iltasyazilim
FD Üye
Dağlık bir bölgede yaşlı bir adam küçük oğluyla yürürken, evlâdı ayağını taşa çarpar ve can acısıyla, ?Ahhhh!? diye bağırır Bunun üzerine dağdan da ?Ahhhh!? diye bir ses gelir Daha önce böyle bir hâdise ile karşılaşmayan çocuk biraz hayret ve biraz da merakla:
?Sen kimsin?? diye bağırır ama aldığı cevap tektir:
?Sen kimsin??
Çocuk bu cevaba çok sinirlenir ve:
?Sen bir korkaksın!? diye karşılık verir Dağdan aldığı cevap da aynı olur:
?Sen bir korkaksın!?
Bu olanlara bir anlam veremeyen çocuk, yaşlı babasına dönerek neler olduğunu sorar Tecrübeli baba ise oğluna ?Oğlum dikkat et!? dedikten sonra, vadiye doğru ?Sana hayranım!? diye bağırır
Bu sese karşılık olarak gelen ses de aynı cümleyi terennüm etmektedir:
?Sana hayranım!?
Baba tekrar, ?Sen harikasın!? diye bağırdığında, bu kez dağdan, ?Sen harikasın!? cevabı gelir
Meydana gelen bu hadîselerin netîcesinde evlâdının şaşkınlığının iyice arttığını gören baba, ona durumu şöyle açıklar:
?Oğlum! İnsanlar buna yankı derler; ama gerçekte hayatın ta kendisidir Çünkü insan, ne ekerse sâdece onu biçer Onun için:
Eğer hayatında daha çok sevgi istiyorsan, insanları daha çok sev!
Eğer sana saygılı davranılmasını istiyorsan, insanlara daha saygılı davran!
Eğer başkaları tarafından anlaşılmak istiyorsan, önce başkalarını anlamaya gayret göster!
Eğer insanların sana hoşgörülü ve sabırlı davranmasını istiyorsan, önce sen insanlara hoşgörülü ve sabırlı ol!?
Hayatı, Cenâbı Hakk?ın istemiş olduğu bir güzellikte yaşayıp huzûruna kalbi selîm götürebilmek için bu dünyada yapmış olduğumuz her işi, dâima en güzel bir sûrette yapmalıyız Bu dünya hayatı bir ayna misali akisler meşheridir Bu aynada herkes, mutlaka yaptığının karşılığını görecektir Öyleyse bize düşen hayatımızın her ânına güzel akisler bırakmak değil midir? Çünkü bu akislerin karşılığını ya bu dünyada veya ahirette muhakkak alacağız Ayrıca bu âlem bir zıtlıklar âlemi olması bakımından da içinde dâima hayır ve şer buluna gelmiştir Bunun içindir ki bir insan, iyiliğe yöneldiğinde iyilikleri, kötülüğe meylettiğinde ise kötülükleri artar Zâten Mevlânâ Hazretlerinin buyurduğu gibi:
?Ey insan, dünyâdan birbirine zıd iki ses gelir Acaba senin kalbin hangisini almağa istîdâdlı? O seslerden biri Allâh?a yaklaşanların hâli, diğeri ise aldananların hâlidir Bu seslerden birini kabul ettin mi, öbürünü duymazsın bile! Çünkü seven bir kimse, sevdiğinin zıddı olan şeylere karşı adetâ kör ve sağır olur?
Bundan dolayıdır ki, yolun başındayken, hangi sesin bizi Hakk?a ve hakîkate götürdüğünü öğrenmeye çalışmalı, bunun için de işin ehliyle istişâre etmeli ve neticede kendimize bir yol haritası çıkarmalıyız Çünkü her şey bir ilkle başlar Ve ne aradığını bilmeyen, bulduğunu zâten anlayamaz Bu sebepten; ulaşmak istediğimiz noktaya varmak için büyük bir azim ve inançla çalışmamız gerekir
Şöyle bir hikâye anlatılır:
Bir kayıkçı, kayığındaki küreklerden birinin üzerine ?inanç? diğerinin üzerine ise ?çalışmak? yazmıştı Kendisine ?Niçin böyle yaptın?? diye soranlara ise şu ibretli cevabı veriyordu:
?Nehri karşıdan karşıya geçmek için iki küreğe de ihtiyacım var Bunlar netîcesinde, hedefime doğru bir şekilde ilerleyebiliyorum Bunlardan birinin olmaması durumunda, bulunduğum yerde sadece dâireler çizerdim Ve hedefime asla ulaşamazdım?
Netîcede bize düşen yaşamakta olduğumuz hayatı; aşk ile yoğrulmuş bir îman, vecd ve huşû ile edâ edilen ibâdetler ve meftûn edici davranış güzellikleriyle îfâ edilen hizmetlerle geçirmemiz zarûrîdir
Sözlerimi Hazreti Mevlânâ?nın şu sözleriyle nihâyete erdirmek istiyorum:
?Bunca söz söyledik fakat Hakk?ın inayetleri, lutufları, ihsanları olmazsa bizler hiçiz Allâh?ın ve Allâh?ın has kullarının inayetleri olmadıkça; bir insan, melek bile olsa amel defteri kapkaradır Lütufları ve ihsanları ile bizleri murada erdiren Allâh?ım! Sen dururken, başkasını yâd etmek, ondan yardım istemek doğru olmaz Bu kadarcık olsun, doğruluk gösterme gücünü de bize Sen bağışladın Bu âna gelinceye kadar, bizim birçok kusurlarımızı, hatalarımızı, ayıplarımızı örtmüş ve gizlemişsin İlâhî! Ezelde bize bağışladığın bir damlacık bilgiyi, kendi deryalarına ulaştır Benim canımda bir damlacık ilâhî bilgi var Sen, bu bilgiyi, nefsânî isteklerden, topraktan yaratılmış olan şu tenin süflî arzularından kurtar?
