hipnoz Gizemli, loş bir mekân Siyah silindir şapkalı, siyah giyimli, ciddi, birazcık da ürkütücü bakışlı bir adam, elindeki zincirli cep saatinin yaptığı sarkaç hareketini anlamsız bakışlarla izleyen kıpırtısız kişiye sakin fakat kesin bir tonla komutlar veriyor: Gözkapakların ağırlaşıyor, ağırlaşıyor, daha da ağırlaşıyor Kendini fazla halsiz hissetmeye başlıyorsunGerisi, mutlak teslimiyet durumundaki kişinin kaderine kalmış Aldığı komuta kadar ya kuzu gibi meleyecek, ya köpek gibi havlayacak, veya çevresinde dönüp duran hayali sineği avlamaya çalışacak Çocukluğumuzdan beri kafalarımıza kazınan, filmlerin meşhur hipnoz sahnesi Oysa, her ne dek popüler olsa da, bu betimlemenin içerdiği unsurların hipnozu temsil ettiğini anlatmak güç Yunan mitolojisindeki uyku tanrısı Hypnosun adıyla teşhisnan bu ilginç ve gizemli süreç, aslında günümüzün bakış açısıyla uykudan çok, gündelik kaygılardan uzaktan, ileri derecedeki bir rahatlamagevşeme durumunu ve beraberinde gelen bir tür zihinsel yoğunlaşmayı içeriyor Hipnotik 'trans' durumundaki kişiyse, hipnoz uygulayanın kölesi konumunda yok; aksine özgür iradeli bir katılımcı Bilincin öbür bir fazının devrede olduğu hipnozda bütün bilinçli halde bir şeyin olmasına çalışmak yerine, olmasına 'izin vermek' söz konusu Kendi veya başkası tarafından yargılanma kaygısını, bütünüyle olmasa da bir kenara atarak kurmaca yapma yeteneği, hipnozun kayda değer bir unsuru Bazı insanlar için bu kurmaca öylesine gerçek ve canlı yaşanıyor ancak, onu gerçekcilt ayırmakta zorlanıyor, bazı şartlardaysa bunu başaramıyorlar bile Tarihsel imajını biraz daha anlamına gelse de, bir adım daha atıp hipnoz sürecinin beyaz bir duvara yapıştırılmış sarı bir postit kâğıdına yoğunlaşmayla bile başlatılabildiğini söylemek muhtemel Ve gerçekte hemencecik herkesin ara sıra yaşamış olduğu, son derece doğal bir işlem olduğunu Arabayla bir yere sırası gelmişken geçilen yerlerin iyi biliniyor ve tanınıyor da olsa kesin bir bölümünün tümüyle unutulduğu, bir kitaba veya başka bir şeye, çevrede olup biten hiçbir şeyin farkına varamayacak kadar yoğunlaşıldığı, bedenin sanki bir otomatik pilot tarafından yönetildiği kimi durumlar, birçok kişiye pozitif yabancı olmasa lüzum Dünya Afiyet Örgütü'nün raporları da insanların % 90 kadarının hipnotize edilebilir olduğunu söylüyor Hipnoz başlı başına bir bilim alanı yok Ama içerdikleri, uzun zamandır bilimsel sorgulamanın ve bilimsel yöntemlerin kullanımı gerektiren deneysel ve kuramsal araştırmalara hedef durumunda 200 yıldan uzun süredir de insanların kafasını kurcalıyor Bir insanın hipnoz altında ne yaptığı anlaşılsa da, neden yaptığını çakmak konusunda katledilecek yol uzun Ne olup bittiğini kavramak, başta hipnoz denen olguyu, yakasına yapışmış cinlibüyücülü söylemlerden sıyırıp insan zihninin olağan bir ürünü olarak ele almaya emrindeki Fikir, bir yönüyle bakıldığında zaten pek fazla mucizeyle doymuş fakat, yaratılarına süslü kıyafetler giydirmeye lüzum yok Bunlardan biri hakkında kısmet eseri bir ipucu ortaya çıkıverdiğinde onu yakalayıp kavramaya ve ondan olabildiğince yararlanmaya hedeflemek, bir ölçüde adaletkını vermeye yetse lüzum Hipnozun altındaki şahısların, ellerini acı verecek derecede ısıtılmış suya soktukları zamanki beyin etkinliklerinin PET (pozitron emisyon tomografi) görüntüleri Beynin duyu korteksindeki etkinlik düzeyi, acı duyacakları telkini yapılan kişilerle acı duymayacakları