nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Fâtiha ve Tehiyyât Huzura Varış
Evet Namazla Rabbimize yöneliyor, hâcetlerimizi, şikayetlerimizi ona dile getiriyoruz
Peki, namaz kılarken, okuduğumuz Fatiha sûresinde “yalnız Sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz derken, kasdettiğimiz diğerleri kimlerdir??
Namazı tek başımıza kıldığımızda da benzer tarzda Rabbimize duada bulunuyor ve “yalnız Sana ibadet ederim ve yalnız Senden destek dilerim demek yerine , “İyyâke na ’budü ve İyyâke nestaîn : “yalnız Sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz biçiminde bir açıklama de bulunuyoruz??
Bizimle beraber olan diğerleri kimlerdir???
Evet İnsan namazı tek başına edâ eder gibi gözükür ancak, 3 çok büyük orduyla namaza durmaktadır
Üç koskocaman cemaatle, o cemaatlerin nâmına “İyyâke na ’budü ve İyyâke nestaîn diyerek, münacaatta bulunur
Birincisi: İnsanın vücudundaki zerreler, hücreler, organlardan müteşekkil bir cemaat vardır Tümü kendi vazifesiyle ibadettedirler İnsan bu cemaatin imamı, temsilcisidir bununla birlikte bedensel anlamda yok, mânevî boyutuyla da bir cemaati temsilcilik eder Aklı, kalbi, duyguları ve tüm mânevî latifelerinden oluşan bir mânevî cemaat de vardır
Seslenmek birinci cemaat, maddesi ve mânâsı itibâriyle insana emanet edilen cihazları, hassalarıdır Bütün âzâ ve zerreler, ve latifeler, başlıbaşına bir âlemdirler
İkincisi: Namaz kılan bütün insanlardan oluşan bir cemaattir İnsan namaza durunca, kendisi gibi, milyonlarca mü ’minin Kâbe çevresinde halkalar oluşturup namaza durduklarını hayalen görürHalkalar büyüdükçe, kendisine dek geldiğini ve o namaz kılan milyonlarca mü ’minden biri de kendi olduğunu düşünerek, coşkuyla “İyyâke na ’budü ve İyyâke nestaîn der
Üçüncüsü: Kainat ve içerisindekilerden oluşan bir cemaat Zerreden şemse, galaksilere, ruhânîlere, meleklere kadar İnsan namazında yaratılan tümce mahlukatın ibadetlerini Rabbine ibraz eder Onların ibadetlerine bir temsilci hükmünde, Rabbinin huzuruna çıkar
İşte kainatın hülâsası olan insan, yaratılış hakikatine yakışır bir ibadet olan namazla mükellef kılınmıştır
Namaz, insanın kainatın bir ustabaşısı hükmünde olduğunun, mahlukatın temsilcisi ve halifei talep olduğunun bir göstergesidir
Fatiha ’da tüm kainat ve yaratılanlar namına Rabbine müracaat eden insan,
1 Ettehiyyâtü ’de ise bütün mahlûkatın ibadetlerini Rabbine takdim eder
Evet Tahiyyatta, âlemlerin tamamının ibadetlerini Allah ’a bir sunuş vardır
Miraçta asm Efendimizin Rabbine yaptığı taktimdir
2 İşte bizler, namazdaki Ettehiyyâtü ’de, Allah Rasûlü ’nün Rabbül Âlemin ’e tüm kainatın ibadetlerini sunduğu o miraç gecesine de hayalen tanık oluruz
3 Namaz kılan bi mü ’min, namazıyla, “mahlukatın Sana yapmış oldukları ibadetleri kasıtlı olarak, imanımla Sana takdim ediyorum Yâ Rabbi der
İnsan öz olarak yaratıldığından, onun hamdi de, şükrü de kainat dek olamlıydı İşte kainatın ibadetlerini takdim vazifesi insana verilmiştir Ta ancak, kainat dolusu bir şükrü Rabbine açıklama edebilsin
Bizim şu sınırlı ömrümüz ve sınırlı hamdimiz, Rabbimizin kainat dolusu ihsanına, ikramına ve nimetlerine aleyhinde kainat dolusu bir teşekkür yapmaya yetmezFakat niyetimizle, imanımızla kainatın ibadetlerini, Rabbimize taktim ettiğimiz de, amel defterimize bütün o ibadetleri yapmış hükmünde kaydedilir Bundan daha büyük bir kâr düşünebilir misiniz?
