iltasyazilim
FD Üye
Hazırlıklarına 1949 yılı sonlarında, eski şiirimizden, millî kültür ve edebiyatımızdan kopmadan yeni ve hoş bir şiir görünmek, o yıllarda şiirimizi çıkmaza sokanlara ve yozlaştıranlara aykırı olmak ve tavır almak'parolasıyla başlanan Hisar dergisi, birincil sayısını 16 Mart 1950'de yayımlamıştır
Yayın hayatını iki dönem halinde sürdüren Hisar dergisi, birinci yayınlama döneminde (Ocak 1957'ye değin) 75; ikinci yayın döneminde de (Ocak 1964'ten Aralık 1980'e kadar) 202 almak üzere toplam 277 sayı çıkmıştır
Atatürk'ün doğumunun 100 yıldönümü dolayısıyla Kültür Bakanlığı'nın dokuz dalda açtığı yarışmalarda, şiir dalında Kuşlar ve Ahalikitabıyla birincilik ödülünü kazanan Hisar ’ın kurucu şairlerinden Mustafa Necati Karaer, derginin çıkış gerekçelerini şöyle anlatır:
Garipçilerin başlattığı şiir akımının yalana dolmalarıkarın doğurmasa bile, şiirden nasibi olanları şiirden ve edebiyattan uzaklaştırıyor ve hareket devam ediyordu Bu koşul karşı yapılacak tek meslek, tek çare, inandığımız yolda bir edebî dergi çıkarmaktı Böylece bir dergi ancak, Türk şiirini devirmek isteyenlerin karşısına bir kale gibi dikilsin, taklitçiliğe sapma¬dan millî kültürümüzden şiddet alsın ve geçmiş'le gelecekarasında bir köprü olsun İşte, kendi inançlarımız ve sanat anlayışımız doğrultusunda bir hafıza, sanat ve edebiyat dergisi çı¬karma kararımız, özet olarak belirtmeye çalıştığım ihtiyaçtan doğmuştur (1983: 41)
Hisarcılar, derginin ilk sayısında yayımlanacak bir bildiriyle neler yapacaklarını anlatmakyerine, vakit içerisinde neler yapacaklarını görüntünin daha dürüst olacağına inan 26 Aralık 1966'da Ankara Radyosu'nca hazırlanan bir programda derginin sanat anlayışını ve başlıca ilkelerini ortaya koyan tanımlama, derginin kuruluşundan 17 yıl sonradan yapılır Hisar ’ın kuruluşunun, sorunlarının, dil anlayışının ve sanat ilkelerinin tanıtıldığı programa dergiyi temsilen Munis Faik Ozansoy, Mehmet Çınarlı, İlhan Geçer, Mustafa Necati Karaer, Gültekin Sâmanoğlu ve Nevzat Yalçın katılmışlardır
Radyoda Hisar Saatiprogramında açıklanan bu ilkeler, daha sonra Hisar dergisinin 113 ve 114 (Şubat, Mart 1967) sayılarında da topluluğun bir cins geciken bildirisi olarak dört madde halinde yayımlanmıştır:
1 Sanatçının Dili Yaşamış Dil Olmalıdır Huysuz takdirde, ister es¬fakat, ister yeni olsun, ölü kelimelerden doğan her eser yeni nesilleri birbirinden ayırır Türk sanatına ve kültürüne olumlu katkıda bulunamaz
Bu ilkeyle ilgili olarak Hisarcıların, bilhassa Birinci Yeni ve ikinci Yeni sanatçılarına yönelttikleri eleştiriler şöyle sıralanabilir: Ağza alınmayacak dek barbar ve çirkin kelimeleri bol bol kullanmak, dil akışına uy¬mayan uydurma kelimeleri inatla ve ısrarla uygulamak, büyük harfufak harf kurallarına boş saptamak, noktalama işaretlerini uyandırmak, cümle tekniğine kulak asmamak
2 Sanatçı Bağımsız Olmalıdır Zira, onun eseri, siyasî sistemlerin de, hesaplı doktrinlerin de propaganda aracı değildir
3 Sanat Millî Olmalıdır Çünkü kendi milletinden kopmuş b' sanatın uluslararası bir bedel kazanması beklenemez
4 Sanatta Icat Asıldır Ne var ama, bu yenilik arayışı eskinin ret ve inkârı şeklinde yorumlanmamalıdır Dünden güç alarak yarın da kolay kolay eskimeyecek bir buluş anlayışı ilke edinilmiş; mutlaka bağımsızlık şekilli şiir yazmak, şiiri nesre ve hikâyeye yaklaştırmak, heceyi ve aruzu ölü vezinler olarak görmek gibi ısrarcı yaklaşımların içten olmadığı savunulmuştur
Toplumcu Gerçekçi, Garip ve ikinci Yeni gibi şiir hareketlerini de açlığı ve sefaleti dile getirdikleri, gençliğin şehevî arzularını kamçıladıkları, amaçlı olarak aile ve öteki toplumsal kurumları hiçe saydıkları iddialarıyla eleştirmişlerdir
