Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

hud(a.s) ad kavmi

hud(a.s) ad kavmi
0
59

ahmet0135

FD Üye
Katılım
Nis 13, 2018
Mesajlar
3,764
Etkileşim
85
Puan
48
F-D Coin
0
hud(as) ad kavmi Güney Arabistanın Hadramut civarında, bulundukları yere kumsal ve zorlu yüksek arazi mânâsında «Ahkâf» adı verilen Isim kavmi isminde bir halk yaşıyordu Bu kavm maddî, bakımdan hayli ilerlemiş, zengin olmuş ve ihtişamlı binalar içerisinde hayat sürüyorlardı Kuvvetleri de hayli çoğaldığından etraflarındaki kavimlere de galebe çıkmışlar ve cebren beldelerini genişletmişlerdi Ama bu maddî ilerleme ve genişlemenin yanına Allahü Teâlâya ve emirlerine olan bağlılıkları kopmuş ve adamakıllı azgınlaşarak putlara tapar ülkü gelmişlerdi Hz Nuh tufanıyla sâkinleşen insanlar yine yoldan çıkmış, yolunu şaşırmıştı Allahü Teâlâ, bu şaşırmış kavmi, adalet yola davet etmek üzere içlerinden biri ve soyca kardeşleri olan Hûd aleyhisselâmı, onlara peygamber olarak gönderdi Hz Hûd kavmine, kendisinin Allah tarafından onlara gönderilen emîn bir Peygamber olduğunu bildirerek Allahın emirlerini bildiri etmeye başladı: — «Ey kavmim! Gelin Allahdan korkun ve Ona kulluk edin, sizin Ondan diğer bir ilâhınız daha değil Siz sade Ona kötüleme ediyorsunuz da ilâh diye başkalarına tapıyorsunuz» — «Ey benim kavmim, buna karşılık ben sizden bir ecîr istemiyorum, hâlis muhis karşılıksız bir nasihattir bu Benim ecrim ama beni yaradana aittir Vereceğini O verecektir Artık siz akıllanmayacak mısınız? Hâlâ siz Onun azabından sakınmayacak mısınız? Aklınızla düşünüp böyle halisane bir şekilde söylenen ve sizin menfaatinizle uygun bu adalet nasihati tutarak iftiradan, başkalarına tapmaktan vazgeçmez misiniz?» — «Ey benim kavmim, rabbınızdan mağfiret dileyiniz, Ona karşısında günahkâr olduğunuzu itiraf edip istiğfarda bulununuz, daha sonra Ona tevbe ile şirk ve isyandan pişmanlık duyarak imân ve doğrulukla müracat ve kulluk ediniz ancak, üzerinize bol bol Semânın feyzini göndersin; kuraklık çektirmesin, hayatînizi kuru maddelerin tazyikinden kurtarıp yükseltsin ve kuvvetinize zorlama katsın Malûm olan cismâni kuvvetinize az önce tanımadığınız manevîbir zor katlayarak artırsın Gelin mücrim mücrim, günahlarınıza İsrar ederek bu hoş nasihatleri dinlemezlik etmeyin, yüz çevirip gitmeyin» — «Siz her tepeye bir alâmet, köşk bina ederek eğleniyor, oynuyorsunuz Dünyada ebedî kalacakmışsınız gibi, bîr ekip saraylar ve havuzlar da ediniyorsunuz Keza ceza için yakaladığınız süre, acımasızca, zorbaca yakalıyorsunuz; dövüyor, öldürüyorsunuz Bundan Böyle Allahdan korkun ve bana itaat edin Size bildiğiniz şeyleri verenden sakinın; size davarlar ve oğullar verenden, bağlar ve pınarlar ihsan edenden» — «Açıkçası Ben, size gelecek büyük bir günün azabından korkuyorum» Hûd aleyhisselâmın bu daveti aleyhinde, Allahü Teâlânın dünya hayatında kendilerine kolaylık verdiği halde, küfre dalıp âhiretteki hesapla karşılaşmayı yalanlayan Ad kavminin ileri gelen kodaman güruhu isyan ederek ona ve onu dinleyenlere şöyle dediler: — «Eğer Rabbimiz dileseydi, emin bize Melâike gönderirdi Siz ise bizim gibi insanlarsınız Onun için biz sizinle gönderilen şeylere inanmayız Bu da diğer yok, fakat sizin gibi bir insandır Sizin yediğinizden yiyor, içtiğinizden içiyor Bu bir peygamber olamaz Olur Ya kendiniz gibi bir insana itaat edecek olursanız, muhakkak ancak o halde siz aldanmış olursunuz» — «O, siz cidden öldüğünüz ve bir toprak, bir yığın kemik olduğunuz zaman, kesin çıkartılacaksınız, dirileceksiniz diye mi vadediyor? Heyhat heyhat, ne uzaktan vaad! Yaşam, fakat bizim bu Dünya hayatımızdan diğer bir şey değildir Kimimiz bir taraftan ölür, kimimiz de yeni doğar hayata