iltasyazilim
FD Üye
Selamün Aleyküm
Forumda yeniyim ve bu forumda paylaşılan bilgiler çok hoşuma gitti Bu bilgileri paylaşanlardan Allah razı olsun
Bende fıkh olsun, kelam olsun bir çok dini ilimlerin bize kadar ulaşmasını sağlayan ehli sünnet alimlerinin örnek hayatlarından ve sözlerinden bahsetmek istiyorum Bunun içinde İmamı Rabbani Müceddidi elfi sani Ahmed Faruki Serhendi hazretlerinin hayatı ve bir kaç mektubuyla bereketlenmek istedim Allahü teâlâ, size ve doğru yola tâbi olanlara selâmet versin!
Ahmed Sa'îd Fârûkînin oğlu Muhammed Mazherin (Menâkıb ve Makamâti Ahmediyyei Saîdiyye) kitabından tercüme edilmiştir:
Âriflerin kutbu, hakîkat sahiplerinin rehberi, Evliyâi kiramın kıdvesi, Allahü teâlânın sevgilisi, ikinci binin yenileyici ve nûrlandırıcısı, Allahü teâlâya yaklaşanların kalblerinin kıblesi, silsilei zehebin eşsiz halkası, Ahmedi Fârûkî Serhendînin babası Abdülehaddir Onun babası Zeynel'âbidîn, onun babası Abdülhayy, onun babası Muhammed, onun babası Habîbullah, onun babası imamı Refî'uddîn, onun babası hâce Nûr, onun babası Nasireddîn, onun babası Süleymân, onun babası Yûsüf, onun babası Şu'âyb, onun babası Ahmed, onun babası Yûsüf, onun babası Şihâbüddîn (Ferruh Şâh ismi ile meşhûrdur), onun babası Nasireddîn, onun babası Mahmûd, onun babası Süleymân, onun babası Mes'ûd, onun babası Abdüllah vaizi esgar, onun babası Abdüllah vâizi ekber, onun babası Nâsır, onun babası Abdüllah ibni Ömer, onun da babası Hz ÖmerülFârûktur
İmâmı Rabbânînin baba ve dedelerinin hepsi ilim ve ihlâs sahibi olup, zamanlarının meşâyıhından, ekâbirinden idi Hepsi çok muhterem ve Evliyâi kiramdan idi
Mevlânâ Ahmedi Nâmıkî Câmî ve Halîlullahı Bedahşî gibi büyük Velîler, imamı Rabbânînin geleceğini önceden haber vermişlerdi Hattâ, Resûlullah efendimiz, onun geleceğini müjdelemişti İmâmı Süyûtî (Cem'ul cevâmi') kitabında, bu hadisi şerifi, İbni Mes'ûd Abdürrahman ibni Yezîdden, O da Hz Câbirden rivayet ederek bildiriyor Hadisi şerif budur: (Ümmetimden Sıla isminde biri gelir Onun şefaati ile, çok çok kimseler Cennete girer ) (Sıla), birleştirici demektir Tasavvufu fıkh bilgileri ile birleştirdiği için bu ism, İmâmı Rabbânîye verildi Zamanın âlimleri, Ona bu ism ile hitâb eylediler Kendisi de, oğlu Muhammed Mâsuma yazdığı bir mektûbda, (Beni iki derya arasında sıla yapan Rabbime hamd ederim) diye buyurmaktadır
Dokuzyüzyetmişbir 971 hicrî kamerî senesinde dünyaya teşrîf eyledi, binotuzdört 1034 m 1624 senesinin Safer ayının yirmidokuzuncu salı günü vefât eyledi Daha çocuk iken, mübârek, temiz alnında, olgunluk, vilâyet ve hidâyet nûrları parlıyordu Çok küçük iken, şâh Kemâl Kihtelîyi kâdirînin bereketli nazarlarına kavuşmuştu O ânda nisbeti kâdiriyyeyi Ona ilkâ eylemişti
