iltasyazilim
FD Üye
Insan Omru ve Iki Buyuk Tehlike
Kendisine altmis sene omur verilmis bir insan icin artik hicbir mazeretin soz konusu olamayacagini belirten hadisi serifin ifade ettigi manalar nelerdir?
Allah Rasulu (aleyhissalatu vesselam) –mealen– soyle buyurmustur: Cenabi Hak, altmis yil yasayacak kadar omur verdigi kisinin mazeret gosterme imkanini butun butun ortadan kaldirmis ve ona bahanelerin ardina siginma firsati birakmamistir
Ortalama Omur
Evvela; Rasulu Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, bu beyaniyla, vasati omre isarette bulunmaktadir Evet, Allah Teala, her mahluka yaratilisi itibariyla bir hayat suresi tayin etmistir ki, buna eceli fitridenilir Vasati omur kabul edilen eceli fitri insanlar icin altmisyetmis senedir Nitekim, Tirmizi'de yer alan bir hadisi serifte, Ummetimin vasati omru altmisyetmis yildir; bunu asabilenler azinlikta kalacaklardirbuyurularak, bu hususa dikkat cekilmektedir
Saniyen; Imam Buhari Hazretleri Camiu'sSahih adli eserinde bu hadisi naklederken, Fatir Suresi'nin 37 ayetini o babin unvani (bolum basligi) olarak zikretmistir Demek ki, hem altmis yasin hem de mazeretmeselesinin bu ayeti kerime isiginda serh edilmesi gerekmektedir
Soz konusu ilahi beyandan once, inkarci musriklerin surekli cehennemde kalacaklari, oradaki azabin dehsetine dayanamadiklari icin ebedi olumu arzulayacaklari; fakat artik haklarinda olum hukmunun verilmeyecegi ve atesin siddetinin de hafifletilmeyecegi, Allah'i ve nimetlerini inkar eden her nankorun bu cezayi hak ettikleri anlatilmaktadir
Sonra da mealen soyle denmektedir: Onlar orada imdad istemek icin 'Ey Yuce Rabbimiz! Ne olur, cikar bizi buradan, dunyaya geri gonder de, daha once yaptiklarimizdan baska, guzel ve makbul isler yapalim!' diye feryad ederler Fakat, onlara soyle cevap verilir: 'Biz, size, bir kimsenin ibret alip gercegi gorecek kadar dusunebilecegi bir omur vermedik mi? Hem size uyarici da gelmisti Oyleyse tadin azabi! Cunku, zalimleri kurtaracak yoktur!(Fatir, 3537)
Ibn Abbas hazretleri basta olmak uzere, bazi alimler mezkur ayette gecen Hem size uyarici da gelmistiifadesindeki nezirden maksadin Rasulu Ekrem (aleyhissalatu vesselam) oldugunu soylemislerdir Kimileri de nezirsozunun umum peygamberler ve kitaplara samil bulundugunu belirtmislerdir Bazilari ise, bu uyariciyi akil, ihtiyarlik ve yakinlarin olumu seklinde te'vil etmislerdir Mesela; Ikrime ve Sufyan Ibni Uyeyne gibi buyukler, nezirkelimesini ihtiyarlikolarak yorumlamislardir
Aslinda, bunlarin hepsini birer nezir olarak kabul etmek gerekir Cunku, butun peygamberler ve ilahi kitaplar olum vardeyip ahireti haber verdikleri ve insanlari otelere hazirlikli olma hususunda ikaz ettikleri gibi; Allah Rasulu de hem Kur'an ayetleriyle hem de hadisi serifleriyle her mahlukun fani ve her nefsin olumu tadici oldugunu her firsatta hatirlatmistir
Dahasi, tekvini ayetlerin bir parcasi olan her hadise de insana Sen gidicisindemektedir Bukulen beller, tutmayan dizler, agaran saclar, titreyen eller, goremeyen gozler, duyamayan kulaklar, agrilar, sizilar, cesit cesit hastaliklar ve turlu turlu rahatsizliklar birer nezirdir; bunlarin hepsi bir yonuyle olumu ve ahireti hatirlatir
