hz. peygamberımız ( s.a.v)

hz peygamberımız ( sav)

Peygamberimizin Doğumundaki Mucizeler
Peygamberimizin Doğumundan Önceki Mucizeler
Peygamberimizin Doğumunda Gerçekleşen Mucizeler

Peygamberimiz Fil vakasindan 50 gün daha sonra ,Rebiullevvel ayinin on ikinci Pazartesi günü,tan yeri agarirken, Mekke`de dogdu

EFENDİMİZİN DÜNYAYA TEŞRİFLERİ SIRASINDA MEYDANA GELEN HÂRİKÂ HÂDİSELER

Kâinatta en büyük hâdise hiç kararsızlık yok fakat, Kâinatın Efendisi Peygamberimiz Hz Muhammed'in (asm) dünyaya teşrifleri hâdisesidir
Çünkü, hilkat ağacının çekirdeği odur Kâdiri Zülcelâl, onun gelişini takdir etmemiş olsaydı, cihan da, insan da olmayacaktı Dolayısıyla sınav dünyasının kapısı da açılmayacaktı Şu gördüğün büyük âleme büyük bir kitap nazarıyla bakılırsa, Nûru Muhammedî (asm) o kitabın kâtibinin kaleminin mürekkebidir: Eğer o âlemi kebir, bir soyağacı tahayyül edilirse, Nuru Muhammedî hem çekirdeği, ayrıca semeresi meyvesi olur Eğer dünya mücessem bir zîhayat farzedilirse, o nur onun ruhu olur Eğer büyük bir insan tasavvur edilirse, o nur onun aklı olur
İşte, Sen olmasaydın, ey Habîbim, felekleri kâinatı yaratmazdımkudsî hadisi , bu sırra dikkat çekici etmektedir
Hem, Efendimizin risâleti diğer peygamberler gibi hususî değil, umumi ve cihanşümûldür Buna binâen muhakkak dünyaya teşrifleri esnasında birtakım hârikâ hâdiseler vücuda gelecekti Ve bu hâdiseler fikir ve basîret sahiplerini düşünceye sevkedecekti
Nebiyyi Ekrem Efendimizin dünyaya teşrifleri esnasında başlıca şu hârikâ hâdiseler meydana geldi :

1) Teşrif Ettikleri Gece Bir Yıldız Doğdu

Yahudîler arasında birçok âlim vardı Bunlar, kitaplarında Allah Resûlünün geleceğini görüp, öğrenmişlerdi Yıldızlardan hüküm çıkarmada da sanatkâr sayılırlardı Efendimizin doğumu gecesinde bir yıldız parlamış ve Yahudî âlimler bu yıldızdan Ahirzaman Peygamberinin dünyaya teşrif ettiklerini anlamışlardı
Resûli Zîşanın ünlü şâiri Hassan bin Sâbit (ra) bu hususu şöyle anlatmıştır:
Ben sekiz yaşlarında var yoktum Biliyorum, bir sabahtan vakti, Yahudînin biri 'Hey Yahudîler!' diye çığlık atarak koşuyordu Yahudîler, 'Ne var, ne yırtınıyorsun?' diyerek adamın başına üşüştüler Yahudî şöyle haykırıyordu:
'Haberiniz olsun, Ahmed'in yıldızı bu gece doğdu Ahmed bu gece dünyaya geldi' 36
İbni Sa'd'ın naklettiği konu ile ilgili bir rivâyette ise şöyle denilmektedir:
Mekke'de oturan bir Yahudî vardı Allah Resûlünün doğdukları gecenin sabahı Kureyşlilerin karşısına çıktı ve sordu:
'Bu gece kabilenizden bir oğlan çocuk doğdu mu?'
Kureyşliler, 'Bilmiyoruz' cevabını verince, adam sözlerine devam etti:
'Varın, gidin, soruşturun, arayın; bu ümmetin peygamberi bu gece doğdu Sırtında alâmeti var'
Kureyşliler varıp soruşturdular ve gelip Yahudîye haber verdiler:
'Bu gece Abdullah'ın bir oğlu dünyaya geldi, sırtında bir nişan var'
Yahudî gidip peygamberlik alâmetini fark etti Ve aklını kaybetmişçesine şöyle haykırdı:
'Peygamberlik artık İsrâiloğullarından gitti Kureyşlilere pek bir devlet gelecek oysa, haberi doğudan batıya değin ulaşacaktır'37
Seslenmek gökkubbe pırıl pırıl yıldız kandilleriyle Resûli Kibriya Efendimizin gelişini alkışlıyordu

