iltasyazilim
FD Üye
İmanKüfür
Allah, dilediğini saptırır ve dilediğini hidayete kavuşturur140
ayetiyle benzeri mutlak ifadeler içeren âyetlere dayanarak hidayet bulma ve sapıtmanın tamamen Allah'ın belirlemesiyle gerçekleştiğini zanneden ve insanın, belirlenmiş kaderinin esiri olduğunu ileri sürenler olmuştur Kimi âyetlerin siyak ve sibakına bakılmadan ve bu mutlak ifadelerin kayıt altına alındıkları âyetler gözönünde bulundurulmadan böyle bir sonuca varmak mümkündür Ancak Kur'an bir bütündür ve bazı âyetlerinin, bazı âyetlerini açıkladıkları bizzat Kur'an'da belirtilmektedir O halde Kur'an âyetlerinden sonuçlar çıkarılmaya çalışılırken buna mutlaka dikkat edilmesi gerekmektedir Konuyla ilgili âyetler bir bütünlük içerisinde değerlendirilecek olursa, Allah'ın hidayete kavuşturduğu kişinin bizzat kendisinin hidayeti seçtiği ve bu sebeple yüce Allah'ın o kimseyi hidayete kavuşturduğu, sapıklık konusunda da durumun aynı olduğu görülecektir
Mesela saptırma ile ilgili mutlak ifader, açıklayıcı başka âyetlerle kayıt altına alınmıştır
Onlar yoldan sapınca, Allah da kalblerini saptırmıştı Allah, fâsıklar topluluğunu hidayete kavuşturmaz141
Hayır! Öyle değil, bilakis onların kazanmakta oldukları kötülükler kalblerini paslandırmıştır142
Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da hidayete kavuşturur Verdiği misallerle Allah ancak fasıklan saptırır Onlar öyle sapıklar ki, kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler Allah'ın, ziyaret edilip hal ve hatırının sorulmasını istediği kimseleri ziyaretten vazgeçerler ve yeryüzünde fitne ve fesat çıkarırlar îşte onlar gerçekten zarara uğrayanlardır143
Bu ve benzeri âyetler, Allah'ın saptırmasının sebebini açıklayan âyetlerdir
Bu âyetlerden de anlaşıldığı gibi sapmanın asıl sebebi, sapan kişilerin kendi tavır ve davranışlarıdır Kendileri sapma yolunu tercih etmişlerdir
Hasan Basrî, kader konusunda Halife Abdülmelik b Mervan'a yazdığı mektupta şöyle demektedir:
Allahu Teala şöyle buyuruyor:
İnsanları ve cinleri ancak bana ibadet etmeleri için yarattım Onlardan ne bir nzık, ne de beni beslemelerini istiyorum'
Allah bu âyette ibadeti için yarattığı mahluklarına ibadetle emretmiştir Allah onlan bir işi için yaratıp sonra işle onlar arasına girmemiştir Zira Allah kullarına zalim değildir Daha evvel geçen Selefiyeden hiçbiri bu sözü inkâr ve münakaşaya kalkişmamıştır, çünkü onların hepsi bu konuda tek bir fikir etrafına toplanmışlardır144 İnsan şayet hür olmasaydı, peygamberin dine davet etmesinin de bir anlamı olmazdı Çünkü insanın hür bir iradesi olmamış olsaydı, peygamberin çağrısına icabet edemezdi Nasıl olsa iman edecekler, önceden belirlenmiş; inkâr edecekler de, belirlenmiştir Peygamberin çağrısına ve meşakkatlere katlanmasına ihtiyaç olmazdı
Hidayet konusunu vuzuha kavuşturan âyetlerde şöyle denilmektedir:
Kâfirler diyorlar ki: 'Ona Rabb'inden bir âyetmucize gelmeli değil miydi?' De ki: Kuşkusuz Allah dilediğini saptırır Kendisine yöneleni de hidayete erdir Onlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir Bilesiniz ki kalbler ancak Allah'ı anmakla sükûnet bulur145
'Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz Hiç şüphe yok ki Allah, iyi davrananlarla beraberdir146
Doğru yolu bulanlara gelince, Allah onların hidayetlerini arttırır ve onlara takvasını (ateşten nasıl korunacaklarını) öğretir147