telkininde bulunulan kişiler aralarında pek öbür değil Oysa anterior singulat korteksolarak adlandırılan ve acınacak şey eziyet şeklinde yaşanmasını karşılayan bölümde, iki grup aralarında faaliyet farkı olduğu açık Sahne ve Perde Arkası Hipnoz konusunda günümüzdeki dominant manzara, bu vakanun, kişinin bilinçaltına varmaknın dolaysız bir yolu olduğu biçiminde Normalde, zihinsel işlevlerin yalnızca bilinçli olanlarıyla bir şeylerin farkına varıyor, akıl süreçleri üretiyoruz Birçok soru üstüne bilinçle düşünüyor, sözcüklerimizi bilinçle seçiyor, anahtarlarımızı nereye bıraktığımızı hatırlamaya çalışırken tekrar bilincimizi devreye sokuyoruz Ama bilinç, bunca şeyin altından kalkmaya çalışırken yalnız yok Zihnin, bilinçaltı denilen, perde arkasının sessiz işçisinden aldığı destek hiç de az sayılmaz Bilinçaltı, problem çözmenizi, tümce kurmanızı ya da kaybettiğiniz anahtarları bulmanızı olası hale getiren veri birikimine siz fark etmeden sessizce ulaşıyor, plan ve fikirlerinizi bir araya getiriyor ve onları bilinçli süreçlerin yanıbaşında devreye sokuyor Herhangi bir konuda beyninizde çakan bir şimşek, sadece bilincin yok, aslında bilinçaltınızda daha önceden işlemiş, süzmüş olduğunuz bilgilerin de bir sonucu Dişçiyle randevunuzu, ya da isteksiz olarak yapacak olduğunuz bir işi unutmanızı da bilinçaltına borçlusunuz Çünkü dişçiye gidecek olduğunuz bilgisinin, randevunuzu unuttuğunuzun farkına varıp da rahatlayacağınız belli başlı dek zihninizde kaçıp saklanacağı yer burası Ne vakit ancak randevuyu kaçırıyorsunuz, bilinciniz rahatlıyor, bilinçaltınız da bilgiyi bir üst seviyeye göndermekte sakınca görmüyor Nefes alırken hangi kaslarımızı çalıştırmamız, araba kullanırken hangi pedala basmamız, dikiz aynasına bakıp bakmamamız gerektiğini bilincimizle ince ince düşünmüyorsak, nedeni bütün bu 'küçük' işlerin yükünü de bilinçaltının kaldırması sonuç olarak sahnedeki gösteriyi makul kılan, tüm malzemeyi taşıyan ve sunan, perde arkasının bu çalışkan işçisi Uyanıkken bilince düşen, kendisine sunulan bu malzemeyi değerlendirerek onu akıl üretme, düşünme ve karar vermede göstermek Natürel veri akışı tek yönlü değil Bilinç, aldıklarına karşılık olarak bilinçaltına yeni işlediği bilgileri gönderiyor Bilincin rolünü tamamlamış olduğu uyku durumundaysa sahnenin tadını çıkarma sırası bilinçaltına geliyor Beynin sol yarımküresinin bilinç, sağ yarımküresinin de bilinçaltı işlevleriyle daha yakından ilişkili olduğu görüşüyse giderek daha pozitif destekçi bulmakta Hipnoz sırasında beynin sağ yarısının, sola tarafından daha etkin olduğu da gösterilmiş bulunuyor Bütün bunların hipnozla ilişkisine gelince: Psikiyatristler, hipnozun tartıli bir unsuru olan derin rahatlama ve yoğunlaşma egzersizlerinin bilinci yatıştırarak, düşünme sürecinde daha az etkin bir rol almasını sağladığını düşünüyorlar Bu durumdaki birey, çevresinde olup bitenlerden yine farkında olan Bilinç, bilinçaltıyla kıyaslandığında biraz gölgede kalıyor, pek Amaçsa, bilinçaltına dolaysız erişim, bilincin frenleyici etkisinin olası olduğunca dışlanması Hipnoz Fiilen Nedir? Bir fantezi olarak yorumlanma talihsizliğinin, bilinmeyenlerle batmış çoğu olgunun başına geldiği gibi, hipnozun da başına gelmesi fazla şaşırtıcı bir şey değil Yanlış ve etik dışı uygulamaların etkisiyle, kimi süre da sahne hipnozuolarak betimlenen eğlenceye yönelik biçiminin yanlış uygulama örnekleriyle adı kötüye çıkan hipnoz, sahte bir