iltasyazilim
FD Üye
Huşu: Sözlük anlamı itibariyle; korkmak, itaat etmek, tevazu göstermek, boyun eğmek demektir O gün insanlar, hiçbir tarafa sapmadan Hakkın davetçisine uyarlar Gözler Rahman'ın heybetinden huşu' içerisine girmiş, kısılmıştır Artık bir fısıltıdan başka bir ses işitemezsin(Ta Ha, 20108) mealindeki ayette, kıyamet gününde, insanların Allah'ın azameti karşısındaki korkuları, bükülüşleri, alçalışları, sessizsedasız duruşları huşukavramıyla ifade edilmiştir
İman edenlerin kalpleri, Allah'ı ve O'ndan gelen hakikatleri hatırlayarak huşu ile dolma zamanı gelmedi mi?(Hadid, 5716) mealindeki ayette huşu kavramı doğrudan kalbin bir fonksiyonu olarak ortaya konmuştur
Terim olarak Huşu; bir yandan çekinmek, korkmak, boyun eğmek gibi kalbin bir eylemi, diğer yandan sükûnet içinde olmak, hareketsiz duruş sergilemek gibi organların bir eylemi olarak kendini gösterir Buna göre, Huşu; aslı kalpte, tezahürüyansıması bedende olmak üzere iki yönlü bir etkileşimin adıdır
Namazın Ruhu Huşudur
İçinde huşuyu barındıran namaz, Kur’an’da, kurtuluşun anahtarı olarak gösteriliyor
“Muhakkak ki, iman edenler kurtulmuştur Onlar öyle kimselerdir ki, namazlarını huşu ile kılarlar (Müminun, 2312) mealindeki ayette bu manayı görebiliriz
Fakat şu da bir gerçektir ki, bir çok müslüman sürekli olarak samimi bir şekilde namaz kıldığı ve kılmak istediği halde, insanî bir gaflet hali yaşayabiliyor ve her an huşu içinde olamıyor O halde bu dermansız derdin teşhisini doğru koymak gerekir
Huşuyu yansıtan bir hadis:
Hz Ali anlatıyor: Hz Peygamber(asm), rükûda şu duayı okuyordu: Allah'ım! Senin için rükûa vardım, Sana iman ettim, Sana teslim oldum Kulağım, gözüm, beynim(iliğim), kemiğim ve damarım(sinirim), sana karşı huşu içerisine girmiştir(Müslim, Müsafirin, 201)
Namazdaki Huşuun İki Unsuru: Tahliyeboşaltma ve Tahliyedoldurma
Tahliye: Arapça orijinli bu kelimenin üçüncü harfi h, noktalıdır Türkçe’de evi tahliye etme, bu anlamdadır
Konumuzla ilgili olarak; namaz kılanın iç âlemini arındırması, temizlemesi, namazla ilgili olmayan düşünceleri kalbinden çıkartıp atması, duygu ve düşünce yuvasını Rabbinin huzurunda huzurunu bozan her türlü tasavvurlardan tahliye etmesi anlamına gelir
Tahliye: Yine Arapça orijinli olan bu kelimenin üçüncü harfi hise, gözlü hadeğil noktasız hıdır Süslemek, ziynet eşyasıyla donatmak anlamına gelir
Namazda tahliye demek; Namaz kılan kimsenin kalbini, aklını, duygularını, bütün iç âlemini ilâhî huzurla canlandırması, namazın hakikatleriyle süslemesi demektir
Kelimei tevhitte, tahliyeyetemizleme ameliyesine öncelik verildiği gibi, namazda da bu hususa öncelik vermek gerekir Kelimei tevhitte, önce “la edatı, bir süpürge görevini üstlenmiş ve yoldaki tüm mevhumbatıl ilahları ortadan süpürüp silmiştir Kalbin yuvası, “la ile yapılan tahliyetemizleme ameliyesine tabi tutularak şirkin kirlerinden temizlendikten sonra, söz konusu kalbin sahibi, “illa asansörüyle tevhit sarayına çıkmış ve onun hakikatiyle süslenmiş olacaktır Lâ ilâhe İllallah, bu hakikati ifade etmektedir
Bu husus namazda da geçerlidir Masivanın (Allah'ın dışındaki varlıkların) manevî kirlerinden temizlenmeden, gerçek anlamda Allah'ın manevî huzuruna çıkmak ve “huşu mertebesine ulaşmak mümkün değildir
