Biri beyaz, diğeri siyah renkteki kurbağanın huy ve mizacı tıpkı renkleri gibi zıtmış Ak kurbağa ne kadar iyimserse Karakurbağa o kadar kotumsermiş Ak kurbağa bir şeye “ak mı dedi; o hemen atılıp “kara dermiş Her şeyin olumsuz tarafını gormeye o kadar alışmış ki, gorduğu her şeyi eleştirmeyi neredeyse meslek haline getirmiş Yağmur yağsa, Karakurbağa:
“Offff! Olacak şey mi şimdi bu? diye şikayete başlarmış “Yağmurda ne derenin tadı olur, ne de ortalıkta avlayacak sinek bulunur Nefret ediyorum yağmurdan!
Arkadaşının aksine her şeyin guzel tarafını gormeyi seven Akkurbağa cevap vermeden edemezmiş:
“Haksızlık etme lutfen! Sırf senin keyfin bozuldu diye guzelim yağmura niye duşman oluyorsun ki? Hem soylesene, yağmur yağmasa bizim evimizyurdumuz olan dereler, sazlıklar, bataklıklar kalır mı ortada?
Elbette o, bu sozlerini tamamlayamadan Karakurbağa atılırmış:
“Tamam tamam, bay cok bilmiş kurbağa! Biliyor musun, sen tam da insanların sozunu ettiği şu Polyanna’ya benziyorsun Mutluluk rolu oynayacağım diye sacma sapan sozler ediyorsun Hani, ucurumdan aşağı duşsen, ‘bak ne guzel ucuyorum’ diyeceksin neredeyse Azıcık gercekci olsana canım!
Akkurbağa genelde bu tur tartışmaları uzatmak istemez ve şoyle dermiş:
“Gerceği gormek icin asıl kendi kotumser bakışını terk etmelisin
İşte boyle iki zıt kutupmuş bu iki kurbağa…
Gunlerden birgun canları sıkılınca derenin yakınındaki koye doğru gitmeye karar vermişler Akkurbağa:
“İstersen fazla yaklaşmayalım, biliyorsun yaramaz cocuklar bizi gorurse canımızı acıtabilirler dediyse de, Karakurbağa ısrar etmiş:
“Akşamın bu karanlığında cocuklar bizi nereden gorecek Allah aşkına! Şu en yakındaki evin oraya kadar gidelim, sonra geri doneriz Korkaklığı bırak şimdi
Akkurbağa, korkaklıkla suclanmaktan cekindiğinden, caresiz kabul etmiş Koye girmişler ve evin yanına gelmişler Akkurbağa sıkıntılı bir vıraklama ile “Hadi, artık donelim, icimde kotu duygular var! demiş demesine, ama Karakurbağa heyecanla atılmış:
“Gel bir oyun oynayıp oyle donelim Şuradaki yuksek kovayı goruyor musun? İkimiz aynı anda ustunden zıplayacağız Bakalım yarışmayı kim kazanacak?
“Akşamın bu vaktinde bırak boyle cocuklukları lutfen! diye itiraz edecek olmuş Akkurbağa, ancak yaramaz arkadaşı bir turlu fikrinden vazgecmemiş Hatta “Dediğimi yapmazsan, seninle artık arkadaş olmam! diye tehdit bile savurmuş Bunca yıllık arkadaşını kaybetmek istemeyen Akkurbağa bu teklifi de istemeye istemeye kabul etmiş
İki kurbağa hızla koşup zıplamışlar Ama ne olduysa o zaman olmuş ve tam kova dedikleri şeyin uzerinde carpışıp icine duşmuşler! Acı gerceği o zaman anlamışlar: uzerinden atlamaya calıştıkları o şey, yarısına kadar dolu kocaman bir sut guğumu değil miymiş meğer!
Yorulana kadar giriştikleri denemelerin sonucunda başka bir gerceği daha anlamışlar: Guğumun kenarları zıplayıp cıkmalarına imkan vermeyecek kadar yuksekmiş Karakurbağa umitsizlik icinde haykırmış:
“Mahvolduk! Buradan cıkmamız mumkun değil! Bu guğumun icinde olup gideceğiz
“O kadar kolay pes etme bakalım diye karşılık vermiş Akkurbağa “Cıkmadık candan umit kesilmez Kim bilir, hic ummadığımız bir anda imdadımıza yardımsever bir el yetişir belki de
Karakurbağa acı bir kahkaha attıktan sonra şoyle demiş:
“Benim kurbağa Polyannam! Neler sayıklıyorsun sen? Bari boylesi bir haldeyken hayal gormekten vazgec
“Ben hayal filan gormuyorum Nasıl bilmiyorum, ama buradan kurtulacakmışız gibi bir his var icimde Kendini koyuverme sakın!