geliriz, bu böyle gider Biz öldükten daha sonra diriltilmeyeceğiz O halde bu hayata sarılalım, keyfimize bakalım» Isim kavminin ileri gelen kodaman güruhu Allahın resulü Hûd Aleyhisselâmın kendilerini hakka davetine karşılık isyanlarına devam ederek şöyle söylediler: — «Ey Hûd! Sen bize ha vaiz etmişsin, öğüd vermişsin ha öğüd verenlerden olmamışsın, bizce farkı yoktur Bu bize getirdiğin, eskilerin yalanından başka biri değildir Biz azaba uğratılmayız Senin sözünden dolayı ilâhlarımızı terk etmeyiz Yalnız deriz ki, her halde ilâhlarımızın bazısı seni fenalıkla çarpmış, onlara dil uzattığından dolayı aklına fenalık getirtmiş, seni delirtmiş, her halde biz seni bir çılgınlık içinde görüyoruz ve her halde biz, seni yalancılardan bîri sanıyoruz Sen bize bir kanıt de getirmedin, imâna mecburi kılacak bir mucize ile gelmedin» Hûd aleyhisselâm onların bu inkâr, inat ve saçmalıklarına karşılık bana kalırsa kendisinin ilâhî bir kanıt ve mucize olduğunu anlatan şu hakikatlerle cevap verdi: — «Ey benim kavmim! Bende hiç bir delilik değil Lâkin ben âlemlerin Rabbi olan Allahü Teâlâ kadar size gönderilen bir elçiyim Size Rabbimin emirlerini tebliğ ediyorum Ben sîzin için güvenilir bir öğüt ediciyim Sizi Allahın azabıyla ürkütmek için, içinizden bir adam vasıtasıyla, size Rabbinizden bir uyarı geldiğine inanmıyor da şaşma mi ediyorsunuz? Düşünün oysa o sizi Nuh kavminden sonra hâlifeler yaptı ve yaratılış bakımından size, onlardan ziyade irtifa ve güç verdi O halde Allahın nimetlerini unutmayın ancak kurtulabilesiniz» Hûd aleyhisselâmın kavminin kâfirleri, bu sözler üstüne şöyle dediler: — «Ya, sen bize yalnız Allaha ibadet ve itaat etmemiz, diğer taraftan babalarımız, atalarımızın tapageldikleri putları terk etmemiz için mi geldin? Haydi getir! O bize vadedîp durduğun azabı başımıza, getir bakalım, eğer sen doğru söyleyicîlerden isen» Bu Nedenle yer yüzünde hileli yere kibirlenmek istediler ve «bizden daha adaleli kim var» dediler Lakin kendilerini yaratmış olan Allahü Teâlânın onlardan daha adaleli olduğunu düşünmediler de Onların bu inkâr ve inatlarına devam etmeleri aleyhinde Hz Hûd, Allahü Teâlâya niyaz ederek «Rabbim! beni yalanlamalarına mukabil bana nusret ver» dedi Allahü Teâlâ da cevaben «Azabı gördükleri süre pişman olacaklar» buyurdu Hûd aleyhisselâm hakikatleri kabule yanaşmayan kavmine son olarak şöyle dedi: — Azabın inmesine dair ilim oysa Allah katındadır Ben size gönderildiğim şeyi tebliğ ediyorum Ama sizi böylece bir kavim görüyorum fakat cahillik ediyorsunuz, peygamberlerin vazifesini onların gönderilmesindeki hikmeti, o elcilere uyanların her iki dünyada saadet bulacağı, asîlerin ise felâkete uğrayacağı hakikatini bilmiyorsunuz Ben Allahı şahid tutarım, siz de şahid olunuz ki, Ondan başka sizin uydurduğunuz ortakların hiç birini ben tanımıyorum Binaenaleyh hepiniz toplanarak bana istediğiniz tuzağı kurun Bundan daha açık ne mucize arıyorsunuz? Yalnız bana fenalık getirdiğini bahis ettiğiniz bazısı yok, tüm ortaklarınız, putlarınız, ve siz hepiniz toplanarak bana fenalık gerçekleştirmek için dilediğiniz plânı kurun, istediğiniz hileyi tertipleyin Daha Sonra bana mühlet de vermeyin, elinizden geleni erteye koymayın, hemen yapın, hiç bir korkum değil Ben her halde Allaha tevekkül ettim, Onun dikte ve muhafazasına dayandım fakat, O benim Rabbûn ve sizin de Rabbinizdir Benim de sahibim, efendim Odur, sizin de, Onun irade ve dilemesi olmadan ne sizden, bir şey sadır olabilir, ne de musibet erişebilir Yer yüzünde hiç bir debelenen yoktur ancak, Onun kudreti ve tasarrufu aşağıda olmasın Hepsini dilediği gibi tasarruf eder, hiç birini kaçırmaz, isterse hiç kımıldatmaz hiç kuşkusuz Rabbım