Hayvanlar Haşir Meydanına Çıkacaklar mı?
Bu dünya tarlasının verdiği bütün insan ve hayvan mahsulleri mahşer meydanında toplanacaktır. Şu var ki, hayvanların bedenleri hesap safhasından sonra toprak olacaklar, ama ruhları baki kalacaktır.
Dünya hayatında her hayvan kendisine takdir edilen vazifesi aksatmadan yerine getirmesinin mükafatını ahirette ruhani bir lezzet olarak tadacaktır. Bu lezzetin mahiyetin bilmemiz elbette imkansızdır. Zira bu dünyada hangi hayvanın bu hayattan ne gibi haz duyduğunu, nasıl lezzet aldığını da bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey varsa o da ahiretin bu dünyadan üstünlüğü nispetinde orada alınacak lezzetlerin ve duyulacak hazların da çok ileri bir seviyede olacağıdır.
Canlılar içinde insanlar ve cinler sorumlu varlıklardır. Allah ın emir ve yasaklarına uymakla görevlidirler; hayatları boyu bir imtihana tabi tutulurlar. Ölünce de ya cennete veya cehenneme girerler. Hayvanlar ise akıldan mahrum olduklarından, günah - sevap, hayır - şer, cennet - cehennem gibi kavramlar onlar için söz konusu değildir.Esas itibariyle ruhun kendisi bakidir, ölmez, yok olmaz, bozulmaz. Ruhun geçici olarak misafir olduğu vücut ise ölür, dağılır. Mahşerde iki sınıf mahluk diriltilecek, hesaba çekildikten sonra sonra cennete yahut cehenneme sevk edileceklerdir.. Bunlar insanlar ve cinlerdir.
"Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında…" (Tekvir, 81/5)
ayeti, hayvanların da mahşer meydanına çıkarılacaklarını haber vermektedir.
"O öyle bir gündür ki, insan kendi eliyle işlediklerine bakar. Kafir de, 'Ne olurdu, ben bir toprak olsaydım.' der." (Nebe, 78/40)
ayeti ise hayvanların mahşer meydanında karşılıklı olarak hesap verdikten sonra bedenlerinin toprak olacağını haber verir.
Abdullah bin Ömer, Ebu Hureyre ve İmam Mücahid in bu ayetin tefsirlerine göre, Cenab-ı Hak mahşer gününde hayvanları alıp ödeştirecek, sonra da onlara, "Toprak olun." buyuracak, sonunda onların hepsinin bedenleri toprak olacak, ruhları ise bakı kalacaktır. Hayvanların cehennem azabından kurtulmalarına gıpta ile bakan kafirler, kendilerinin de toprak olmalarını arzu edeceklerdir.
Bir hadiste Peygamber Efendimiz (asm),
"Her hak sahibine hakkını vereceksiniz. Hatta boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan kısas suretiyle hakkı alınacaktır." (bk. Müslim, Birr 15, 60; Tirmizi, Kıyamet 2; R.Salihın, 204.)
buyurarak, ahirette hiçbir haksızlığın karşılıksız kalmayacağını bildirir.
Nitekim hayvanların ruhları baki kalacağını ve Süleyman Aleyhisselamın hüdhüdü ve karıncası, Salih Aleyhisselamın devesi, Ashab-ı Kehf’in köpeği gibi (bk. Alusi, Ruhu’l-Beyan, 5/226; Kurtubi, 1/372) bazı özel hayvanların hem ruhu, hem cesediyle baki aleme gideceği ve herbir hayvan nevinin arasıra istimal için birtek cesedi bulunacağı, rivayetlerden anlaşılmakla beraber; hikmet, hakikat, rahmet ve rububiyet öyle iktiza ederler.
Nur Külliyatı'nda, hayvanların yaratılış gayeleri ne ise, onu en güzel şekilde icra edecek tarzda bir terbiyeden geçirildiklerine ve her türlü meşakkate katlanarak görevlerini ömürleri boyunca yerine getirdiklerine dikkat çekilerek, ahiret hayatında onların da kendilerine mahsus bir mükafat görecekleri şu ifadelerler nazara verilir:
"... Sair ziruh ve hayvanatın dahi, kendilerine mahsus vazife-i fıtriye-i Rabbaniyelerinde ve evamir-i Sübhaniyenin itaatlerinde telef olan ve şiddetli meşakkat çeken ziruhların, onlara göre bir çeşit mükafat-ı ruhaniye ve onların istidadlarına göre bir nevi ücret-i maneviye, o tükenmez hazine-i rahmetinde baid değil ki bulunmasın. Dünyadan gitmelerinden pek çok incinmesinler, belki memnun olsunlar." (Sözler, s.203)
Bu dünya tarlasının verdiği bütün insan ve hayvan mahsulleri mahşer meydanında toplanacaktır. Şu var ki, hayvanların bedenleri hesap safhasından sonra toprak olacaklar, ama ruhları baki kalacaktır.
