Osmanlı İmaret nedir
Osmanlıda İmaret
Osmanlıda İmaret ne iş yapardı
İmaret
Osmanlılar, fethettikleri yerlerde, cami, hastahane, medrese, kervansaray, kopru, han, hamam ve ceşme gibi sosyal muesseseler yaparak, şehirleri kendilerine mal ettiler Ayrıca hayvanlar ile kuşların kışın karda yiyeceklerini ve yazın sıcakta iceceklerini temin ettiler Medreselerde okuyan talebeler, yolcular, muhtac ve kimsesizler icin de imaretler yaptılar Osmanlılardan gunumuze ulaşan arşiv belgeleri ve harap da olsa bugun ayakta duran mimari eserleri, Osmanlı Devleti dahilinde binlerce imaretin faaliyet halinde bulunduğunu gostermektedir Bu sosyal muesseselerin muhafaza ve devamını sağlamak icin de cevrelerinde han, hamam ve dukkan gibi yerler yaptırılarak, gelirleri bunlardan temin edildi Diğer butun sosyal muesseselerde olduğu gibi, imaretlere verilen vakıf gelirleri de evkaf defterlerinde kaydedildi Mesela İstanbul’da Bayezid İmaretinin yıllık geliri 9 milyon akceydi Yine Fatih Camii ve İmaretini yaşatmak icin Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un ceşitli semtlerinde; 1130 ev, 2466 dukkan, 3 han, 54 değirmen, 14 hamam, 9 bahce vakfetmişti
Osmanlılarda ilk imareti, 1336’da kuran Orhan Gazi, muessesesinin acılışını yaparak fakirlere kendi eliyle yemek dağıttı Osmanlıların son zamanlarına kadar devam eden bu muesseselerin yerine sonradan aşevleri kuruldu
İznik ve Bursa’da padişahlar ile hayırsever zengin kimselerin kurduğu imaretler yirmi dorde ulaşmıştı İstanbul, Ankara, Edirne, Manisa, Amasya, Kayseri, Erzurum, Filibe, Selanik, Bolayır, Gelibolu ve daha bunun gibi İmparatorluğun hemen her koşesinde imaretler vardı Bunlar misafirlere, medreselerde okuyan talebelere ve fakir halka en buyuk destekdi İmaretlerde verilen yemeklerin derecesi, onu besleyen vakfın veya şahsın zenginliğine gore değişirdi Gunde iki oğun yemek verileceği, mubarek gecelerde helva yapılıp dağıtılacağı ve vakıf sahibinin rUhuna Kur’anı kerim okunacağı vakfiyelere şart olarak konurdu Mutevelli heyeti bu hukumlere uymaya mecbUrdu İmaretler ayrıca kimsesiz cocukların yetiştirilmesi işini de uzerlerine alıp bunlara hayatlarını kazanacak bir cağa gelinceye kadar bakarlar ve yetimlere maaş bağlarlardı Nitekim Ayasofya vakfından 200, Edirne’deki Sultan İkinci Murad vakfından 40 ve Fatih İmareti vakfından 250 yetime maaş bağlanmıştı Maaş bağlanacak yetimlerin secilmesi işi ile İstanbul kadısı meşgUl olmakta ve her turlu işler kadı siciline gecirilmekteydi
İmaretlerin vakfiyelerinde vakfın idaresinin kimler elinde ve nasıl olacağı da belirtiliyordu Buna gore vakıfla alakalı butun vazifeliler sene sonunda bir umUmi heyet halinde toplanarak vakfiyeyi birlikte okuyup vakfiye şartlarının sene icinde yerine getirilip getirilmediğini muzakere ederlerdi
İmaretler bir tek yapı olabildiği gibi, kulliye halinde teşkil edilenleri de vardı On altıncı asra kadar tek yapı halinde olanlar meşhUrdu Bu asırdan sonra daha cok kulliye halinde olanlara rastlanıyordu İmarethane binaları, Turk mimari geleneklerine uygun planlara sahib olarak yapılır, iki yanında bitişik birer misafirhane ile ortada namaz kılacak bir yer bulunurdu Misafirhane odalarının icinde birer ocak ile dışarıya acılan kapıları vardı Ortada bulunan namaz kılma yerinin genellikle yuksek bir kulesi bulunur, kule uzerindeki aydınlatma feneri ile şadırvan ve ic bolmeler aydınlatılırdı
Fatih Sultan Mehmed Hanın cami, medrese ve daruşşifa ile beraber yaptırdığı imarette gunde iki defa yemek pişer ve medrese talebeleriyle hastahane ve kutuphane memurları ile kulliyenin butun hizmetlileri, misafirler ve fakirler olmak uzere, her oğunde bin kişi yemek yerdi Butun İstanbul’daki imaretlerde bu sırada otuz binin uzerinde kişiye yemek verilirdi Ayrıca mevki ve makam sahiplerinin sarayında da fakirler icin yemek cıkarılırdı