Çünkü insanın duyguları, birer sarmaşık otu gibi, meşgul oldukları şeylere yapışıp kalırlar Bunların ellerinipençesini masivadan çektirmeden, Yüce Allah’ın huzuruna çıkmak ve huşua ermek çok zordur Ayranla dolu bir kabı sütle doldurmak için ayranı boşaltmaktan başka çare var mı? Bu fizik kuralı, metafizik için de geçerlidir Kalp de bir kaptır; içindeki masiva ayranını dökmeden huzur ve huşu sütünü dolduramazsınız
O halde, namazda iken yine de dünyevî meşgalelerle haşir ve neşir olmamızın sebebi, söz konusu ilmî ve tecrübe edilmiş kuralı uygulamayışımızdan kaynaklanmaktadır Dünya işleri daha bütün sıcaklığıyla kalbimizde yer etmeye devam ederken, namaza durmaya ve sonra da “neden huzur ve huşua eremiyoruz diye şikâyette bulunmaya hakkımız yoktur
Aslında, temizlik ve abdest gibi ön hazırlıkların namazdan önce öngörülmesinin bir hikmeti de budur Abdest almakla; bir yandan maddi yönden temizlenme ameliyesini gerçekleştirdiğimiz gibi, fikir, zihin ve duygu planında da manevî bir temizlik işini icra etmiş ve bunu yaparken de, sıkı bir kontrol ile zihnimizi ve duygularımızı biraz sonra huzuruna varacağımız Yüce Yaratanımıza yönlendirmekle, önemli bir mesafeyi kat etmiş oluruz
Huşu Namazın hem çekirdeği hem de Meyvesidir
“Namaz huşu sahiplerinin dışındakilere ağır gelir(Bakara, 245) mealindeki ayette huşu, namazın çekirdeği olarak gösterilmiştir
“Muhakkak ki, iman edenler kurtulmuştur Onlar öyle kimselerdir ki, namazlarını huşu ile kılarlar (Müminun, 2312) mealindeki ayette ise huşu namazın bir meyvesi olarak gösterilmiştir
Huşunun zıddı gaflettir Gaflet ise, üç ayaklı bir şeytan üçgenidir Şeytan namazla ilgisi olmayan şeyleri hatırlatıp telkin eder Nefis, daha önceki meşguliyetini namazda da devam ettirmek ister Disipline alışmamış fikir ise, Allah’ın huzurunda olduğunu düşünmeden rast gele şeylerle eğlenmek ister Bu sebeple, vesvese ve lüzumsuz işlerle meşgul olduğumuzu fark eder etmez, hiçbir şey olmamış gibi huzura dönüp yolumuza devam etmemiz gerekir “Aman niye böyle oldu? ya bile yer vermemeliyiz
Huşu ile kılınan bir namazın huşusuz kılınan bir namazla aynı olması zaten adalet ölçüsüne de terstir Ancak baştan sona kadar huzuru yakalamak ta güçtür Mühim olan namazdaki gafletle geçen zaman dilimini asgariye indirmektir Yoksa ondan bütün, bütün kurtulmak insanın yapısına aykırıdır
Bu zorluğundan ötürüdür ki, Hz Peygamber(asm) uhud savaşından dönerken, “Biz küçük savaştan döndük, artık büyük savaşa gideceğiz diye buyurmuş ve bunun nefisle savaş olduğunu söylemiştir Nefisle mücadele etmenin en zorlu sahnesinin de namaz olduğu ifade edilmiştir
Nitekim, Maun Suresinin azarlamasını değerlendiren Hz Ali, Hz İbn Abbas ve Hz Enes gibi bazı sahabîler, ayetteki inceliğe dikkat çekmiş ve “namazdan ifadesinin “namazda tabirinden çok farklı olduğunu söylemişler
Buna göre: “Fi salatihim denilse, namazlarında gaflet gösterenlerin vay haline, anlamı çıkar ve yanlış olur Çünkü, namazda gaflet etmemek, sehiv yapmamak insan gücünün dışında bir şeydir Kaldı ki, Hz Peygamber(asm)’in bizzat namazda sehiv yaptığı bilinmektedir Fıkıh kitapların hepsinde, “Namazda sehiv yapma bölümü vardır
Onun içindir ki, ayette “an salatihim denilmiştir Yani onlar ki, namazlarından gaflet ediyorlar Yani; namazın kendisinden haberleri yoktur, onu tamamen unutuyorlar, ehemmiyet vermiyorlar İnsanlara karşı bir gösteriş kaygıları olmazsa asla kılmazlar
Bu sebepledir ki, bazı alimler bu ince farka işaret etmek üzere demişler ki; Allah’a şükürler olsun ki, Kur’an’da “Fi Salatihim (Namazlarında) demeyip de “An salatihim (Namazlarından) demiştir