O halde Allah'ın hidayete kavuşturduğu kimseler de, Allah'a yönelen, O'nu anan ve emirlerini yerine getirenlerdir Bu sebeple Allah onları hidayete kavuşturmuştur Gerek sapma ve gerek hidayetle ilgili bu anlamda pek çok âyet vardır Hatta mutlak ifadeler kullanılan ayetlerin bağlamları göz önünde bulundurulduğunda mutlaka hidayete erdirilmiş olanların neden hidayete erdirildikleri, saptırılmış olanların da neden saptırıldıkları âyetlerde izah edilmektedir Bu konuların yer aldığı herhangi bir sûre baştan sona kadar gözden geçirilecek olursa, bu tespitimizin ne kadar doğru olduğu görülecektir
Kuşkusuz Allah, adalet sahibidir Kimseye zulmetmez:
Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez148
Bu sebeple Kur'anı Kerim, insanların mazeret olarak kaderi ileri sürmelerini şiddetle reddeder:
Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: 'Allah dileseydi ne biz ortak koşardık, ne de atalarımız ortak koşarlardı Hiçbir şeyi de haram kılmazdık' Bu şekilde onlardan öncekiler de (peygamberlerini) yalanladılar da sonunda azabımızı tattılar De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz149
Hidayeti ya da sapıklığı seçen insanın kendisi olduğu halde bunun Allah'a nispet edilmesi aslında doğrudur da Çünkü insana hidayeti seçme imkânım veren de, sapıklığı seçme imkânını veren de Allah'tır Yani bunlardan birini seçme özgürlüğünü Allah insana vermiştir Bu nedenle her ikisinin Allah'a nispet edilmesi de, insana nispet edilmesi de doğrudur
Büyük bir daire düşünün, bu dairenin içinde yarısından ikiye bölünmüş küçük bir daire vardır Bu küçük dairenin bir tarafı hidayetiman, diğer tarafı ise, sapıklıkküfürdür İnsan bu küçük dairenin orta çizgisinin üzerindedir Dilerse, iman tarafına geçer, isterse küfür tarafına geçer Elbette burada aslolan, Allah'ın iradesinin, şu veya bu tarafı seçmesine müsaade etmesidir Ancak Allah'ın iradesi, O'nun bilgisi, adaleti ve mükemmel hikmetiyle uyum içerisindedir İnsana, iki taraftan birini seçme iradesini veren de O'dur Bu sebeple insanın, iman tarafını seçmesi de, küfür tarafını seçmesi de kendi iradesiyle olduğundan bu eyleminin kendisine nispet edilmesi doğrudur İnsan iradesini ifade eden bu küçük daireyi içeren büyük daire ise, Allah'ın iradesidir ve ikiye bölünmüş küçük daireyi içine aldığından dolayı kişinin özgür iradesiyle yaptığı seçimin bu anlamda Allah'a nispet edilmesi de doğrudur Çünkü kişi kendi iradesiyle hangi tarafa yönelirse yönelsin, iradesini çevreleyen Allah'ın iradesinin sınırları dışına çıkmamaktadır Ancak ikiye bölünmüş o küçük dairede olup bitenler üzerinde Allah'ın bir dayatması yoktur İnsana istediği tarafı seçme imkânını veren Allah'tır Allah'ın adaletinin bir sonucudur bu
Kur'anı Kerim, genelde iyi amelleri Allah'a, kötülerini de insana nispet eder Çünkü Kur'an, eğitim üslubunu kullanır İyi amellerin kişiye nispet edilmemesi, kişi şımarmasın; kötü amellerin kişiye nispet edilmesi ise, sorumluluğunu dahaçok hissetsin, diyedir
Aslında daha önce yazılı olması anlamıyla kader, Allah'ın ilmidir Elbette O'nun ilmine sınır yoktur Geçmişi bildiği gibi, geleceği de bilir Bizimyapıp ettiklerimiz, elbette O'nun ilmi dışında değıkıir Bu anlamda kader, bundan ibarettir Biz bir davranışta bulunuyorsak, Allah böyle davranacağımızı önceden bilmektedir O'nun bilgisi, bizim o davranışımıza sebep değildin Bilakis o davranışı yapmamız, bilgisinin sebebidir:
Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın Şüphesiz bu Allah'a kolaydır 150
Gayb'ın anahtarları Allah'ın yanındadır Onlan ancak O bilir O, karada ve denizde ne varsa hepsini bilir O'nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane, yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçıkbir kitaptadır151