Kısa zamanda Kur'anı kerimi ezberledi Sonra babasından ve zamanın en büyük âlimlerinden ilim tahsîl eyleyip, büyük âlim oldu Yüksek babasından çok istifâde eyleyip, huzurunda tevhîd marifetlerine kavuştu Çeştiyye ve Kâdiriyye silsilelerinde irşâd icâzeti aldı Babasının kâimi makamı oldu Onyedi yaşında, zâhirî ve bâtınî (kalbe âid) ilimlerin üstâdı oldu Bunları neşretmeye ve büyük iki yolda talebe yetiştirmeye başladı Nakşibendiyye büyüklerinin kitaplarını seve seve okur, bu yolun büyüklerinden birine kavuşmağı cândan arzu ederdi Bu arzu ve iştiyâkını bu yolun büyüklerinden, irşâd ve hidâyet sahibi, islâmiyetin kuvvetlendiricisi, hakîkatlar sahibi, hâce Muhammed Bâkînin eşsiz sohbet ve huzuruna kavuşuncaya kadar kalbinde sakladı
Tâlibleri, Allahü teâlâya yaklaştırıcı, gizli bir kuvvet ile çok yüksek makamlara çeken bu huzura kavuşunca, bu büyüklerin yoluna girdi Hizmetlerine sarılıp, sohbetin edeblerini titizlikle gözeterek, iki ay ve birkaç gün içinde, Nakşibendiyye nisbetine kavuştu İlmler ve marifetler, nisân yağmuru gibi, mübârek kalbine akmaya başladı Üstâdı, hâce Bâkîbillâh, çok defa: (Ahmed, murâdlardan ve mahbûblardandır) buyururdu Çabuk ilerlemelerinin sebebi de, bu idi Cihânı aydınlatan bir güneş gibi oldu Hocası kendisine en yüksek makamlara çıktığını ve herkesi de çıkarabileceğini ve Allahü teâlâya yakınlıklarını müjdeledi ve kendisine buyurdu ki: (Hocam Emkengîden icâzet alıp Hindistâna dönüyordum Sizin bulunduğunuz Serhend şehrine gelmiştim Rü'yâda bana, sen bir kutbun civârındasın, dediler ve kutb olan zatın şemâilini gösterdiler İşte siz, o zatsınız Yine Serhendden geçerken, gördüm ki, göklere kadar yükselen bir meş'ale yanmış, şarktan garba kadar bütün dünya, bu meş'alenin ışığından aydınlanıyordu Bu meş'alenin ziyâsının gittikçe arttığını, birçok insanların bundan kendi mumlarını yaktıklarını müşâhede ettim Bu rü'yâyı, sizin dünyaya geleceğinize bir müjdeci, bir işaret biliyorum)
Hâce Bâkîbillâh, imamı Rabbânîyi mutlak icâzet ile Serhend şehrine gönderirken, kendisi makamından çekilip, bütün talebesinin, hattâ kendi oğullarının terbiyesini ve yetişmesini Ona havâle eyledi ve (Ahmed, bizim gibi binlerce yıldızı örten bir güneştir Bu ümmette onun gibi ancak iki üç dâne vardır Şimdi ise, gök kubbe altında, onun gibisi yoktur Kendimi onun tufeylîsi talebesi biliyorum Onun marifetinin hepsi doğru ve Peygamberlerin beğendiği şekildedir) buyurdu Hattâ, diğer talebeleri gibi, hocası da, feyzlenmek ve nûrlanmak için, onun sohbetine devam ederdi
İmâmı Rabbânî, yüksek derecelere ve eşsiz makamlara kavuşmuş olarak Serhende gelip, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak isteyenleri yetiştirmekle meşgûl oldu İrşâd sesleri dünyaya yayıldı Hidâyet âvâzları, kalbleri behâr gibi yapıp, nice yenilikler, yeşillikler, zuhûra geldi Kutbülaktâb davulu, onun ismiyle çalındı Vilâyet derecelerine kavuşmak, onun bir iltifâtı ile nasip oluyordu Ebdâller ve Evtâdler, onun huzuruna koştu Vilâyet nûrları, kerâmet bereketleri, dil ile anlatılacak, yazı ile bildirilecek cinsten değildir Dalâlet ve şaşkınlık sahrâsında kalanlar, onun sohbetinde hidâyete kavuştu