kullanım olmakla bile kabahatlandı Fakat günümüzde bundan böyle hakiki bir fenomen olduğu, öncelikle ağrının denetiminde almak üzere, psikoterapide, fazla yeme, uyuyamama gibi davranış bozukluklarında, astım ve bir takım cilt hastalıkları gibi alerjik durumlarda, dişçilikte, tedaviye yardımcı kullanımları bulunduğu kabul edilmiş durumda Hipnoz, üstünde yayımlanmakta olan çok sayıda makaleyle, artık dünya çapındaki tanınmış bilimsel dergiler ve tıp dergilerindeki yerini de sağlama almış bulunuyor Tekrarlamak icabında hipnoz, esasde telkine ileri derecede açık olma, zihinsel rahatlama ve artmış hayal gücünün belirlediği, uykudan fazla, uyanıkken dalıp gitmekya da bir şey yaparken kendini kaybetmekbetimlemesinin yakıştığı bir bilinç durumu Amacıysa bilinçaltını, bilincin frenlerinden kurtarmak Hipnozu abartılı iddiaların getirdiği hatalı anlaşılmadan temizleyecek donanım, bilim adamlarının elinde oysa 4050 yıldır var Herhangi bir olguyu araştırmak için de, araştırmacıların onu ilk önce ölçebilmelerizorunlu Hipnozun ölçüm cihazı da 1950'lerin sonlarında geliştirilen ve şahısların hipnoza ne derecede tepki verdiğini ölçen Stanford Hipnotik Duyarlık Testi Testin en fazla kullanılan versiyonu, girilen hipnotik transın derecesini ölçmeye yarayan 12 öbür etkinlikte bulunmayı gerektiriyor Örneğin, ağır bir topu tuttuğunu düş etmesi telkininde bulunulan kişinin kolu altında inmeye başlarsa, kişi o etkinlikten 'geçmiş' sayılarak, bir öteki aşamada kendisine koku alamadığı telkininde bulunuluyor ve burnunun ucunda bir amonyak şişesi gezdiriliyor Buna tepki göstermeyen kişiler bu aşamayı da geçmiş sayılıyorlar Stanford ölçümleri esas alınarak yapılan incelemeler, bilim adamlarını hipnozun esas prensipleri üzerinde bütartı ölçüde düşünce birliğine getirmiş bulunuyor Bunlardan biri, hipnoza duyarlığın, hipnoz uygulayan kişinin özelliklerine yaş, cinsiyet, tecrübebağlı olmadığı Kişinin kendiliğinden hevesli ya da güdülenmiş olması da hipnozun başarısını etkilemiyor Hipnoza fazla sağduyu bir kişi, çoğu öbür koşulda hipnotize olabilirken dayanıklı bir kişide, kişinin bütün doğru çabalarına rağmen başarı temin etmek o kadar mümkün olmuyor Hipnoza alınganlık, yetişkinlik boyunca pek değişen bir şey değil Yapılan bir takım çalışmalara tarafından, hırçınlık, karakter bozuklukları, hayal gücü, bireysellik veya toplumsallık gibi bireysu baskını özellikler de hipnoz yeteneğini pek etkilemiyor Fakat kişinin, sözgelimi kitap okuma, müzik dinleme gibi etkinlikler sırasındaki yoğunlaşma becerisinin manâlı bir etken olduğu gösterilmiş Hipnoz altındaki birçok birey, pasif robotlar gibi adet edinmek şöyle dursun, aslında etkin problem çözücüler konumunda Tek fark, hipnotik deneyimlerini, etkili katılımlarının birer ürünü olarak değil, kendiliğinden gerçekleşen şeyler şeklinde algılamaları Birden acının değil olduğunu fark ettimya da elim aniden ağırlaştı ve kendiliğinden inmeye başladıgibi cümleler, süreci betimleyen kişilerce sık yineleniyor Hipnozun püf noktası da burada: hipnotik trans sürecindeki kişilerce tavsiyelere yanıt olarak yapılan hareketlerin, 'isteklerine' yan olsa da bilinçli olmaması Hipnoz ve Hafıza Hipnozun ola ki de en spekülatif yönü, bellekle ilgili olanı Hipnozla çocukluğa, hatta bebeklik dönemine yapılan geri dönüş sahnelerine de, cep saatini sallandıran silindir şapkalı adam görüntüsü değin bilinenyız sahiden Hipnozun, uyanıklık durumunda hatırlanamayan