Birincil Medeniyetlerde Astronomi mısırda astronomi birincil medeniyetlerde astronomi darı astronomisi eski medeniyetlerde gök bilimi mısır da Gök cisimleri ve gök olaylarıyla ilgili en eski gözlem ve çalışmaların Çin, Mezopotamya ve Mısır’da yapıldığı bilinmektedir En manâlı astronomi çalışmaları, takvimle ilgili verileri olmak için Ay ve Güneş’in sene baştan başa aralıksız gözlenmesi, sabit yıldızların ve yıldız gruplarının (takımyıldızların) gök yüzündeki konumlarının saptanması, hareketli gök cisimlerinin (gezegenlerin) izlenmesi, Güneş ve Ay tutulmalarının evvelden hesabı olmuştur Bu çalışmalarda dini inançlar ve mitolojik yorumlar etkili olmuş, gökyüzünde doğa üstü varlıkların hakimiyeti kabul edilmiştir 11Çin Astronomisi Çin uygarlığında bilimsel faaliyetlerin başlangıcı MÖ 3000’lere değin götürülebilir zaman zaman küçük bir devlet şeklinde görülen Çin, birincil insan kalıntılarının (Sinantropus Pekinensis) bulunduğu yerlerden biridir Çin astronomisi, diğer uygarlıklardan bir takım esas farklılıklar gösterir; takvim hesaplamalarında, diğer uygarlıkların Ay ve Güneş’i almalarına rağmen, Çin uygarlığında yıldızlar alınmıştır ve diğer sistemlerde yıllık hesaplamalar kullanılırken, burada günlük hesaplamalar kullanılmıştır Hem Çinlilerin, esas koordinat düzlemi olarak ekliptik düzlemi yerine, gök ekvatoru düzlemini benimsedikleri görülmektedir Çin astronomisi, bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, bir yıldız astronomisidir ve gözle görülebilen yıldızların yanına, kuyruklu yıldızlar ve Kutup Yıldızı hakkında da bilgiler içermektedir Keza gökbilim metinlerinde, göktaşı ve meteoritler ile nova ve süpernovalar hakkında kayıtlara da rastlanmaktadır Çinli düşünürler, evrenin aralıksız bir oluşum içinde olduğuna inanırlar; onlara tarafından, bu aralıksız devinme daima bir başlangıca dönüşü içerir Evrensel sistemin bir parçası olan insan, ikilem belirten yin ve yang ilkesinin (iyilik ve musibet, rahatsızlık ve sağlık gibi) etkisi altındadır 12Mezopotamya Astronomisi Dicle ve Fırat deltası; Asya, Afrika ve Avrupa aralarında köprü vazifesi görebilen bir kavşak bölge olarak büyük bir uygarlığın gelişmesine çok elverişli bir yerdi Burada gelişen Mezopotamya uygarlığının başlangıcı MÖ3000 yıllarından öncesine gider Bu uygarlığı Sümerliler, Akadlılar ve Babilliler ortaya koymuştur En eski gözlem kayıtları Venüs gezegenine aittir ve Eski Babil Çağı’na dek gider Eski Babilliler daha o kadar çok gözlemler yapmışlardır Mesela Ay ve çıplak gözle görülen 5 gezegenin, Güneş’in yörüngesinden fazla uzaklaşmadıklarını saptamışlardır Eski dönem Babil’de, gökyüzü olaylarını esrarengiz bir biçimde okuma ve izah etme da önemliydi bu nedenle Babilli din adamları, gök cisimlerinin devinimlerini okumada, kralların yazgılarını, hava durumunu öngörmede büyük hüner kazanmışlardı Ay ve Güneş tutulmaları, kuyruklu yıldızlar gibi işaretleri yorumlayarak görevlerini yerine getiriyorlardı Gökyüzü kültürü tartı kazandıkça, Babilliler, din adamları için zigguratlar yapmaya başladılar Zigguratlar, geniş düz piramitler biçimindeki gözlem tapınaklarıdır Babil’in astronom din adamları, zigguratların tepesinden tertemiz gök yüzünü incelemeye başladılar Yaptıkları başarılı incelemeler Darı ve Yunanlıları etkilemiştir 13Darı Astronomisi id Nil nehri civarında artan Mısır uygarlığı, MÖ 2700 yıllarından itibaren matematik, gökbilim ve tıp konularındaki etkinliklerle parlamıştır Darı astronomisinin üzerinde durduğu genel konular, zaman ölçümüne ilişkindir Takvimlerinde yıl 360 gündü ve her yıla 5 