Pandemi döneminde yaşanan ekonomik zorluklar sonrası kur ve enflasyondaki yükseliş de eklenince alım gücü düşen vatandaş gelen zamların da etkisiyle ödemelerini yapamaz hale düştü. Yasal takibe düşen borçlar ve borçluların sayısındaki artış da kritik düzeyde.
Diğer yandan da ticari kredi hacminde patlama görülürken, Türkiye'nin borçlanmasında önemli olan CDS göstergesi de zirveye oynuyor.
Tüm bunlar olurken, son dönemde tartışmaların odak noktasında olan II. Abdülhamit dönemine gidelim mi?
Ekonomideki sıkıntı icra iflas dosyalarını kabarttı
Dünya'dan Hüseyin Gökçe'nin haberine göre, mahkemelerde icra dosyalarının sayısı 24 Mayıs 2022 tarihinde 2021 yılı sonuna göre 926 bin artış göstererek 23 milyon 497 bin oldu.
İcra dosyalarını sayısı 2017 yılı sonunda 15 milyon 846 bin, 2018 yılı sonunda 2 milyon 834 bin adet artış göstererek, 18 milyon 680 bin olurken, 2019 yılında 20 milyon 312 bin ve 2020 yılı sonunda da 22 milyon 196 bin oldu.
Yasak kalkınca mahkemelerdeki icra dosyalarının sayısı yükselişe geçti
2020 yılında başlayan pandemi sürecinde, Cumhurbaşkanlığı tarafından yayımlanan bir karar ile nafaka alacakları hariç tüm icra iflas takipleri durdurulmuştu. Sonrasında yasaklar bir dönem daha uzatılarak, normalleşme süreciyle birlikte sona ermişti.
2021 yılı sonunda 22 milyon 571 bin olan dosyası sayısı, 24 Mayıs 2022 itibarıyla, kısaca 5 ayda yaklaşık 1 milyon adet artış ile 23 milyon 497 bin 126 oldu.
Kurulan şirket yüzde 3, kapanan şirket sayısı ise yüzde 40 arttı
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından aylık açıklanan verilere göre, Türkiye'de Mart 2022'de yeni kurulan şirket sayısı aylık bazda yüzde 13,6, yıllık bazda ise yüzde 2,8 oranında artış gösterirken, kapanan şirket sayısı ise aylık yüzde 75,9 artış göstererek yıllık bazda yüzde 39,8 oranında arttı.
8 ay gibi bir sürede kredi hacminde yüzde 38 oranında 966 milyar TL artış oldu.
TÜİK'in açıkladığı resmi enflasyon oranı yüzde 70 seviyesindeyken, faizin yüzde 14 olması, kredi hacminde patlatmaya yol açtı.
Mayıs ayının ilk haftasında yerli para cinsinden kullanılan kredi hacmi 78 milyar TL'ye ulaşırken, bu miktarın 58 milyar TL'sini şirketler kullandı.
Merkez Bankası faiz indirimlerine 23 Eylül 2021 tarihinde başlamıştı. 17 Eylül 2021 tarihinde 2 trilyon 551 milyon lira olan TL kredi hacmi, geçen hafta 18 Mayıs 2022'de 3 trilyon 517 milyar TL oldu.
Artışın yaklaşık yüzde 84'ünü ticari krediler oluşturuyor.
Geçen yıl bu zamanlar ile karşılaştırma yapılırsa 12 Mayıs'ta 1 trilyon 120 milyar TL artış görülürken, yıl başına göre de 684 milyar TL'lik artışın yaklaşık yüzde 84'ünü ticari krediler oluşturuyor.
Sözcü'nün haberine göre, enflasyonun yüzde 70 olduğu ortamda yaklaşık 30-40 puan altında oranlarda faizle verilen krediler, cari denge tarafında açık oluştururken, enflasyon ve kurlarda da artışı tetikliyor.
Artış gösteren bir riskli gösterge de Türkiye'nin CDS'leri
Bir nevi sigorta puanı gibi işleyen CDS'ler Türkiye’nin kredi iflas riskini gösterirken, beş yıllık vadede gösterge kabul edilen veri 2008 yılında dünyada yaşanan finansal kriz sonrası zirveye ulaştı.
Veri sağlayıcı Londra merkezli ve kredi derecelendirme kuruluşu S&P'nin iştiraki olan IHS Markit verilerinde Türkiye’nin 5 yıllık CDS primi 730 puana yükseldi.
Kurlardaki hareketlenme ile yükselişe geçen kredi risk primi, bir anlamda ülkelerin borçlarını ödeme kapasitelerini gösterirken, bu da yurt dışı borçlanma oranlarını etkiliyor. Fed ev majör merkez bankalarının faiz artırımına gittiği böyle bir dönemde borçlanma maliyetlerindeki artışa bir de ülke riski eklenince finansmana ulaşmak özellikle gelişmekte olan bizim gibi ekonomilerde maliyetleri artırıyor.
Son günlerde siyaset arenasında başrolde olan Sultan II. Abdülhamit tüm bunlar sonrası aklımıza nereden geldi?
Abdülhamit tartışmasına Osmanlı maliyesini anlatarak dahil olan Mahfi Eğilmez, bize de o günleri anlatmış oldu. Ne mi olmuş II. Abdülhamit döneminde öğrenmek ister misiniz?
Osmanlı İmparatorluğu ilk dış borcunu, Padişah Sultan Abdülmecid zamanında, 1854 yılında, Kırım Savaşını finanse edebilmek için aldı. Dış borçlanmalar, sonraki padişahlar Abdülaziz ve V. Murad dönemlerinde devam etti. Sultan II. Abdülhamid tahta çıktığında Osmanlı dış borçları bir süredir ödenemez durumdaydı, o nedenle sürekli olarak faizleri de üzerine eklenip yeni vadelerle yenilenerek döndürülmeye çalışılıyordu.
"O sıralarda 1873’de başlayan ve adına sonradan Uzun Depresyon denilen kapitalizmin ilk büyük finansal krizi yaşanıyordu"
islamiktisadi.net
Osmanlı’ya borç veren İngiltere ve Fransa da dâhil olmak üzere Avrupalı devletler bu krizin etkisiyle finansal açıdan sıkıntılı bir süreç içindeydiler ve Osmanlı’ya borçlarını ödemesi için baskı yapıyorlardı. Alınan dış borçlar Dolmabahçe Sarayı, Çırağan Sarayı, Beylerbeyi Sarayı gibi verimsiz alanlara yatırıldığı için geri ödeme konusunda bir kaynak yaratmıyordu. Bir yandan da Galata Bankerlerinden alınan iç borçlar ödenmeyi bekliyordu. Sonunda 1877 – 78 Osmanlı – Rus savaşıyla (93 harbi) birlikte imparatorluk borçları ödeyemeyeceğini açıklayarak moratoryum ilan etmek zorunda kaldı. Ardından yeniden masaya oturuldu ve Osmanlı İmparatorluğu alacaklılarıyla anlaşmaya vardı.