nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
HASAN HÜSÂMEDDÎN UŞÂKÎ
Evliyânın büyüklerinden ve Uşâkîlik tarîkatının kurucusu İsmi Hasan, lakabı Hüsâmeddîn'dir 1475 (H880) senesinde Buhârâ'da doğdu Soyu hazreti Hüseyin'e ulaşır Hacı Teberrük isminde bir tüccarın oğludur Anadolu'ya gelip, Uşak'ta yerleştiği için Uşâkîdenildi
Hüsâmeddîn Uşâkî, ilk tahsîlini babasının nezâret ve himâyesinde tamamladı Babasının vefâtı üzerine ticâretle meşgûl olmaya başladı Üzüntü içinde uyuduğu bir gece, rüyâsında ona; boşuna ticâretin zahmetini sürüklemek, hakîkat ehli için hasar ve ziyândır Arzun âhiret ticâreti, yâni Allahü teâlâya kavuşmak olsun Gâyen baki sermâyeyi elde etmek ise, dünyâ mallarından yüz çevirip, Anadolu'nun hoş şehirlerinden Uşak'ta oturan Seyyid Ahmedi Semerkandî hazretlerine varıp teslim ol Uzlet köşesine çekilip, dâimâ Rabbin ile bulun!denildi İşte bu mânevî işâretten ve almış olduğu emirden sonradan kendinde bir başkalık hisseden Hüsâmeddîn Uşâkî hazretleri, bir an önce bu zâta kavuşmak arzusu ile yanıp tutuşmaya başladı Babasından mîrâs kalan tüm mallarını, servetini ve kurulu ticâret düzenini kardeşi Mahmûd Çelebi'ye bağışlayıp, kalbinden dünyâ sevgisini uzaklaştırdı Defalarca içini yakan aşk ateşinin tesiri ile, yaya olarak Buhârâ'dan ayrılıp yola çıktı Aylarca süren külfetli ve meşâkkatli yolculuklardan sonradan,Erzincan vilâyetine geldi O sırada Erzincan'da yer alan Seyyid Ahmedi Semerkandî hazretleri ile karşılaşıp ona bağlanarak, sâdık bir talebesi oldu Daha Sonra hocası ile birlikte Uşak'a artan bir şekilde oraya yerleşti Hakîkî kılavuz olan bu büyük âlime bağlılığının kuvveti sâyesinde kemâle kavuşup, evliyâlığın yüksek derecelerine ulaştı Seyyid Emîr Semerkandî hazretleri, kısa zamanda evliyâlık makâmına yükselen Hüsâmeddîni Uşâkî'ye, aldığı mânevî emir üzerine hilâfetnâme verdi
Hocası Seyyid Ahmedi Semerkandî'nin âhirete irtihâlinden sonradan, onun yerine geçti ve talebe yetiştirmeye başladı Kısa zamanda ismi güneş gibi parladı ve şöhreti fazla uzaklara yayıldı O sırada devrin pâdişâhı, Sultan İkinci Selîm Hân idi Pâdişâhın iki oğlundan biri olan Şehzâde Murâd, Manisa'da vâli idi Şehzâde Murâd, Hüsâmeddîni Uşâkî hazretlerine, kendisinin sultân olup olmayacağını anlayışlı olmak üzere, bir mektupla hizmetçisiniUşak'a gönderdi Uşak'a varan haberci, doğru Hüsâmeddîni Uşâkî'ye gitgide artarak, huzura kabûl edilmesini ricâ etti Huzûra kabûl edilen haberci, daha mektubu Hüsâmeddîni Uşâkî hazretlerine vermeden ve ziyâreti hakkında bir şey söylemeden, Uşâkî hazretleri ona; Git! Şehzâdeye söyle! Hemen İstanbul'a hareket etsin Filan gün saltanat tahtına oturacaktırdedi Haberci, hemencecik Manisa'ya dönerek müjdeyi Şehzâde'ye bildirdi Şehzâde Murâd, vakit geçirmeden İstanbul'a hareket etti Balıkesir'e geldiğinde, Vezîri âzam Sokullu Mehmed Paşa'nın gönderdiği elçilerle karşılaştı Elçiler, Sadrâzamın mektubunu Şehzâde'ye verdiler Mektubu okuyan Şehzâde, bu mektuptan babası Sultan İkinci Selîm'in vefât ettiğini, Sadrâzamın ölüm haberini halktan sakladığını ve kendisini tahta içeri almamak üzere dâvet ettiğini öğrendi İstanbul'a artan bir şekilde, Hüsâmeddîni Uşâkî'nin haber verdiği zamanda, Sultan Üçüncü Murâd Hân nâmıyla tahta geçti