Ayrica, her insanin onune omur boyu baska hatirlaticilar da cikar; camide imamvaiz olum varder, ezannamaz hesabi akla getirir; esdost ebedi beraberlik istegini izhar eder ve insanin nazarlarini sermedi bir aleme ceker
Dolayisiyla, dusunup ibret almak ve gercegi bulmak icin butun bu uyaricilar birer firsattir Altmis sene yasayan bir insan, bunlarin hepsi tarafindan degisik sekillerde ve defalarca ikaz edilmistir Bu itibarla da, sayet bir kimse onca uyariciya karsi kulaklarini tikamis ve gozlerini yummussa, artik onun mahserde herhangi bir gecerli mazeret ileri surmesi mumkun degildir
Ibret Alacak Kadar Yasiyoruz
Haddizatinda, bulug cagina erdikten sonra olen her insan icin, ibret alacak kadar yasama suresi gerceklesmis demektir Bir insan yirmi, otuz, kirk, elli yasinda da olse, artik o Dusunup gercegi gorebilecegin kadar omur vermedik mi?itabinin muhatabi sayilir Cunku, suurluca bir saat bile yasamak Yuce Yaratici'nin varligina ve hilkatin esasina uyanmak icin yeterlidir; dolayisiyla, suurlu bir saat geciren insanin bilhassa kufur mevzuunda hicbir mazereti kalmamistir Halbuki, Allah Teala insanlarin coguna bulugdan sonra uzun sure yasama imkani vermektedir Haliki Kainat, bazi canlilari sadece bir saat, hatta cok daha kisa sure yasatmakta, onlari bir anligina bir kisim isimlerinin tecellilerine mazhar etmekte ve sonra hayatlarina son vermektedir Omru bir hafta, bir ay ya da bir yil olan canlilar vardir Fakat, Cenabi Hak, insani sadece bir saatligine halketmemistir; ona normal sartlarda altmis senelik bir omur bagislamistir
Bu acidan, etrafini duyacak, hissedecek ve degerlendirecek sekilde, suurlu olarak bir saat bile yasasa ozellikle inkar ve sirk hususunda bir mazeret hakki kalmayacak olan insanin, vasati omur sayilan altmis seneyi tamamladiginda Cenabi Allah'in emir ve yasaklarina tabi olma konusunda hicbir mazeret hakkina sahip olamayacagi asikardir Bulug cagina eren bir gencin artik mesul sayilacagi ve onun kufur, sirk ve masiyet uzere yasama mevzuunda herhangi bir bahanesinin gecerli olmayacagi dusunulurse, vasati omru geride birakan bir insanin da evleviyetle mazeret hakkini kaybetmis olacagi aciktir
Su halde bulugu idrak ettikten sonra olen herkes, dusunup ne yapacagina karar verecek zamani bulmus sayilir Altmis sene yasamis bir insan ise, ahiretini kurtarmasi icin duyup gormesi gereken her seyle karsilasmis, hakikatleri dusunup anlamasi icin gereken vakti fazlasiyla elde etmis ve ebedi saadeti kazanma yolunda pek cok firsat yakalamis demektir
Evet, onca sene egitimini, istikbalini, evini barkini, coluk cocugunu ve iasesini dusunen; yasamanin, kazanmanin, rahat etmenin, caka yapmanin ve calimin ne oldugunu bilen; dunyevi menfaatleriyle alakali iyiyi kotuyu ayirt edebilen ve kafasina koydugu bir meseleyi senelerce takip edip onu sona erdirebilen; yani yuzlerce, binlerce, milyonlarca hususu dusunup onlarla ilgili kararlar verebilen bir insanin uluhiyet hakikatini ve ahiretini de dusunmus olmasi gerekmez mi? Dahasi, bu kimse, Insanligin Iftihar Tablosu'nu duymussa, Kur'an'dan haberdar olmussa; olumun kesif kollari sayilan hastaliklarla tanismissa ve ihtiyarlik pek cok dille kendisine yolcusundemisse, artik onun butun butun ahirete teveccuh etmis, eksiklerini gidermis ve oteler icin zad u zahire hazirlamis olmasi lazim gelmez mi?
