adanali
FD Üye
- Katılım
- Eki 20, 2019
- Mesajlar
- 2,792
- Etkileşim
- 0
- Puan
- 36
- Yaş
- 36
- Konum
- Adana
- Web sitesi
- bilgilihocam.com
- F-D Coin
- 69
Hz. Musa'nın Canını Almaya Gelen Meleğe Tokat Atması ?
Ebu Hureyre (ra) dan rivayet, Resul-i Ekrem (asm) ferman etmiş ki:
"Melekül Mevt (yani Azrail) Musa Aleyhisselama ruhunu kabzetmek için gönderilmiş. Hz. Musa'ya geldiği zaman, Ona tokat vurmuş, bir gözü çıkmış. Azrail Aleyhisselam Rabbine dönmüş, demiş ki: "Beni öyle bir kula gönderdin ki, ölümü istemiyor." Cenabı Hak tekrar ona gözünü iade etmiş."1
Allah Teala ölüm meleğini Musa'ya ruhunu kabzetmek için göndermemiş; ancak ve ancak imtihan ve ibtila için göndermiştir. Nitekim Allah Teala Halili İbrahim (Aleyhisselam)'a oğlunu kesmesini emretmiş, fakat bunun hakikatim kasdetmemiştir. Eğer Musa (Aleyhisselam) tokat vurduğu vakit onun ruhunu kabzetmek isteseydi, murad ettiği olurdu. Musa (Aleyhisseiam) şeriatında tokat vurmak mubahtı. Kendisi yanına giren bir adam görmüş. Onun ölüm meleği olduğunu tanımamıştı.
Bizim Peygamberimiz (asm) de izinsiz bir Müslüman evine bakan kimsenin gözünü çıkarmayı mubah kılmıştır. Hz. Musa (as)'ın ölüm meleğini tanıdığı halde gözünü çıkarması imkansızdır. Melekler İbrahim (Aleyhisselam)'a da gelmiş, o dahi ilk görüşde onları tanıyamamıştı. Tanımış olsa kendilerine dana eti takdim etmesi muhal olurdu. çünkü melekler yemek yemezler.
Melek Meryem'e dahi gelmiş, o da melek olduğunu tanıyamamıştı. Tanısa ondan Allah'a sığınmazdı. Keza iki melek insan kılığında Davud (Aleyhisselam)'in yanına girmiş, onun huzurunda davaya durmuşlardı. O da melek olduklarını tanıyamamıştı. Cebrail (Aleyhisselam) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellemj'e gelerek ona imanı sormuştu. O da kendisini tanıyamamış: Bu seferkinden maada onu her gelişinde tanımıştım, demişti. Şu halde Hz. Musa (as)'ın ölüm meleğini tanıyamaması nasıl yadırganabilir.
Cehmi'nin Allah melek için -kısas yapmamıştır, sözü ise cehline delildir. İnsanlarla melekler arasında kısas cereyan ettiğini yahut meleğin kısas istediğini, fakat kısas yapılmadığını kim haber vermiştir. Bunun kasden yapıldığına delil nedir?..»
Gerek İbni Huzeyme, gerekse Hattabi bu babda bir hayli söz daha etmişlerdir.
Hulasa; alimler üç şekilde cevap vermişlerdir:
1. Allah Teala'nın Hz. Musa (as)'ya bu tokadı vurması için izin vermiş olması imkansız değildir. Allah dilediğini yapar ve dilediği şekilde imtihan eder.
2. Bu göz çıkarma meselesi mecazdır. Maksat Hz. Musa (as)'nın melekle münazara yaparak hüccetle ona galebe çalmasıdır. Fakat bu kavil zayıf görülmüştür.
3. Musa (Aleyhisselam) gelenin Allah tarafından gönderilen melek olduğunu bilememiş, kendisine hücum edecek bir insan zannetmiş ve nefsini müdafaya kalkışmıştır. Bu da kasdı olmaksızın meleğin gözünün çıkmasına müncer olmuştur. Ebu Bekr, İbni Huzeyme ile diğer mutekaddiminin cevapları budur. Maziri ile Kaadi Iyaz da bunu ihtiyar etmişlerdir. çünkü hadisde kasıt bulunduğuna bir sarahat yoktur.
Bu Hadisden çıkarılan Hükümler:
1. Musa (Aleyhisselam) 'in Allah indinde büyük mertebesi vardır. Meleğin gözünü çıkardığı halde kendisini muaheze buyurmaması buna delildir.
2. Faziletli yerlere ve sülehanın yakınlarına defnolunmak müstehabdır.
3. Melek,kendi suretinden başka şekillere girebilir.
Not: Konuyla ilgili şu bilgileri de okumanızı tavsiye ederiz.