Uzaklık denizinde boğulmak üzere olanlar, yakınlık sâhiline, onun bir iltifâtı ile erişti Hakîkat ve marifet tâlibleri, karınca gibi etrâfına üşüştü Sultânlar, kumandânlar ve vâlîler, pervâne gibi bu hidâyet kaynağının ışığı ile aydınlandı Huzurunda, talebeye nisân yağmuru gibi gelen feyzlere, yedi kat gökteki melekler gıbta eder oldu Her tarafta, âlimler ve fâdıllar, onun büyüklüğünü, kerâmetlerini işiterek, vilâyet saçan kapısının eşiğine yüz sürmek için acele ettiler İnsanı Allahü teâlâya yaklaştıran teveccühleri ve nazarları bereketi ile, huzura, nûra ve hiç uğraşmadan müşâhedeye ve çile çıkarmadan, tevhîde kavuştular Vahdet denizine dalmadan, ehâdiyyet deryasında yok olmaları, hiç zahmetsiz hâsıl oldu Kesrette vahdetin müşâhedesi, muhabbet cezbeleri ile gönül marifetleri, küçük bir iltifâtlarının semeresi oldu Ahrâriyye nisbeti yeniden kuvvetlendi Hattâ onun bereketli gayretleri ile bütün dünyaya yayıldı O zamana kadar bilinen sülûk ve cezbenin ötesinde, başka nisbetler ele geçti Ondan önce gelenlerin, iftâr etmeden oruç tutmaları, kırk gün çile çekmeleri, aç ve susuz durmaları, insanlardan uzaklaşmaları, onun huzurunda yetişenler için, özenilecek birşey olmaktan çıktı Amellerde ve ibâdetlerde itidal üzere olmak, duâ ve tâatlerde sünnete tâm yapışmak, onların yerini aldı Yıllarca riyâzet çekmekle ele geçebilenler, onun bereket ve teveccühü ile, hemen hâsıl oluyordu Mübârek zatı, Allahü teâlânın büyük nîmeti ve Resûlünün vekîli oldu Nihâyetsiz yolların rehberliği, önderliği ona verildi İkinci bin yıllarının müceddidi oldu Böylece, kıyâmete kadar, her kime feyz ve bereket gelse, onun vâsıtası ile gelir Yeni yeni ilimleri, duyulmayan marifetleri, kimsenin haber vermediği sırları ve kimsenin kavuşamadığı garîb keşfleri ile, yeni bir yol açtığı güneş gibi meydandadır
Forumda yeniyim ve bu forumda paylaşılan bilgiler çok hoşuma gitti Bu bilgileri paylaşanlardan Allah razı olsun
Bende fıkh olsun, kelam olsun bir çok dini ilimlerin bize kadar ulaşmasını sağlayan ehli sünnet alimlerinin örnek hayatlarından ve sözlerinden bahsetmek istiyorum Bunun içinde İmamı Rabbani Müceddidi elfi sani Ahmed Faruki Serhendi hazretlerinin hayatı ve bir kaç mektubuyla bereketlenmek istedim Allahü teâlâ, size ve doğru yola tâbi olanlara selâmet versin!
Ahmed Sa'îd Fârûkînin oğlu Muhammed Mazherin (Menâkıb ve Makamâti Ahmediyyei Saîdiyye) kitabından tercüme edilmiştir:
Âriflerin kutbu, hakîkat sahiplerinin rehberi, Evliyâi kiramın kıdvesi, Allahü teâlânın sevgilisi, ikinci binin yenileyici ve nûrlandırıcısı, Allahü teâlâya yaklaşanların kalblerinin kıblesi, silsilei zehebin eşsiz halkası, Ahmedi Fârûkî Serhendînin babası Abdülehaddir Onun babası Zeynel'âbidîn, onun babası Abdülhayy, onun babası Muhammed, onun babası Habîbullah, onun babası imamı Refî'uddîn, onun babası hâce Nûr, onun babası Nasireddîn, onun babası Süleymân, onun babası Yûsüf, onun babası Şu'âyb, onun babası Ahmed, onun babası Yûsüf, onun babası Şihâbüddîn (Ferruh Şâh ismi ile meşhûrdur), onun babası Nasireddîn, onun babası Mahmûd, onun babası Süleymân, onun babası Mes'ûd, onun babası Abdüllah vaizi esgar, onun babası Abdüllah vâizi ekber, onun babası Nâsır, onun babası Abdüllah ibni Ömer, onun da babası Hz ÖmerülFârûktur