içten yol üzerindedir Doğruluğun koruyucusu, doğruların yardımcısıdır Rızası adalet, adalet ve doğruluktadır «Artık siz tekrar yüz çevirir, bu açık kesin hakikatleri dinlemez ve dürüst tevhîd yolunu tutmazsanız, ben size gönderildiğim beyanat vazifemi işte yaptım Rabbım beni mesul tutmaz da sizi helak edip sizin yerinize sizden diğer bir kavim getirir, halifeliği onlara verir Ve siz Ona zerrece bir zarar edemezsiniz Onun emrinden yüz çevirmenizin tüm zararı kendinize aid olur Çünkü Rabbım her şeyin üstünde koruyucu ve gözetleyicidir Hiç bir şeyi kaçırmaz ve yaptıklarınız ondan gizli kalmaz Binaenaleyh ona hiç bir zarar ihtimali olmaksızın cezanızı bulursunuz Bütün bu nasihatlere rağmen Ad kavmi ayaklanma ve küfürde ısrar etti Allahü Teâlânın elçisinin sözlerini dinlememekle de azaba müstahak oldular Vaktâ ancak korkutuldukları azabı gökte, vadilerine içten gelen bir siyah bulut halinde gördüler, dediler ancak: — «Bu ufukta behren bir bulut; bize yağmur yağdıracak» Hûd aleyhisselâm onlara şöyle söyledi: — «Hayır, o, sizin acele istediğiniz şey: Bir esinti fakat, onda çok dokunaklı bir azap vardır, Rabbının emriyle her şeyi helak edecektir, işte üzerinize Rabbınızdan bir cefa ve gazap fırtınası indi Sizin ve atalarınızın uydurduğu, taktığı kuru isimler hakkında, siz benimle çaba mi ediyorsunuz? Allah, onlara hiç bir süre böylece bir saltanat hakkı indirmedi, bundan böyle azabın gelişini bekleyin, ben de sizinle beraber ona gözetenlerdenim» Bir müddet sonra inkârın derinliklerine dalan Ad kavmi, bu bulutun bir yağmur değil, cefa fırtınası olduğunu görmüş oysa iş işten geçmişti Bu, bir «sarsar» rüzgârı, soğuk ve şamatalı bir kasırga idi oysa, onlara melun gelen bir günde başladı ve dehşetli bir kum seli üzerlerini örttü Allahü Teâlânın gönderdiği peygamberin bildirdiklerine imân etmeyen ve uğradığı şeyi bırakmayıp mutlak çürütüp kül eeren «sarsar» rüzgârı ile helak olan Ad kavminin kâfirleri kökleri kuruyup cezalarını bulurken; Allahın elçisine imân eden mutlu zümre ise dünya ve âhiret felahına eriyorlardı Hûd aleyhisselâm rüzgârı hissettiği zaman kendisinin ve inananların üzerine bir hat çizmiş, bir menbâ civarına, bir mahalle dürüst çekilmişti Kâfirleri kasıp kavuran cefa rüzgârı, onlara bir seher tesiri yapıyor ve ama derileri yumuşatacak, insanlara ferahlık verecek şekilde dokunuyordu Hz Hûd ile birlikte gerçek kurtuluşa eren bu müminler topluluğunun dört bin değin olduğu bildirilmiştir Eğer Isim kavminin kâfirleri de müminler gibi, Allahü Teâlânın Ayet ve delillerini inkâr etmeyip, Hûd aleyhisselâmın bildiri ettiği şekilde imân ve itaat etselerdi helak olmayacaklardı Lâkin onu dinlemeyip eğlendikleri için, o istihza ettikleri «Haydi getir bize» dedikleri azap da kendilerini kuşatıverdi Bu Nedenle kendileri de hem, bu dünyada lanetle takip olundular, ayrıca de Kıyamet gününde İşte pek isyankâr bir kavme, Allahü Teâlâ böyle ceza verir Halbuki Allahü Teâlâ, onlara mülk ve kuvvetten ibaret pek şeyler ihsan etmişti oysa, başkalarına o baskı ve iktidarı vermemiştir Ayrıca bu nimeti anlasınlar diye, kendilerine, kulak, gözler ve kalbler vermişti Lakin onların ne kulağı, ne gözleri ve ne de kalbleri kendilerine bir fayda vermedi Çünkü Allahın Ayetlerini inkâr eerdi, inkârlarının cezasını görüp Dünya hayatında zillet azabını tattılar Muhakkak Ahiret azabı daha zilletlidir Ayrıca onlar, kurtulamayacaklardır Bu hâdiseye muhatap olanlar, bugün, gidip dolaşırlarsa; gözlerine çarpacak o mahvolmuş eserler, kabirler, o azaba uğrayan Ad kavmine aiddir (Araf, Hûd, Müminün, Şuara, Fussilet, Ahkâf, Zariyat, Kamer ve Hâakka Sûreleri)  
 
858,475Konular
981,228Mesajlar
29,547Kullanıcılar
sonertSon üye
Üst Alt