Bu hâdiseden sonradan, Sultan Murâd Hânın Hüsâmeddîni Uşâkî hazretlerine karşı sevgi ve hürmeti çoğaldı Onun kâmil bir zât olduğuna güveni bir kat daha ziyâdeleşti ve kendisini İstanbul'a dâvet etti Bunun üstüne Hüsâmeddîni Uşâkî, Uşak'tan ayrılıp, İstanbul'a geldiğinde; Pâdişâh, erkânı ve büyük bir halk topluluğu kadar hürmet ve tâzim ile karşılandı Aksaray civârında oturması için Hüsâmeddîni Uşâkî'ye bir konut tahsis edildi Bir müddet orada kalan Hüsâmeddîni Uşâkî hazretleri, Pâdişâha yakınlığından istifâde etmek isteyenlerin verdiği bıkkınlık yüzünden Uşak'a dönmeye karar verdi Yol hazırlıklarının yapıldığını haber alan Pâdişâh, bu büyük zâtın İstanbul'da kalması için ricâda bulundu Uşâkî hazretleri, Sultan Üçüncü Murâd Hânın ricâsını kabûl edip, İstanbul'da kalmağa karar verdi Pâdişâhın emriyle Kasımpaşa civârında Hüsâmeddîni Uşâkî'nin namına bir dergâh inşâ edildi Burada uzun süre kalarak, çok talebe yetiştirdi Sohbetlerinde çok kimseler kemâle geldi Hilâfet verdiği talebelerini Anadolu'nun dağıtılmış yerlerine, halka içten yolu göstermeleri için gönderdi
Hasan Uşâkî İstanbul'a geldiği zaman, evliyânın büyüklerinden Ümmî Sinân hazretleriyle görüştü Ümmî Sinân ona Halvetîlik tarîkatında hilâfet verdi Şeyh Ahmedi Semerkandî ise, ona Kübreviyyeve Nûri Bahriyyeyolunun hilâfetini vermişti Hüsâmeddîn Uşâkî de bu yolları birleştirerek Uşâkîlik tarîkatını kurdu
Şöyle anlatılır: İnsanların kalabalığından rahatsız olanHüsâmeddîn Uşâkî, Pâdişâhtan hacca gitmek ve Resûlullah efendimizi ziyâret etmek için izin istedi Pâdişâh kendisine izin verdi Sefere çıkmadan önce, oğlu Mustafa Efendiye hanımının hâmile olduğunu söyleyerek; Bizim bu fânî âlemi terketmemiz yakındır O saâdetli oğlumun ismini Abdürrahîm koy ve kendisinin ilim ve terbiyesi ile meşgûl oldiye vasiyette bulundu
Hüsâmeddîn Uşâkî, hac farîzasını yerine getirip geri dönerken, Konya'da rahatsızlandı ve 1594 (H1003) senesinde orada vefât ettiCenâze namazı Konya'da kılındı Vasiyeti üzerine İstanbul'a götürülmek üzere yola çıkarıldı Konya vâlisi, yola çıkmadan önce Hüsâmeddîn Uşâkî'nin cesedinin kokmaması için ilâçlatmak istedi Fakat oğulları ve talebeleri buna aleyhinde çıkarak, Uşâkî hazretlerinin kokmıyacağını söylediler ve ilâçlatmadılar Mübârek bedeni, hiç kokmadan İstanbul'a getirildi şimdiki kabrinin bulunduğu yere defnedildi
Şöyle anlatılır: Kasımpaşa'da, Uşâkî hazretlerinin dergâhı yakınlarında Ali Efendi isminde bir zât vardı Ali Efendi misk satıcısı idi Bir şey tartarken, yargı geçmesin diye fazla dikkat ederdi Ali Efendi, hac farîzasını gerçekleştirmek için Mekkei mükerremeye gitmiştiHacı olduktan sonradan,Resûli ekremin kabri şerîfini ziyâret için Medînei münevvereye gitmek istedi Ama ayaklarındaki bir hastalıktan nedeniyle gidemedi Bu duruma çok üzüldü Bir gece rüyâsındaPeygamber efendimizi gördüPeygamber efendimiz ona; Matem! Kasımpaşa'da evlâdım Hüsâmeddîni Uşâkî'nin kabrini ziyâret et, onu ziyâret etmek, beni ziyâret gibidirbuyurdu Daha Sonra İstanbul'a dönen Ali Efendi, hergün işe giderken Uşâkî hazretlerinin kabrini ziyâret etmeği kendisine vazife ve âdet edinmişti Vefât ederken bunu çocuklarına vasiyet etti