Hadisin, Kur'an gibi bazı müteşabihatı var; ancak havass onların manalarını bulabilir. Şu hadisin zahiri dahi, müşkülat-ı hadisin müteşabihat kısmından olmak ihtimali var.
Melaike, insan gibi bir surete inhisar etmez; müşahhas iken, bir külli hükmündedir. Hazret-i Azrail Aleyhisselam, kabz-ı ervaha müekkel olan melaikelerin nazırıdır.
Her ölünün ruhunu Hazret-i Azrail Aleyhisselam mı bizzat kabzediyor? Yoksa aveneleri mi kabzediyorlar?
Bu hususta üç meslek var:
Birinci meslek: Azrail Aleyhisselam, herkesin ruhunu kabzeder. Bir iş bir işe mani olmaz. çünkü nuranidir. Nurani birşey, hadsiz ayineler vasıtasıyla hadsiz yerlerde bizzat bulunabilir ve temessül eder. Nuraninin temessülatı, o nurani zatın hassasına maliktir; onun aynı sayılır, gayrı değildir. Güneşin ayinelerdeki misalleri güneşin ziya ve hararetini gösterdiği gibi, melaike gibi ruhanilerin dahi, alem-i misalin ayrı ayrı ayinelerinde misalleri, onların aynılarıdır, hassalarını gösterirler. Fakat ayinelerin kàbiliyetine göre temessül ediyorlar. Nasıl ki Hazret-i Cebrail Aleyhisselam, bir vakitte Dıhye suretinde sahabeler içinde göründüğü dakikada, binler yerde başka suretlerde ve Arş-ı Azam önünde, şarktan garba kadar geniş ve muhteşem kanatlarıyla secde ediyordu. Her yerde, o yerin kàbiliyetine göre temessülü varmış; bir anda binler yerde bulunuyormuş.
İşte, şu mesleğe göre, kabz-ı ruh vaktinde insanın ayinesine temessül eden melekü'l-mevtin insani ve cüz'i bir misali, Hazret-i Musa Aleyhisselam gibi bir ulü'l-azm ve celalli ve hiddetli bir zatın tokadına maruz olmak ve o misali melekü'l-mevtin libası hükmündeki suret-i misaliyesindeki gözünü çıkarmak ne muhaldir, ne fevkaladedir, ne de gayr-ı makuldür.
İkinci meslek odur ki, Hazret-i Cebrail, Mikail, Azrail gibi melaike-i izam, birer nazır-ı umumi hükmünde, kendi nevilerinden ve kendilerine benzer küçük tarzda avaneleri vardır. Ve o muavinler, enva-ı mahlukata göre ayrı ayrıdırlar. Sulehanın ervahını kabzeden başkadır, ehl-i şekavetin ervahını kabzeden yine başkadır.
Nasıl ki, وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا - وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا ayeti işaret ediyor ki, kabz-ı ervah eden, taife taifedir.
Bu mesleğe göre, Hazret-i Musa Aleyhisselam, Hazret-i Azrail Aleyhisselama değil, belki Azrail'in bir avanesinin misali cesedine, fıtri celaletine ve hulki celadetine ve Cenab-ı Hakk'ın yanında nazdar olmasına binaen, ona bir tokat aşk etmek gayet makuldür.
üçüncü meslek: "Bazı melaikeler var ki, kırk bin başı var. Her başında kırk bin dili var (demek seksen bin gözü dahi var). Herbir dilde kırk bin tesbihat var."
Evet, madem melaikeler alem-i şehadetin envaına göre müekkeldirler, alem-i ervahta o envaın tesbihatlarını temsil ediyorlar; elbette öyle olmak lazım gelir. çünkü, mesela küre-i arz bir mahluktur, Cenab-ı Hakkı tesbih ediyor. Değil kırk bin, belki yüz binler baş hükmünde envaları var. Her nev'in, yüz binler dil hükmünde efradları var, ve hakeza... Demek, küre-i arza müekkel meleğin kırk bin, belki yüz binler başı olmalı ve her başında da yüz binler dil olmalı, ve hakeza...