Çağrıda Bulunmak ki, insan iki bambaşka şahsiyetle, Cenâbı Mevlâya iltica hâlindedir:
Birincisi: Yeryüzünün halifesi, varlıkların reisi, sultanı ünvanıyla, herşey namına, herşeyin ibadet ve hizmetini takdim ederek, bununla beraber muhtaç olduğu şeyleri niyaz ederek “İyyâke na ’budü ve İyyâke nestaîn der
İkincisi: Ettehiyyâtüde: kendisinin ibadetinin Rabbinin ihsan ve ikramlarına, nimetlerine karşılık bir hiç hükmünde olduğunu ifade eder ve tüm kainatın ibadetlerini Rabbine takdim ederek, “Yâ Rabbi! ben senin makbul kulların gibi, sana makbul hediyeler ibraz edemedim Fakat sen, tüm yaşam sahiplerinin hayatlarıyla dile getirdikleri tesbihlere, zikirlere, şükürlere, ibadetlere lâyıksın Ben de onları imanımla, niyetimle sana ibraz ediyorum “ der
İşte, sınırlı ömründe, böyle sınırsız bir şükrü, namazla ifade ediyor insan
Namaz kılmayan insanın ses çıkarmama etmesi
İnsan namaz kılmadığı vakit, affınıza sığınarak söylüyorum fakat, mutfak ile banyo aralarında kesik kesik bir alet olacaktır
Âyeti Kerimesinde Allah (cc) “Rabbinizin nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız buyuruyor
Evet Allah ’ın bze ihsan ve ikram buyurduğu nimetler saymakla tükenmeyecek değin sınırsızdır
Bizi sefalet karanlıklarından şu varlık âlemine çıkaran, bize bizi dağ, taş, veya hayvan olarak yaratmayıp, insan sûretinde yaratan, kulağımızı açıp, gözümüzü takan Allah,
Başımıza pek bir dimağ, sinemize öyle bir kalp, ağzımıza böylece bir dil yerleştirmiş oysa, hadsiz hediyelerini tadabilip, tanıyabilecek kabiliyette yaratmıştır İman ile bizi insaniyet makamına çıkaran Allah, İslâmiyet ile, Allah Rasûlü ’ne ümmet olmakla da bizleri şereflendirmiştir
Kainatı bir sofra yapıp önüne seren, kendisine muhatap bölge, tüm âlemi ona hizmetkâr eden, Rabbine insan Rabbine nasıl ibadet edeceğini, nasıl bir şükürde, teşekkürde bılınacağını şaşırmaz mı?
Allah insanı, bütün da kendisine yerinde bir ibadetle mükellef , vazifeli kılmış ve kainat dolusu bir ibadeti, şükrün ifadesi olan namazla emretmiştir
KAİNAT, MÜ ’MİNİN VEFATIYLA AĞLAR, KÂFİRİN ÖLÜMÜYLE SEVİNİR
Âlemde yaratılan ne varsa, mü ’minin hayatından zevk duymakta, sevinmektedir
Kâfirin hayatından da keder duymaktadır
Kur ’ânı Kerîm ’de Duhan Sûresi 29 âyette şöyle buyrulmaktadır:
“Mü ’minin ölmesiyle yer ve gök ehli sabır edemez ağlar, fakat kâfirin ölmesiyle sevinir, ağlamaz
Neden mü ’minin ölümüne ağlar yer ve gök ehli?
