Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

İçtihadın Önemi Nedir ?

İçtihadın Önemi Nedir ?
0
200

adanali

FD Üye
Katılım
Eki 20, 2019
Mesajlar
2,792
Etkileşim
0
Puan
36
Yaş
37
Konum
Adana
Web sitesi
bilgilihocam.com
F-D Coin
74
İçtihadın Önemi Nedir ?

İçtihat, Cenab-ı Hakk'ın bu ümmete en büyük lütuf ve ihsanıdır.

Cenab-ı Hakk'ın, Kur'an-ı Kerim'de yoruma açık olan hakikatleri, işaret ve remizleri ümmetin alimlerine bırakmasının birçok hikmetleri vardır. Cenab-ı Hakk yoruma açık hükümleri eğer kesin bir şekilde bildirseydi, ayrıntıya ait bütün meseleler, farz ve vacip olurlar ve onlara muhalefet edenler felakete düşerlerdi.

Diğer bir hikmet: Cenab-ı Hakk içtihat kurumunu açmakla ayet ve hadislerden şer'i hükümlerin çıkarılmasında akla da bir hisse vermiş, böylece ümmet-i Muhammedi ve ulemasını şereflendirmiştir.

İlahi hediyelerin en kıymetlisi akıldır. Akıl, varlıkların gerçeğini, kainatın sırlarını keşfeden İlahi bir nurdur, latif ve şerefli bir cevherdir. Kur'an-ı Kerimin en derin mana ve hakikatleri o cevherle halledilir. Evet, akıl insana Cenab-ı Hakk'ın lütuf ve inayetinin, fazl ve kereminin son mertebesidir. Bununla beraber insanlar akıl ve ilim noktasında aynı seviyede değildirler.

İlmin mahiyeti bir olsa bile anlaşılması başka başkadır. Binlerce insan bir alimden aynı dersi aldıkları halde her birinin aldığı feyz ve irfan farklıdır. Kabiliyetler farklı olduğu için her biri kendi kabiliyeti oranında feyiz ve bilgiye mazhar olur.

Aklı zayıf, fikri sınırlı insanlar en açık şeylerden bile bir şey anlamazlar. Perdeli sırlara ve hakikatlere akıl erdirmek olgun akıl sahiplerinin görevidir. Bu sırları akıl ve şuurla keşfedemeyen insanın kazandığı bilgiler yeterli derecede bir ilim olmaz; görüşlerinde, tefekkür ettiği şeylerde noksanlık olur. Evet, ümmet-i Muhammed içinde her ilim dalında bir çok alimler, nice bilgin, düşünür ve mutasavvıf yetiştiği halde içtihat mertebesine ulaşanların sayısı çok azdır. İçtihada ait marifet ve ilmin sahası ve muhiti pek geniş ve pek derindir. O, her dalgıcın dalamayacağı bir denizdir. Her göz ve ileri görüş sahibinin idrak edemeyeceği bir çok hakikati içeren bir denizdir. Onun gerçek mahiyetini her akıl keşfedemez.

İçtihat, zor bir konu ve derin bir sırdır. Her kabiliyetin, her akıl ve zekanın, gezebileceği bir saha değildir.

O denizlerin derinliklerinden inci gibi kıymettar pırlantaları ve cevherleri çıkarmak ancak ve ancak müçtehit imamlara ve bilhassa dört imama mahsustur.

İslam dini en mükemmel bir dindir. Nitekim Cenab-ı Hakk da;

"Bugün sizin için dininizi ikmal ettim ve üzerinizdeki nimetimi tamamladım" buyurmuştur. Kur'an-ı Kerim'de, gerek inanış, gerek ibadet ve davranışa dair açık hükümler bulunduğu gibi, kıyamete kadar ortaya çıkabilecek yeni hadiseleri çözmeğe yeterli kanun ve prensipler de mevcuttur. Bunlardan hüküm çıkarmak ise ancak içtihat ile mümkündür.

Evet, İslam dininde İçtihadın konumu çok önemlidir. Müslümanların birçok ihtiyaçları bu kurum sayesinde karşılanmıştır. Malumdur ki, zamanın değişmesiyle yeni yeni hadiseler ortaya çıkmaktadır. Bütün bunlara cevap verebilecek temel kurallar, ulvi esaslar Kur' an ve hadislerde mevcuttur. Ama bu derin ve perdeli anlamları herkesin anlaması mümkün değildir. İşte müçtehitler, Kur'an'dan ve onun birinci tefsiri olan hadislerden bu gibi ikinci derece hükümleri çıkarıp insanların zorluklarını halletmişlerdir.

Evet insan, ancak Kur'an-ı Kerim ve Sünnet-i Nebeviy-yenin tayin ettiği yolu izlemekle hatadan kurtulabilir. çünkübu iki kaynak, insanların kurtuluşu için Allah tarafından konulmuş ve tespit edilmiş bir hidayet meşalesidir.

Esasen şer'i hükümlerin çoğunluğu, Kur'an ve hadislerin kesin kısmıyla tespit edilmiştir. Bu kısım Bediüzzaman Hazretleri'nin ifadesiyle; "Kur'an ve Kur'an'ın tefsiri olan sünnetin malıdır. İçtihada ait meseleler altın ise bunlar birer elmas sütundur."

