iltasyazilim
FD Üye
İnanan ilim adamları
Tarihe mâlolmuş ilim adamları çalışmalarını inançlarının gereği olarak yapmıştır Newton, daha gençlik yıllarından itibaren, bilimin yanısıra, Kitabı Mukaddes üzerinde de durmuş, İncil’in mütercimler ve yorumcular tarafından tahrif edildiği kanaatine varmıştır Teslis (Baba, Oğul, Ruhûl Kuds) fikrinin, sapıklar tarafından Hristiyanlık’a sokulmuş ahlâksız bir aldatmaca, bir mistifikasyon olduğuna inanan Newton’a göre Hz İsa (as) ilâhî bir varlık değildir; bu yüzden insan dualarında doğrudan Allah’a yönelmelidir (Strathern, 1997) İyi bir muvahhid olan Newton’un bu fikirleri 325’deki İznik Konsili’nden beri küfür olarak kabul ediliyordu Bu yüzden, Newton hayatının son günlerine kadar kendisini takip edecek olan, kafir ilan edilmek gibi paranoyak bir korkuyla yaşamıştı Fakat Allah’a olan derin inancı ve doğrudan O’na müracaat etme ihtiyacı da açıktı Hem bilim, hem de dinde ısrarlı bir hakikat arayışı içindeydi; O’nu gösteren işaretlerin peşindeydi (Strathern, 1997)
Elektromanyetik indükleme kanununu keşfeden ve elektrik motorunu icad eden Michael Faraday’ın ailesi, kendi ifadesiyle, Hristiyanlık’ın adısanı duyulmamış Sandeman mezhebinin sâdık üyeleriydi Kiliselerinin kurucusu olan Robert Sandeman, Kitabı Mukaddes’in yorumlanmasıyla ilgili tartışmalardan kaçınan bir insandı: “Allah’ın varlığı tabiattaki düzenden bellidir O’nun varlığından şüphe edenler göklere baksın! diyordu Faraday’a, araştırmalarında Kitabı Mukaddes’deki şu âyet ilham kaynağı olmuştu: “Dünya’nın yaratılmasından itibaren Allah’ın görünmez nitelikleri sonsuz gücü ve ilâhî vasıfları ortaya koyduğu eseri sayesinde açıkça görünür hâle gelmiştir Faraday’a göre, elektrik “açıkça görünmeyen ve anlaşılmayan birşey olmaya devam ettiği müddetçe, “Allah’ın sonsuz gücünü ve ilâhî vasıflarını doğru olarak anlayabilmek mümkün olmayacaktı İnancı gereği buna tahammül edemeyen Faraday, elektriğin karmaşık bir şey olduğuna inanmıyordu Çünkü insanın Allah ile olan münasebetinin sade bir seviyede yürüdüğü inancıyla yetişmişti; Sandeman mezhebinin ilk müntesipleri Hz İsa’nın (as) Havarileri’nden istediği çocuksu inanca önem veren bir anlayışa sahiptiler
1867’ye gelindiğinde elektrik dünyanın dört bir yanında kullanılıyordu Fakat inancı ve konumuyla Faraday daima mütevazı kalmıştı: “Beğenilen bir teoriye körü körüne sâdık kalmak yüzünden, bilime, telâfisi daha fazla emek gerektiren pekçok yanlışlık girmiştir Bunlara engel olmak, büyük oranda zihnî alçakgönüllülük, bağımsızlık ve yenilgiyi kabul etmeyi gerektirir diyordu Hür fikirli bir bilim aşığı, ama aynı zamanda alçak gönüllü bir dindar olan Faraday, Kraliyet Derneği başkanlığını iki defa geri çevirmiş ve Kraliçe’nin şövalyelik (Sir ünvanı) teklifini reddetmiş, kibarca, “Sonuna kadar sadece Michael Faraday olarak kalmalıyım demişti Öldüğünde, Kraliçe Victoria, onun da Newton ve İngiltere’nin diğer ünlü bilim adamları gibi, Westminster Manastırı’na defnedilmesini teklif etmişti Ancak, Faraday vasiyetinde, sadece kendi arkadaşlarının katılacağı sade bir tören yapılmasını, mezar taşının sıradan olmasını ve gösterişsiz bir yere gömülmeyi istemişti Son notlarından birinde, “İşte, tam kırk yıl geçti Ümit ederim, ne şimdi, ne de kırk yıl önce küstah biri olmuşumdur diyordu (Guillen, 1995)
Kopernik, Kepler, Newton, Faraday gibi bilimde kendilerine büyük muvaffakiyetler nasip olmuş şahsiyetlerin ortak noktaları, Allah’a olan samimi imanları, dinî terbiyenin kazandırdığı ahlâkları, yüksek mesuliyet şuurları ve tevazuları, Allah’ın sıfatı olan “İlimle ve ilmî meselelerle inançlarından dolayı aşk derecesinde ilgilenmeleri, tabiattaki ilâhî mührü anlamaya çalışmak gibi ciddi konular üzerinde kafa yormaları, ve neticede bu konuda ilhama mazhar olmalarıdır