Çünkü mü ’min, halden ve dilden anlayan birisiydi Yaratılanların hakik kıymetini haberdar olan birisiydi Onları yaratanlarına itaatle, ibadetle vazifeli olduklarını gören birisiydi Mü ’min, kainatı başıboş ve mânâsız olarak görmeyip, bir kitap gibi kainatı okuyan, kainatın yaratılışındaki mânâları tefekkür eden biriydi(s)
Namazıyla, mahlukatın ibadetlerini, itaatlerini bildiğini, takdir ettiğini, iştirak ettiğini bildiren biriydi
Ve tekrar tekrar zikettiği, Âli İmran sûresinin 191 âyetiydi:
“ Ey Rabbimiz, sen bizi gereksizce yaratmadın Seni her türlü yetersiz ve kusurlardan tenzih ederiz Bizi Cehennem azabından koru!
Fakat, kâfirin böyle bir endişesi yoktu Şu koskocaman kainatı ve ondaki kusursuz armoni ve intizamı tesadüflere bağlıyordu Kendisi başıboş, serseri olduğu için, kainatı da başoboş ve yararsız görüyordu
İşte bu hakarete mâruz kalan mevcudat, kâfirin ölmesine seviniyorlar
Mü ’minin ölüm ettiğinde de “Eyvah, hâlimizden ve dilimizden anlayan, Rabbimizi binbir dil ile tesbih eden biri daha vefat etti diye arkasında ağlıyorlar
Evet insan da bütün yaratılanlar gibi bir kuldur Fakat, tüm yaratılanların kendisine bağlandığı bir kuldur!!
İşte insan namazı terk ederek, mahlukatı o yüksek makamlarında temsil etmemiş olmakla,
keza mahlukatın hakkına tecavüz etmiş olmaz mı?
Ayrıca onlara hakaret etmiş, keza de onları yaratan ve ibadetlerini takdimle insanı vazifelendiren Rabbül Âlemîn ’e hakaret etmiş olmaz mı???
Sen benim kalbime bak:
Kimi insanların, namazı minik gördüklerine ve “sen benim kalbime bak diyerek işin içinden çıktıklarına tanık oluruz
Mehmed Kırkıncı Hoca ’nın ‘Hikmet Pırıltıları ’ isimli kıymetli kitabında, şöyle bir örnek vardır:
Okumadan doktor elde etmek isteyen bir lise mezununa:
Fakülteye girip, doktorluk ilmini tahsil etsene, dediğimizde;
Sen benim kalbime bak Benim Tıp Fakültesine o kadar bir imanım, doktorluğa karşısında pek birr muhabbetim var ancak betimleme edemem Siz okula devam edin Yarın yeniden sizden önce ben doktor olacağım
Namaz kılmayan kimseler de böyle demiyorlar mı?
“Siz namaz kılmaya devam edin Ben kılmıyorum ama, daha açıkçası, Allah ’ın emirlerini dinlemiyorum fakat öyle bir imanım, Allah ’a böylece bir sevgim var oysa, yarın tekrar sizden önce Cennete ben gideceğim
Oysa nice halk var ancak, doğrusu namaza başalmak istiyor, İslâmı yaşamak istiyorlar Ama, ola ki de bizden gelecek bir gayret kıvılcımına ihtiyaçları var ancak, bu kısım mevzu bahis ettiğimiz kısımdan ayrıdır
Kalbi pak olan ve Allah ’a inanıyorum diyenler ne yapmışlar???
5 zaman farz namazla kalmamış, geceyi bölüp namaza kalkmışlar Ramazan orucunu tutmakla kalmamış, her ayın birkaç gününü de beyhude oruçla geçirmişler Mallarının zekâtını vermekle kalamamış, sadakalarla, yardımlarla, gereklilik sahiplerini gözetmişler olarak kilometrelerce yolları katedip, dünyanın kalbi olan Kâbe ’ye gelmişler Serden, servetten geip, İslâmı cihana bildiri etmişler İşte kalbi pak müslümanlar bunlar yok midir?