Önceden seyrettiğiniz bir filmi düşünün, olay olmadan önce o olayı biliyorsunuz Ancak o olay, sizin bilginiz sebebiyle olmuyor, bilakis bilginiz, o olay sebebiyledir Allah'ın gelecek bilgisi, tıpkı o filmi seyreden gibidir Olup bitecek, şeyleri önceden bilmektedir Ancak bu olup bitenler, O'nun önceden, bunları bilmesi nedeniyle değildir Bilakis, ileride olaylar bu şekilde gerçekleşeceği için O, bunlann bu şekilde gerçekleşeceğini, bilmektedir
Kuşkusuz Allah, sadece bir seyirci değildir İstediği an müdahale edebilir Ancak hayatın geneli, anlattığımız bu misaldeki gibidir
Yine bir ayna düşünün, suratınızı ekşiterek ve kaşlarınızı çatarak karşısına geçiyorsunuz Ayna sizi ekşi suratlı ve çatık kaşlı gösterecektir Sebep, aynanın kendisinde değildir, sizin davranışınızdadır Tebessüm ederek karşısına geçseniz, sizi o şekilde gösterecektir Suratınızın aynada ekşi ve çatık oluşu ya da tebessüm eder oluşu, sizin o şekilde davranmanızdan dolayıdır, aynanın kendisinin bunda bir etkisi yoktur İnsanın iman ve küfrü seçmesi de aynen öyledir Aynayı Allah'ın bilgisi olarak kabul edecek olursak, bu bilginin, insanın iman veya küfrü seçmesinde herhangi bir etkisi bulunmamaktadır
14016Nahl, 93; 35Fatır, 8
14161Saf, 5
14283Mutaffiftn, 14
1432Bakara, 2627
144Ethem Ruhi Fıglaiı, Çağımızda kikadî islam Mezhepleri, Ankara1990, 303 (Mektubu Türkçeye çevirenler: Lûtfi DoğanYaşav Kutluay)
14513Ra'd, 2728
14629Ankebut, 69
14747Muhammed, 17
148 4Nisâ, 40
1496En'am, 148
15057Hadid, 22
1516En'am, 59 Bazıları, yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir ki*taptadırcümlesini bağlamından kopararak bu cümle ile, her türlü ilmin Kur'an'da var olduğunun kastedildiğini söylerler Oysa bu cümlede geçen kitapkelimesiyle Kur'an'm kasted!ilmediği açıktır
Kuranın Ana Kavramları
Allah, dilediğini saptırır ve dilediğini hidayete kavuşturur140
ayetiyle benzeri mutlak ifadeler içeren âyetlere dayanarak hidayet bulma ve sapıtmanın tamamen Allah'ın belirlemesiyle gerçekleştiğini zanneden ve insanın, belirlenmiş kaderinin esiri olduğunu ileri sürenler olmuştur Kimi âyetlerin siyak ve sibakına bakılmadan ve bu mutlak ifadelerin kayıt altına alındıkları âyetler gözönünde bulundurulmadan böyle bir sonuca varmak mümkündür Ancak Kur'an bir bütündür ve bazı âyetlerinin, bazı âyetlerini açıkladıkları bizzat Kur'an'da belirtilmektedir O halde Kur'an âyetlerinden sonuçlar çıkarılmaya çalışılırken buna mutlaka dikkat edilmesi gerekmektedir Konuyla ilgili âyetler bir bütünlük içerisinde değerlendirilecek olursa, Allah'ın hidayete kavuşturduğu kişinin bizzat kendisinin hidayeti seçtiği ve bu sebeple yüce Allah'ın o kimseyi hidayete kavuşturduğu, sapıklık konusunda da durumun aynı olduğu görülecektir
Mesela saptırma ile ilgili mutlak ifader, açıklayıcı başka âyetlerle kayıt altına alınmıştır
Onlar yoldan sapınca, Allah da kalblerini saptırmıştı Allah, fâsıklar topluluğunu hidayete kavuşturmaz141
Hayır! Öyle değil, bilakis onların kazanmakta oldukları kötülükler kalblerini paslandırmıştır142
Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da hidayete kavuşturur Verdiği misallerle Allah ancak fasıklan saptırır Onlar öyle sapıklar ki, kesin söz verdikten sonra sözlerinden dönerler Allah'ın, ziyaret edilip hal ve hatırının sorulmasını istediği kimseleri ziyaretten vazgeçerler ve yeryüzünde fitne ve fesat çıkarırlar îşte onlar gerçekten zarara uğrayanlardır143
Bu ve benzeri âyetler, Allah'ın saptırmasının sebebini açıklayan âyetlerdir
Bu âyetlerden de anlaşıldığı gibi sapmanın asıl sebebi, sapan kişilerin kendi tavır ve davranışlarıdır Kendileri sapma yolunu tercih etmişlerdir
