Helenizm kısaca:
Yunan kulturunun doğu kulturleriyle teması sonucu ortaya cıkan fikir, sanat ve felsefe akımıdır
uzunca acıklamak gerekirse:
Helenizm Nedir
Buyuk İskender’in egemenliğiyle ozgur ve bağımsız Yunan kent devletinin gucu gercekten tarihe karışmıştı Onun ve siyasi guc icin birbirleriyle dovuşen ardıllarının egemenlikleri sırasında Yunan kentlerinin ellerindeki ozgurluk ancak sozde egemenlikti ya da en azından her şeyin uzerinde duran egemenin iyi niyetine bağımlıydı
İşte bu yeni siyasi durum, kacınılmaz olarak, felsefede de bir etki yarattı Hem Platon hem de Aristoteles Yunan kentinin insanlarıydılar Ve onlar icin birey; kentten ve kentin yaşamından ayrı duşunulemezdi Birey kentte amacına ulaşır ve yaşamını iyi surdururdu Ama ozgur kent daha buyuk bir kozmopolitan butune kaynaştığı zaman, yalnızca Stoacılıkta gorduğumuz gibi, dunya vatandaşlığı ideali ile kozmopolitanizmin değil, fakat bunun yanı sıra bireyciliğin de one cıkması doğal olabilirdi Gercekte bu iki oge, kozmopolitanlık ve bireycilik, sıkı sıkıya birbirlerine bağlıydılar Cunku kent devletinin Platon ve Aristoteles’in duşundukleri gibi sıkı ve her şeyi kucaklayan yaşamı coktuğu ve yurttaşlar daha buyuk bir butune kaynaştıkları zaman, birey kacınılmaz olarak başı boş kaldı, kentdevletindeki bağlarından koptu Boylece kozmopolitan bir toplumda felsefeden beklenebilecek tek şey ilgisini bireyde yoğunlaştırması onun yaşamda kılavuzluk istemine karşılaştırmaya calışması olacaktı Cunku bu yaşam artık goreli olarak kucuk bir kent ailesinde değil ama buyuk bir toplumda yaşanıyor, ve buna gore felsefe başat olarak torel ve kılgısal eğilimler sergiliyordu
Stoacılık ve Epikurculukte olduğu gibi Metafiziksel ve ruhsal kurgu duşme eğilimine girdi, kendileri uğruna değil ama ancak torebilim icin bir temel ve hazırlık sağlamaları işleminde birer ilgi nesnesi oldular Torel alan uzerinde bu yoğunlaşma yeni okulların metafiziksel kavramlarını kendi başlarına yeni kurgular uretmeye girişmeksizin nicin başka duşunurlerden odunc almış olduklarını anlamayı kolaylaştırır Gercekten de bu bakımdan geriye onSokratiklere donduler Stoacılık Herakleitos’un fiziğine ve Epikurculuk ve Demokritos’un atomculuğuna başvuruyordu Bundan da otesi, Aristotelessonrası Okullar en azından belli bir duzeyde giderek torel duşunce ve eğilimleri ve eğilimleri icin bile OnSokratiklere donduler, Stoacılar Kynik torebilimden ve Epikurculer Kraniklerden odunc aldılar
Bu torel ve kılgısal ilgi, Roma doneminde Aristotelessonrası okulların gelişiminde ozellikle belirgindir Cunku Romalılar ve Yunanlılar gibi kurgul ve metafiziksel yanları guclu duşunurler değil, tersine karşılıklı olarak kılgıya yonelik insanlardı Eski Romalılar karakter uzerinde diretiyorlardı kurgu onlara biraz yabancı idi ve Roma İmparatorluğunda, cumhuriyetin onceki idealleri ve gelenekleri sonduğu zaman, bireye calkantılı bir toplumsal surec icerisinde yaşamını doğru olarak yonlendirmesini ve belli bir tinsel ve ahlaksal bağımsızlık uzerine dayanan bir ilke ve eylem tutarlılığını surdurmesini sağlayabilecek davranış kurallarını sağlama gorevi sozcuğun tam anlamıyla felsefecilere duşuyordu
Nietzsche, Hellenistik ve diğer Yunan felsefesi hakkında şu yorumu yapar:
“Yunanlılar, gercekten sağlam bir millet olarak, felsefe yapmakla, butun başka milletlerden cok daha buyuk olcude felsefeyi meşru kıldılar Ama vaktinde duramadılar, cunku kuru ihtiyarlık cağlarında felsefeden, sadece hristiyan doğmatiğinin sofuca akıl oyunlarını ve pek kutsal kılı kırk yarmalarını anlamakla beraber, kendilerini felsefenin ateşli taraftarları olarak gosterdiler
“Vaktinde duramadıklarından oturudur ki, kendilerinden sonra gelen barbar aleme gordukleri hizmeti kendi elleriyle ufalttılar
Aristoteles’ten sonra Hellenistik felsefe, iki doğrultuda gelişmiştir Bir yandan bir ahlak felsefesi, obur yandan da pozitif bilimler uzerinde bilgince bir araştırma olmuştur Platon ve Aristoteles’in okulları da (Akademia ile Lykeion) bu gelişmeye ayak uydurmuştur