Bzamanın açıklama ettiği gibi: “Cennet ucuz değil, Cehennem deha lüzumsuz yok *
Evet Namazla Rabbimize yöneliyor, hâcetlerimizi, şikayetlerimizi ona dile getiriyoruz
Peki, namaz kılarken, okuduğumuz Fatiha sûresinde “yalnız Sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz derken, kasdettiğimiz diğerleri kimlerdir??
Namazı tek başımıza kıldığımızda da benzer tarzda Rabbimize duada bulunuyor ve “yalnız Sana ibadet ederim ve yalnız Senden destek dilerim demek yerine , “İyyâke na ’budü ve İyyâke nestaîn : “yalnız Sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz biçiminde bir açıklama de bulunuyoruz??
Bizimle beraber olan diğerleri kimlerdir???
Evet İnsan namazı tek başına edâ eder gibi gözükür ancak, 3 çok büyük orduyla namaza durmaktadır
Üç koskocaman cemaatle, o cemaatlerin nâmına “İyyâke na ’budü ve İyyâke nestaîn diyerek, münacaatta bulunur
Birincisi: İnsanın vücudundaki zerreler, hücreler, organlardan müteşekkil bir cemaat vardır Tümü kendi vazifesiyle ibadettedirler İnsan bu cemaatin imamı, temsilcisidir bununla birlikte bedensel anlamda yok, mânevî boyutuyla da bir cemaati temsilcilik eder Aklı, kalbi, duyguları ve tüm mânevî latifelerinden oluşan bir mânevî cemaat de vardır
Seslenmek birinci cemaat, maddesi ve mânâsı itibâriyle insana emanet edilen cihazları, hassalarıdır Bütün âzâ ve zerreler, ve latifeler, başlıbaşına bir âlemdirler
İkincisi: Namaz kılan bütün insanlardan oluşan bir cemaattir İnsan namaza durunca, kendisi gibi, milyonlarca mü ’minin Kâbe çevresinde halkalar oluşturup namaza durduklarını hayalen görürHalkalar büyüdükçe, kendisine dek geldiğini ve o namaz kılan milyonlarca mü ’minden biri de kendi olduğunu düşünerek, coşkuyla “İyyâke na ’budü ve İyyâke nestaîn der
Üçüncüsü: Kainat ve içerisindekilerden oluşan bir cemaat Zerreden şemse, galaksilere, ruhânîlere, meleklere kadar İnsan namazında yaratılan tümce mahlukatın ibadetlerini Rabbine ibraz eder Onların ibadetlerine bir temsilci hükmünde, Rabbinin huzuruna çıkar
İşte kainatın hülâsası olan insan, yaratılış hakikatine yakışır bir ibadet olan namazla mükellef kılınmıştır
Namaz, insanın kainatın bir ustabaşısı hükmünde olduğunun, mahlukatın temsilcisi ve halifei talep olduğunun bir göstergesidir
Fatiha ’da tüm kainat ve yaratılanlar namına Rabbine müracaat eden insan,
1 Ettehiyyâtü ’de ise bütün mahlûkatın ibadetlerini Rabbine takdim eder
Evet Tahiyyatta, âlemlerin tamamının ibadetlerini Allah ’a bir sunuş vardır
Miraçta asm Efendimizin Rabbine yaptığı taktimdir
2 İşte bizler, namazdaki Ettehiyyâtü ’de, Allah Rasûlü ’nün Rabbül Âlemin ’e tüm kainatın ibadetlerini sunduğu o miraç gecesine de hayalen tanık oluruz
3 Namaz kılan bi mü ’min, namazıyla, “mahlukatın Sana yapmış oldukları ibadetleri kasıtlı olarak, imanımla Sana takdim ediyorum Yâ Rabbi der
İnsan öz olarak yaratıldığından, onun hamdi de, şükrü de kainat dek olamlıydı İşte kainatın ibadetlerini takdim vazifesi insana verilmiştir Ta ancak, kainat dolusu bir şükrü Rabbine açıklama edebilsin
Bizim şu sınırlı ömrümüz ve sınırlı hamdimiz, Rabbimizin kainat dolusu ihsanına, ikramına ve nimetlerine aleyhinde kainat dolusu bir teşekkür yapmaya yetmezFakat niyetimizle, imanımızla kainatın ibadetlerini, Rabbimize taktim ettiğimiz de, amel defterimize bütün o ibadetleri yapmış hükmünde kaydedilir Bundan daha büyük bir kâr düşünebilir misiniz?