Ne yazık ki, Karakurbağa’nın umitsizliği her gecen dakika butun kalbini daha cok kaplamış ve umitsizliği arttıkca bacaklarındaki guc ve kuvvet de azaldıkca azalmış Ve en sonunda:
“Bacaklarımda derman kalmamış Hakkını helal et kardeşim! deyip sutte yuzmekten vazgecmiş Biriki dakika sonra da son nefesini vermiş…
Akkurbağa arkadaşının bu kadar kolay vazgecip olmesine cok uzulmuş, fakat umidini hic yitirmemiş Surekli şu şekilde yalvarmış Allah’a:
“Darda kalanların sesini ancak Sen duyar, onların imdadına ancak Sen koşarsın! Senin rahmet ve şefkatin sut guğumune duşmuş zavallı bir kurbağaya da yetişir elbet! Kurtar beni Allahım!
Akkurbağa bu şekilde yalvarırken, bir taraftan da sebebini bilmeden sutun icinde var gucuyle cırpınmış Karanlıkta, yapayalnız, caresiz, ama hic umitsizliğe duşmeden… cırpınmış, cırpınmış… Bu hal dakikalarca devam etmiş Bir ara arka tarafından ayağına birşey carpmış Donup baktığında bunun irice bir tereyağı topağı olduğunu gormuş Oraya nereden geldiğini duşununce, bu tereyağının farkında olmadan kendi cırpınışlarıyla meydana geldiğini anlamış Gozleri sevincle parlamış, cunku bu onun kurtuluş vesilesi olabilirmiş!
Azalmaya yuz tutan gucu, ummadığı kadar artmış Bu defa nicin yaptığını bilerek bacaklarını yine cırpıp durmuş Bir saat kadar sonra tere yağ topağı o kadar buyumuş ki, onun ustune basıp zıpladığı gibi guğumun dışına atlamış ve ilk sozu şu olmuş:
“Rahmetinden umidimi kestirmediğin ve imdadıma yetiştiğin icin Sana şukurler olsun Allah’ım!
“Offff! Olacak şey mi şimdi bu? diye şikayete başlarmış “Yağmurda ne derenin tadı olur, ne de ortalıkta avlayacak sinek bulunur Nefret ediyorum yağmurdan!
Arkadaşının aksine her şeyin guzel tarafını gormeyi seven Akkurbağa cevap vermeden edemezmiş:
“Haksızlık etme lutfen! Sırf senin keyfin bozuldu diye guzelim yağmura niye duşman oluyorsun ki? Hem soylesene, yağmur yağmasa bizim evimizyurdumuz olan dereler, sazlıklar, bataklıklar kalır mı ortada?
Elbette o, bu sozlerini tamamlayamadan Karakurbağa atılırmış:
“Tamam tamam, bay cok bilmiş kurbağa! Biliyor musun, sen tam da insanların sozunu ettiği şu Polyanna’ya benziyorsun Mutluluk rolu oynayacağım diye sacma sapan sozler ediyorsun Hani, ucurumdan aşağı duşsen, ‘bak ne guzel ucuyorum’ diyeceksin neredeyse Azıcık gercekci olsana canım!
Akkurbağa genelde bu tur tartışmaları uzatmak istemez ve şoyle dermiş:
“Gerceği gormek icin asıl kendi kotumser bakışını terk etmelisin
İşte boyle iki zıt kutupmuş bu iki kurbağa…
Gunlerden birgun canları sıkılınca derenin yakınındaki koye doğru gitmeye karar vermişler Akkurbağa:
“İstersen fazla yaklaşmayalım, biliyorsun yaramaz cocuklar bizi gorurse canımızı acıtabilirler dediyse de, Karakurbağa ısrar etmiş:
“Akşamın bu karanlığında cocuklar bizi nereden gorecek Allah aşkına! Şu en yakındaki evin oraya kadar gidelim, sonra geri doneriz Korkaklığı bırak şimdi
Akkurbağa, korkaklıkla suclanmaktan cekindiğinden, caresiz kabul etmiş Koye girmişler ve evin yanına gelmişler Akkurbağa sıkıntılı bir vıraklama ile “Hadi, artık donelim, icimde kotu duygular var! demiş demesine, ama Karakurbağa heyecanla atılmış:
“Gel bir oyun oynayıp oyle donelim Şuradaki yuksek kovayı goruyor musun? İkimiz aynı anda ustunden zıplayacağız Bakalım yarışmayı kim kazanacak?