İşte müçtehitler, bu iki hazineden azami derecede istifade,etmekle, "Allah, hikmeti istediğine verir" ayet-i kerimesine hakkıyla layık olmuşlardır. Peygamber Efendimiz de (asm.) İçtihadın önemini ve müçtehitlerin kıymet ve derecelerini şu hadis-i şerifleri ile en güzel bir şekilde ortaya koymuşlardır:

"İçtihat eden kimse isabet ederse iki sevap, etmezse bir sevap alır." Hadis-i Şerifteki hatadan yani isabet etmemekten murat, daha doğru olanı bulamamaktır. Muhammed bin Hazm bu konuda, "Buradaki hatadan kasıt, delilin isabet etmemesidir. Sahibini şeriatten çıkaran hata değildir. Zira onunla şeriatten çıkmış olsaydı, onunla kendisine sevap verilmezdi. " demektedir.Ancak şu hususu önemle belirtelim ki içtihada ehil olmayan bir kimse verdiği hükümde hata ettiği taktirde mazur olmaz, günahkar olur.

Bedir Gazasında alınan esirlere ne gibi bir muamele yapılacağına dair henüz bir vahiy nazil olmamıştı. Fahr-i Kainat Efendimiz (asm.), kendisine bildirilmeyen her hususu ashabıyla istişare ettiği gibi bu meseleyi de istişare etti. Hazret-i Ebu Bekr esirlerin bedeline fidye alınması ve serbest bırakılması görüşündeydi. Hazret-i ömer Efendimiz ise esirlerin hemen öldürülmeleri fikrindeydi. Ashab-ı Kiramın bir kısmı Hazret-i ömer'in, bir kısmı da Hazret-i Ebu Bekir'in İçtihadından yana oldular. Aralarında ihtilaf çıkınca Hazret-i Resulullah (asm.), Hazret-i Ebu Bekr'in İçtihadını tercih etti ve onun görüşü doğrultusunda davranıldı.

Lakin bu hususta İlahi ikaza sebep olan şu ayet-i kerime nazil oldu:

"Yeryüzünde ağır basıp (küfrün belini kırıncaya) kadar, hiçbir peygambere esirleri bulunması yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsunuz, halbuki Allah (sizin için ebedi olan) ahireti istiyor."

Bu ayet-i kerime, Hazret-i Ebu Bekr'in İçtihadını bozmamakla beraber, Hazret-i Faruk'un fikrinin daha üstün olduğunu ortaya koymaktadır. Demek ki, birbirine zıt iki fikir de tasvip edilmiştir. İşte bu ayet-i kerimeden anlaşılıyor ki, her içtihat ehli görüşünde isabet etmektedir. Eğer, Hazret-i Ebu Bekr Efendimizin fikri hata olsaydı; hüküm icra olunmadan evvelayet indirilirdi. Demek ki, bu hususta nazil olan ilahi ikaz daha iyisiyle amel etmenin zıddını tercihten dolayıdır.

Hazret-i Ebu Bekr'in maksadı, esirlerden alınacak fidyeyle Müslüman askerini düşmana karşı silahandırıp kuvvet kazandırmaktı. Hazret-i ömer'in maksadı ise, bunlarda ıslah emaresi olmadığından vücutlarını ortadan kaldırmakla yeryüzündeki fesadı önlemekti.
 

Similar threads

İman esasları nelerdir? 1. Allah'a İman: İman esaslarının birincisi Allah'ın varlığına ve birliğine inanmaktır. Bir Müslüman her şeyden evvel iman eder ki Allah vardır ve birdir; bu kainat Onun eseridir. Ne zatında, ne sıfatlarında, ne de fiillerinde ortağı, eşi ve benzeri yoktur. Sıfatları...
Cevaplar
0
Görüntüleme
315
Değerli kardeşimiz; İçtihat, Cenâbı Hakk'ın bu ümmete en büyük lütuf ve ihsanıdır Cenâbı Hakk'ın, Kur'anı Kerim'de yoruma açık olan hakikatleri, işaret ve remizleri ümmetin alimlerine bırakmasının birçok hikmetleri vardır Cenâbı Hakk yoruma açık hükümleri eğer kesin bir şekilde bildirseydi...
Cevaplar
0
Görüntüleme
161
Ruhsat Azimet Nedir? Azimet - Ruhsat Meselesi ne demektir, izah eder misiniz? Peygamber Efendimiz zamanında mezhepler yoktu, bunlar nereden çıktı? Fıkıh metodolojisi bilginleri "Her mezhebin görüş ve değerlendirmesinin bu ümmete bir rahmet ve bir kolaylık olduğu şüphesizdir.", diye...
Cevaplar
0
Görüntüleme
195
Mezhepler Arasındaki Farklılıkların Sebebi Nedir? Allah-u Zülcelal Hazretleri, Habib-i Ekremi (a.s.m.) hürmetine, mezhepler arasındaki farklılıklar ile nihayetsiz rahmet ve kolaylık kapılarını açtı. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde "Ümmetimin ihtilafı geniş bir rahmettir."...
Cevaplar
0
Görüntüleme
186
Şeriat Zamana Göre Değişir mi Zamana göre helal-haram, ibadetler ve diğer ahkam konuları dışındaki teferruat konularında, maslahata göre müçtehitler içtihadda bulunarak yeni mesleleri çözerler. Ancak bu şeriatın değişmesi değil onun tanıdığı esnekliğin İslam alimlerince kullanılarak...
Cevaplar
0
Görüntüleme
251
858,506Konular
983,095Mesajlar
33,116Kullanıcılar
TrsweozZSon üye
Üst Alt