Hisarcılar, Türk şiirinde görülen icat hareketlerinde sanatçıların dil, şekil ve konukarşısındaki tutumlarını belirleyen iki kutup olduğunu savunurlar (bkz: Karaer 1960: 3738): Bu kutuplardan birini, her faklılaşma ve değişmeyi şiirde icat sayanlar oluştururken; diğerini de, kimsesiz kendilerinin temsilcilik ettiğine inandıkları bu görüşün aksini iddia edenler oluşturmaktadırlar
Hisarcılara göre şiir dilinde yenilik; şiiri ölü kelimelerden ve terkiplerden kurtarıp sadeleştirmekle, dili basitliğe düşürmeden yaşayan halk diline göre geliştirmekle mümkündür Uygarlığın ve kültür seviyesinin bir bakıma ölçüsü olarak gördükleri dili kısırlaştırmamak gerektiğine inanmışlar; oysa, masa başında sözcük uydurulmasına da aleyhinde çıkmışlardır Ya¬bancı dillerden alındığı bundan böyle ayrım edilemeyen ve Türkçe karşılığı olmayan kelimelerin çekinilmeden kullanılması gerektiğini savunmuşlardır
Bu gruptaki şairler; vezin konusunda bir dayatmaya karşı olmuşlar, şiir olarak kalabildiği müddetçe aruzu da, heceyi de, serbest şekilli şiiri de kabul ettiklerini belirtmişlerdir Şiirin şekil özellikleri yönüyle, aruzda ve hecede alışılmış kalıpların çerçevesinden kurtulup yeni söyleyişlere ulaşmasını hedefleyen Hisarcılar, muhteva özellikleri yönüyle de, şiirin konu¬sunun sınırlandırılamayacağını, şiir feda edilmemek şartıyla her konunun işlenebileceğini savunmuşlardır Zira sanatın her şeyden önce bir hürriyet meselesi olduğunu, fakat, dünyanın hiçbir uygun ve hiçbir süre mut¬lak bağımsızlık rüzgârı esmediğini belirterek, özgürlük perdesi arkasında oynanan maksatlı oyunlara kundura bırakmayacaklarınıda her fırsatta dile getirmişlerdir
Hisarcılar, gecikmeli olarak ilân ettikleri bu ilkelere otuz takvim yayınlama hayatı baştan başa sıkı sıkıya emrindeki kalmışlar ve kendilerini, öteki topluluklara karşısında (toplumcu gerçekçiler, Birinci Yeniciler, Maviciler, İkinci Yeniciler) Türk şiirini ve dilini koruyan yegâne kaleolarak görmüşlerdir *
Yayın hayatını iki dönem halinde sürdüren Hisar dergisi, birinci yayınlama döneminde (Ocak 1957'ye değin) 75; ikinci yayın döneminde de (Ocak 1964'ten Aralık 1980'e kadar) 202 almak üzere toplam 277 sayı çıkmıştır
Atatürk'ün doğumunun 100 yıldönümü dolayısıyla Kültür Bakanlığı'nın dokuz dalda açtığı yarışmalarda, şiir dalında Kuşlar ve Ahalikitabıyla birincilik ödülünü kazanan Hisar ’ın kurucu şairlerinden Mustafa Necati Karaer, derginin çıkış gerekçelerini şöyle anlatır:
Garipçilerin başlattığı şiir akımının yalana dolmalarıkarın doğurmasa bile, şiirden nasibi olanları şiirden ve edebiyattan uzaklaştırıyor ve hareket devam ediyordu Bu koşul karşı yapılacak tek meslek, tek çare, inandığımız yolda bir edebî dergi çıkarmaktı Böylece bir dergi ancak, Türk şiirini devirmek isteyenlerin karşısına bir kale gibi dikilsin, taklitçiliğe sapma¬dan millî kültürümüzden şiddet alsın ve geçmiş'le gelecekarasında bir köprü olsun İşte, kendi inançlarımız ve sanat anlayışımız doğrultusunda bir hafıza, sanat ve edebiyat dergisi çı¬karma kararımız, özet olarak belirtmeye çalıştığım ihtiyaçtan doğmuştur (1983: 41)
Hisarcılar, derginin ilk sayısında yayımlanacak bir bildiriyle neler yapacaklarını anlatmakyerine, vakit içerisinde neler yapacaklarını görüntünin daha dürüst olacağına inan 26 Aralık 1966'da Ankara Radyosu'nca hazırlanan bir programda derginin sanat anlayışını ve başlıca ilkelerini ortaya koyan tanımlama, derginin kuruluşundan 17 yıl sonradan yapılır Hisar ’ın kuruluşunun, sorunlarının, dil anlayışının ve sanat ilkelerinin tanıtıldığı programa dergiyi temsilen Munis Faik Ozansoy, Mehmet Çınarlı, İlhan Geçer, Mustafa Necati Karaer, Gültekin Sâmanoğlu ve Nevzat Yalçın katılmışlardır