“Akşamın bu vaktinde bırak boyle cocuklukları lutfen! diye itiraz edecek olmuş Akkurbağa, ancak yaramaz arkadaşı bir turlu fikrinden vazgecmemiş Hatta “Dediğimi yapmazsan, seninle artık arkadaş olmam! diye tehdit bile savurmuş Bunca yıllık arkadaşını kaybetmek istemeyen Akkurbağa bu teklifi de istemeye istemeye kabul etmiş
İki kurbağa hızla koşup zıplamışlar Ama ne olduysa o zaman olmuş ve tam kova dedikleri şeyin uzerinde carpışıp icine duşmuşler! Acı gerceği o zaman anlamışlar: uzerinden atlamaya calıştıkları o şey, yarısına kadar dolu kocaman bir sut guğumu değil miymiş meğer!
Yorulana kadar giriştikleri denemelerin sonucunda başka bir gerceği daha anlamışlar: Guğumun kenarları zıplayıp cıkmalarına imkan vermeyecek kadar yuksekmiş Karakurbağa umitsizlik icinde haykırmış:
“Mahvolduk! Buradan cıkmamız mumkun değil! Bu guğumun icinde olup gideceğiz
“O kadar kolay pes etme bakalım diye karşılık vermiş Akkurbağa “Cıkmadık candan umit kesilmez Kim bilir, hic ummadığımız bir anda imdadımıza yardımsever bir el yetişir belki de
Karakurbağa acı bir kahkaha attıktan sonra şoyle demiş:
“Benim kurbağa Polyannam! Neler sayıklıyorsun sen? Bari boylesi bir haldeyken hayal gormekten vazgec
“Ben hayal filan gormuyorum Nasıl bilmiyorum, ama buradan kurtulacakmışız gibi bir his var icimde Kendini koyuverme sakın!
Ne yazık ki, Karakurbağa’nın umitsizliği her gecen dakika butun kalbini daha cok kaplamış ve umitsizliği arttıkca bacaklarındaki guc ve kuvvet de azaldıkca azalmış Ve en sonunda:
“Bacaklarımda derman kalmamış Hakkını helal et kardeşim! deyip sutte yuzmekten vazgecmiş Biriki dakika sonra da son nefesini vermiş…
Akkurbağa arkadaşının bu kadar kolay vazgecip olmesine cok uzulmuş, fakat umidini hic yitirmemiş Surekli şu şekilde yalvarmış Allah’a:
“Darda kalanların sesini ancak Sen duyar, onların imdadına ancak Sen koşarsın! Senin rahmet ve şefkatin sut guğumune duşmuş zavallı bir kurbağaya da yetişir elbet! Kurtar beni Allahım!
Akkurbağa bu şekilde yalvarırken, bir taraftan da sebebini bilmeden sutun icinde var gucuyle cırpınmış Karanlıkta, yapayalnız, caresiz, ama hic umitsizliğe duşmeden… cırpınmış, cırpınmış… Bu hal dakikalarca devam etmiş Bir ara arka tarafından ayağına birşey carpmış Donup baktığında bunun irice bir tereyağı topağı olduğunu gormuş Oraya nereden geldiğini duşununce, bu tereyağının farkında olmadan kendi cırpınışlarıyla meydana geldiğini anlamış Gozleri sevincle parlamış, cunku bu onun kurtuluş vesilesi olabilirmiş!
Azalmaya yuz tutan gucu, ummadığı kadar artmış Bu defa nicin yaptığını bilerek bacaklarını yine cırpıp durmuş Bir saat kadar sonra tere yağ topağı o kadar buyumuş ki, onun ustune basıp zıpladığı gibi guğumun dışına atlamış ve ilk sozu şu olmuş:
“Rahmetinden umidimi kestirmediğin ve imdadıma yetiştiğin icin Sana şukurler olsun Allah’ım!