elektronikci
FD Üye
İlk buluşmaların gerginliğidir; hesabı kim ödeyecek? Kalabalık buluşmaların ise kurtarıcısıdır; Alman usulü hesap ödemek!
Nedir bu hesabın Alman usulü ödemek? Herkesin kendi harcamasını karşılaması ya da eşit bir şekilde hesabın kişi sayısına bölünmesidir.
Almanların bu alışkanlığının temelinde tarihi travmaları bulunurken, içinde bulunduğumuz ekonomi gündeminde Alman ödeme şekilleri ticarette vade için de bir çözüm olabilir mi?
Hiper enflasyon dönemi
Ziyaretçiler için gizlenmiş link , görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Dünya'nın yaşadığı iki büyük savaşın da başrolünde bulunan Almanya, Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) sonrasında büyük bir borç ve savaş tazminatı yüküyle baş başa kalmıştı.
Hükümet borç ödemeleri ve döviz alımı için mark basmaya başladı.
Emisyon arttıkça Alman markı da değerini hızla kaybediyordu. Fakat kriz asıl Almanya 1923 yılında borç geri ödemelerini yapamayınca yaşandı.
1923 yılının Ekim ayında Almanya'da enflasyon ayda yüzde 29.500'e kadar çıkmıştı ve fiyatlar her üç-dört günde bir ikiye katlanıyordu. O yıl Ocak ayında 250 mark olan bir somun ekmek, Kasım ayında 200 milyon marka satılıyordu. İnsanlar maaşlarını bavullarla alıyordu.
Bu döneme ilişkin bazı hikayeler hâlâ anlatılır. Mesela maaşını eve götüren bir adamın bavulu çalınmış, ama hırsız içindeki parayı boşaltıp bavulu götürmüştü. Ya da bir adam bir çift kundura almak için Berlin'e gider ama Berlin'e vardığında elindeki para ancak bir kahve ve dönüş bileti almasına yetmişti.
Yılın sonunda hükümet tarım arazileri ile desteklenen yeni bir para birimi sürdü. Bu yolla fiyatlar istikrar kazandı ve daha sonra Almanya'nın alacaklıları savaş tazminatlarını yeniden yapılandırmayı kabul ettiler.
2. Dünya Savaşı sonrası
tr.wikipedia.org
Almanya, İkinci Dünya Savaşı’ndan çok büyük borçlarla çıktı. Bunların bir kısmı, Birinci Dünya Savaşı’nı sonlandıran Versailles Antlaşmasından kalan borçlardı. Almanya, önce işgal edilmiş ülke kimliğini kısa sürede üzerinden attı. 1950’lere gelindiğinde işgücü ithal etmeye başladı, yıkılmış bir ülkeyi yeniden kurdu.
Para biriminin Alman Markı olmasında başlayarak, Alman Şansölyesi Konrad Adenauer ve özellikler ekonomi bakanı Ludwig Erhard tarafından yönetilen hükümet, Batı Almanya'yı, düşük enflasyon ve hızlı endüstriyel büyüme sürecine getirdi. Ekonominin başındaki Ludwig Erhard, Batı Almanya’yı savaş yıkımından modern Avrupa’daki en gelişmiş uluslardan biri konumuna taşıdı.
1950'lerde, 1960'larda ve 1970'lerin başlarında nüfusun tam kapasiteyle çalıştığı uzun çalışma saatleri ve binlerce yabancı işçi tarafından sağlanan fazladan iş gücü, ekonomik kalkınma için hayati bir temel oluşturdu.
Almanların ödeme alışkanlıklar
Ziyaretçiler için gizlenmiş link , görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Almanların bu iki dönemde yaşadıkları gelenek ve alışkanlıklarını da şekillendirdi.
Almanların dörtte üçü hâlâ ödemelerini nakit parayla yapıyor. Kredi kartı ya da mobil cihazlarla ödeme yapmaktan kaçınıyorlar. Çünkü onlar için veri güvenliği pratiklikten çok daha önemli. Ayrıca Almanlar kanaatkâr ve tasarruflu bir toplum olma özelliğini de koruyor.
Alman usulü, enflasyondan mı doğdu?
Ekonomist Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, enflasyon süreçlerinde ödeme şekillerinde piyasaların kendi düzenlemesini yaptığını anlatmak için paylaştığı tweetinde Alman usulü ödeme şeklinin de nereden doğduğunu açıklıyor:
Hiper enflasyon yaşayan ülkelerde her şey peşin alınıp satılır. Yaz sonra ödeyeyim olmaz. Fiyatlar sürekli arttığı için insanlar restoranlara ödemeyi yemeden yapar. Almanya bunu iki büyük savaş sonunda yaşadı. Kimse kimseye borç vermedi. Alman usulü buradan geliyor.