olay ve durumların her yerde canlandırılışında etkin bir vasıta olabileceği düşünülse bile bu tesir için kanıtlar yeterince sağlam değil Kayda Değer bir nokta, kişilerin hipnoz altında daha fazla veri üretmelerine rağmen, bunun ille de dürüst olmasının gerekmemesi Hele hipnozda fantezi ve düş gücünün oynadığı rol göz önüne alınırsa Dolayısıyla, ortaya çıkan bilginin bu açıdan da değerlendirilmesi gerekiyor Hipermnezisözcüğü, belleğin mucizevi derecede açık olduğu durumlar için kullanılıyor Hipnotik hipermnezi ise kişinin, bütünüyle unutmuş olduğu olay ve durumları hipnoz sırasında büyük kesinlikle hatırlayabildiği inancına dayalı, ama çok tartışmalı ve bilim adamları tarafından da kuşkuyla karşılanabilir kavram Hipnozun bir takım ülkelerde adli uygulamaları olduğu da düşünülürse, konunun hassasiyeti kendiliğinden ortaya çıkıyor bundan başka hipnoz sonrası hafıza konusu var Posthipnotik unutkanlık, kişinin hipnoz uygulayıcısından zorunlu sinyali alana dek, hipnoz boyunca yaşadıklarının tümünü ya da çoğunu unutması durumu için kullanılan bir terim Bu deneyimse amaşilerin başlıca %1015'i için söz konusu İşin ilginci, genelde bu kişilerin hipnoz öncesi işlem hakkında hatırlayabildikleri de bölük pörçük 'sahne'lerden ibaret Örneğin tescil sırasında adlarını, yaşlarını veya tarihi bir kağıda yazdıklarını hatırlayabiliyor, ama hipnoz başlangıcında kendilerine yapılan telkini tümüyle unutabiliyorlar Yaşamın çizgisini nadiren ters yöne çevirip bir takım dönemleri veya anları baştan ziyaret etme, kapıyı aralayıp da ta o vakitolup bitenlere şöyle bir göz atma fantezisi herkes için var olsa lüzum Bu fantezi, hatırlamaktan fazla bir şeyleri yeniden yaşamakla ilgili İçinde bulunulan anın üşüşen her türlü dış uyaranını dikkate almayıp geçmiş bir an ya da zaman aralığına bütün olarak yoğunlaştırmak, onu olabildiğince her tarafta yaşamak Sesleri, görüntüleri, detaylarlarıyla Bu geriye doğru dönüş anlarında çarpılıp bükülen çok şey olacağı, her yerde yaşanan şeyin geçmiş gerçekliğinden birçok şey kaybetmiş olacağı belirlenmiş Lakin tutup kavramak istenilen şey, gerçi gerçekmiş değin 'hakiki' Hipnotik geriye doğru dönüşsüreci de buna benzer bir şey ve hipnotize olan oysaşinin geçmişi tekrar yaşama yeteneğine tabi Geçmişi düşünmekten veya hatırlamaktan ayrı Çoğu dönemi kapsayabilecek bu işlem, daha fazla çocukluğa dönüş formunda, kimi zaman ses, hareket, davranış, hatta elyazısında değişimlerle birlikte yaşanıyor Bu dönüş, doğal olarak son akarsuce öznel ve bunu yaşamış birey için de epeyce inandırıcı; ama bu, kişinin hipnoz sırasında yaşadıklarının, geçmişte yaşananla kıyaslandığında doğru olduğunun bir garantisi yok Araştırmalar ışığında şurası kesin ki geçmişe ve çocukluğa dönüş egzersizi, kişiyle ilgili yeni veriler ve sonuçta bir kazanım getirse de hipnoz hiç bir şekilde insan belleğinin özellik ve sınırlarını aşacak güçte yok Maddesel Göstergelerle Kuşkulara Yanıtlar id Hipnoz altındaki kişileri laboratuar ortamında inceleyen bilim adamları, hipnozun yardımıyla bu kişilerde sanrılar, belirli türlerde bellek kaybı veya sahte anılar vb durumlar yaratarak hipnozu kontrollü bir şekilde inceliyor ve verileri adi koşullarda ortaya çıkanlarıyla karşılaştırıyorlar Konu hakkındaki verilerin artmasıysa, hipnozun maruz kaldığı kuşkulara da kademeli olarak tarafsızlık getiriyor Sözgelimi McMaster Üniversitesi'nden (Kanada) Henry Szechtman, 1998'de yaptığı bir