Hüsâmeddîn Uşâkî, dağıtılmış eserler yazdı Bunlardan bâzıları şunlardır: 1) Evrâdı Kebîr, 2) HizbütTesbîh, 3) Ahzâbı Usbûiye, 4) Şerhu Virdi Settâr
MAHZURU İZÂLE EDİNİZ
Bir yer sarsıntısı yüzünden Hüsâmeddîn Uşâkî'nin türbe ve dergâhı harâb olmuş ve çökmüştü Mezar, cadde zemininden çok altında kaymıştı Yağmur suları kabre doluyordu Zamânın Pâdişâhı Sultan İkinci Abdülhamîd Hân bir gece rüyâsında onu gördü Uşâkî hazretleri sultâna; Kabrimdeki mahzuru izâle edinizdedi Sultan uyanınca, hemen yakını Hacı Ali Paşayı huzûruna çağırıp, rüyâsını anlattı SultanAbdülhamîd Hân, dergâhın yerini bilmiyordu Hacı Ali Paşaya dergâhın ve türbenin yerini bulmasını söyledi Hacı Ali Paşa, Kasımpaşa'da dergâhın ve türbenin yerini araştırarak, buldu Dergâhın zelzeleden ve su baskınından sonra yıkık dökük ve dökük bir hâlde olduğunu sultâna bildirdi Sultânın emri ile, dergâh ve türbe yeniden yaptırılarak şimdikii hâline getirildi
1) Sefînei Evliyâ; c4, s179
2) Mir'âtı İstanbul; c1, s529
3) Tam İlmihâl Seâdeti Ebediyye; (49 Zorlama) s1065
4) HadîkatülCevâmi'; c2, s23
5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c14, s77 *
Evliyânın büyüklerinden ve Uşâkîlik tarîkatının kurucusu İsmi Hasan, lakabı Hüsâmeddîn'dir 1475 (H880) senesinde Buhârâ'da doğdu Soyu hazreti Hüseyin'e ulaşır Hacı Teberrük isminde bir tüccarın oğludur Anadolu'ya gelip, Uşak'ta yerleştiği için Uşâkîdenildi
Hüsâmeddîn Uşâkî, ilk tahsîlini babasının nezâret ve himâyesinde tamamladı Babasının vefâtı üzerine ticâretle meşgûl olmaya başladı Üzüntü içinde uyuduğu bir gece, rüyâsında ona; boşuna ticâretin zahmetini sürüklemek, hakîkat ehli için hasar ve ziyândır Arzun âhiret ticâreti, yâni Allahü teâlâya kavuşmak olsun Gâyen baki sermâyeyi elde etmek ise, dünyâ mallarından yüz çevirip, Anadolu'nun hoş şehirlerinden Uşak'ta oturan Seyyid Ahmedi Semerkandî hazretlerine varıp teslim ol Uzlet köşesine çekilip, dâimâ Rabbin ile bulun!denildi İşte bu mânevî işâretten ve almış olduğu emirden sonradan kendinde bir başkalık hisseden Hüsâmeddîn Uşâkî hazretleri, bir an önce bu zâta kavuşmak arzusu ile yanıp tutuşmaya başladı Babasından mîrâs kalan tüm mallarını, servetini ve kurulu ticâret düzenini kardeşi Mahmûd Çelebi'ye bağışlayıp, kalbinden dünyâ sevgisini uzaklaştırdı Defalarca içini yakan aşk ateşinin tesiri ile, yaya olarak Buhârâ'dan ayrılıp yola çıktı Aylarca süren külfetli ve meşâkkatli yolculuklardan sonradan,Erzincan vilâyetine geldi O sırada Erzincan'da yer alan Seyyid Ahmedi Semerkandî hazretleri ile karşılaşıp ona bağlanarak, sâdık bir talebesi oldu Daha Sonra hocası ile birlikte Uşak'a artan bir şekilde oraya yerleşti Hakîkî kılavuz olan bu büyük âlime bağlılığının kuvveti sâyesinde kemâle kavuşup, evliyâlığın yüksek derecelerine ulaştı Seyyid Emîr Semerkandî hazretleri, kısa zamanda evliyâlık makâmına yükselen Hüsâmeddîni Uşâkî'ye, aldığı mânevî emir üzerine hilâfetnâme verdi
