HindistanMumbai Mumbai’de reel yaşam, hayatı tozpembe belirten danslı müzikli Bollywood filmlerinden çok daha ayrı Ama şehrin sevilmeye değerinde yanları da belli başlı bu gerçekliğinde yatıyor Dünyada bir avuç büyük kasaba var ki, sırf isimleriyle bile alışılmadık bir alımlılık taşırlar Genel Olarak megaşehir halkı olarak anılırlar; oraya hiç gitmemiş, şayet de hiç gitmeyecek olanları da cezbeden bir çekim güçleri vardır o şehirlerin Sadece, nüfuslarının sayısal çokluğuyla değil, o nüfusun yarattığı müthiş dinamizm ve farklılıklar yelpazesiyle de başka hiçbir yere benzemezler Kendi ülkelerinin, hatta bazen dünyanın nabzı oralarda tutulur Çoğumuz hayatında bir gün oraya gitmeyi düş eder, bu hayalin gerçekleşmesi mümkün gözükmese bile Öylesine yaygın bir çekicilikleri vardır işte: Roma, Tokyo, Meksiko City, Buenos Aires, Rio de Janeiro, New York ve İstanbul böylesi yerlerdir Mumbai’yi de bu megakentler arasında imtiyazlı bir yere koyabiliriz rahatlıkla… Mumbai eski adıyla Bombay denince ilk kez insanın aklına neler gelir? Daha önce orada bulunmuşsanız, yaşadıklarınıza emrindeki olarak şüphesiz pek çok şey gelebilir Fakat uzakta tanıyanlar için, bu şehirle ilgili birbiriyle çelişen iki imgenin iç içe geçmesi mecburi gibi Mumbai, ayrıca yoksulluğun, caddelerden taşan insan kalabalığının, banliyö trenlerinde ve istasyonlarda yaşanan izdihamın büyük kenti; keza de Hint popüler sinemasının albenili merkezi, yani Bollywood denen hayal makinasının gösterişli başkenti olarak canlanır kafalarda Mumbai demek, bunların her ikisi demektir; bir yanda yoksulluk, öteki yanda varlıklıışıltılı bir dünya BOLLYWOOD’A HOŞGELDİNİZ! Açıkçası kente dair yaygın imgenin Hollywood’a gönderme yapan yanıyla Mumbai’de rastlamak o kadar basit yok Hindistan’ın diğer kentlerinde de rastlanabilecek popüler film afişleri ve sinema salonlarının ihtişamı bir yana, film endüstrisinin şehrin sokaklarına taştığı, kent yaşamına bol miktarda nüfuz ettiği söylenemez Lakin Bollywood’un soyut gücü, tüm Hintliler gibi Mumbaililerin de kanına girmiştir kesinlikle Bu güç sokakta pek hissedilmese de (burayı mesken tutmuş film yıldızları, kendi fildişi kulelerine çekilmiş dünya dışı varlıklardan farksızdır çünkü); TV ekranlarında, gazetelerin magazin sayfalarında, hele de sinema salonlarında kendini öyle bir gösteriyor fakat, o filmlerin Hintliler için neredeyse ekmek su dek elzem bir gereksinim olduğuna kanaat getiriyorsunuz Mumbai’ye birincil ziyaretimizde, daha çok kuzeydeki Juhu kumsalı civarında kümelenmiş bir takım stüdyoları ziyaret etmiş, Bollywood’un en ünlü yapımcılarından Yash Chopra’yla da tanışmış ve en yetkili ağızdan şu sihirli formülü almıştık: “Eee, millet bunları seviyor, bunları istiyor Biz de bu filmleri yaparak onların arzusunu yerine getiriyoruz En iyisi Bollywood bahsini burada kapatalım; lakin Hint sinemasının bu en büyük merkezinde sadece stüdyo işi melodramlar ve müzikaller değil, sayıları az da olsa, egemen sinemacılar göre hayli nitelikli filmlerin de üretildiğini eklemeden geçmeyelim BIRINCIL BAKIŞTA MUMBAI Gelelim, Mumbai’nin filmlerdekiyle hiç benzeşmeyen sokaktaki imgesine Filmler kadar Hintlilerin hayatının görünür kısmına baskın olan bir arzu daha var: Kriket Mumbai’de hangi meydanın kıyısından geçseniz, güneşin aşağı elde sopalar kriket oynayan beyaz giyimli millet görürsünüz Oval Meydan’ın kriket sahası, bunların en ünlüsüdür ve günün her saati, bilhassa de hafta sonları yüzlerce oyuncu ve meraklıyı ağırlar Kimi mahallelerde, yer darlığından 45 derece eğimli rampalarda bile kriket oynayan çocuklara rastlarsınız Sokaktaki