Her yerde hayvanları korumaktan bahsediliyor. Özellikle her yıl Ekim ayı geldiğinde hayvanları korumanın önemini hakkında birçok yazılı ve sözlü haberle karşılaşıyoruz. Bu yıl da bir 4 Ekim Hayvanları Koruma Günü’nü daha geride bıraktık. Marketlerin bugüne özel olarak kedi ve köpek mamalarına uyguladıkları indirimler, okulların barınaklara yaptığı ziyaretler, belediyenin sokak hayvanlarına özel yerleştirdiği birkaç kulübe gibi sembolik etkinlikler dışında acaba gerçekten bu günün gerçek anlam ve önemini hissediyor ya da kavrayabiliyor muyuz? Hiç sanmıyorum. Bir hayvan sever olarak çevremde yaşamaya çalışan zavallı sokak hayvanlarını besliyorum. Beni görünce sevinç ve heyecanla bana doğru koştuklarını görmek beni hem duygulandırıyor hem de mutlu ediyor. Mamadan çok onlara verilen sevgi ve şefkatten mutlular. Bana vücut dilleriyle teşekkür bile ediyorlar. Kendi sıcak ve güvenli evime girdiğimde, sıcak bir yuvaları olmasa da en azından bir ağacın altında karınları tok olarak uyuyacaklarını bilmek beni huzura erdiriyor. Aydın’da benim gibi onlarca insan tanıyor ve görüyorum. Fakat ne yazık ki sayımız çok az, herkes aynı şefkat ve özveriyi gösteremiyor. Onlara göre kendi rahatları dururken sokakta yaşayan hayvanların rahatlığı kimin umurunda? Hatta bazıları var ki, bu savunmasız masum canlara şiddeti hak görüyor. Ama insanlarımız şunu bilmeli: bugün hayvana şiddet uygulayan yarın insana da uygular. Hayvana şefkat göstermeyenin kalbinde insana da şefkat yoktur.
Bilimsel Araştırmalar Destekliyor
Yetkililer hayvana şiddet uygulayan insanları büyük bir ciddiyetle araştırmalı, ele almalı ve mutlaka bir yaptırımla karşı karşıya getirmeliler. Bu sadece hayvanların güvenliği için değil insanların güvenliği için de yapılmalı. Sosyolojik ve psikolojik çalışmalar hayvana şiddet ile insana şiddet arasında doğrudan bir bağlantı olduğunu gösteriyor. İnsanlara şiddet uygulayan insanların geçmişlerine bakıldığında hayvanlara şiddet uyguladıkları gerçeği ile karşılaşılmakta. Özellikle Amerika’da sık yaşanan okula silahla gelip katliam yapan öğrencilerin geçmişlerinde birçok kez hayvanlara şiddet uyguladıkları tespit edilmiş. Hayvana şiddet aynı zamanda psikolojide Antisosyal Kişilik Bozukluğunun (halk dilinde psikopat olarak adlandırılan kişiler) en önemli belirtilerindendir.
Şiddet Gören Şiddet Uygular
Evde şiddet gören çocuk, dışarıda ebeveynlerine olan öfkesini gücünü uygulayabildiği sokak hayvanlarına yöneltir. Ebeveynlerinin bir hayvana şiddet uyguladığını gören çocuk bunu kendinde de hak görür. Eğer anne ve babası bunu yapıyorsa o zaman bu davranış uygulanabilir, doğru bir davranış şeklidir diye düşünür. İkili ilişkilere bakıldığında çiftlerin arasındaki şiddetin zaman zaman evde yaşayan hayvanlara da yöneltildiği tespit edilmiştir. Birbirlerine kızgın olan çiftler kızgın oldukları bireyin hayvanına karşı şiddet uygular, hatta onu öldürdükleri bile görülür.
Yasalar Hayvanları ve İnsanları Korumalı
Hayvanların korunmaya ihtiyacı olduğu gerçeği zaten apaçık ortada. Fakat bunu sadece hayvanlar için değil insanların iyiliği için de yapmalıyız. Çünkü hayvana şiddet insana şiddetin çok sağlam bir habercisidir. Günümüzde hayvanlara uygulanan şiddetin cezalandırılmasına dair yasa değişiklikleri yapılmakta. Hayvana şiddet gösterenlere geçmişe göre daha büyük yaptırımlar uygulanmasına rağmen hala caydırıcı boyutlarda cezalar mevcut değil. Yasaları düzenleyen insanların anlamaları gereken en önemli şey hayvana şiddetle insana şiddetin arasında hiçbir farkın olmadığıdır. Savunmasız ve masum bir varlığa gözünü kırpmadan her türlü fenalığı yapabilen bir cani, yaptıklarının aynısını savunmasız bir insana da rahatlıkla yapabilir. Ünlü yazar George Bernard Shaw’ın da dediği gibi “Hayvanları sevmeyen insanlardan korkarım; çünkü içinde hayvan sevgisi olmayan bir insanın insanları sevmesi mümkün değildir.”