Hasan Basrî, kader konusunda Halife Abdülmelik b Mervan'a yazdığı mektupta şöyle demektedir:
Allahu Teala şöyle buyuruyor:
İnsanları ve cinleri ancak bana ibadet etmeleri için yarattım Onlardan ne bir nzık, ne de beni beslemelerini istiyorum'
Allah bu âyette ibadeti için yarattığı mahluklarına ibadetle emretmiştir Allah onlan bir işi için yaratıp sonra işle onlar arasına girmemiştir Zira Allah kullarına zalim değildir Daha evvel geçen Selefiyeden hiçbiri bu sözü inkâr ve münakaşaya kalkişmamıştır, çünkü onların hepsi bu konuda tek bir fikir etrafına toplanmışlardır144 İnsan şayet hür olmasaydı, peygamberin dine davet etmesinin de bir anlamı olmazdı Çünkü insanın hür bir iradesi olmamış olsaydı, peygamberin çağrısına icabet edemezdi Nasıl olsa iman edecekler, önceden belirlenmiş; inkâr edecekler de, belirlenmiştir Peygamberin çağrısına ve meşakkatlere katlanmasına ihtiyaç olmazdı
Hidayet konusunu vuzuha kavuşturan âyetlerde şöyle denilmektedir:
Kâfirler diyorlar ki: 'Ona Rabb'inden bir âyetmucize gelmeli değil miydi?' De ki: Kuşkusuz Allah dilediğini saptırır Kendisine yöneleni de hidayete erdir Onlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir Bilesiniz ki kalbler ancak Allah'ı anmakla sükûnet bulur145
'Ama bizim uğrumuzda cihad edenleri elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz Hiç şüphe yok ki Allah, iyi davrananlarla beraberdir146
Doğru yolu bulanlara gelince, Allah onların hidayetlerini arttırır ve onlara takvasını (ateşten nasıl korunacaklarını) öğretir147
O halde Allah'ın hidayete kavuşturduğu kimseler de, Allah'a yönelen, O'nu anan ve emirlerini yerine getirenlerdir Bu sebeple Allah onları hidayete kavuşturmuştur Gerek sapma ve gerek hidayetle ilgili bu anlamda pek çok âyet vardır Hatta mutlak ifadeler kullanılan ayetlerin bağlamları göz önünde bulundurulduğunda mutlaka hidayete erdirilmiş olanların neden hidayete erdirildikleri, saptırılmış olanların da neden saptırıldıkları âyetlerde izah edilmektedir Bu konuların yer aldığı herhangi bir sûre baştan sona kadar gözden geçirilecek olursa, bu tespitimizin ne kadar doğru olduğu görülecektir
Kuşkusuz Allah, adalet sahibidir Kimseye zulmetmez:
Şüphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez148
Bu sebeple Kur'anı Kerim, insanların mazeret olarak kaderi ileri sürmelerini şiddetle reddeder:
Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: 'Allah dileseydi ne biz ortak koşardık, ne de atalarımız ortak koşarlardı Hiçbir şeyi de haram kılmazdık' Bu şekilde onlardan öncekiler de (peygamberlerini) yalanladılar da sonunda azabımızı tattılar De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz149
Hidayeti ya da sapıklığı seçen insanın kendisi olduğu halde bunun Allah'a nispet edilmesi aslında doğrudur da Çünkü insana hidayeti seçme imkânım veren de, sapıklığı seçme imkânını veren de Allah'tır Yani bunlardan birini seçme özgürlüğünü Allah insana vermiştir Bu nedenle her ikisinin Allah'a nispet edilmesi de, insana nispet edilmesi de doğrudur
Büyük bir daire düşünün, bu dairenin içinde yarısından ikiye bölünmüş küçük bir daire vardır Bu küçük dairenin bir tarafı hidayetiman, diğer tarafı ise, sapıklıkküfürdür İnsan bu küçük dairenin orta çizgisinin üzerindedir Dilerse, iman tarafına geçer, isterse küfür tarafına geçer Elbette burada aslolan, Allah'ın iradesinin, şu veya bu tarafı seçmesine müsaade etmesidir Ancak Allah'ın iradesi, O'nun bilgisi, adaleti ve mükemmel hikmetiyle uyum içerisindedir İnsana, iki taraftan birini seçme iradesini veren de O'dur Bu sebeple insanın, iman tarafını seçmesi de, küfür tarafını seçmesi de kendi iradesiyle