Iste, bu hakikate karsi kapali yasayan ve omrunu gafletle tuketen bir insanin aci akibetle karsilasinca pismanlik duymasi, yeniden dunyaya gelmek gibi olmayacak isteklerde bulunmasi ve dunya hayatindaki hatalari icin mazeretler dokturmesi ona hicbir sey kazandirmayacaktir Onun mazeretleri dikkate alinmayacak ve bahanelerin arkasina saklanmasina firsat verilmeyecektir
Bu acidan, mealini verdigim ayeti kerime ve manasi sorulan hadisi serif, kendini gaflete salan kimseler icin bir tevbihi de ihtiva etmektedir; bunlar, ozellikle belli yasin uzerindeki kimselere bir ikaz mahiyetindedir Onlara, Bunca sene hak ve hakikat hesabina pek cok seye sahit oldunuz, dahasi bir suru mesguliyeti de arkada biraktiniz; artik hicbir mazeretiniz kalmadi Su halde, iyi bir mu'min olmak icin daha ne duruyorsunuz?demektir Ayni zamanda, omrun sonunda iyilikleri, ibadetleri, salih amelleri daha da artirmaya ve gecmisteki eksikleri bir olcude de olsa telafi etmeye bir tesviktir Oyleyse, yaslilikta dine ve diyanete daha bir candan sarilmak inanmisligin geregidir
Iki Buyuk Tehlike
Mevzuyla alakali buldugum bir hususu daha arz etmek istiyorum:
Insan icin cok buyuk iki tehlike vardir ki; biri umumiyetle genclikte, digeri de ekseriyetle yaslilikta kendisini gosterir: Bunlarin ilki, mebde'de nazaride kalmaktir; ikincisi ise, muntehada her seyi bir kultur seklinde, suursuzca ele almaktir
Bir devrede insani aldatan husus, isin sadece nazariyesi ile mesgul olmak ve amelide derinlesmeyi dusunmemektir Oyle kimseler vardir ki, sordugunuz her meseleyi bilirler; daha siz ihlasdemeden onlar Ihlas Risalesini ezberden okuyuverirler; Besmeleye dair olan Birinci Sozu ezbere bilirler; uhuvvetkelimesini duyar duymaz, hafizalarina naksettikleri Uhuvvet Risalesini gozlerinin onune getirirler Heyhat ki, her soz, her tavir ve her davranislariyla surekli kendilerini nazara vermekten bir turlu kurtulamazlar; hep desinler, gorsunler, duysunlarmulahazalarina bagli hareket ederler Birinci Sozu okumaya baslarken bile, dersi Besmeleyle acmayi hatira getirmezler Kardeslikderken dahi hic utanmadan cok rahatlikla dost ve arkadaslarinin giybetini yapabilirler
Iste, boyleleri nazaride kalmis ve kat'iyen ameliye gecememis zavalli insanlardir Imani sinesine yerlestirememis, inanci gonlune oturtamamis, onu moda tabirle icsellestirememis zayif karakterli kimselerdir Ilim adina da bir yonuyle disketlesmis insanlardir bunlar Bazi kitaplari okurlar ve bir kisim fihristleri fislerler; fakat, ham malumati kafalarina oylece doldururlar, bilgiyi marifete donusturemezler Bu acidan da, bunlar, nazariyi ameli olanla derinlestirememis, ilmi irfan ufkuna yukseltememis, inanci tavirlarina mal edememis, dahasi kendisiyle yuzlesemeyen ve nefsini sorgulayamayan disketlesmis dimaglardir
Oysa ki; insanin yaratilisindan ve fitratindan kaynaklanan tabii hususiyetlerine ve mebde'deki durumuna cibilliyetdedigimiz ve onun inkisafina da karakteradini verdigimiz gibi, bu meselede de isin nazari yanina cibilliyet, ameli yanina da karakter nazariyla bakilabilir Mesela, namazi buyuklerden gorme, onunla alakali ilmihal bilgilerine vakif olma ve herkesin yaptigi bir is olarak ozellikle Cuma ve bayram gunlerinde onu eda etme namazin cibilli olarak ele alinmasidir Sayet, insan namazi ikame etmedigi zaman hayatinda bir bosluk hissetmiyorsa, onu henuz karaktere tebdil edememis demektir Namazi vaktinde kilmayan, cemaate yetisememesine aldirmayan, hemen her tesbihati ciddiyetle tamamlamayan ve bunlari yapmadigindan dolayi icinde hicbir burukluk duymayan bir kimse, butun bu meselelerde nazaride kalmis, onlari tabiatinin bir derinligi haline getirememis ve benligine mal edememis sayilir ki; iste bu, uhrevi hayat hesabina cok buyuk bir tehlikedir