?Sen kimsin?? diye bağırır ama aldığı cevap tektir:
?Sen kimsin??
Çocuk bu cevaba çok sinirlenir ve:
?Sen bir korkaksın!? diye karşılık verir Dağdan aldığı cevap da aynı olur:
?Sen bir korkaksın!?
Bu olanlara bir anlam veremeyen çocuk, yaşlı babasına dönerek neler olduğunu sorar Tecrübeli baba ise oğluna ?Oğlum dikkat et!? dedikten sonra, vadiye doğru ?Sana hayranım!? diye bağırır
Bu sese karşılık olarak gelen ses de aynı cümleyi terennüm etmektedir:
?Sana hayranım!?
Baba tekrar, ?Sen harikasın!? diye bağırdığında, bu kez dağdan, ?Sen harikasın!? cevabı gelir
Meydana gelen bu hadîselerin netîcesinde evlâdının şaşkınlığının iyice arttığını gören baba, ona durumu şöyle açıklar:
?Oğlum! İnsanlar buna yankı derler; ama gerçekte hayatın ta kendisidir Çünkü insan, ne ekerse sâdece onu biçer Onun için:
Eğer hayatında daha çok sevgi istiyorsan, insanları daha çok sev!
Eğer sana saygılı davranılmasını istiyorsan, insanlara daha saygılı davran!
Eğer başkaları tarafından anlaşılmak istiyorsan, önce başkalarını anlamaya gayret göster!
Eğer insanların sana hoşgörülü ve sabırlı davranmasını istiyorsan, önce sen insanlara hoşgörülü ve sabırlı ol!?
Hayatı, Cenâbı Hakk?ın istemiş olduğu bir güzellikte yaşayıp huzûruna kalbi selîm götürebilmek için bu dünyada yapmış olduğumuz her işi, dâima en güzel bir sûrette yapmalıyız Bu dünya hayatı bir ayna misali akisler meşheridir Bu aynada herkes, mutlaka yaptığının karşılığını görecektir Öyleyse bize düşen hayatımızın her ânına güzel akisler bırakmak değil midir? Çünkü bu akislerin karşılığını ya bu dünyada veya ahirette muhakkak alacağız Ayrıca bu âlem bir zıtlıklar âlemi olması bakımından da içinde dâima hayır ve şer buluna gelmiştir Bunun içindir ki bir insan, iyiliğe yöneldiğinde iyilikleri, kötülüğe meylettiğinde ise kötülükleri artar Zâten Mevlânâ Hazretlerinin buyurduğu gibi:
?Ey insan, dünyâdan birbirine zıd iki ses gelir Acaba senin kalbin hangisini almağa istîdâdlı? O seslerden biri Allâh?a yaklaşanların hâli, diğeri ise aldananların hâlidir Bu seslerden birini kabul ettin mi, öbürünü duymazsın bile! Çünkü seven bir kimse, sevdiğinin zıddı olan şeylere karşı adetâ kör ve sağır olur?
Bundan dolayıdır ki, yolun başındayken, hangi sesin bizi Hakk?a ve hakîkate götürdüğünü öğrenmeye çalışmalı, bunun için de işin ehliyle istişâre etmeli ve neticede kendimize bir yol haritası çıkarmalıyız Çünkü her şey bir ilkle başlar Ve ne aradığını bilmeyen, bulduğunu zâten anlayamaz Bu sebepten; ulaşmak istediğimiz noktaya varmak için büyük bir azim ve inançla çalışmamız gerekir
Şöyle bir hikâye anlatılır:
Bir kayıkçı, kayığındaki küreklerden birinin üzerine ?inanç? diğerinin üzerine ise ?çalışmak? yazmıştı Kendisine ?Niçin böyle yaptın?? diye soranlara ise şu ibretli cevabı veriyordu:
?Nehri karşıdan karşıya geçmek için iki küreğe de ihtiyacım var Bunlar netîcesinde, hedefime doğru bir şekilde ilerleyebiliyorum Bunlardan birinin olmaması durumunda, bulunduğum yerde sadece dâireler çizerdim Ve hedefime asla ulaşamazdım?
Netîcede bize düşen yaşamakta olduğumuz hayatı; aşk ile yoğrulmuş bir îman, vecd ve huşû ile edâ edilen ibâdetler ve meftûn edici davranış güzellikleriyle îfâ edilen hizmetlerle geçirmemiz zarûrîdir
Sözlerimi Hazreti Mevlânâ?nın şu sözleriyle nihâyete erdirmek istiyorum:
?Bunca söz söyledik fakat Hakk?ın inayetleri, lutufları, ihsanları olmazsa bizler hiçiz Allâh?ın ve Allâh?ın has kullarının inayetleri olmadıkça; bir insan, melek bile olsa amel defteri kapkaradır Lütufları ve ihsanları ile bizleri murada erdiren Allâh?ım! Sen dururken, başkasını yâd etmek, ondan yardım istemek doğru olmaz Bu kadarcık olsun, doğruluk gösterme gücünü de bize Sen bağışladın Bu âna gelinceye kadar, bizim birçok kusurlarımızı, hatalarımızı, ayıplarımızı örtmüş ve gizlemişsin İlâhî! Ezelde bize bağışladığın bir damlacık bilgiyi, kendi deryalarına ulaştır Benim canımda bir damlacık ilâhî bilgi var Sen, bu bilgiyi, nefsânî isteklerden, topraktan yaratılmış olan şu tenin süflî arzularından kurtar?