İmâmı Rabbânînin baba ve dedelerinin hepsi ilim ve ihlâs sahibi olup, zamanlarının meşâyıhından, ekâbirinden idi Hepsi çok muhterem ve Evliyâi kiramdan idi
Mevlânâ Ahmedi Nâmıkî Câmî ve Halîlullahı Bedahşî gibi büyük Velîler, imamı Rabbânînin geleceğini önceden haber vermişlerdi Hattâ, Resûlullah efendimiz, onun geleceğini müjdelemişti İmâmı Süyûtî (Cem'ul cevâmi') kitabında, bu hadisi şerifi, İbni Mes'ûd Abdürrahman ibni Yezîdden, O da Hz Câbirden rivayet ederek bildiriyor Hadisi şerif budur: (Ümmetimden Sıla isminde biri gelir Onun şefaati ile, çok çok kimseler Cennete girer ) (Sıla), birleştirici demektir Tasavvufu fıkh bilgileri ile birleştirdiği için bu ism, İmâmı Rabbânîye verildi Zamanın âlimleri, Ona bu ism ile hitâb eylediler Kendisi de, oğlu Muhammed Mâsuma yazdığı bir mektûbda, (Beni iki derya arasında sıla yapan Rabbime hamd ederim) diye buyurmaktadır
Dokuzyüzyetmişbir 971 hicrî kamerî senesinde dünyaya teşrîf eyledi, binotuzdört 1034 m 1624 senesinin Safer ayının yirmidokuzuncu salı günü vefât eyledi Daha çocuk iken, mübârek, temiz alnında, olgunluk, vilâyet ve hidâyet nûrları parlıyordu Çok küçük iken, şâh Kemâl Kihtelîyi kâdirînin bereketli nazarlarına kavuşmuştu O ânda nisbeti kâdiriyyeyi Ona ilkâ eylemişti
Kısa zamanda Kur'anı kerimi ezberledi Sonra babasından ve zamanın en büyük âlimlerinden ilim tahsîl eyleyip, büyük âlim oldu Yüksek babasından çok istifâde eyleyip, huzurunda tevhîd marifetlerine kavuştu Çeştiyye ve Kâdiriyye silsilelerinde irşâd icâzeti aldı Babasının kâimi makamı oldu Onyedi yaşında, zâhirî ve bâtınî (kalbe âid) ilimlerin üstâdı oldu Bunları neşretmeye ve büyük iki yolda talebe yetiştirmeye başladı Nakşibendiyye büyüklerinin kitaplarını seve seve okur, bu yolun büyüklerinden birine kavuşmağı cândan arzu ederdi Bu arzu ve iştiyâkını bu yolun büyüklerinden, irşâd ve hidâyet sahibi, islâmiyetin kuvvetlendiricisi, hakîkatlar sahibi, hâce Muhammed Bâkînin eşsiz sohbet ve huzuruna kavuşuncaya kadar kalbinde sakladı
Tâlibleri, Allahü teâlâya yaklaştırıcı, gizli bir kuvvet ile çok yüksek makamlara çeken bu huzura kavuşunca, bu büyüklerin yoluna girdi Hizmetlerine sarılıp, sohbetin edeblerini titizlikle gözeterek, iki ay ve birkaç gün içinde, Nakşibendiyye nisbetine kavuştu İlmler ve marifetler, nisân yağmuru gibi, mübârek kalbine akmaya başladı Üstâdı, hâce Bâkîbillâh, çok defa: (Ahmed, murâdlardan ve mahbûblardandır) buyururdu Çabuk ilerlemelerinin sebebi de, bu idi Cihânı aydınlatan bir güneş gibi oldu Hocası kendisine en yüksek makamlara çıktığını ve herkesi de çıkarabileceğini ve Allahü teâlâya yakınlıklarını müjdeledi ve kendisine buyurdu ki: (Hocam Emkengîden icâzet alıp Hindistâna dönüyordum Sizin bulunduğunuz Serhend şehrine gelmiştim Rü'yâda bana, sen bir kutbun civârındasın, dediler ve kutb olan zatın şemâilini gösterdiler İşte siz, o zatsınız Yine Serhendden geçerken, gördüm ki, göklere kadar yükselen bir meş'ale yanmış, şarktan garba kadar bütün dünya, bu meş'alenin ışığından aydınlanıyordu Bu meş'alenin ziyâsının gittikçe arttığını, birçok insanların bundan kendi mumlarını yaktıklarını müşâhede ettim Bu rü'yâyı, sizin dünyaya geleceğinize bir müjdeci, bir işaret biliyorum)