İşte bu mesleğe binaen, Hazret-i Azrail Aleyhisselamın her ferde müteveccih bir yüzü ve bakar bir gözü vardır. Hazret-i Musa Aleyhisselamın Hazret-i Azrail Aleyhisselama tokat vurması, -haşa- Azrail Aleyhisselamın mahiyet-i asliyesine ve şekl-i hakikisine değil ve bir tahkir değil ve adem-i kabul değil; belki vazife-i risaletin daha devamını ve bekàsını arzu ettiği için, kendi eceline dikkat eden ve hizmetine sed çekmek isteyen bir göze şamar vurmuş ve vurur.2
Kaynaklar:
1. Sahihi Buhari, 2/113 ve 4/191; Sahihi Müslim 4/1843
2. Bediüzzaman, Mektubat, s.350.
Ebu Hureyre (ra) dan rivayet, Resul-i Ekrem (asm) ferman etmiş ki:
"Melekül Mevt (yani Azrail) Musa Aleyhisselama ruhunu kabzetmek için gönderilmiş. Hz. Musa'ya geldiği zaman, Ona tokat vurmuş, bir gözü çıkmış. Azrail Aleyhisselam Rabbine dönmüş, demiş ki: "Beni öyle bir kula gönderdin ki, ölümü istemiyor." Cenabı Hak tekrar ona gözünü iade etmiş."1
Allah Teala ölüm meleğini Musa'ya ruhunu kabzetmek için göndermemiş; ancak ve ancak imtihan ve ibtila için göndermiştir. Nitekim Allah Teala Halili İbrahim (Aleyhisselam)'a oğlunu kesmesini emretmiş, fakat bunun hakikatim kasdetmemiştir. Eğer Musa (Aleyhisselam) tokat vurduğu vakit onun ruhunu kabzetmek isteseydi, murad ettiği olurdu. Musa (Aleyhisseiam) şeriatında tokat vurmak mubahtı. Kendisi yanına giren bir adam görmüş. Onun ölüm meleği olduğunu tanımamıştı.
Bizim Peygamberimiz (asm) de izinsiz bir Müslüman evine bakan kimsenin gözünü çıkarmayı mubah kılmıştır. Hz. Musa (as)'ın ölüm meleğini tanıdığı halde gözünü çıkarması imkansızdır. Melekler İbrahim (Aleyhisselam)'a da gelmiş, o dahi ilk görüşde onları tanıyamamıştı. Tanımış olsa kendilerine dana eti takdim etmesi muhal olurdu. çünkü melekler yemek yemezler.
Melek Meryem'e dahi gelmiş, o da melek olduğunu tanıyamamıştı. Tanısa ondan Allah'a sığınmazdı. Keza iki melek insan kılığında Davud (Aleyhisselam)'in yanına girmiş, onun huzurunda davaya durmuşlardı. O da melek olduklarını tanıyamamıştı. Cebrail (Aleyhisselam) Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellemj'e gelerek ona imanı sormuştu. O da kendisini tanıyamamış: Bu seferkinden maada onu her gelişinde tanımıştım, demişti. Şu halde Hz. Musa (as)'ın ölüm meleğini tanıyamaması nasıl yadırganabilir.
Cehmi'nin Allah melek için -kısas yapmamıştır, sözü ise cehline delildir. İnsanlarla melekler arasında kısas cereyan ettiğini yahut meleğin kısas istediğini, fakat kısas yapılmadığını kim haber vermiştir. Bunun kasden yapıldığına delil nedir?..»
Gerek İbni Huzeyme, gerekse Hattabi bu babda bir hayli söz daha etmişlerdir.
Hulasa; alimler üç şekilde cevap vermişlerdir:
1. Allah Teala'nın Hz. Musa (as)'ya bu tokadı vurması için izin vermiş olması imkansız değildir. Allah dilediğini yapar ve dilediği şekilde imtihan eder.
2. Bu göz çıkarma meselesi mecazdır. Maksat Hz. Musa (as)'nın melekle münazara yaparak hüccetle ona galebe çalmasıdır. Fakat bu kavil zayıf görülmüştür.
3. Musa (Aleyhisselam) gelenin Allah tarafından gönderilen melek olduğunu bilememiş, kendisine hücum edecek bir insan zannetmiş ve nefsini müdafaya kalkışmıştır. Bu da kasdı olmaksızın meleğin gözünün çıkmasına müncer olmuştur. Ebu Bekr, İbni Huzeyme ile diğer mutekaddiminin cevapları budur. Maziri ile Kaadi Iyaz da bunu ihtiyar etmişlerdir. çünkü hadisde kasıt bulunduğuna bir sarahat yoktur.
Bu Hadisden çıkarılan Hükümler:
1. Musa (Aleyhisselam) 'in Allah indinde büyük mertebesi vardır. Meleğin gözünü çıkardığı halde kendisini muaheze buyurmaması buna delildir.
2. Faziletli yerlere ve sülehanın yakınlarına defnolunmak müstehabdır.
3. Melek,kendi suretinden başka şekillere girebilir.
Not: Konuyla ilgili şu bilgileri de okumanızı tavsiye ederiz.
Hadisin, Kur'an gibi bazı müteşabihatı var; ancak havass onların manalarını bulabilir. Şu hadisin zahiri dahi, müşkülat-ı hadisin müteşabihat kısmından olmak ihtimali var.