Çağrıda Bulunmak ki, insan iki bambaşka şahsiyetle, Cenâbı Mevlâya iltica hâlindedir:
Birincisi: Yeryüzünün halifesi, varlıkların reisi, sultanı ünvanıyla, herşey namına, herşeyin ibadet ve hizmetini takdim ederek, bununla beraber muhtaç olduğu şeyleri niyaz ederek “İyyâke na ’budü ve İyyâke nestaîn der
İkincisi: Ettehiyyâtüde: kendisinin ibadetinin Rabbinin ihsan ve ikramlarına, nimetlerine karşılık bir hiç hükmünde olduğunu ifade eder ve tüm kainatın ibadetlerini Rabbine takdim ederek, “Yâ Rabbi! ben senin makbul kulların gibi, sana makbul hediyeler ibraz edemedim Fakat sen, tüm yaşam sahiplerinin hayatlarıyla dile getirdikleri tesbihlere, zikirlere, şükürlere, ibadetlere lâyıksın Ben de onları imanımla, niyetimle sana ibraz ediyorum “ der
İşte, sınırlı ömründe, böyle sınırsız bir şükrü, namazla ifade ediyor insan
Namaz kılmayan insanın ses çıkarmama etmesi
İnsan namaz kılmadığı vakit, affınıza sığınarak söylüyorum fakat, mutfak ile banyo aralarında kesik kesik bir alet olacaktır
Âyeti Kerimesinde Allah (cc) “Rabbinizin nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız buyuruyor
Evet Allah ’ın bze ihsan ve ikram buyurduğu nimetler saymakla tükenmeyecek değin sınırsızdır
Bizi sefalet karanlıklarından şu varlık âlemine çıkaran, bize bizi dağ, taş, veya hayvan olarak yaratmayıp, insan sûretinde yaratan, kulağımızı açıp, gözümüzü takan Allah,
Başımıza pek bir dimağ, sinemize öyle bir kalp, ağzımıza böylece bir dil yerleştirmiş oysa, hadsiz hediyelerini tadabilip, tanıyabilecek kabiliyette yaratmıştır İman ile bizi insaniyet makamına çıkaran Allah, İslâmiyet ile, Allah Rasûlü ’ne ümmet olmakla da bizleri şereflendirmiştir
Kainatı bir sofra yapıp önüne seren, kendisine muhatap bölge, tüm âlemi ona hizmetkâr eden, Rabbine insan Rabbine nasıl ibadet edeceğini, nasıl bir şükürde, teşekkürde bılınacağını şaşırmaz mı?
Allah insanı, bütün da kendisine yerinde bir ibadetle mükellef , vazifeli kılmış ve kainat dolusu bir ibadeti, şükrün ifadesi olan namazla emretmiştir
KAİNAT, MÜ ’MİNİN VEFATIYLA AĞLAR, KÂFİRİN ÖLÜMÜYLE SEVİNİR
Âlemde yaratılan ne varsa, mü ’minin hayatından zevk duymakta, sevinmektedir
Kâfirin hayatından da keder duymaktadır
Kur ’ânı Kerîm ’de Duhan Sûresi 29 âyette şöyle buyrulmaktadır:
“Mü ’minin ölmesiyle yer ve gök ehli sabır edemez ağlar, fakat kâfirin ölmesiyle sevinir, ağlamaz
Neden mü ’minin ölümüne ağlar yer ve gök ehli?