Hâce Bâkîbillâh, imamı Rabbânîyi mutlak icâzet ile Serhend şehrine gönderirken, kendisi makamından çekilip, bütün talebesinin, hattâ kendi oğullarının terbiyesini ve yetişmesini Ona havâle eyledi ve (Ahmed, bizim gibi binlerce yıldızı örten bir güneştir Bu ümmette onun gibi ancak iki üç dâne vardır Şimdi ise, gök kubbe altında, onun gibisi yoktur Kendimi onun tufeylîsi talebesi biliyorum Onun marifetinin hepsi doğru ve Peygamberlerin beğendiği şekildedir) buyurdu Hattâ, diğer talebeleri gibi, hocası da, feyzlenmek ve nûrlanmak için, onun sohbetine devam ederdi
İmâmı Rabbânî, yüksek derecelere ve eşsiz makamlara kavuşmuş olarak Serhende gelip, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak isteyenleri yetiştirmekle meşgûl oldu İrşâd sesleri dünyaya yayıldı Hidâyet âvâzları, kalbleri behâr gibi yapıp, nice yenilikler, yeşillikler, zuhûra geldi Kutbülaktâb davulu, onun ismiyle çalındı Vilâyet derecelerine kavuşmak, onun bir iltifâtı ile nasip oluyordu Ebdâller ve Evtâdler, onun huzuruna koştu Vilâyet nûrları, kerâmet bereketleri, dil ile anlatılacak, yazı ile bildirilecek cinsten değildir Dalâlet ve şaşkınlık sahrâsında kalanlar, onun sohbetinde hidâyete kavuştu
Uzaklık denizinde boğulmak üzere olanlar, yakınlık sâhiline, onun bir iltifâtı ile erişti Hakîkat ve marifet tâlibleri, karınca gibi etrâfına üşüştü Sultânlar, kumandânlar ve vâlîler, pervâne gibi bu hidâyet kaynağının ışığı ile aydınlandı Huzurunda, talebeye nisân yağmuru gibi gelen feyzlere, yedi kat gökteki melekler gıbta eder oldu Her tarafta, âlimler ve fâdıllar, onun büyüklüğünü, kerâmetlerini işiterek, vilâyet saçan kapısının eşiğine yüz sürmek için acele ettiler İnsanı Allahü teâlâya yaklaştıran teveccühleri ve nazarları bereketi ile, huzura, nûra ve hiç uğraşmadan müşâhedeye ve çile çıkarmadan, tevhîde kavuştular Vahdet denizine dalmadan, ehâdiyyet deryasında yok olmaları, hiç zahmetsiz hâsıl oldu Kesrette vahdetin müşâhedesi, muhabbet cezbeleri ile gönül marifetleri, küçük bir iltifâtlarının semeresi oldu Ahrâriyye nisbeti yeniden kuvvetlendi Hattâ onun bereketli gayretleri ile bütün dünyaya yayıldı O zamana kadar bilinen sülûk ve cezbenin ötesinde, başka nisbetler ele geçti Ondan önce gelenlerin, iftâr etmeden oruç tutmaları, kırk gün çile çekmeleri, aç ve susuz durmaları, insanlardan uzaklaşmaları, onun huzurunda yetişenler için, özenilecek birşey olmaktan çıktı Amellerde ve ibâdetlerde itidal üzere olmak, duâ ve tâatlerde sünnete tâm yapışmak, onların yerini aldı Yıllarca riyâzet çekmekle ele geçebilenler, onun bereket ve teveccühü ile, hemen hâsıl oluyordu Mübârek zatı, Allahü teâlânın büyük nîmeti ve Resûlünün vekîli oldu Nihâyetsiz yolların rehberliği, önderliği ona verildi İkinci bin yıllarının müceddidi oldu Böylece, kıyâmete kadar, her kime feyz ve bereket gelse, onun vâsıtası ile gelir Yeni yeni ilimleri, duyulmayan marifetleri, kimsenin haber vermediği sırları ve kimsenin kavuşamadığı garîb keşfleri ile, yeni bir yol açtığı güneş gibi meydandadır