2) Medâyin'deki Kisrâ Sarayından On Dört Burç Çatırdayarak Yıkıldı

Kâinatın Efendisinin doğduğu geceydi Saatler, doğum anlarını gösteriyordu Derin bir uykuya dalan Medâyin şehri dehşet bir çatırdı ve şamata sesiyle uyandı Hükümdarla birlikte halk da coşku içinde yataklarından fırladı Bakış korkunçtu ve telaş verici idi Hükümdar Sarayının o sapa sağlam burçlarından on dördü çatırdayarak yıkılıvermişti
Geceyi korkular içinde geçiren Kisrâ sabaha çıkar çıkmaz memleketinin dinî reislerini anında bir toplantıya çağırdı Toplantıda, eğilim eden hâdisenin neyin nesi olduğunu görüşeceklerdi
Kisrâ tacını giymiş tahtına oturmuştu Az Önce müzakereye başlamamışlardı fakat, doludizgin yakında olacak olan bir atlı, elinde bir mektup getirdi Mektupta, İstahrabat'ta binlerce seneden beri parıl parıl yanan ateşlerinin söndüğü haber veriliyordu
Bu haber, Kisrâ'nın nefret edilen şey ve heyecanını daha da arttırdı
Bu sırada toplantıda yer alan İran başkadısı Mûbezan söz alarak gördüğü bir rüyâyı anlattı:
Gördüm ki yüzlerce kükremiş deve, önlerine şaha kalkmış Arap atları olduğu halde Dicle suyunu geçti ve İran topraklarına yayıldılar
Kisrâ, dürüst sözlü, bilgili ve adil Mûbezan'ın bu rüyâsını da mânâlı buldu Sinirleri fazlasıyla gerilmişti Bu muammayı çözmek istiyordu Bilgisine ve irfânına güvendiği Mûbezan'a sordu:
Peki, bu neye işâret olabilir?
Başkadının cevabı kısa ve öz oldu:
Araplar tarafından fazla kayda değer birşeyler olacağına işâret olabilir
Kisrâ, bunun üstüne hemen Hîre Valisi Numan bin Münzir'e bir mektup yazdı Mektupta,
Bana orada bulunan âlimlerden, suallerime yanıt verebilecek kudrette biri varsa bayrak direği!diyordu
Mektubu alan Numan, işin ciddiyetini anladı ve hemencecik Abdü'lMesîh bin Amr adında bir bilgini Medayin'e yolladı
Gelen âlimi hükümdar anında huzura kabul etti
Cereyan eden hâdiseleri anlattıktan sonra, kendisinden bu hususta veri istedi Abdü'lMesih, Kisrâ'ya hâdiseler hakkında bir veri veremeyeceğini söyledi ve ilâve etti:
Şam yakınında Câbiye'de oturan dayım Satîh'de bunlara yanıt verecek veri vardır
Bunun üstüne Kisrâ, Abdü'lMesîh'i gidip Satîh'ten hâdiseler hakkında data olmak üzere vazifelendirdi
Ünlü Şam kâhini Satîh kemiksiz, âdetâ âzâsız bir vücud, yüzü göğsü içinde bir acûbei hilkat ve çok yaşlı bir kâhindi Dâimâ sırt üstü yatardı Bir yere salağım benürülmek istendiği vakit bohça gibi katlanırdı Gaipten verdiği dürüst haberler, o zamanın insanları aralarında meşhurdu
Abdü'lMesîh, dağ taş demeden yol alarak dayısı Satîh'in yanında vardı O sırada Satîh, hayatının son anlarını yaşıyordu Şiddetli hastalık içinde kıvranıyordu Hastalığın şiddeti dudaklarından hitabe kudretini de alıp salağım benürmüştü ama, gelen adamın ne selâmın alabildi ve ne de konuşabildi
Ama, Abdü'lMesîh olup bitenleri anlatınca meslek ansızın değişiverdi Ölüm döşeğinde ecelle pençeleşen Satîh gözlerini aniden açtı ve güya kabir kapısına değil, dünya evinin kapısına yeni but basacakmış gibi canlanarak heyecan içinde haykırdı:
Ey Abdü'lMesîh! İlâhi vahyin okunması çoğalacak
Asâ'nın sahibi peygamber olarak gönderildi Semâve Vadisini su bastı, Farsların ateşi söndü Bundan Böyle Şam da Şam yok, Satîh için
Şunu iyi bil oysa, vakit üzerinde hükmü geçerli olan mutlak Hâkim, böyle istedi ve gelen peygamberle nebîlik ipinin iki ucunu düğümledi
Derin bir nefes çektikten sonra da ilâve etti:
Sasanîlerden, yıkılan burç sayısınca hükümdar gelecek ve daha sonra hüküm yerini bulacaktır38
Bu cümleler, Satîh'in dudaklarından dökülen son sözler oldu Benzeri bu gerçeği söz etmek için bekleyip durmuştu Sözlerini bitirir bitirmez gözlerini kapadı ve ruhunu Ulu Allah'a teslim etti
Ünlü kâhin Satîh, bu sözleriyle açıkça Âhirzaman Peygamberinin dünyaya gelmiş olduğunu haber veriyordu O âna dek bir benzeri görünmeyen bu hâdise, dünyaya o gece asalet veren zâtın beraberinde getirdiği sönmez nûr ile Mazdeizmin 39 karanlık inancı içinde kıvranan İran saltanatını ortadan kaldıracağına işaretti Nitekim, tarih buna şahid oldu ve hâdiseler Satîh'in haber verdiği gibi akıntı etti: İran Devleti, 67 sene süren on dört hükümdarın idaresinden daha sonra, Kadisiyye'de Hâtemü'lEnbiyânın ordusu tarafından İslâm topraklarına katıldı