Dünya hayatında her hayvan kendisine takdir edilen vazifesi aksatmadan yerine getirmesinin mükafatını ahirette ruhani bir lezzet olarak tadacaktır. Bu lezzetin mahiyetin bilmemiz elbette imkansızdır. Zira bu dünyada hangi hayvanın bu hayattan ne gibi haz duyduğunu, nasıl lezzet aldığını da bilemiyoruz. Bildiğimiz tek şey varsa o da ahiretin bu dünyadan üstünlüğü nispetinde orada alınacak lezzetlerin ve duyulacak hazların da çok ileri bir seviyede olacağıdır.
Canlılar içinde insanlar ve cinler sorumlu varlıklardır. Allah ın emir ve yasaklarına uymakla görevlidirler; hayatları boyu bir imtihana tabi tutulurlar. Ölünce de ya cennete veya cehenneme girerler. Hayvanlar ise akıldan mahrum olduklarından, günah - sevap, hayır - şer, cennet - cehennem gibi kavramlar onlar için söz konusu değildir.Esas itibariyle ruhun kendisi bakidir, ölmez, yok olmaz, bozulmaz. Ruhun geçici olarak misafir olduğu vücut ise ölür, dağılır. Mahşerde iki sınıf mahluk diriltilecek, hesaba çekildikten sonra sonra cennete yahut cehenneme sevk edileceklerdir.. Bunlar insanlar ve cinlerdir.
"Vahşi hayvanlar bir araya toplandığında…" (Tekvir, 81/5)
ayeti, hayvanların da mahşer meydanına çıkarılacaklarını haber vermektedir.
"O öyle bir gündür ki, insan kendi eliyle işlediklerine bakar. Kafir de, 'Ne olurdu, ben bir toprak olsaydım.' der." (Nebe, 78/40)
ayeti ise hayvanların mahşer meydanında karşılıklı olarak hesap verdikten sonra bedenlerinin toprak olacağını haber verir.
Abdullah bin Ömer, Ebu Hureyre ve İmam Mücahid in bu ayetin tefsirlerine göre, Cenab-ı Hak mahşer gününde hayvanları alıp ödeştirecek, sonra da onlara, "Toprak olun." buyuracak, sonunda onların hepsinin bedenleri toprak olacak, ruhları ise bakı kalacaktır. Hayvanların cehennem azabından kurtulmalarına gıpta ile bakan kafirler, kendilerinin de toprak olmalarını arzu edeceklerdir.
Bir hadiste Peygamber Efendimiz (asm),
"Her hak sahibine hakkını vereceksiniz. Hatta boynuzsuz koyunun boynuzlu koyundan kısas suretiyle hakkı alınacaktır." (bk. Müslim, Birr 15, 60; Tirmizi, Kıyamet 2; R.Salihın, 204.)
buyurarak, ahirette hiçbir haksızlığın karşılıksız kalmayacağını bildirir.
Nitekim hayvanların ruhları baki kalacağını ve Süleyman Aleyhisselamın hüdhüdü ve karıncası, Salih Aleyhisselamın devesi, Ashab-ı Kehf’in köpeği gibi (bk. Alusi, Ruhu’l-Beyan, 5/226; Kurtubi, 1/372) bazı özel hayvanların hem ruhu, hem cesediyle baki aleme gideceği ve herbir hayvan nevinin arasıra istimal için birtek cesedi bulunacağı, rivayetlerden anlaşılmakla beraber; hikmet, hakikat, rahmet ve rububiyet öyle iktiza ederler.
Nur Külliyatı'nda, hayvanların yaratılış gayeleri ne ise, onu en güzel şekilde icra edecek tarzda bir terbiyeden geçirildiklerine ve her türlü meşakkate katlanarak görevlerini ömürleri boyunca yerine getirdiklerine dikkat çekilerek, ahiret hayatında onların da kendilerine mahsus bir mükafat görecekleri şu ifadelerler nazara verilir:
"... Sair ziruh ve hayvanatın dahi, kendilerine mahsus vazife-i fıtriye-i Rabbaniyelerinde ve evamir-i Sübhaniyenin itaatlerinde telef olan ve şiddetli meşakkat çeken ziruhların, onlara göre bir çeşit mükafat-ı ruhaniye ve onların istidadlarına göre bir nevi ücret-i maneviye, o tükenmez hazine-i rahmetinde baid değil ki bulunmasın. Dünyadan gitmelerinden pek çok incinmesinler, belki memnun olsunlar." (Sözler, s.203)