mutalaaya devam ederdi Tefsiri Beydavi'yi ve Sahihi Buhariyi yanından hic ayırmazdı İbadet eşiğinden başını kaldırmazdı Alimler arasında bir mesele hakkında ihtilaf zuhUr edip cozmeye gucleri yetmezse, hemen ona başvururlar ve cevabını alırlardı
Yine Hasan Can, şanı yuce padişahla aralarında gecen bir hadiseyi şoyle nakletmektedir: Merhum Cennetmekan Sultan Selim Han hazretlerinin adeti şeriflerinden biri de, coğu gecelerini kitap okumakla gecirip, sabah namazına kadar uyumamalarıydı Zaman zaman da ona okutup, kendileri dinlerlerdi Bazan da, devlet ve saltanat işlerinden soz ederlerdi Bir gece uyku bastırıp, sıhhatim de bir parca bozuk olduğundan, yatağıma uzanıp uyuyakalmışım Sabah namazı vaktinde uyanarak namazımı kıldıktan sonra, hemen Sultanın hizmetine koştum Bu gece hic gorunmedin, ne yapıyordun?diye sordular Birkac geceden beri uykusuz kaldığım icin, bu gece gaflet bastırıp hizmetinizden uzak kaldımdiyerek cevap verip, ozur diledim Bunun uzerine buyurdular ki:
Oyleyse şimdi anlat bakalım, bu gece nasıl bir ruya gordun?Anlatılacak değerde bir ruya gormedimdiye cevap verdim Yine buyurdular ki: Bu nasıl sozdur? İnsan bir gecenin tamamını uyku ile gecirsin de hic ruya gormesin Hayret doğrusu! Herhalde bir şeyler gorulmuşturSonra uzerinde durmayıp, başka konularda bir sure sohbet ettikten sonra tekrar buyurdular ki: Sacma şeyler soyleme Hasan Can! Herhalde bu gece bir ruya gorulmuştur Bunu benden gizleme!Cok duşunmeme rağmen bir turlu ruya gorduğumu hatırlayamadım Yemin ederek, anlatılmağa değer bir ruya gormediğimi soyledim Mubarek başlarını sallayıp; Tuhaf şey!dediler Tekrar tekrar ruyamdan sormaları cok garibime gitmişti Sebebini de bir turlu anlayamadım Şaşırıp kalmıştım
Bir sure sonra, Kapı Ağasının oturduğu odaya bir iş icin beni gonderdiler Vardığımda gordum ki, Hazinedarbaşı Mehmed Ağa, Kilercibaşı ve Saray Ağası ile toreleri uzere oturup konuşuyorlardı Fakat Kapı Ağası Hasan Ağa duşunceli, şaşkın ve başını onune eğmiş bir vaziyette gozu yaşlı oturuyordu Gercekten de o, az konuşur, sakin, iyi huylu ve geceleri teheccud namazına kalkan kişilerden biriydi Fakat bu hali, onceki davranışlarına hic benzemiyordu Bir yakını vefat etmiş sandım
Ağa hazretleri, gecmiş olsun! Kalbiniz gamlı, gozunuz yaşlı gorulur Sebebi ne ola?dediğimde; Hayır, boyle bir durumum yok!diye halini gizledi Hazinedarbaşı dedi ki: Kardeş! Ağa bu gece bir ruya gormuş Daha o uykunun mahmurluğundadırBen de dedim ki: Allah rızası icin soyleyin ki, devletlU Padişahımız, elbette bir ruya gormuşsundur diye hic durmadan beni şıkıştırdı durdu Herhalde bu turlu ısrar edip durmaları sebepsiz yere değildir Ona iyi bir armağan olur, anlatınız!Hasan Ağa ise anlatmaktan kacınıp duruyordu Uzerinde bir utanc hali vardı Benim gibi yuzu kara gunahkarın ne ruyası ola ki, padişah katında soylensin Kerem edin, bana boyle bir teklifte bulunmayın!diye anlatmaktan kacınıyordu Biz sıkıştırdıkca, Ağa, hayası cok bir kişi olduğundan; Kerem eyleyin, vaz gecin!diye yalvarırdı Sonunda Mehmed Ağa dedi ki: Nicin soylemezsin? Daha once bize anlattığında, padişaha anlatmak icin memur edildiğini soylemiştin ya! Gizlenmesi hıyanet olmaz mı?deyince, caresiz kalıp, gizli kapaklı sırrın muhrunu acıp dedi ki: