Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

Hüroğlu Kimdir,Hüroğlu Hayatı,Hüroğlu Biyografisi

Hüroğlu Kimdir,Hüroğlu Hayatı,Hüroğlu Biyografisi
0
95

nicebayan

FD Üye
Katılım
Ara 24, 2016
Mesajlar
94,678
Etkileşim
2
Puan
38
Yaş
37
Web sitesi
nicebayan.com
F-D Coin
95
Hüroğlu Kimdir,Hüroğlu Hayatı,,Heroğlu Eserleri

1938 yılında Şarkışla ’da doğmuştur Ana adı Cumhur Karabulut ’tur Mehmet ve Feride ’nin oğludur Ailede beş erkek bir kız kardeştirler İlkokulu bitirdikten sonra babasının yanında sekiz sene bakkallık daha sonra da üç sene ayakkabı boyacılığı yapmış; mezbahada ve benzin istasyonlarında çalışmıştır İstasyondaki bekçilik ve pompacılık işini Sefil Selimî ile birlikte yapmış, bir çorba karşılığı günde 15 saat altı ay çalışmıştır Gecelerini de nöbetleşe olarak “Karıncalı palas adını verdikleri bir paltonun içinde geçirmişlerdir 19701984 yıllarında Almanya ’da işçilik yapmış, yurda dönüşte, bir ev iki dükkan almıştır 1956 yılında Sahare Bayan ’la evlenmiş, bu evlilikten dokuz çocuğu olmuştur Askerlik hizmetini de Kütahya ve Ankara ’da yapmıştır Halen Şarkışla ’da yaşamaktadır

1961 yılından itibaren, Şarkışla ’nın Kadılı mezrasındaki Çoban Mehmet (Can) ’dan feyz alarak şiir söylemeye başlamıştır Sazı ve çırağı olmayan fakat irticalı oldukça adaleli âşıklardandır Sivas ’ta Perişan Selimî ile birlikte “lebdeğmez söyleyen ikinci âşıktır Beş yüzden fazla şiiri vardır Çevresinde dağıtılmış âşık programlarına ve festivallere katılan âşığa Hüroğlu mahlasını da Şeyh Çoban Mehmet vermiştir





Yrd Doç Dr Doğan Kaya

Eserlerinden bazıları:

Dünya

Varımız harcattı oğlu kıza
Her nemiz var ise aldı tüketti
Doldurdu meşakket derunumuza
Felek bizi büklüm büklüm bük etti

Hırka verdi kuşak verdi şal verdi
Hane verdi tarla verdi mal verdi
Evlat verdi uşak verdi döl verdi
Çok yükledi sırtımıza tartma etti

Ağzımızda dişlerimiz söküldü
Kele döndü saçlarımız döküldü
Belimiz iki kat oldu büküldü
Üstümüze çöktü bizi çökertti

Kızgın korda kavrum kavrum kavurdu
Ucuz davarımı tepti devirdi
Kerpicimi toza kattı savurdu
Attı bu alemden sildi yok etti

Aç gezdirip gösteriyor tok gibi
Verdiğini geri aldı çok gibi
Fukaranın haznesinde yok gibi
Bekittikçe yüzlerini bekitti

Şaşkın gezgin iki de bir duraklar
Ustasından öğrenirler çıraklar
Ayağımız fena sıktı çarıklar
bir zamanlar ıstırabı çok etti

Harmanı yanandan öşür alınmaz
Acımasız grubuna teslim olunmaz
Kalpsiz olanda vicdan bulunmaz
Zulmün kastı Hüroğlu ’nu şok etti


Usul Yöntem

Yer yüzündeki pirleri
Tanıyorum yöntem usul
Evliya ile erleri
Anıyorum yöntem usul

Âşıkların başlarıyla
Hüda sırrı işleriyle
Gözlerinde yaşlarıyla
Yunuyorum usul yöntem

Bilmediğim belleyerek
Yâr adını dileyerek
Aşk badesi yollayarak
Sunuyorum yöntem usul

Yeni yeni yol belliyom
çeşitli dil belliyom
Hal içinde hal belliyom
Sınıyorum usul usul

Soruyorum sarıyorum
Benzer yerde duruyorum
Görenleri görüyorum
Kanıyorum yöntem yöntem

Aklım yetmiyor sözüme
Sürme çektiler gözüme
Tek çıngı* düştü özüme
Yanıyorum yöntem yöntem

Hüroğlu ’yum hürler ile
Basit ile zorlar ile
Ben kendimi birler ile
Sanıyorum usul yöntem Aynaya Baktım

Bir gün hatırladım aynaya baktım
Param parça olmuş yaralanmışım
Bir yıkık duvarın üzerine çıktım
Tepem üstü düşüp yaralanmışım

Oldukça düşündüm aklım yokladım
İrkilerek birdenbire bire hopladım
Âmâ hançeri ciğerime sapladım
Yaram ilaç olmuş çarelenmişim

Bülbüllük taslayıp güle konarken
Oturmuşum yürüyorum sanarken
Geçitler yoklayıp boyum sınarken
Arklarda boğulup derelenmişim

Edepten erkandan huydan okuyup
Atadan ecdattan soydan okuyup
Olura olmaza meydan okuyup
Saf dışı atılıp kürelenmişim

artık ahd eyledim ahd olsun
Umur olsun çaba olsun ceht olsun
İster essah** olsun ister saht ’olsun
İkisinden pat diye aralanmışım

Perişan tabanlarım dikkatsiz başım
Yüksek dağlar gibi çoğaldı kışım
Daima sıfıra çıktı hayalim düşüm
Münasebetsiz uykuya kiralanmışım

Ses dinlerdim bağlamadan tumburdan
Dolmuş kulaklarım zambur zumburdan
Bilmem kel başımdan bilmem kamburdan
Silinmiş ak yazgım turalanmışım***

Özüme bir nişan takıyom derken
Seyredip âleme bakıyom derken
İçimi dışımı yıkıyom derken
Kesin Olmama piresiyle pirelenmişim

İbret aldım evvel ile ahirden
Emeklerim boşuna gitmiş kahirden
Şifa diye fazla içtiğim zehirden
Tenim göz göz olmuş berelenmişim

Dünya hay huyuna koştum ha koştum
Düz yol arar iken sarplara düştüm
Hüroğlu morarmış rengine şaştım
Beyazlık ararken karalanmışım


Titriyor

Kaynıyor vücudum yanar dağ gibi
Ruhum sızılıyor dizim titriyor
Seda fışkırıyor benzer söz gibi
Bağrım kavruluyor özüm titriyor

Güzeller şahından istek dilerken
Mihrabına durup niyaz kılarken
Arzulayıp seher vakti melerken
Dilim dolaşıyor sözüm titriyor

Varım sarf ederim gönül yapmaya
Âşığım arlanmam yare tapmaya
Amaç eyleyince elin öpmeye
Kirpik seğiriyor yüzüm titriyor

Gönülden gönüle yâre varınca
Rahat alıp anına durunca
Didarını cemalini görür görmez
Kaşlar ağarıyor gözüm titriyor

Canlar mı dayanır nazlı nazına
Doya doya bakılır mı yüzüne
Tezene vurunca gönül sazına
Teller üzülüyor sazım titriyor *
 
858,505Konular
982,765Mesajlar
33,064Kullanıcılar
kazimdemirSon üye
Üst Alt