nicebayan
FD Üye
- Katılım
- Ara 24, 2016
- Mesajlar
- 94,678
- Etkileşim
- 2
- Puan
- 38
- Yaş
- 36
- Web sitesi
- nicebayan.com
- F-D Coin
- 90
Özel okullardan birinin bahçesindeyim Bahçede öğrenciler karoser eğitimi dersindeler Minderin üzerinde sırayla takla atıyorlar İçlerinden bir öğrenci dikkatimi çekiyor Birazcık korkak, biraz çekingen yaklaşıyor mindere
Hoca tüm iyi niyetiyle motive ediyor yedi sekiz yaşlarındaki bu kızı Yanakları al al oluyor belli ki yerine getirmek istemiyor Arkadan gülüşmeler geliyor Küçük kız olduğu yerde donup kalıyor sözde Öğretmenin çabaları sonucu küçük kız eğiliyor ve atıveriyor taklayı
Öğretmen sevinçten zıplıyor ve ufak kızı, “Harikasın, muhteşem bir takla attın gibi sözcüklerle iltifat yağmuruna tutuyor Öğretmen yaptığı tezahürat içinde öylesine kayboluyor ancak, söylediklerinin ufak kıza ne hissettirdiğinin farkında değil Küçük kızın yanakları gittikçe kırmızılaşıyor ve bacaklarındaki titreşim yürümesini etkiliyor Derken, diğer çocuklar takla atıyor ve sıra tekrar ufak kıza geliyor Öğretmenin söylediklerini, arkadaşlarının tezahüratlarını duymuyor bundan böyle minik kız Gözyaşları Içinde, oradan uzaklaşıyor Hoca baş döndürücü, ufak kızın arkadaşlarından birini yolluyor peşinden
İçeri gidip minik kıza bir şeyler bildirmek istedim Hatta bütün o zamanı geri alıp, o birincil taklayı attığında ona, “Taklayı atmak istedin ve attın, kendinle gurur duymalısın diyen ve kendi sevincimin coşkusunda onun duygusunu kaybetmeyen öğretmen elde etmek istedim Sonradan düşündüm, aslında bütün hayatımızın ne kadar; Lezzetli bir fotoğraf, bak amcası nasıl güzel çizdi ’lerle; Kızım bugün tuvalete birincil çişini yaptı, aferin kızıma, hadi ananeye, teyzeye haber verelim ’lerle; Aferin olağanüstü bir anekdot aldın, bak Ahmet alamadı ’larla dolu olduğunu düşündüm
Çocuğun yaptığı şeye aldığı övgüler ebeveynin duygu yoğunluğu içinde kaybolduğunda, çocuğun bir sonraki performansının ilki dek iyi olamayacağı korkusuyla, denemekten nasıl vazgeçtiğini düşündüm Takla atan minik kız ile öğretmeninin başına gelen de buydu sahiden Hele konu daha alıngan ve içedönük çocuklar olduğunda
“İçedönük çocuk utangaç çocuk çağırmak değildir diyor Marti Olsen Laney, The Hidden Gifts of an Introverted Childİçedönük Çocuğun Dar Hazineleri adlı kitabında İçedönük çocuk enerjisini kendi başına olduğu sakin ortamlar aracılığıyla her yerde toplar Dışadönük çocuğu ise sürekli hareket halinde bir aktiviteden diğerine koşarken bulursunuz Çünkü onun enerjisini ilişkiler ve sosyal ortamlar doldurur
İçedönük çocuk daha yavaş yer, düşüncelerini toplaması zaman alır, ödevlerini daha geç bitirir Cümlesini bitirmeden tamamlamaya çalışmak, yemeğini geç bitiriyor diye azarlamak bu tür çocukları zamanla utangaçlığa sürükler
Bazen parklarda görürüm mektep formasıyla anaokulu sonrası oynamaya getirilen içedönük çocukları Onları tanımak çok kuvvet değildir: kimi vakit öfke nöbetine girer, kimi vakit diğer çocukları iter, kimi zaman ellerindekini fırlatmaya başlarlar etrafa Annelerini “Yeniden getirmeyeceğim seni parka! ya da “Yeter artık niye böyle yapıyorsun! derken görürüm Ancak çocuğun ne anneyi üzmeye niyeti vardır ne de yaptıklarını durduracak fren mekanizması Tek ihtiyacı olan “Biliyorum oğlum bugün çok şey yaşadın, artık yorgunsun, hadi eve gidelim diyen ağırbaşlı bir anne ya da daha olayın başında okul ardından onu eve götürecek bir anlayıştır
Bazen diyorum oysa, anne baba olarak şöyle bir dursak, kafamızdaki “çocuğum şöyle olmalı, böyle olmalı beklentilerini bir kenara koysak Şımarık, inatçı gibi bütün öğrenilmiş kavramları da bir anlığına silsek zihnimizden Bir şeyi ne zaman çok tutturuyor, ne süre ellerindekini fırlatıyor, ne vakit hiddet nöbeti geçiriyor, ne zaman korkuyor; sadece izlesek Derken kendi sevinçlerimiz, heyecanlarımız içinde kaybolmadan, önce onların duygularını anlamaya zaman harcasak İşte o lahza, içedönük dışadönük kavramlarına bile gereklilik duymayacağımız bir alan yaratacağız çocuğumuzla olan ilişkimize Ve tek kalan çıplak gözle gördüğümüz, şartsız sevgiyle sevdiğimiz, her şeyiyle sarıp sarmaladığımız kendi çocuğumuz olacak…