Melaike, insan gibi bir surete inhisar etmez; müşahhas iken, bir külli hükmündedir. Hazret-i Azrail Aleyhisselam, kabz-ı ervaha müekkel olan melaikelerin nazırıdır.
Her ölünün ruhunu Hazret-i Azrail Aleyhisselam mı bizzat kabzediyor? Yoksa aveneleri mi kabzediyorlar?
Bu hususta üç meslek var:
Birinci meslek: Azrail Aleyhisselam, herkesin ruhunu kabzeder. Bir iş bir işe mani olmaz. çünkü nuranidir. Nurani birşey, hadsiz ayineler vasıtasıyla hadsiz yerlerde bizzat bulunabilir ve temessül eder. Nuraninin temessülatı, o nurani zatın hassasına maliktir; onun aynı sayılır, gayrı değildir. Güneşin ayinelerdeki misalleri güneşin ziya ve hararetini gösterdiği gibi, melaike gibi ruhanilerin dahi, alem-i misalin ayrı ayrı ayinelerinde misalleri, onların aynılarıdır, hassalarını gösterirler. Fakat ayinelerin kàbiliyetine göre temessül ediyorlar. Nasıl ki Hazret-i Cebrail Aleyhisselam, bir vakitte Dıhye suretinde sahabeler içinde göründüğü dakikada, binler yerde başka suretlerde ve Arş-ı Azam önünde, şarktan garba kadar geniş ve muhteşem kanatlarıyla secde ediyordu. Her yerde, o yerin kàbiliyetine göre temessülü varmış; bir anda binler yerde bulunuyormuş.
İşte, şu mesleğe göre, kabz-ı ruh vaktinde insanın ayinesine temessül eden melekü'l-mevtin insani ve cüz'i bir misali, Hazret-i Musa Aleyhisselam gibi bir ulü'l-azm ve celalli ve hiddetli bir zatın tokadına maruz olmak ve o misali melekü'l-mevtin libası hükmündeki suret-i misaliyesindeki gözünü çıkarmak ne muhaldir, ne fevkaladedir, ne de gayr-ı makuldür.
İkinci meslek odur ki, Hazret-i Cebrail, Mikail, Azrail gibi melaike-i izam, birer nazır-ı umumi hükmünde, kendi nevilerinden ve kendilerine benzer küçük tarzda avaneleri vardır. Ve o muavinler, enva-ı mahlukata göre ayrı ayrıdırlar. Sulehanın ervahını kabzeden başkadır, ehl-i şekavetin ervahını kabzeden yine başkadır.
Nasıl ki, وَالنَّازِعَاتِ غَرْقًا - وَالنَّاشِطَاتِ نَشْطًا ayeti işaret ediyor ki, kabz-ı ervah eden, taife taifedir.
Bu mesleğe göre, Hazret-i Musa Aleyhisselam, Hazret-i Azrail Aleyhisselama değil, belki Azrail'in bir avanesinin misali cesedine, fıtri celaletine ve hulki celadetine ve Cenab-ı Hakk'ın yanında nazdar olmasına binaen, ona bir tokat aşk etmek gayet makuldür.
üçüncü meslek: "Bazı melaikeler var ki, kırk bin başı var. Her başında kırk bin dili var (demek seksen bin gözü dahi var). Herbir dilde kırk bin tesbihat var."
Evet, madem melaikeler alem-i şehadetin envaına göre müekkeldirler, alem-i ervahta o envaın tesbihatlarını temsil ediyorlar; elbette öyle olmak lazım gelir. çünkü, mesela küre-i arz bir mahluktur, Cenab-ı Hakkı tesbih ediyor. Değil kırk bin, belki yüz binler baş hükmünde envaları var. Her nev'in, yüz binler dil hükmünde efradları var, ve hakeza... Demek, küre-i arza müekkel meleğin kırk bin, belki yüz binler başı olmalı ve her başında da yüz binler dil olmalı, ve hakeza...
İşte bu mesleğe binaen, Hazret-i Azrail Aleyhisselamın her ferde müteveccih bir yüzü ve bakar bir gözü vardır. Hazret-i Musa Aleyhisselamın Hazret-i Azrail Aleyhisselama tokat vurması, -haşa- Azrail Aleyhisselamın mahiyet-i asliyesine ve şekl-i hakikisine değil ve bir tahkir değil ve adem-i kabul değil; belki vazife-i risaletin daha devamını ve bekàsını arzu ettiği için, kendi eceline dikkat eden ve hizmetine sed çekmek isteyen bir göze şamar vurmuş ve vurur.2
Kaynaklar:
1. Sahihi Buhari, 2/113 ve 4/191; Sahihi Müslim 4/1843
2. Bediüzzaman, Mektubat, s.350.