gün ilave edilmekteydi Bu 5 gün, tatil günü idi Sirius yıldızının sabah Güneş ile benzer anda doğduğu gün (bugünkü takvime kadar 19 Temmuz ) yeni yıl başlardı Mısırlıların astronomideki teorik görüşleri, mitolojik ve dinî idi Gök yüzündeki olayları dinî açıdan yorumlamışlardı Gök cisimlerinin doğuş ve batış olayları dinî bir özellik taşımaktaydı Gezegenleri tanıyorlar ve bunları dinlenmeyen yıldızlar olarak adlandırıyorlardı çoğunlukla Mısır astronomisi vakit konusuna ağırlık vermiştir Çünkü süre ölçümü onlar için önemli bir ihtiyaçtı Astroloji Mısırlılarda yoktu Fakat gök cisimlerini tanrısal olaylarla açıklıyorlar ve dinî olarak yorumluyorlardı 14Eski Yunan Astronomisi Eski astronomi, Çin’de hükümdarların yönetiminde, Mezopotamya ve Mısır’da din adamlarının kontrolünde geliştirilmiş olup gökyüzü olaylarının gözlemlere dayanan açıklamaları mitolojik düşüncelerle karıştırılmıştır Gerek yıldızların gerekse Güneş, Ay ve aşina 5 gezegenin gökyüzündeki konumları ve hareketleri titiz bir şekilde sürekli gözlenmiştir Yunanlılar ise ilk olarak MÖ 7 nci ve 6 ncı yy da gözlemlerle ilgili bilgileri Babil ve Mısır’dan alarak Yunanistan’a getirmişlerdir Bu gözlem verilerine dayanarak olayları ve bu olayların nedenlerini düşünceye dayanarak bilimsel yöntemlerle araştırmaya başlamışlardır Bilim, devletin üstteki kademesindeki birkaç kişinin gizli bilgisi olmaktan çıkıp eski Yunan filozoflarının kurduğu felsefe okullarında herkesin yapabileceği bir konuma getirilmiştir Ilk felsefe okulu Miletos’lu ( bugünkü Selçuk harabelerine yakın Açık Fikirli iline bağlı Milet kasabası ) Thales ( MÖ624565 ) göre kurulmuştur Thales, Lidyalılarla Persler arasında uzun süren bir savaş sırasında, MÖ 28 Mayıs 585 tarihinde, Güneş’in tutulacağını evvelden bildirmiş ve tutulmanın gerçekleşmesinden etkilenen iki kral anında bu savaşa son vermişlerdir Bu öykü, birincil bakışta olağanüstü gibi görünse de, Babillilerin,Güneş tutulmasını evvelden bilebilme olanağını veren birtakım hesaplamalar yapabildikleri bilinmektedir Thales’e tarafından Yer, benzeri kubbe biçimindeki gök kubbesi ile çevrelenmiştir; uçları kalkık, disk biçiminde yuvarlak bir düzlem biçimindedir ve okyanusun üzerinde yüzmektedir Thales’cilt sonraki dönemlerde kâinat düşüncesinde dağıtılmış şansın dönmesi olmuş ve Yer’in tepsi gibi düz değil küresel bir yapıya sahip olduğu düşüncesine ulaşılmıştır Yer’in çevresinin ölçülmesi ile ilgili çalışmalardan gerçek dürüst değere en yakın değeri ise Eratosthenes ( MÖ 275194 ) vermiştir MÖ 190120 yıllarında yaşamış Hipparcus çok önemli incelemeler yapmıştır Kendi yaptığı gözlemlerini önceki gözlemlerle karşılaştırmış, Presesyon’u ( devinme ) bulmuştur 700 dek yıldız içeren bir yıldız katalogu hazırlamış ve yıldızların göksel koordinatlarını tespit ederek, yıldızların parlaklığını ölçmek için bir sistem geliştirmiştir MS 120’ li yıllarda yaşayan olan Batlamyus, kendi zamanına dek ulaşan astronomi bilgilerinin sentezini yapmış ve bunları Almagest adlı yapıtında toplamıştır Batlamyus’un genel görüşleri şöyledir: Gök bir küredir, değişmez bir dingil civarda döner Yer, göğün merkezine yerleştirilmiş bir küredir Ay, Güneş, gezegenler ve yıldızlar Yer’in etrafında dolanmaktadırlar Daha sonraki zamanlarda Hıristiyanlık’ın yayılması, düşüncede dinîleşme sürecine ivme kazandırmış ve bilimsel etkinliklerin tanrısal kitaplar ile otoritelere tabi kalmasına sebep olmuştur Bunlarla çatışabilecek görüşlerden uzak durulmuş, Yer’in düz olduğu görüşüne geri dönülmüş, Yer’i küresel kabul edenler dinsizlikle suçlanmıştır