Sonuç olarak, namazı huşu ile kılmak, beden ve ruh bütünlüğüne ermektir Buna ulaşmak için maddi ve manevi hazırlık yapmak gerekir
Sorularla İslamiyetcom
İman edenlerin kalpleri, Allah'ı ve O'ndan gelen hakikatleri hatırlayarak huşu ile dolma zamanı gelmedi mi?(Hadid, 5716) mealindeki ayette huşu kavramı doğrudan kalbin bir fonksiyonu olarak ortaya konmuştur
Terim olarak Huşu; bir yandan çekinmek, korkmak, boyun eğmek gibi kalbin bir eylemi, diğer yandan sükûnet içinde olmak, hareketsiz duruş sergilemek gibi organların bir eylemi olarak kendini gösterir Buna göre, Huşu; aslı kalpte, tezahürüyansıması bedende olmak üzere iki yönlü bir etkileşimin adıdır
Namazın Ruhu Huşudur
İçinde huşuyu barındıran namaz, Kur’an’da, kurtuluşun anahtarı olarak gösteriliyor
“Muhakkak ki, iman edenler kurtulmuştur Onlar öyle kimselerdir ki, namazlarını huşu ile kılarlar (Müminun, 2312) mealindeki ayette bu manayı görebiliriz
Fakat şu da bir gerçektir ki, bir çok müslüman sürekli olarak samimi bir şekilde namaz kıldığı ve kılmak istediği halde, insanî bir gaflet hali yaşayabiliyor ve her an huşu içinde olamıyor O halde bu dermansız derdin teşhisini doğru koymak gerekir
Huşuyu yansıtan bir hadis:
Hz Ali anlatıyor: Hz Peygamber(asm), rükûda şu duayı okuyordu: Allah'ım! Senin için rükûa vardım, Sana iman ettim, Sana teslim oldum Kulağım, gözüm, beynim(iliğim), kemiğim ve damarım(sinirim), sana karşı huşu içerisine girmiştir(Müslim, Müsafirin, 201)
Namazdaki Huşuun İki Unsuru: Tahliyeboşaltma ve Tahliyedoldurma
Tahliye: Arapça orijinli bu kelimenin üçüncü harfi h, noktalıdır Türkçe’de evi tahliye etme, bu anlamdadır
Konumuzla ilgili olarak; namaz kılanın iç âlemini arındırması, temizlemesi, namazla ilgili olmayan düşünceleri kalbinden çıkartıp atması, duygu ve düşünce yuvasını Rabbinin huzurunda huzurunu bozan her türlü tasavvurlardan tahliye etmesi anlamına gelir
Tahliye: Yine Arapça orijinli olan bu kelimenin üçüncü harfi hise, gözlü hadeğil noktasız hıdır Süslemek, ziynet eşyasıyla donatmak anlamına gelir
Namazda tahliye demek; Namaz kılan kimsenin kalbini, aklını, duygularını, bütün iç âlemini ilâhî huzurla canlandırması, namazın hakikatleriyle süslemesi demektir
Kelimei tevhitte, tahliyeyetemizleme ameliyesine öncelik verildiği gibi, namazda da bu hususa öncelik vermek gerekir Kelimei tevhitte, önce “la edatı, bir süpürge görevini üstlenmiş ve yoldaki tüm mevhumbatıl ilahları ortadan süpürüp silmiştir Kalbin yuvası, “la ile yapılan tahliyetemizleme ameliyesine tabi tutularak şirkin kirlerinden temizlendikten sonra, söz konusu kalbin sahibi, “illa asansörüyle tevhit sarayına çıkmış ve onun hakikatiyle süslenmiş olacaktır Lâ ilâhe İllallah, bu hakikati ifade etmektedir
Bu husus namazda da geçerlidir Masivanın (Allah'ın dışındaki varlıkların) manevî kirlerinden temizlenmeden, gerçek anlamda Allah'ın manevî huzuruna çıkmak ve “huşu mertebesine ulaşmak mümkün değildir
Çünkü insanın duyguları, birer sarmaşık otu gibi, meşgul oldukları şeylere yapışıp kalırlar Bunların ellerinipençesini masivadan çektirmeden, Yüce Allah’ın huzuruna çıkmak ve huşua ermek çok zordur Ayranla dolu bir kabı sütle doldurmak için ayranı boşaltmaktan başka çare var mı? Bu fizik kuralı, metafizik için de geçerlidir Kalp de bir kaptır; içindeki masiva ayranını dökmeden huzur ve huşu sütünü dolduramazsınız