çalışmayla, hipnozu hayal kurma becerisine indirgeyen kuşkuculara bir ölçüde yanıt vermiş oldu Hipnoza üstteki düzeyde aşinalık gösterdikleri belirtilen sekiz kişiyle yapılan ve PET (pozitron emisyon tomografi) görüntüleme tekniğinin hipnoz sırasında uygulandığı çalışmada kişilerin beyin etkinlikleri, bir konuşmanın dinletildiği sırada, kişilerin konuşmayla ilgili işitsel halüsinasyon yaşadıkları sırada ve kendilerine dinletilen bu tavıryı hayal etmeleri telkininde bulunulduktan daha sonra ölçüldü Birincil iki durumun yaşandığı sırada beynin etkinlik bildiren bölümleri aynı olmuş, üçüncü durumda bu bölgelerde etkinliğe rastlanmamıştı Bu sonucun bir diğer göstergesi de hipnoz işleminin beyine, işitsel halüsinasyonu gerçek gibi algılamasını sağlayan bir oyun oynamış olması! Hipnozun maruz kaldığı eleştirilerden biri de sızı giderilmesi ya da azaltımındaki rolü üstüne 1997'de hipnoz sırasındaki ağrı giderim sürecinde hangi beyin bölgelerinin devreye girdiğini PET yöntemiyle bulmaya yönelik bir egzersiz yapılmış Beyinde ağrıyla ilgisi olduğu ve ağrının kişide ızdırap olarak algılanmasında rol oynadığı aşina bir bölgede düşük etkinlik saptanırken, normalde ağrı duyusunun 'işlendiği' bölgedeki etkinliğin olağan düzeyinde olduğu bulunmuş yine de hipnozun ağrı gideriminde üstlendiği rolün mekanizması açık yok Çoğu araştırmacının bu konudaki kuramsal eğilimleri, hipnozun ağrı giderici etkisinin, beyinde ağrı duyusunun işlendiği merkezlerin dışında, daha üstteki düzeylerde gerçekleştiği yönünde Lakin ya kişiler hipnoz sırasında numara yapıyorlarsa? ya da kendi kendilerini kandırıp yalnızca söylenene 'uyma' eğilimi içindelerse? Bir bölümü hipnoza yüksek eğilimli, diğeri de hipnoz numarası yapması söylenmiş kişilerle yapılan basit, ama önemli bir deneyde hipnoz esnasında bile bile gerçekleştirilen bir elektrik kesintisinin arkasından, hipnozcu sözüm ona ne olduğunu anlamak için odanın dışına çıkıyor Bunun üzerine numara yapan gruptaki kişiler gözlerini anında açıp çevrelerine bakınıyor ve oyuna hızla son bilgiyorlar Diğer grubun üyelerininse hipnozu kendiliklerinden sonlandırmada oldukça yavaş oldukları ve bu konuda zorluk çektikleri gözleniyor Bu konudaki bir başka bulgu da, numara yapanların, oynadıkları rolü fazlaca abartmaları, sergiledikleri davranışların sahiden olanlardan oldukça farklılık gösterdiği Natürel, numaracıların çok başarılıları da değil yok Ama bu kişiler bile en çok birkaç seanstan sonra tecrübeli hipnozcular tarafından ortaya çıkarılabiliyor Hipnoz günümüzde sallanan cep saati söyleminin fazla ötesine geçmiş durumda olsa da araştırmaya hâlâ fazla açık Çünkü insan zihninin de insana kendisiyle ilgili söyleyecek daha fazla şeyi var Hipnozu Anlamaya Dürüst Onsekizinci yüzyılda, daha sonra hipnozun babası olarak tanınacak olan Avusturyalı bir hekim, Franz Anton Mesmer, hayvansal manyetizmaadını verdiği bir durumu tanımlamış ve büyük üne kavuşmuştu Mesmer, atmosferde görünmez bir hayvansal manyetik güç veya istikrarsız olduğunu, bunun tutulabildiğini, vücutta depolanabildiğini ve hastalara, onları iyileştirmek üzere aktarılabileceğini ileri sürmüştü Mesmer'in uygulamalarıyla ilgili olarak tarihsel kayıtlardan edinilen data çok açık değilse de ortada bir reel vardı: Hastalarında bariz iyileşmeler görülüyor, hatta kimi zaman öteki hekimlerce gerçekleştirilemeyen tam çare bile söz konusu olabiliyordu Bu sonuçlar onu, hayvansal manyetizma