Hoca tüm iyi niyetiyle motive ediyor yedi sekiz yaşlarındaki bu kızı Yanakları al al oluyor belli ki yerine getirmek istemiyor Arkadan gülüşmeler geliyor Küçük kız olduğu yerde donup kalıyor sözde Öğretmenin çabaları sonucu küçük kız eğiliyor ve atıveriyor taklayı
Öğretmen sevinçten zıplıyor ve ufak kızı, “Harikasın, muhteşem bir takla attın gibi sözcüklerle iltifat yağmuruna tutuyor Öğretmen yaptığı tezahürat içinde öylesine kayboluyor ancak, söylediklerinin ufak kıza ne hissettirdiğinin farkında değil Küçük kızın yanakları gittikçe kırmızılaşıyor ve bacaklarındaki titreşim yürümesini etkiliyor Derken, diğer çocuklar takla atıyor ve sıra tekrar ufak kıza geliyor Öğretmenin söylediklerini, arkadaşlarının tezahüratlarını duymuyor bundan böyle minik kız Gözyaşları Içinde, oradan uzaklaşıyor Hoca baş döndürücü, ufak kızın arkadaşlarından birini yolluyor peşinden
İçeri gidip minik kıza bir şeyler bildirmek istedim Hatta bütün o zamanı geri alıp, o birincil taklayı attığında ona, “Taklayı atmak istedin ve attın, kendinle gurur duymalısın diyen ve kendi sevincimin coşkusunda onun duygusunu kaybetmeyen öğretmen elde etmek istedim Sonradan düşündüm, aslında bütün hayatımızın ne kadar; Lezzetli bir fotoğraf, bak amcası nasıl güzel çizdi ’lerle; Kızım bugün tuvalete birincil çişini yaptı, aferin kızıma, hadi ananeye, teyzeye haber verelim ’lerle; Aferin olağanüstü bir anekdot aldın, bak Ahmet alamadı ’larla dolu olduğunu düşündüm
Çocuğun yaptığı şeye aldığı övgüler ebeveynin duygu yoğunluğu içinde kaybolduğunda, çocuğun bir sonraki performansının ilki dek iyi olamayacağı korkusuyla, denemekten nasıl vazgeçtiğini düşündüm Takla atan minik kız ile öğretmeninin başına gelen de buydu sahiden Hele konu daha alıngan ve içedönük çocuklar olduğunda
“İçedönük çocuk utangaç çocuk çağırmak değildir diyor Marti Olsen Laney, The Hidden Gifts of an Introverted Childİçedönük Çocuğun Dar Hazineleri adlı kitabında İçedönük çocuk enerjisini kendi başına olduğu sakin ortamlar aracılığıyla her yerde toplar Dışadönük çocuğu ise sürekli hareket halinde bir aktiviteden diğerine koşarken bulursunuz Çünkü onun enerjisini ilişkiler ve sosyal ortamlar doldurur
İçedönük çocuk daha yavaş yer, düşüncelerini toplaması zaman alır, ödevlerini daha geç bitirir Cümlesini bitirmeden tamamlamaya çalışmak, yemeğini geç bitiriyor diye azarlamak bu tür çocukları zamanla utangaçlığa sürükler
Bazen parklarda görürüm mektep formasıyla anaokulu sonrası oynamaya getirilen içedönük çocukları Onları tanımak çok kuvvet değildir: kimi vakit öfke nöbetine girer, kimi vakit diğer çocukları iter, kimi zaman ellerindekini fırlatmaya başlarlar etrafa Annelerini “Yeniden getirmeyeceğim seni parka! ya da “Yeter artık niye böyle yapıyorsun! derken görürüm Ancak çocuğun ne anneyi üzmeye niyeti vardır ne de yaptıklarını durduracak fren mekanizması Tek ihtiyacı olan “Biliyorum oğlum bugün çok şey yaşadın, artık yorgunsun, hadi eve gidelim diyen ağırbaşlı bir anne ya da daha olayın başında okul ardından onu eve götürecek bir anlayıştır
Bazen diyorum oysa, anne baba olarak şöyle bir dursak, kafamızdaki “çocuğum şöyle olmalı, böyle olmalı beklentilerini bir kenara koysak Şımarık, inatçı gibi bütün öğrenilmiş kavramları da bir anlığına silsek zihnimizden Bir şeyi ne zaman çok tutturuyor, ne süre ellerindekini fırlatıyor, ne vakit hiddet nöbeti geçiriyor, ne zaman korkuyor; sadece izlesek Derken kendi sevinçlerimiz, heyecanlarımız içinde kaybolmadan, önce onların duygularını anlamaya zaman harcasak İşte o lahza, içedönük dışadönük kavramlarına bile gereklilik duymayacağımız bir alan yaratacağız çocuğumuzla olan ilişkimize Ve tek kalan çıplak gözle gördüğümüz, şartsız sevgiyle sevdiğimiz, her şeyiyle sarıp sarmaladığımız kendi çocuğumuz olacak…