Ikinci tehlike ise, muntehayla alakalidir; nazariden ameliye gecmek ama zamanla o ameli folklora donusturmektir Bir insan, belli bir noktada Ismi A'zamin tecellilerine mazhar olsa ve basini kaldirdigi zaman Israfil'in azametli heykelini gorecek keyfiyete erse bile, sayet bir sure sonra meseleyi sadece kulturun bir parcasiymis gibi ele almaya baslarsa, onun karbonlasmasi ve yikilip gitmesi kacinilmaz olur Sadece semayla, semahla, mevlitle, gazelle ve girtlak agaligi yapan bazi kimselerin ilahileriyle muteselli olma, bir kultur faslina ve sonme donemine adim atma demektir Karbonlasmamak, yikilmamak, sonmemek ve dinin ameli yanini kulture kurban etmemek icin Islam'in her meselesini suurluca ele almak lazimdir
Kimileri, suursuzca yatar kalkar ve bu yaptiklarina namazderler; sadece yemeden icmeden kesilip ac durmayi oruczannederler; mukaddes topraklarda bir turist edasiyla dolasmayi hacbilirler Babadananneden gordukleri ya da kulturun bir parcasi olarak algiladiklari fiilleri suurunda olmadan ve icte bir urperti duymadan ortaya koyar ve kendilerini ibadetin hakkini vermis sayarlar
Halbuki, Kur'ani Kerim bu ibadetleri nazara verirken, onlarin tamamiyetini husu' ve hudu' ile yapilmalarina baglamaktadir Husu'; Allah'a karsi korku ve sevgi ile boyun egmektir, gonulden saygi ve inkiyattir Hudu'; Allah'in azameti karsisinda mahviyetle iki buklum olmaktir, samimi teslimiyettir Husu' ve hudu' ise; bir kulun, Cenabi Hakk'in azamet, celal ve ceberutu ile kendi acz, fakr, ihtiyac ve kucuklugunu musterek mulahazaya almasi sayesinde kalbinin hep saygi ve tazimle atmasi; hal ve beyanlarinin da bu telakkiye tam bir tercuman olmasidir Boyle bir kul, yolun basinda da sonunda da her zaman edepli davranir, saygiyla oturupkalkar, hasyet soluklar; meleklerle atbasi hale gelse bile her zaman mahviyet ve tevazu mirildanir Iste, Kur'an ancak bu hava icinde namazi ikame edenlere (ve ubudiyette bulunanlara) kurtulus vaad etmistir
Sozun ozu; otede bos temennilerle cirpinip durmamak ve can yakici bir azaba ducar olmamak icin hayatin her anini degerlendirmek, vakit varken dusunup ibret almak ve gercekleri bulup onlara sarilmak gerekmektedir Buluga erdikten sonra suurlu olarak bir saat bile yasasa, ozellikle inkar ve sirk konusunda otede hicbir mazeret ileri suremeyecek olan insan, bir de vasati omur sayilan altmis seneyi tamamlarsa, artik Cenabi Allah'in emir ve yasaklarina tabi olma konusunda hicbir mazeret hakkina sahip olamayacaktir Bu itibarla da, yasi genc olanlara bir an once nazariden siyrilip ameliye yurumek ve ahiret icin azik edinmek dusmektedir Ihtiyarlari bekleyen vazife ise, isin ameli buudunu surekli canli tutmak, ibadetleri suurluca eda etmek ve her hasenati icte duyarak yapmaktir
Kaynak:
Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız
Kendisine altmis sene omur verilmis bir insan icin artik hicbir mazeretin soz konusu olamayacagini belirten hadisi serifin ifade ettigi manalar nelerdir?