O halde, namazda iken yine de dünyevî meşgalelerle haşir ve neşir olmamızın sebebi, söz konusu ilmî ve tecrübe edilmiş kuralı uygulamayışımızdan kaynaklanmaktadır Dünya işleri daha bütün sıcaklığıyla kalbimizde yer etmeye devam ederken, namaza durmaya ve sonra da “neden huzur ve huşua eremiyoruz diye şikâyette bulunmaya hakkımız yoktur
Aslında, temizlik ve abdest gibi ön hazırlıkların namazdan önce öngörülmesinin bir hikmeti de budur Abdest almakla; bir yandan maddi yönden temizlenme ameliyesini gerçekleştirdiğimiz gibi, fikir, zihin ve duygu planında da manevî bir temizlik işini icra etmiş ve bunu yaparken de, sıkı bir kontrol ile zihnimizi ve duygularımızı biraz sonra huzuruna varacağımız Yüce Yaratanımıza yönlendirmekle, önemli bir mesafeyi kat etmiş oluruz
Huşu Namazın hem çekirdeği hem de Meyvesidir
“Namaz huşu sahiplerinin dışındakilere ağır gelir(Bakara, 245) mealindeki ayette huşu, namazın çekirdeği olarak gösterilmiştir
“Muhakkak ki, iman edenler kurtulmuştur Onlar öyle kimselerdir ki, namazlarını huşu ile kılarlar (Müminun, 2312) mealindeki ayette ise huşu namazın bir meyvesi olarak gösterilmiştir
Huşunun zıddı gaflettir Gaflet ise, üç ayaklı bir şeytan üçgenidir Şeytan namazla ilgisi olmayan şeyleri hatırlatıp telkin eder Nefis, daha önceki meşguliyetini namazda da devam ettirmek ister Disipline alışmamış fikir ise, Allah’ın huzurunda olduğunu düşünmeden rast gele şeylerle eğlenmek ister Bu sebeple, vesvese ve lüzumsuz işlerle meşgul olduğumuzu fark eder etmez, hiçbir şey olmamış gibi huzura dönüp yolumuza devam etmemiz gerekir “Aman niye böyle oldu? ya bile yer vermemeliyiz
Huşu ile kılınan bir namazın huşusuz kılınan bir namazla aynı olması zaten adalet ölçüsüne de terstir Ancak baştan sona kadar huzuru yakalamak ta güçtür Mühim olan namazdaki gafletle geçen zaman dilimini asgariye indirmektir Yoksa ondan bütün, bütün kurtulmak insanın yapısına aykırıdır
Bu zorluğundan ötürüdür ki, Hz Peygamber(asm) uhud savaşından dönerken, “Biz küçük savaştan döndük, artık büyük savaşa gideceğiz diye buyurmuş ve bunun nefisle savaş olduğunu söylemiştir Nefisle mücadele etmenin en zorlu sahnesinin de namaz olduğu ifade edilmiştir
Nitekim, Maun Suresinin azarlamasını değerlendiren Hz Ali, Hz İbn Abbas ve Hz Enes gibi bazı sahabîler, ayetteki inceliğe dikkat çekmiş ve “namazdan ifadesinin “namazda tabirinden çok farklı olduğunu söylemişler
Buna göre: “Fi salatihim denilse, namazlarında gaflet gösterenlerin vay haline, anlamı çıkar ve yanlış olur Çünkü, namazda gaflet etmemek, sehiv yapmamak insan gücünün dışında bir şeydir Kaldı ki, Hz Peygamber(asm)’in bizzat namazda sehiv yaptığı bilinmektedir Fıkıh kitapların hepsinde, “Namazda sehiv yapma bölümü vardır
Onun içindir ki, ayette “an salatihim denilmiştir Yani onlar ki, namazlarından gaflet ediyorlar Yani; namazın kendisinden haberleri yoktur, onu tamamen unutuyorlar, ehemmiyet vermiyorlar İnsanlara karşı bir gösteriş kaygıları olmazsa asla kılmazlar
Bu sebepledir ki, bazı alimler bu ince farka işaret etmek üzere demişler ki; Allah’a şükürler olsun ki, Kur’an’da “Fi Salatihim (Namazlarında) demeyip de “An salatihim (Namazlarından) demiştir
Sonuç olarak, namazı huşu ile kılmak, beden ve ruh bütünlüğüne ermektir Buna ulaşmak için maddi ve manevi hazırlık yapmak gerekir
Sorularla İslamiyetcom