Hocası Seyyid Ahmedi Semerkandî'nin âhirete irtihâlinden sonradan, onun yerine geçti ve talebe yetiştirmeye başladı Kısa zamanda ismi güneş gibi parladı ve şöhreti fazla uzaklara yayıldı O sırada devrin pâdişâhı, Sultan İkinci Selîm Hân idi Pâdişâhın iki oğlundan biri olan Şehzâde Murâd, Manisa'da vâli idi Şehzâde Murâd, Hüsâmeddîni Uşâkî hazretlerine, kendisinin sultân olup olmayacağını anlayışlı olmak üzere, bir mektupla hizmetçisiniUşak'a gönderdi Uşak'a varan haberci, doğru Hüsâmeddîni Uşâkî'ye gitgide artarak, huzura kabûl edilmesini ricâ etti Huzûra kabûl edilen haberci, daha mektubu Hüsâmeddîni Uşâkî hazretlerine vermeden ve ziyâreti hakkında bir şey söylemeden, Uşâkî hazretleri ona; Git! Şehzâdeye söyle! Hemen İstanbul'a hareket etsin Filan gün saltanat tahtına oturacaktırdedi Haberci, hemencecik Manisa'ya dönerek müjdeyi Şehzâde'ye bildirdi Şehzâde Murâd, vakit geçirmeden İstanbul'a hareket etti Balıkesir'e geldiğinde, Vezîri âzam Sokullu Mehmed Paşa'nın gönderdiği elçilerle karşılaştı Elçiler, Sadrâzamın mektubunu Şehzâde'ye verdiler Mektubu okuyan Şehzâde, bu mektuptan babası Sultan İkinci Selîm'in vefât ettiğini, Sadrâzamın ölüm haberini halktan sakladığını ve kendisini tahta içeri almamak üzere dâvet ettiğini öğrendi İstanbul'a artan bir şekilde, Hüsâmeddîni Uşâkî'nin haber verdiği zamanda, Sultan Üçüncü Murâd Hân nâmıyla tahta geçti
Bu hâdiseden sonradan, Sultan Murâd Hânın Hüsâmeddîni Uşâkî hazretlerine karşı sevgi ve hürmeti çoğaldı Onun kâmil bir zât olduğuna güveni bir kat daha ziyâdeleşti ve kendisini İstanbul'a dâvet etti Bunun üstüne Hüsâmeddîni Uşâkî, Uşak'tan ayrılıp, İstanbul'a geldiğinde; Pâdişâh, erkânı ve büyük bir halk topluluğu kadar hürmet ve tâzim ile karşılandı Aksaray civârında oturması için Hüsâmeddîni Uşâkî'ye bir konut tahsis edildi Bir müddet orada kalan Hüsâmeddîni Uşâkî hazretleri, Pâdişâha yakınlığından istifâde etmek isteyenlerin verdiği bıkkınlık yüzünden Uşak'a dönmeye karar verdi Yol hazırlıklarının yapıldığını haber alan Pâdişâh, bu büyük zâtın İstanbul'da kalması için ricâda bulundu Uşâkî hazretleri, Sultan Üçüncü Murâd Hânın ricâsını kabûl edip, İstanbul'da kalmağa karar verdi Pâdişâhın emriyle Kasımpaşa civârında Hüsâmeddîni Uşâkî'nin namına bir dergâh inşâ edildi Burada uzun süre kalarak, çok talebe yetiştirdi Sohbetlerinde çok kimseler kemâle geldi Hilâfet verdiği talebelerini Anadolu'nun dağıtılmış yerlerine, halka içten yolu göstermeleri için gönderdi
Hasan Uşâkî İstanbul'a geldiği zaman, evliyânın büyüklerinden Ümmî Sinân hazretleriyle görüştü Ümmî Sinân ona Halvetîlik tarîkatında hilâfet verdi Şeyh Ahmedi Semerkandî ise, ona Kübreviyyeve Nûri Bahriyyeyolunun hilâfetini vermişti Hüsâmeddîn Uşâkî de bu yolları birleştirerek Uşâkîlik tarîkatını kurdu