3) Kâbe'nin İçini Karanlık Ve Kirlere Boğan Putların Pekçoğu Başaşağı Yıkıldı:

Kureyş müşrikleri, yeryüzünde Allah'ın tek ma'bud oluşunun içinde ve üzerinde başlangıçta abideleştiği Kâbe'yi putlarla karanlıklara boğmuşlardı Ne var ancak, demin Tevhid temsilcisi Resûli Kibriyânın dünyaya gözlerini açması karşı bile, birçok yerlerine kurşun ile perçinlenmiş bu putlar, hâdisenin azametine dayanamayarak yerlere yıkılıverdiler
Bu hâdisenin ifâde ettiği mânâ büyüktü: Dünyaya teşrif eden bu Zât, kendisine verilecek vazife gereği kapkaranlık şirk inancını ortadan kaldıracaktır Gönüllerde pâk, nezih ve saâdet batmış Tevhid inancını bayraklaştıracaktır
Dünya buna şâhid oldu O Resûli Zîşan, kısa zamanda Kâbe'yi cansız putlardan temizlediği gibi, gönüllerdeki putları da İslâm îmânı ile yok eerdi

4) İstahrabat'ta Bin Seneden Beri Yanmakta Olan Mecûsîlerin Iri Ateş Yığınları Bir Anda Sönüverdi