Tarihe mâlolmuş ilim adamları çalışmalarını inançlarının gereği olarak yapmıştır Newton, daha gençlik yıllarından itibaren, bilimin yanısıra, Kitabı Mukaddes üzerinde de durmuş, İncil’in mütercimler ve yorumcular tarafından tahrif edildiği kanaatine varmıştır Teslis (Baba, Oğul, Ruhûl Kuds) fikrinin, sapıklar tarafından Hristiyanlık’a sokulmuş ahlâksız bir aldatmaca, bir mistifikasyon olduğuna inanan Newton’a göre Hz İsa (as) ilâhî bir varlık değildir; bu yüzden insan dualarında doğrudan Allah’a yönelmelidir (Strathern, 1997) İyi bir muvahhid olan Newton’un bu fikirleri 325’deki İznik Konsili’nden beri küfür olarak kabul ediliyordu Bu yüzden, Newton hayatının son günlerine kadar kendisini takip edecek olan, kafir ilan edilmek gibi paranoyak bir korkuyla yaşamıştı Fakat Allah’a olan derin inancı ve doğrudan O’na müracaat etme ihtiyacı da açıktı Hem bilim, hem de dinde ısrarlı bir hakikat arayışı içindeydi; O’nu gösteren işaretlerin peşindeydi (Strathern, 1997)
Elektromanyetik indükleme kanununu keşfeden ve elektrik motorunu icad eden Michael Faraday’ın ailesi, kendi ifadesiyle, Hristiyanlık’ın adısanı duyulmamış Sandeman mezhebinin sâdık üyeleriydi Kiliselerinin kurucusu olan Robert Sandeman, Kitabı Mukaddes’in yorumlanmasıyla ilgili tartışmalardan kaçınan bir insandı: “Allah’ın varlığı tabiattaki düzenden bellidir O’nun varlığından şüphe edenler göklere baksın! diyordu Faraday’a, araştırmalarında Kitabı Mukaddes’deki şu âyet ilham kaynağı olmuştu: “Dünya’nın yaratılmasından itibaren Allah’ın görünmez nitelikleri sonsuz gücü ve ilâhî vasıfları ortaya koyduğu eseri sayesinde açıkça görünür hâle gelmiştir Faraday’a göre, elektrik “açıkça görünmeyen ve anlaşılmayan birşey olmaya devam ettiği müddetçe, “Allah’ın sonsuz gücünü ve ilâhî vasıflarını doğru olarak anlayabilmek mümkün olmayacaktı İnancı gereği buna tahammül edemeyen Faraday, elektriğin karmaşık bir şey olduğuna inanmıyordu Çünkü insanın Allah ile olan münasebetinin sade bir seviyede yürüdüğü inancıyla yetişmişti; Sandeman mezhebinin ilk müntesipleri Hz İsa’nın (as) Havarileri’nden istediği çocuksu inanca önem veren bir anlayışa sahiptiler
1867’ye gelindiğinde elektrik dünyanın dört bir yanında kullanılıyordu Fakat inancı ve konumuyla Faraday daima mütevazı kalmıştı: “Beğenilen bir teoriye körü körüne sâdık kalmak yüzünden, bilime, telâfisi daha fazla emek gerektiren pekçok yanlışlık girmiştir Bunlara engel olmak, büyük oranda zihnî alçakgönüllülük, bağımsızlık ve yenilgiyi kabul etmeyi gerektirir diyordu Hür fikirli bir bilim aşığı, ama aynı zamanda alçak gönüllü bir dindar olan Faraday, Kraliyet Derneği başkanlığını iki defa geri çevirmiş ve Kraliçe’nin şövalyelik (Sir ünvanı) teklifini reddetmiş, kibarca, “Sonuna kadar sadece Michael Faraday olarak kalmalıyım demişti Öldüğünde, Kraliçe Victoria, onun da Newton ve İngiltere’nin diğer ünlü bilim adamları gibi, Westminster Manastırı’na defnedilmesini teklif etmişti Ancak, Faraday vasiyetinde, sadece kendi arkadaşlarının katılacağı sade bir tören yapılmasını, mezar taşının sıradan olmasını ve gösterişsiz bir yere gömülmeyi istemişti Son notlarından birinde, “İşte, tam kırk yıl geçti Ümit ederim, ne şimdi, ne de kırk yıl önce küstah biri olmuşumdur diyordu (Guillen, 1995)
Kopernik, Kepler, Newton, Faraday gibi bilimde kendilerine büyük muvaffakiyetler nasip olmuş şahsiyetlerin ortak noktaları, Allah’a olan samimi imanları, dinî terbiyenin kazandırdığı ahlâkları, yüksek mesuliyet şuurları ve tevazuları, Allah’ın sıfatı olan “İlimle ve ilmî meselelerle inançlarından dolayı aşk derecesinde ilgilenmeleri, tabiattaki ilâhî mührü anlamaya çalışmak gibi ciddi konular üzerinde kafa yormaları, ve neticede bu konuda ilhama mazhar olmalarıdır