Panik bozukluk ya da daha yaygın kullanımıyla panik atak fiziksel bir neden olmamasına ve herhangi bir kötü sonuca yol açmamasına rağmen aşırı derecede korku ve çaresizlik yaratır. Kişi bu korku ve çaresizlikle sürekli olarak doktor doktor gezerek çeşitli ilaçlar kullanmaya başlar ve çoğunlukla ilaçların yarattığı hayal kırıklığı nedeniyle kısıtlı ve mutsuz bir hayat yaşamaya başlar. Hep daha yeni ve daha etkili bir ilaç arayışındaki ısrarın nedeni yaşanılan korku dan bir an önce kurtulma isteğidir. Ancak unutulmaması gereken en önemli konu panik atak hastalık olarak kabul edilsede aslında bedenin bir savunması ya da başka bir deyişle çığlığıdır. Yani panik bir sonuçtur; eğer taşımanız gerekenden fazla yük taşıyorsanız, hep karşı odaklı iseniz, sizi üzen ya da öfkelendiren konulara tepki veremiyorsanız ya da bu konuların farkında bile değilseniz!Panik sizi bulur!Yani siz çarpan kalbinizin sesini dinlemek ya da korkularınızın nedenlerini farketmek ve hayatınızı değiştirmek yerine bir ilaçla eski tarzınıza devam etmeye çalıştığınız için çoğunlukla iyileşmezsiniz. Geçici iyilikler olsada farkındalık olmazsa hep tekrarlama riski devam eder ve korku ve kaçınma dolu bir yaşamınız olur.
Kalıcı çözüm tabii ki psikoterapidedir; panik atak psikoterapisinde birkaç seansta kişi yaşamıyla ilgili farketmediklerini farkeder ve artık neredeyse kendisiyle özdeşleşmiş aşırı verici, hayır diyemeyen ya da aşırı hırs ve başarı odaklı tarzını değiştirmeye başlar. Bu amaçla geçmiş travmalar, yanlış inançlar, yaşanmayan kutuplarla (öfke vs) ilgili çalışmalar ve beden/ nefes çalışmaları yapılabilir.