Mecûsiler bu ateş yığınını kendilerine ilâh kabul etmişlerdi Efendimizin dünyaya teşrifleri ile birlikte bu kocaman ateş, güya okyanusların istilâsına uğramış basit bir ateşmiş gibi sönüverdi
Çağırmak ancak, gelen zât, putperestlik gibi, ateşperestliği de bir çırpıda ortadan kaldıracak ve yeryüzünü Tevhid meş'alesiyle aydınlatacaktı

5) Takdis Edilen Ünlü Sâve (Taberiyye) Gölü Bir Anda Kuruyuverdi

Bu da, gelen zâtın, Allah'ın izni ile olmayan şeylerin takdis edilmesini yasaklayacağının ifâdesi idi

6) Dünyaya Teşrifleri Ânında, Şark Ve Garbı Minik Bir Oda Gibi Aydınlatan Bir Nur Görüldü

Aramak ama, dünyaya gelen zâtın beyanname edeceği din, şark ve garbı bütün ihtişamıyla kucaklayacak, insanlığın beşte birini şefkadi sînesinde nezaket edip okşayacaktı

7) Semâve Vadisi Taşan Seller Altında Kalıp, Suya Gark Oldu

Resûli Kibriya Efendimizin dünyaya gözlerini açtıkları geceydi Taşan seller Semâve Vadisi ve Semâve şehrini sular altında bıraktı kent, nefret edilen şey içinde kalarak, çareyi dağlara ve tepelere sığınmakta buldu Daha Sonra da bir mektup yazarak durumu Kisrâ'ya bildirdiler ve kendisinden yiyecek ve içecek yardımı istediler

8 ) Gök Kubbeden Salkım Salkım Yıldızlar Döküldü:

Nebiyyi Ekrem Efendimizin dünyaya teşrifleri gecesinde hazan yaprağı gibi gök kubbeden yıldızlar döküldü 40 Bu hâdise de şuna işâret ediyordu: artık iblis ve cinlerin gökten haber almaları son bulmuştur Madem Resûli Ekrem Aleyhisselâtü Vesselâm vahiy ile dünyaya çıktı, elbette baştan savma ve yalanlar ile girift, kâhinlerin ve gâipten haber verenlerin ve cinlerin ihbarâtına (haberlerine) set çekmek lâzımdır ancak, vahye bir belirsizlik irâs etmesinler ve vahye benzemesin Evet, bi'setten evvel kâhinlik çoktu Kur'ân, nazil olduktan sonradan onlara hâtime çekti Hattâ fazla kâhinler îmâna geldiler Çünkü, daha cinler tâifesinden olan muhbirlerini bulamadılar41
O âna dek görülmemiş bu hâdiselerin Resûli Ekremin doğumu sırasında meydana gelmeleri muhakkak tesadüfı değildi Ezelî kudretin kader kaleminin devir ve tesbitiyle vücuda geliyorlardı Ve dünyaya Âhirzaman Peygamberi Hazreti Muhammed'in (asm) zuhurunu haber veriyorlardı

36 Kastalanî, Mevâbibü'lLedünniye: 1122
37 Tabakât, 1162163
38 Taberî, 2131132
39 Mezdek (Mazdek) adında birinin kurduğu eski İran'da bir dinî mezheptir Zerdüşt göre vaz'edilen Maniheizmin ıslah edilmiş bir şekli olarak gören ve kabul edenler de vardır Bu mezhebin aşina esas hususiyeti, mülkte ve kadınlarda iştirakı kabul etmesidir Bunun yanına, zühdle ilgili olarak, hayvanları öldürmek ve etini yemek yemek de bu mezhebin yasakladığı şeyler arasındadır (İslâm Ansiklopedisi: 805)
40 Taberî, 2131; Kaâdı İyaz, Şifâ, 1726733; Bediüzzaman Said Nursî, Mektubât, s161163
41 Bediüzzaman Said Nursî, Mektubât, s163 *