herhangi bir çocuğu çevirin, Yeni Zelanda, Avustralya veya İngiltere’nin kriket ligindeki takımların oyuncularını sorun, size bir bir sayıversin! Tanıdık Olmayan bir ziyaretçinin, Mumbai’yle ilk karşılaşması ne sinema salonu ne de meydanlar oluyor kuşkusuz Onun yerine, büyük ihtimalle havaalanından şehrin kalbine içten giden otoyolun iki yakasına sıralanmış barakalar ve her ihtiyacını sokakta karşılayan insanlar göreceksiniz Bindiğiniz taksi, yine büyük ihtimalle, sizi güneydeki Colaba bölgesine bırakacak, şehri keşfetmeye buradan başlayacaksınız Şayet güney sahiline kadar inecek, önce anlı şanlı Taj Mahal Oteli’yle, arkasından Gateway of India anıtıyla karşılaşacaksınız Mumbai’nin alameti farikası olan bu anıt, şehrin ve ülkenin ruhunu tanımaya başlatmak için ideal bir nokta fiilen Nasıl olmasın ancak; İngiliz egemenliğinin son temsilcileri 28 Şubat 1948 günü bu ‘kapı’dan çıkmış, gemilere binip bir daha dönmemek üzere ülkelerine yollanmıştı MAYMUNLARIN ADASI Mumbai’de taksiler keza çok bol, keza de fazla ucuz, fakat hiçbir şey kent merkezini olarak dolaşmanın yerini tutamaz Kendinizi sokaklara vurmadan önce Taj Mahal’in içine şöyle bir göz atmanız, içerideki dünya ile sokakta akan hayat arasındaki aşılmaz mesafeyi ölçmek açısından yararlı olabilir Arkasında Güney Mumbai’nin odağında yer alan Oval Meydanı boydan boya kat ederek, Victoria Terminus’a (böylece kimsenin kullanmadığı yeni adıyla Chhatrapati Shivaji Terminal) yönelebilir, oradaki mahşeri kalabalığa bir vakit karıştıktan sonra Crawford Pazarı’na geçebilirsiniz Akşamüstüne dürüst Umman Denizi kıyısına yönelebilir, bir taksiye atlayıp şehrin en makbul gezinti parkuru olan Chowpatty sahil şeridini turlayabilirsiniz Günbatımından sonradan burada canlanıveren sosyal hayatın zenginliği, görmeye değer! Bir gününüzü ayırabiliyorsanız, Gateway of India’nın hemen yanından motora binip Shiva tapınaklarıyla meşhur Elephanta Adası’na uğramayı da ihmal etmeyin Her köşesinde maymunların cirit attığı bu adada, sakın ola ortalık yerde muz yemeye kalkmayın Tecrübeyle sabit: Kayalıklara oyulmuş muhteşem tapınakları gezdikten sonra, adanın tepelik bir yerine tırmanmış, gürültüsüz ve ıssız görünen bir kuytulukta, karnımın açlığını bastırmak üzere çantamdan çıkardığım muzu daha soymaya kalmadan, çevrem 1015 kadar maymunla sarılıvermişti Önce afalladığımı, sonradan çıkardıkları olağandışı seslerden elimdeki şeye talip olduklarını anlayıp muzu elimden fırlattığımı hatırlıyorum DÜŞ DEĞIL, REEL Mumbai içindeki görülesi yerler birkaç günle bitecek gibi değil Sözgelimi, sadece Prince of Wales Müzesi’ne bile yarım gününüzü ayırabilir, Malabar tepelerine çıkabilir, öbür dinlere ait tapınaklar aralarında turlayabilirsiniz Dans, müzik, ziyafet, sergi gibi etkinliklere süre ayırabilir, Colaba’daki kafelerde keyif çatabilirsiniz bu vesileyle Mumbai’ye kadar gitmişken, şehirden 400 km uzaklıktaki Ajanta ve Ellora Mağaraları’na uğramamak olmaz Elephanta Adası’ndaki mağaralar gibi Dünya Mirası listelerinde yer alan bu mekânlara Mumbai’den uyumlu turlar yapılıyor Kısaca içten mevsimde gitmişseniz ki havaların nispeten daha az sıcak olduğu eylülden nisana kadarki dönem ideal Mumbai’nin tadına varmak için pek fazla seçenek var Mumbai, ne kimsesiz Bollywood’tur, ne de fazla göç, nüfus yoğunluğu, ev sıkıntısı, eğri kentleşme, yoğun trafik kıskacında devinen bir metropol bununla birlikte tarihsel, kültürel ve insani bir zenginliğin buluştuğu benzersiz bir arena Ve rüyaların hızlı biçimde üretildiği bu şehir, ziyaretçisini ticaretini yaptığı hayallerle yok en hakiki imgesiyle çekiyor kendine id