Allah Rasulu (aleyhissalatu vesselam) –mealen– soyle buyurmustur: Cenabi Hak, altmis yil yasayacak kadar omur verdigi kisinin mazeret gosterme imkanini butun butun ortadan kaldirmis ve ona bahanelerin ardina siginma firsati birakmamistir
Ortalama Omur
Evvela; Rasulu Ekrem (sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz, bu beyaniyla, vasati omre isarette bulunmaktadir Evet, Allah Teala, her mahluka yaratilisi itibariyla bir hayat suresi tayin etmistir ki, buna eceli fitridenilir Vasati omur kabul edilen eceli fitri insanlar icin altmisyetmis senedir Nitekim, Tirmizi'de yer alan bir hadisi serifte, Ummetimin vasati omru altmisyetmis yildir; bunu asabilenler azinlikta kalacaklardirbuyurularak, bu hususa dikkat cekilmektedir
Saniyen; Imam Buhari Hazretleri Camiu'sSahih adli eserinde bu hadisi naklederken, Fatir Suresi'nin 37 ayetini o babin unvani (bolum basligi) olarak zikretmistir Demek ki, hem altmis yasin hem de mazeretmeselesinin bu ayeti kerime isiginda serh edilmesi gerekmektedir
Soz konusu ilahi beyandan once, inkarci musriklerin surekli cehennemde kalacaklari, oradaki azabin dehsetine dayanamadiklari icin ebedi olumu arzulayacaklari; fakat artik haklarinda olum hukmunun verilmeyecegi ve atesin siddetinin de hafifletilmeyecegi, Allah'i ve nimetlerini inkar eden her nankorun bu cezayi hak ettikleri anlatilmaktadir
Sonra da mealen soyle denmektedir: Onlar orada imdad istemek icin 'Ey Yuce Rabbimiz! Ne olur, cikar bizi buradan, dunyaya geri gonder de, daha once yaptiklarimizdan baska, guzel ve makbul isler yapalim!' diye feryad ederler Fakat, onlara soyle cevap verilir: 'Biz, size, bir kimsenin ibret alip gercegi gorecek kadar dusunebilecegi bir omur vermedik mi? Hem size uyarici da gelmisti Oyleyse tadin azabi! Cunku, zalimleri kurtaracak yoktur!(Fatir, 3537)
Ibn Abbas hazretleri basta olmak uzere, bazi alimler mezkur ayette gecen Hem size uyarici da gelmistiifadesindeki nezirden maksadin Rasulu Ekrem (aleyhissalatu vesselam) oldugunu soylemislerdir Kimileri de nezirsozunun umum peygamberler ve kitaplara samil bulundugunu belirtmislerdir Bazilari ise, bu uyariciyi akil, ihtiyarlik ve yakinlarin olumu seklinde te'vil etmislerdir Mesela; Ikrime ve Sufyan Ibni Uyeyne gibi buyukler, nezirkelimesini ihtiyarlikolarak yorumlamislardir
Aslinda, bunlarin hepsini birer nezir olarak kabul etmek gerekir Cunku, butun peygamberler ve ilahi kitaplar olum vardeyip ahireti haber verdikleri ve insanlari otelere hazirlikli olma hususunda ikaz ettikleri gibi; Allah Rasulu de hem Kur'an ayetleriyle hem de hadisi serifleriyle her mahlukun fani ve her nefsin olumu tadici oldugunu her firsatta hatirlatmistir
Dahasi, tekvini ayetlerin bir parcasi olan her hadise de insana Sen gidicisindemektedir Bukulen beller, tutmayan dizler, agaran saclar, titreyen eller, goremeyen gozler, duyamayan kulaklar, agrilar, sizilar, cesit cesit hastaliklar ve turlu turlu rahatsizliklar birer nezirdir; bunlarin hepsi bir yonuyle olumu ve ahireti hatirlatir
Ayrica, her insanin onune omur boyu baska hatirlaticilar da cikar; camide imamvaiz olum varder, ezannamaz hesabi akla getirir; esdost ebedi beraberlik istegini izhar eder ve insanin nazarlarini sermedi bir aleme ceker
Dolayisiyla, dusunup ibret almak ve gercegi bulmak icin butun bu uyaricilar birer firsattir Altmis sene yasayan bir insan, bunlarin hepsi tarafindan degisik sekillerde ve defalarca ikaz edilmistir Bu itibarla da, sayet bir kimse onca uyariciya karsi kulaklarini tikamis ve gozlerini yummussa, artik onun mahserde herhangi bir gecerli mazeret ileri surmesi mumkun degildir
Ibret Alacak Kadar Yasiyoruz