Şöyle anlatılır: İnsanların kalabalığından rahatsız olanHüsâmeddîn Uşâkî, Pâdişâhtan hacca gitmek ve Resûlullah efendimizi ziyâret etmek için izin istedi Pâdişâh kendisine izin verdi Sefere çıkmadan önce, oğlu Mustafa Efendiye hanımının hâmile olduğunu söyleyerek; Bizim bu fânî âlemi terketmemiz yakındır O saâdetli oğlumun ismini Abdürrahîm koy ve kendisinin ilim ve terbiyesi ile meşgûl oldiye vasiyette bulundu
Hüsâmeddîn Uşâkî, hac farîzasını yerine getirip geri dönerken, Konya'da rahatsızlandı ve 1594 (H1003) senesinde orada vefât ettiCenâze namazı Konya'da kılındı Vasiyeti üzerine İstanbul'a götürülmek üzere yola çıkarıldı Konya vâlisi, yola çıkmadan önce Hüsâmeddîn Uşâkî'nin cesedinin kokmaması için ilâçlatmak istedi Fakat oğulları ve talebeleri buna aleyhinde çıkarak, Uşâkî hazretlerinin kokmıyacağını söylediler ve ilâçlatmadılar Mübârek bedeni, hiç kokmadan İstanbul'a getirildi şimdiki kabrinin bulunduğu yere defnedildi
Şöyle anlatılır: Kasımpaşa'da, Uşâkî hazretlerinin dergâhı yakınlarında Ali Efendi isminde bir zât vardı Ali Efendi misk satıcısı idi Bir şey tartarken, yargı geçmesin diye fazla dikkat ederdi Ali Efendi, hac farîzasını gerçekleştirmek için Mekkei mükerremeye gitmiştiHacı olduktan sonradan,Resûli ekremin kabri şerîfini ziyâret için Medînei münevvereye gitmek istedi Ama ayaklarındaki bir hastalıktan nedeniyle gidemedi Bu duruma çok üzüldü Bir gece rüyâsındaPeygamber efendimizi gördüPeygamber efendimiz ona; Matem! Kasımpaşa'da evlâdım Hüsâmeddîni Uşâkî'nin kabrini ziyâret et, onu ziyâret etmek, beni ziyâret gibidirbuyurdu Daha Sonra İstanbul'a dönen Ali Efendi, hergün işe giderken Uşâkî hazretlerinin kabrini ziyâret etmeği kendisine vazife ve âdet edinmişti Vefât ederken bunu çocuklarına vasiyet etti
Hüsâmeddîn Uşâkî, dağıtılmış eserler yazdı Bunlardan bâzıları şunlardır: 1) Evrâdı Kebîr, 2) HizbütTesbîh, 3) Ahzâbı Usbûiye, 4) Şerhu Virdi Settâr
MAHZURU İZÂLE EDİNİZ
Bir yer sarsıntısı yüzünden Hüsâmeddîn Uşâkî'nin türbe ve dergâhı harâb olmuş ve çökmüştü Mezar, cadde zemininden çok altında kaymıştı Yağmur suları kabre doluyordu Zamânın Pâdişâhı Sultan İkinci Abdülhamîd Hân bir gece rüyâsında onu gördü Uşâkî hazretleri sultâna; Kabrimdeki mahzuru izâle edinizdedi Sultan uyanınca, hemen yakını Hacı Ali Paşayı huzûruna çağırıp, rüyâsını anlattı SultanAbdülhamîd Hân, dergâhın yerini bilmiyordu Hacı Ali Paşaya dergâhın ve türbenin yerini bulmasını söyledi Hacı Ali Paşa, Kasımpaşa'da dergâhın ve türbenin yerini araştırarak, buldu Dergâhın zelzeleden ve su baskınından sonra yıkık dökük ve dökük bir hâlde olduğunu sultâna bildirdi Sultânın emri ile, dergâh ve türbe yeniden yaptırılarak şimdikii hâline getirildi
1) Sefînei Evliyâ; c4, s179
2) Mir'âtı İstanbul; c1, s529
3) Tam İlmihâl Seâdeti Ebediyye; (49 Zorlama) s1065
4) HadîkatülCevâmi'; c2, s23
5) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c14, s77 *