olduğundan bu eyleminin kendisine nispet edilmesi doğrudur İnsan iradesini ifade eden bu küçük daireyi içeren büyük daire ise, Allah'ın iradesidir ve ikiye bölünmüş küçük daireyi içine aldığından dolayı kişinin özgür iradesiyle yaptığı seçimin bu anlamda Allah'a nispet edilmesi de doğrudur Çünkü kişi kendi iradesiyle hangi tarafa yönelirse yönelsin, iradesini çevreleyen Allah'ın iradesinin sınırları dışına çıkmamaktadır Ancak ikiye bölünmüş o küçük dairede olup bitenler üzerinde Allah'ın bir dayatması yoktur İnsana istediği tarafı seçme imkânını veren Allah'tır Allah'ın adaletinin bir sonucudur bu
Kur'anı Kerim, genelde iyi amelleri Allah'a, kötülerini de insana nispet eder Çünkü Kur'an, eğitim üslubunu kullanır İyi amellerin kişiye nispet edilmemesi, kişi şımarmasın; kötü amellerin kişiye nispet edilmesi ise, sorumluluğunu dahaçok hissetsin, diyedir
Aslında daha önce yazılı olması anlamıyla kader, Allah'ın ilmidir Elbette O'nun ilmine sınır yoktur Geçmişi bildiği gibi, geleceği de bilir Bizimyapıp ettiklerimiz, elbette O'nun ilmi dışında değıkıir Bu anlamda kader, bundan ibarettir Biz bir davranışta bulunuyorsak, Allah böyle davranacağımızı önceden bilmektedir O'nun bilgisi, bizim o davranışımıza sebep değildin Bilakis o davranışı yapmamız, bilgisinin sebebidir:
Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın Şüphesiz bu Allah'a kolaydır 150
Gayb'ın anahtarları Allah'ın yanındadır Onlan ancak O bilir O, karada ve denizde ne varsa hepsini bilir O'nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane, yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçıkbir kitaptadır151
Önceden seyrettiğiniz bir filmi düşünün, olay olmadan önce o olayı biliyorsunuz Ancak o olay, sizin bilginiz sebebiyle olmuyor, bilakis bilginiz, o olay sebebiyledir Allah'ın gelecek bilgisi, tıpkı o filmi seyreden gibidir Olup bitecek, şeyleri önceden bilmektedir Ancak bu olup bitenler, O'nun önceden, bunları bilmesi nedeniyle değildir Bilakis, ileride olaylar bu şekilde gerçekleşeceği için O, bunlann bu şekilde gerçekleşeceğini, bilmektedir
Kuşkusuz Allah, sadece bir seyirci değildir İstediği an müdahale edebilir Ancak hayatın geneli, anlattığımız bu misaldeki gibidir
Yine bir ayna düşünün, suratınızı ekşiterek ve kaşlarınızı çatarak karşısına geçiyorsunuz Ayna sizi ekşi suratlı ve çatık kaşlı gösterecektir Sebep, aynanın kendisinde değildir, sizin davranışınızdadır Tebessüm ederek karşısına geçseniz, sizi o şekilde gösterecektir Suratınızın aynada ekşi ve çatık oluşu ya da tebessüm eder oluşu, sizin o şekilde davranmanızdan dolayıdır, aynanın kendisinin bunda bir etkisi yoktur İnsanın iman ve küfrü seçmesi de aynen öyledir Aynayı Allah'ın bilgisi olarak kabul edecek olursak, bu bilginin, insanın iman veya küfrü seçmesinde herhangi bir etkisi bulunmamaktadır
14016Nahl, 93; 35Fatır, 8
14161Saf, 5
14283Mutaffiftn, 14
1432Bakara, 2627
144Ethem Ruhi Fıglaiı, Çağımızda kikadî islam Mezhepleri, Ankara1990, 303 (Mektubu Türkçeye çevirenler: Lûtfi DoğanYaşav Kutluay)
14513Ra'd, 2728
14629Ankebut, 69
14747Muhammed, 17
148 4Nisâ, 40
1496En'am, 148
15057Hadid, 22
1516En'am, 59 Bazıları, yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir ki*taptadırcümlesini bağlamından kopararak bu cümle ile, her türlü ilmin Kur'an'da var olduğunun kastedildiğini söylerler Oysa bu cümlede geçen kitapkelimesiyle Kur'an'm kasted!ilmediği açıktır
Kuranın Ana Kavramları
Türkiye'nin en güncel forumlardan olan forumdas.com.tr'de forumda aktif ve katkısı olabilecek kişilerden gönüllü katkıda sağlayabilecek kişiler aranmaktadır.