Çünkü mü ’min, halden ve dilden anlayan birisiydi Yaratılanların hakik kıymetini haberdar olan birisiydi Onları yaratanlarına itaatle, ibadetle vazifeli olduklarını gören birisiydi Mü ’min, kainatı başıboş ve mânâsız olarak görmeyip, bir kitap gibi kainatı okuyan, kainatın yaratılışındaki mânâları tefekkür eden biriydi(s)
Namazıyla, mahlukatın ibadetlerini, itaatlerini bildiğini, takdir ettiğini, iştirak ettiğini bildiren biriydi
Ve tekrar tekrar zikettiği, Âli İmran sûresinin 191 âyetiydi:
“ Ey Rabbimiz, sen bizi gereksizce yaratmadın Seni her türlü yetersiz ve kusurlardan tenzih ederiz Bizi Cehennem azabından koru!
Fakat, kâfirin böyle bir endişesi yoktu Şu koskocaman kainatı ve ondaki kusursuz armoni ve intizamı tesadüflere bağlıyordu Kendisi başıboş, serseri olduğu için, kainatı da başoboş ve yararsız görüyordu
İşte bu hakarete mâruz kalan mevcudat, kâfirin ölmesine seviniyorlar
Mü ’minin ölüm ettiğinde de “Eyvah, hâlimizden ve dilimizden anlayan, Rabbimizi binbir dil ile tesbih eden biri daha vefat etti diye arkasında ağlıyorlar
Evet insan da bütün yaratılanlar gibi bir kuldur Fakat, tüm yaratılanların kendisine bağlandığı bir kuldur!!
İşte insan namazı terk ederek, mahlukatı o yüksek makamlarında temsil etmemiş olmakla,
keza mahlukatın hakkına tecavüz etmiş olmaz mı?
Ayrıca onlara hakaret etmiş, keza de onları yaratan ve ibadetlerini takdimle insanı vazifelendiren Rabbül Âlemîn ’e hakaret etmiş olmaz mı???
Sen benim kalbime bak:
Kimi insanların, namazı minik gördüklerine ve “sen benim kalbime bak diyerek işin içinden çıktıklarına tanık oluruz
Mehmed Kırkıncı Hoca ’nın ‘Hikmet Pırıltıları ’ isimli kıymetli kitabında, şöyle bir örnek vardır:
Okumadan doktor elde etmek isteyen bir lise mezununa:
Fakülteye girip, doktorluk ilmini tahsil etsene, dediğimizde;
Sen benim kalbime bak Benim Tıp Fakültesine o kadar bir imanım, doktorluğa karşısında pek birr muhabbetim var ancak betimleme edemem Siz okula devam edin Yarın yeniden sizden önce ben doktor olacağım
Namaz kılmayan kimseler de böyle demiyorlar mı?
“Siz namaz kılmaya devam edin Ben kılmıyorum ama, daha açıkçası, Allah ’ın emirlerini dinlemiyorum fakat öyle bir imanım, Allah ’a böylece bir sevgim var oysa, yarın tekrar sizden önce Cennete ben gideceğim
Oysa nice halk var ancak, doğrusu namaza başalmak istiyor, İslâmı yaşamak istiyorlar Ama, ola ki de bizden gelecek bir gayret kıvılcımına ihtiyaçları var ancak, bu kısım mevzu bahis ettiğimiz kısımdan ayrıdır
Kalbi pak olan ve Allah ’a inanıyorum diyenler ne yapmışlar???
5 zaman farz namazla kalmamış, geceyi bölüp namaza kalkmışlar Ramazan orucunu tutmakla kalmamış, her ayın birkaç gününü de beyhude oruçla geçirmişler Mallarının zekâtını vermekle kalamamış, sadakalarla, yardımlarla, gereklilik sahiplerini gözetmişler olarak kilometrelerce yolları katedip, dünyanın kalbi olan Kâbe ’ye gelmişler Serden, servetten geip, İslâmı cihana bildiri etmişler İşte kalbi pak müslümanlar bunlar yok midir?
Bzamanın açıklama ettiği gibi: “Cennet ucuz değil, Cehennem deha lüzumsuz yok *