iltasyazilim
FD Üye
Hayatını inancın sihirli ikliminde sürdürebilenlere göre, peşipeşine aydınlıkların dört bir yanı saracağı ve bir baştan bir başa dünyamızın yeniden cennetlere döneceği aydınlık yarınlar o kadar yakın ve o kadar kati’dir ki; onu bugünkü hayatlarının bir parçası olarak duyup yaşayabilirler Zira her gün, ufukta tüllenen emarelerden, emarelerde ışıldayan müjdelere; rüyalarda ağaran pırıl pırıl şafaklardan, karanlığın sinesindeki hırıltılara kadar hemen her şey, o mutlu geleceğin şivesiyle onların gözlerine ziya, iradelerine kuvvet ve ümitlerine de fer vermektedir
Evet, duyguda, düşüncede uyanmış bu insanlar için, doğuşları doğuşların, dirilişleri dirilişlerin takip edip durduğu günümüz, tıpkı bin “ba’su badel mevtin birden cereyan ettiği bir dönem gibidir Onlar, bu binbir düğün, binbir bayram, binbir şehrayini birden duyar, birden yaşar ve artık, sadece gözleriyle kulaklarıyla değil, bütün benlikleriyle yukarılardan akıp gelen ışıkların altında, menekşe renkli hadiseleri vecd içinde seyr ede ede ruhlarına, zevkine doyum olmayan en füsunkâr güzellikleri içirirler
Hayatın bütünüyle manevileşip derinleştiği, ruhun semavi varlıklar gibi kanat çırpıp sonsuzluğa açıldığı, geçmiş gelecek bütün zamanların içiçe girip bütünleştiği ve her şeyin en içli şiirlerden daha içli, en yumuşak tüylerden daha yumuşak, en derin aşklardan daha derin ve en zevkli vuslat “anlarından daha zevkli böyle bir yaşama kuşağında, hep güzellikler tüllenir durur; hep güzel şeyler mırıldanır ve hep güzelliklere açık yaşanır
Şanlı geçmişin hasreti, muhteşem geleceğin ümit ve iştiyakıyla yanıp kavrulan; izzete, onura, var olmaya susamış bizler gibi berzahtaki nesiller, bu duygu ve bu düşünceyle kendi zamanlarını aşarak, geçmişi geleceğin yanında yeniden yaşar, gürül gürül şanlı maziyi, istikbalin çağıltılarıyla bir arada dinler; bütün o sevimli eski ülkelerin, Akdeniz’in, Karadeniz’in, Ege denizi ve daha ötelerin kokusunu birden duyar ve kendilerini eski dünyaların bayırlarında at koşturan şenşakrak akıncılar gibi kanatlanmış hissederler
Evet, kaybettiğimiz bütün değerler, yitirdiğimiz duygular, terkettiğimiz örfler, adetler, düşünce tarzları ve sistemler hepsi birden gözümüzün önünde canlanır; bütün mezardakiler dirilip yurtlarına, yuvalarına dönmeye ve aramızda gezmeye başlarlar Darmadağınık dünyamızın birbirinden koparılıp sağa sola saçılan parçalarının yeniden bir araya geldiğini ve yıllar yılı birbirine düşman, birbirinden kaçan bu iklim insanının küme küme özüne döndüğünü, sarmaş dolaş olup birbiriyle bütünleştiğini zevkle seyrederiz Tıpkı rüyalarımızda olduğu gibi, bu ruh haletiyle de, görüp duymak, duyup yaşamak istediğimiz her şeyi kolaylıkla yakalar ve sahip çıkabiliriz
Böyle hülyalarımızı besleyen koskoca bir mazi varidatı şelaleler gibi gönül gözlerimiz önünde en büyüleyici seslerle çağlarken, bizler, ötelerin güzelliklerine aralanan bu perdeden renkleri, şekilleri, nizam ve ahenkleri daha bir başka sezerek sinelerimizdeki gizli ezeli güzellik aşk ve ihtiyacını derinden derine duyar ve ruhumuzun derinliklerinde binbir zevke uyanırız
Kim bilir, yüksek ruh ve derin gönüller daha nice bilinmedik şeyleri keşfeder ve nice ifadesi imkânsız kapalı temayüllerimizi sezerek idrak ufkumuzu aşan manevi güzellik ve hazlarla bütünleşirler
En tatlı rüyalardan daha tatlı bu seziş ve bu hissedişlerde, duyup haykıramadığımız, hissedip anlatamadığımız dünkü haz ve sevinçlerimizin, bugünkü hasret ve hicranlarımızın nağmeleri duyulmaktadır
En yumuşak tüylerden daha yumuşak, koyunkuzu meleyişlerinden daha içli, civcivlerin cıvıltıları kadar yuvaların şefkat dolu ikliminden kopup gelen bu ses ve bu nağmelerle ruhlarımız dinlenişe geçer, gönüllerimiz renk renk rüyalara dalar ve gözlerimizin önünde eski yuvalarımızın ismet ve iffeti, kahraman cedlerimizin yiğitlik ve cesareti, incelerden ince milletimizin asalet ve necabeti tüllenmeye başlar Hayal ve hatıralar, mızraplar gibi gönüllerimize inip kalktıkça, bu cennet ülkenin binbir güzellikleri içinde yetişip büyüyen bizler, kendi düşünce tarzlarımızdan, kendi idrak ve anlayışlarımızdan, kendi üslup ve şivelerimizden fışkırıp sinelerimize çarpan kendi ruhlarımızın feryat ve iniltilerini, sevinç ve çığlıklarını duyar, zevkiylesefasıyla, kederiyle tasasıyla kendi dünyamıza uyanır ve kendi ruh alemimize kavuşuruz