Radyoda Hisar Saatiprogramında açıklanan bu ilkeler, daha sonra Hisar dergisinin 113 ve 114 (Şubat, Mart 1967) sayılarında da topluluğun bir cins geciken bildirisi olarak dört madde halinde yayımlanmıştır:
1 Sanatçının Dili Yaşamış Dil Olmalıdır Huysuz takdirde, ister es¬fakat, ister yeni olsun, ölü kelimelerden doğan her eser yeni nesilleri birbirinden ayırır Türk sanatına ve kültürüne olumlu katkıda bulunamaz
Bu ilkeyle ilgili olarak Hisarcıların, bilhassa Birinci Yeni ve ikinci Yeni sanatçılarına yönelttikleri eleştiriler şöyle sıralanabilir: Ağza alınmayacak dek barbar ve çirkin kelimeleri bol bol kullanmak, dil akışına uy¬mayan uydurma kelimeleri inatla ve ısrarla uygulamak, büyük harfufak harf kurallarına boş saptamak, noktalama işaretlerini uyandırmak, cümle tekniğine kulak asmamak
2 Sanatçı Bağımsız Olmalıdır Zira, onun eseri, siyasî sistemlerin de, hesaplı doktrinlerin de propaganda aracı değildir
3 Sanat Millî Olmalıdır Çünkü kendi milletinden kopmuş b' sanatın uluslararası bir bedel kazanması beklenemez
4 Sanatta Icat Asıldır Ne var ama, bu yenilik arayışı eskinin ret ve inkârı şeklinde yorumlanmamalıdır Dünden güç alarak yarın da kolay kolay eskimeyecek bir buluş anlayışı ilke edinilmiş; mutlaka bağımsızlık şekilli şiir yazmak, şiiri nesre ve hikâyeye yaklaştırmak, heceyi ve aruzu ölü vezinler olarak görmek gibi ısrarcı yaklaşımların içten olmadığı savunulmuştur
Toplumcu Gerçekçi, Garip ve ikinci Yeni gibi şiir hareketlerini de açlığı ve sefaleti dile getirdikleri, gençliğin şehevî arzularını kamçıladıkları, amaçlı olarak aile ve öteki toplumsal kurumları hiçe saydıkları iddialarıyla eleştirmişlerdir
Hisarcılar, Türk şiirinde görülen icat hareketlerinde sanatçıların dil, şekil ve konukarşısındaki tutumlarını belirleyen iki kutup olduğunu savunurlar (bkz: Karaer 1960: 3738): Bu kutuplardan birini, her faklılaşma ve değişmeyi şiirde icat sayanlar oluştururken; diğerini de, kimsesiz kendilerinin temsilcilik ettiğine inandıkları bu görüşün aksini iddia edenler oluşturmaktadırlar
Hisarcılara göre şiir dilinde yenilik; şiiri ölü kelimelerden ve terkiplerden kurtarıp sadeleştirmekle, dili basitliğe düşürmeden yaşayan halk diline göre geliştirmekle mümkündür Uygarlığın ve kültür seviyesinin bir bakıma ölçüsü olarak gördükleri dili kısırlaştırmamak gerektiğine inanmışlar; oysa, masa başında sözcük uydurulmasına da aleyhinde çıkmışlardır Ya¬bancı dillerden alındığı bundan böyle ayrım edilemeyen ve Türkçe karşılığı olmayan kelimelerin çekinilmeden kullanılması gerektiğini savunmuşlardır
Bu gruptaki şairler; vezin konusunda bir dayatmaya karşı olmuşlar, şiir olarak kalabildiği müddetçe aruzu da, heceyi de, serbest şekilli şiiri de kabul ettiklerini belirtmişlerdir Şiirin şekil özellikleri yönüyle, aruzda ve hecede alışılmış kalıpların çerçevesinden kurtulup yeni söyleyişlere ulaşmasını hedefleyen Hisarcılar, muhteva özellikleri yönüyle de, şiirin konu¬sunun sınırlandırılamayacağını, şiir feda edilmemek şartıyla her konunun işlenebileceğini savunmuşlardır Zira sanatın her şeyden önce bir hürriyet meselesi olduğunu, fakat, dünyanın hiçbir uygun ve hiçbir süre mut¬lak bağımsızlık rüzgârı esmediğini belirterek, özgürlük perdesi arkasında oynanan maksatlı oyunlara kundura bırakmayacaklarınıda her fırsatta dile getirmişlerdir
Hisarcılar, gecikmeli olarak ilân ettikleri bu ilkelere otuz takvim yayınlama hayatı baştan başa sıkı sıkıya emrindeki kalmışlar ve kendilerini, öteki topluluklara karşısında (toplumcu gerçekçiler, Birinci Yeniciler, Maviciler, İkinci Yeniciler) Türk şiirini ve dilini koruyan yegâne kaleolarak görmüşlerdir *