Yunan kulturunun doğu kulturleriyle teması sonucu ortaya cıkan fikir, sanat ve felsefe akımıdır
uzunca acıklamak gerekirse:
Helenizm Nedir
Buyuk İskender’in egemenliğiyle ozgur ve bağımsız Yunan kent devletinin gucu gercekten tarihe karışmıştı Onun ve siyasi guc icin birbirleriyle dovuşen ardıllarının egemenlikleri sırasında Yunan kentlerinin ellerindeki ozgurluk ancak sozde egemenlikti ya da en azından her şeyin uzerinde duran egemenin iyi niyetine bağımlıydı
İşte bu yeni siyasi durum, kacınılmaz olarak, felsefede de bir etki yarattı Hem Platon hem de Aristoteles Yunan kentinin insanlarıydılar Ve onlar icin birey; kentten ve kentin yaşamından ayrı duşunulemezdi Birey kentte amacına ulaşır ve yaşamını iyi surdururdu Ama ozgur kent daha buyuk bir kozmopolitan butune kaynaştığı zaman, yalnızca Stoacılıkta gorduğumuz gibi, dunya vatandaşlığı ideali ile kozmopolitanizmin değil, fakat bunun yanı sıra bireyciliğin de one cıkması doğal olabilirdi Gercekte bu iki oge, kozmopolitanlık ve bireycilik, sıkı sıkıya birbirlerine bağlıydılar Cunku kent devletinin Platon ve Aristoteles’in duşundukleri gibi sıkı ve her şeyi kucaklayan yaşamı coktuğu ve yurttaşlar daha buyuk bir butune kaynaştıkları zaman, birey kacınılmaz olarak başı boş kaldı, kentdevletindeki bağlarından koptu Boylece kozmopolitan bir toplumda felsefeden beklenebilecek tek şey ilgisini bireyde yoğunlaştırması onun yaşamda kılavuzluk istemine karşılaştırmaya calışması olacaktı Cunku bu yaşam artık goreli olarak kucuk bir kent ailesinde değil ama buyuk bir toplumda yaşanıyor, ve buna gore felsefe başat olarak torel ve kılgısal eğilimler sergiliyordu
Stoacılık ve Epikurculukte olduğu gibi Metafiziksel ve ruhsal kurgu duşme eğilimine girdi, kendileri uğruna değil ama ancak torebilim icin bir temel ve hazırlık sağlamaları işleminde birer ilgi nesnesi oldular Torel alan uzerinde bu yoğunlaşma yeni okulların metafiziksel kavramlarını kendi başlarına yeni kurgular uretmeye girişmeksizin nicin başka duşunurlerden odunc almış olduklarını anlamayı kolaylaştırır Gercekten de bu bakımdan geriye onSokratiklere donduler Stoacılık Herakleitos’un fiziğine ve Epikurculuk ve Demokritos’un atomculuğuna başvuruyordu Bundan da otesi, Aristotelessonrası Okullar en azından belli bir duzeyde giderek torel duşunce ve eğilimleri ve eğilimleri icin bile OnSokratiklere donduler, Stoacılar Kynik torebilimden ve Epikurculer Kraniklerden odunc aldılar
Bu torel ve kılgısal ilgi, Roma doneminde Aristotelessonrası okulların gelişiminde ozellikle belirgindir Cunku Romalılar ve Yunanlılar gibi kurgul ve metafiziksel yanları guclu duşunurler değil, tersine karşılıklı olarak kılgıya yonelik insanlardı Eski Romalılar karakter uzerinde diretiyorlardı kurgu onlara biraz yabancı idi ve Roma İmparatorluğunda, cumhuriyetin onceki idealleri ve gelenekleri sonduğu zaman, bireye calkantılı bir toplumsal surec icerisinde yaşamını doğru olarak yonlendirmesini ve belli bir tinsel ve ahlaksal bağımsızlık uzerine dayanan bir ilke ve eylem tutarlılığını surdurmesini sağlayabilecek davranış kurallarını sağlama gorevi sozcuğun tam anlamıyla felsefecilere duşuyordu
Nietzsche, Hellenistik ve diğer Yunan felsefesi hakkında şu yorumu yapar:
“Yunanlılar, gercekten sağlam bir millet olarak, felsefe yapmakla, butun başka milletlerden cok daha buyuk olcude felsefeyi meşru kıldılar Ama vaktinde duramadılar, cunku kuru ihtiyarlık cağlarında felsefeden, sadece hristiyan doğmatiğinin sofuca akıl oyunlarını ve pek kutsal kılı kırk yarmalarını anlamakla beraber, kendilerini felsefenin ateşli taraftarları olarak gosterdiler
“Vaktinde duramadıklarından oturudur ki, kendilerinden sonra gelen barbar aleme gordukleri hizmeti kendi elleriyle ufalttılar
Aristoteles’ten sonra Hellenistik felsefe, iki doğrultuda gelişmiştir Bir yandan bir ahlak felsefesi, obur yandan da pozitif bilimler uzerinde bilgince bir araştırma olmuştur Platon ve Aristoteles’in okulları da (Akademia ile Lykeion) bu gelişmeye ayak uydurmuştur