Osmanlıda İmaret
Osmanlıda İmaret ne iş yapardı
İmaret
Osmanlılar, fethettikleri yerlerde, cami, hastahane, medrese, kervansaray, kopru, han, hamam ve ceşme gibi sosyal muesseseler yaparak, şehirleri kendilerine mal ettiler Ayrıca hayvanlar ile kuşların kışın karda yiyeceklerini ve yazın sıcakta iceceklerini temin ettiler Medreselerde okuyan talebeler, yolcular, muhtac ve kimsesizler icin de imaretler yaptılar Osmanlılardan gunumuze ulaşan arşiv belgeleri ve harap da olsa bugun ayakta duran mimari eserleri, Osmanlı Devleti dahilinde binlerce imaretin faaliyet halinde bulunduğunu gostermektedir Bu sosyal muesseselerin muhafaza ve devamını sağlamak icin de cevrelerinde han, hamam ve dukkan gibi yerler yaptırılarak, gelirleri bunlardan temin edildi Diğer butun sosyal muesseselerde olduğu gibi, imaretlere verilen vakıf gelirleri de evkaf defterlerinde kaydedildi Mesela İstanbul’da Bayezid İmaretinin yıllık geliri 9 milyon akceydi Yine Fatih Camii ve İmaretini yaşatmak icin Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un ceşitli semtlerinde; 1130 ev, 2466 dukkan, 3 han, 54 değirmen, 14 hamam, 9 bahce vakfetmişti
Osmanlılarda ilk imareti, 1336’da kuran Orhan Gazi, muessesesinin acılışını yaparak fakirlere kendi eliyle yemek dağıttı Osmanlıların son zamanlarına kadar devam eden bu muesseselerin yerine sonradan aşevleri kuruldu
İznik ve Bursa’da padişahlar ile hayırsever zengin kimselerin kurduğu imaretler yirmi dorde ulaşmıştı İstanbul, Ankara, Edirne, Manisa, Amasya, Kayseri, Erzurum, Filibe, Selanik, Bolayır, Gelibolu ve daha bunun gibi İmparatorluğun hemen her koşesinde imaretler vardı Bunlar misafirlere, medreselerde okuyan talebelere ve fakir halka en buyuk destekdi İmaretlerde verilen yemeklerin derecesi, onu besleyen vakfın veya şahsın zenginliğine gore değişirdi Gunde iki oğun yemek verileceği, mubarek gecelerde helva yapılıp dağıtılacağı ve vakıf sahibinin rUhuna Kur’anı kerim okunacağı vakfiyelere şart olarak konurdu Mutevelli heyeti bu hukumlere uymaya mecbUrdu İmaretler ayrıca kimsesiz cocukların yetiştirilmesi işini de uzerlerine alıp bunlara hayatlarını kazanacak bir cağa gelinceye kadar bakarlar ve yetimlere maaş bağlarlardı Nitekim Ayasofya vakfından 200, Edirne’deki Sultan İkinci Murad vakfından 40 ve Fatih İmareti vakfından 250 yetime maaş bağlanmıştı Maaş bağlanacak yetimlerin secilmesi işi ile İstanbul kadısı meşgUl olmakta ve her turlu işler kadı siciline gecirilmekteydi
İmaretlerin vakfiyelerinde vakfın idaresinin kimler elinde ve nasıl olacağı da belirtiliyordu Buna gore vakıfla alakalı butun vazifeliler sene sonunda bir umUmi heyet halinde toplanarak vakfiyeyi birlikte okuyup vakfiye şartlarının sene icinde yerine getirilip getirilmediğini muzakere ederlerdi
İmaretler bir tek yapı olabildiği gibi, kulliye halinde teşkil edilenleri de vardı On altıncı asra kadar tek yapı halinde olanlar meşhUrdu Bu asırdan sonra daha cok kulliye halinde olanlara rastlanıyordu İmarethane binaları, Turk mimari geleneklerine uygun planlara sahib olarak yapılır, iki yanında bitişik birer misafirhane ile ortada namaz kılacak bir yer bulunurdu Misafirhane odalarının icinde birer ocak ile dışarıya acılan kapıları vardı Ortada bulunan namaz kılma yerinin genellikle yuksek bir kulesi bulunur, kule uzerindeki aydınlatma feneri ile şadırvan ve ic bolmeler aydınlatılırdı
Fatih Sultan Mehmed Hanın cami, medrese ve daruşşifa ile beraber yaptırdığı imarette gunde iki defa yemek pişer ve medrese talebeleriyle hastahane ve kutuphane memurları ile kulliyenin butun hizmetlileri, misafirler ve fakirler olmak uzere, her oğunde bin kişi yemek yerdi Butun İstanbul’daki imaretlerde bu sırada otuz binin uzerinde kişiye yemek verilirdi Ayrıca mevki ve makam sahiplerinin sarayında da fakirler icin yemek cıkarılırdı