olgusunun doğrusu de var olduğu sonucuna götürmüştü 1784'te Benjamin Franklin'in başkanlığında kurulan ve aralarında kimyacı Lavoisier, mucit Guillotine gibi günün birçok ünlü bilimcisinin bulunduğu bir komisyon, konuya ilişkin oldukça detaylı deneylere girişerek hayvansal manyetizma diye bir şeyin olmadığını, gözlenen etkilerin hayal gücünün katkısıyla ortaya çıktığı sonucuna vardı Olmayan bir şeyin iyileştirici etkide bulunması da laf konusu olamayacağına kadar Fakat ya düş gücünün iyileştirici etkisi? Mesmer'in öğrencisi Puysegur da, genç bir köylüye, o sıralar hâlâ hayvansal manyetizma olarak adlandırılan tekniği uyguladığında köylünün uyku durumuna geçtiğini, fakat kendisiyle iletişimi sürdürerek önerilerine ve telkinlerine tepki verdiğini gözlemişti Köylü 'uyandığında' olan bicilt üzerine hiç bir şey hatırlamıyordu Puysegur, bunun üzerine manyetizma tekniğinin başarılı olmasının, uygulayıcının ustalığı kadar kişinin isteğine de, kısaca psikolojik etkilere de emrindeki olduğu sonucuna varmıştı 19 asır başlarındaysa Fransa'da ağrısız ameliyatlar ve dişçilik uygulamalarının ilk örnekleri verilmeye başlanmıştı bile Daha sonraları sözde bilinçli uyku olarak tanımlanan bu duruma 19 yüzyıl ortalarında hipnozadını veren İskoçyalı cerrah James Braid'se, kişilerin gümüş bir saat gibi parlak bir nesneye gözlerini dikip baktıklarında, trans durumuna geçebildiklerini fark etti Braid'in inancı, işin içine bir tür nöropsikolojik sürecin karıştığı ve hipnozun, sorunlara organik herhangi bir çözümün bulunmadığı durumlarda (baş ağrısı, cilt sorunları vs) fazla işe yarayabildiği yolundaydı 184553 yılları arasında bir İngiliz cerrah, Hindistan'da hipnoanesteziyöntemiyle, birkaç ampütasyon (kol, bacak, parmak kesme) ameliyatını da taşıyan 2000 kadar ameliyat gerçekleştirdi Hipnozun nasıl 'işlediğini' kimse bilmese de ortalıkta bir takım kuramlar dolaşıp durmaya başlamıştı bile 19 yüzyılın sonlarındaysa Fransa'da ortaya meydana çıkan ve birbirine zıt iki ekolden biri, hipnoz sürecinin, kişinin telkine açık sözlülükderecesine emrindeki olduğunu, zamanın önde gelen nörologlarından JeanMartin Charcot'nun temsilcisi olduğu ikinci ekolse hipnozun isteri durumuna fazla yakın, fizyopatolojik bir durum olduğunu savunuyordu Bu sıralarda Fransız mahkemelerinde, hipnoza dayandırılmış kanıtlarla desteklenen ve sayıları tez çoğalan davaların görülmeye başlanması, iki ekol arasındaki uçurumu tamamen açmaya başlamıştı Konunun bilimsel yönü yavaş yavaş cazibesini yitirerek 1930'lara kadar da kendini toparlayamadı Psikolog Clark L Hull'ın 1933'te hipnoz üzerine yayımlanan kitabı, hipnozu insan doğasının klasik bir çıktısı olarak gösteriyor, en temel unsurlarının da kişinin düş gücü ve telkine açıklığı olduğunu savunuyordu 2 Dünya Savaş’ıysa bu konuda da beklenmedik bir dönüm noktası oldu Yaralı askerler için hap temininin güçlüğü, bir grup klinisyeni hasta ve zarar görmüşların ağrılarının giderilmesi amacıyla hipnoz uygulamaya itti Savaş ardından bu şahısların bir kısmı, etkinliklerini bugün de yoğun biçimde sürdüren Klinik ve Deneysel Hipnoz Derneği'ni (Society for Clinical and Experimental Hypnosis SCEH) kurdular Günümüze dek gelebilmiş kayda değer bir merkez konumundaki Amerika Klinik Hipnoz Derneği (American Society of Clinical Hypnosis ASCH) ise 1959'da, klinik hipnozun en manâlı isimlerinden Milton Erickson başkanlığında SCEH'cilt ayrılan bir grubun girişimiyle oluşturuldu