Evet, duyguda, düşüncede uyanmış bu insanlar için, doğuşları doğuşların, dirilişleri dirilişlerin takip edip durduğu günümüz, tıpkı bin “ba’su badel mevtin birden cereyan ettiği bir dönem gibidir Onlar, bu binbir düğün, binbir bayram, binbir şehrayini birden duyar, birden yaşar ve artık, sadece gözleriyle kulaklarıyla değil, bütün benlikleriyle yukarılardan akıp gelen ışıkların altında, menekşe renkli hadiseleri vecd içinde seyr ede ede ruhlarına, zevkine doyum olmayan en füsunkâr güzellikleri içirirler
Hayatın bütünüyle manevileşip derinleştiği, ruhun semavi varlıklar gibi kanat çırpıp sonsuzluğa açıldığı, geçmiş gelecek bütün zamanların içiçe girip bütünleştiği ve her şeyin en içli şiirlerden daha içli, en yumuşak tüylerden daha yumuşak, en derin aşklardan daha derin ve en zevkli vuslat “anlarından daha zevkli böyle bir yaşama kuşağında, hep güzellikler tüllenir durur; hep güzel şeyler mırıldanır ve hep güzelliklere açık yaşanır
Şanlı geçmişin hasreti, muhteşem geleceğin ümit ve iştiyakıyla yanıp kavrulan; izzete, onura, var olmaya susamış bizler gibi berzahtaki nesiller, bu duygu ve bu düşünceyle kendi zamanlarını aşarak, geçmişi geleceğin yanında yeniden yaşar, gürül gürül şanlı maziyi, istikbalin çağıltılarıyla bir arada dinler; bütün o sevimli eski ülkelerin, Akdeniz’in, Karadeniz’in, Ege denizi ve daha ötelerin kokusunu birden duyar ve kendilerini eski dünyaların bayırlarında at koşturan şenşakrak akıncılar gibi kanatlanmış hissederler
Evet, kaybettiğimiz bütün değerler, yitirdiğimiz duygular, terkettiğimiz örfler, adetler, düşünce tarzları ve sistemler hepsi birden gözümüzün önünde canlanır; bütün mezardakiler dirilip yurtlarına, yuvalarına dönmeye ve aramızda gezmeye başlarlar Darmadağınık dünyamızın birbirinden koparılıp sağa sola saçılan parçalarının yeniden bir araya geldiğini ve yıllar yılı birbirine düşman, birbirinden kaçan bu iklim insanının küme küme özüne döndüğünü, sarmaş dolaş olup birbiriyle bütünleştiğini zevkle seyrederiz Tıpkı rüyalarımızda olduğu gibi, bu ruh haletiyle de, görüp duymak, duyup yaşamak istediğimiz her şeyi kolaylıkla yakalar ve sahip çıkabiliriz
Böyle hülyalarımızı besleyen koskoca bir mazi varidatı şelaleler gibi gönül gözlerimiz önünde en büyüleyici seslerle çağlarken, bizler, ötelerin güzelliklerine aralanan bu perdeden renkleri, şekilleri, nizam ve ahenkleri daha bir başka sezerek sinelerimizdeki gizli ezeli güzellik aşk ve ihtiyacını derinden derine duyar ve ruhumuzun derinliklerinde binbir zevke uyanırız
Kim bilir, yüksek ruh ve derin gönüller daha nice bilinmedik şeyleri keşfeder ve nice ifadesi imkânsız kapalı temayüllerimizi sezerek idrak ufkumuzu aşan manevi güzellik ve hazlarla bütünleşirler
En tatlı rüyalardan daha tatlı bu seziş ve bu hissedişlerde, duyup haykıramadığımız, hissedip anlatamadığımız dünkü haz ve sevinçlerimizin, bugünkü hasret ve hicranlarımızın nağmeleri duyulmaktadır
En yumuşak tüylerden daha yumuşak, koyunkuzu meleyişlerinden daha içli, civcivlerin cıvıltıları kadar yuvaların şefkat dolu ikliminden kopup gelen bu ses ve bu nağmelerle ruhlarımız dinlenişe geçer, gönüllerimiz renk renk rüyalara dalar ve gözlerimizin önünde eski yuvalarımızın ismet ve iffeti, kahraman cedlerimizin yiğitlik ve cesareti, incelerden ince milletimizin asalet ve necabeti tüllenmeye başlar Hayal ve hatıralar, mızraplar gibi gönüllerimize inip kalktıkça, bu cennet ülkenin binbir güzellikleri içinde yetişip büyüyen bizler, kendi düşünce tarzlarımızdan, kendi idrak ve anlayışlarımızdan, kendi üslup ve şivelerimizden fışkırıp sinelerimize çarpan kendi ruhlarımızın feryat ve iniltilerini, sevinç ve çığlıklarını duyar, zevkiylesefasıyla, kederiyle tasasıyla kendi dünyamıza uyanır ve kendi ruh alemimize kavuşuruz