Haddizatinda, bulug cagina erdikten sonra olen her insan icin, ibret alacak kadar yasama suresi gerceklesmis demektir Bir insan yirmi, otuz, kirk, elli yasinda da olse, artik o Dusunup gercegi gorebilecegin kadar omur vermedik mi?itabinin muhatabi sayilir Cunku, suurluca bir saat bile yasamak Yuce Yaratici'nin varligina ve hilkatin esasina uyanmak icin yeterlidir; dolayisiyla, suurlu bir saat geciren insanin bilhassa kufur mevzuunda hicbir mazereti kalmamistir Halbuki, Allah Teala insanlarin coguna bulugdan sonra uzun sure yasama imkani vermektedir Haliki Kainat, bazi canlilari sadece bir saat, hatta cok daha kisa sure yasatmakta, onlari bir anligina bir kisim isimlerinin tecellilerine mazhar etmekte ve sonra hayatlarina son vermektedir Omru bir hafta, bir ay ya da bir yil olan canlilar vardir Fakat, Cenabi Hak, insani sadece bir saatligine halketmemistir; ona normal sartlarda altmis senelik bir omur bagislamistir
Bu acidan, etrafini duyacak, hissedecek ve degerlendirecek sekilde, suurlu olarak bir saat bile yasasa ozellikle inkar ve sirk hususunda bir mazeret hakki kalmayacak olan insanin, vasati omur sayilan altmis seneyi tamamladiginda Cenabi Allah'in emir ve yasaklarina tabi olma konusunda hicbir mazeret hakkina sahip olamayacagi asikardir Bulug cagina eren bir gencin artik mesul sayilacagi ve onun kufur, sirk ve masiyet uzere yasama mevzuunda herhangi bir bahanesinin gecerli olmayacagi dusunulurse, vasati omru geride birakan bir insanin da evleviyetle mazeret hakkini kaybetmis olacagi aciktir
Su halde bulugu idrak ettikten sonra olen herkes, dusunup ne yapacagina karar verecek zamani bulmus sayilir Altmis sene yasamis bir insan ise, ahiretini kurtarmasi icin duyup gormesi gereken her seyle karsilasmis, hakikatleri dusunup anlamasi icin gereken vakti fazlasiyla elde etmis ve ebedi saadeti kazanma yolunda pek cok firsat yakalamis demektir
Evet, onca sene egitimini, istikbalini, evini barkini, coluk cocugunu ve iasesini dusunen; yasamanin, kazanmanin, rahat etmenin, caka yapmanin ve calimin ne oldugunu bilen; dunyevi menfaatleriyle alakali iyiyi kotuyu ayirt edebilen ve kafasina koydugu bir meseleyi senelerce takip edip onu sona erdirebilen; yani yuzlerce, binlerce, milyonlarca hususu dusunup onlarla ilgili kararlar verebilen bir insanin uluhiyet hakikatini ve ahiretini de dusunmus olmasi gerekmez mi? Dahasi, bu kimse, Insanligin Iftihar Tablosu'nu duymussa, Kur'an'dan haberdar olmussa; olumun kesif kollari sayilan hastaliklarla tanismissa ve ihtiyarlik pek cok dille kendisine yolcusundemisse, artik onun butun butun ahirete teveccuh etmis, eksiklerini gidermis ve oteler icin zad u zahire hazirlamis olmasi lazim gelmez mi?
Iste, bu hakikate karsi kapali yasayan ve omrunu gafletle tuketen bir insanin aci akibetle karsilasinca pismanlik duymasi, yeniden dunyaya gelmek gibi olmayacak isteklerde bulunmasi ve dunya hayatindaki hatalari icin mazeretler dokturmesi ona hicbir sey kazandirmayacaktir Onun mazeretleri dikkate alinmayacak ve bahanelerin arkasina saklanmasina firsat verilmeyecektir
Bu acidan, mealini verdigim ayeti kerime ve manasi sorulan hadisi serif, kendini gaflete salan kimseler icin bir tevbihi de ihtiva etmektedir; bunlar, ozellikle belli yasin uzerindeki kimselere bir ikaz mahiyetindedir Onlara, Bunca sene hak ve hakikat hesabina pek cok seye sahit oldunuz, dahasi bir suru mesguliyeti de arkada biraktiniz; artik hicbir mazeretiniz kalmadi Su halde, iyi bir mu'min olmak icin daha ne duruyorsunuz?demektir Ayni zamanda, omrun sonunda iyilikleri, ibadetleri, salih amelleri daha da artirmaya ve gecmisteki eksikleri bir olcude de olsa telafi etmeye bir tesviktir Oyleyse, yaslilikta dine ve diyanete daha bir candan sarilmak inanmisligin geregidir
Iki Buyuk Tehlike
Mevzuyla alakali buldugum bir hususu daha arz etmek istiyorum:
Insan icin cok buyuk iki tehlike vardir ki; biri umumiyetle genclikte, digeri de ekseriyetle yaslilikta kendisini gosterir: Bunlarin ilki, mebde'de nazaride kalmaktir; ikincisi ise, muntehada her seyi bir kultur seklinde, suursuzca ele almaktir
Bir devrede insani aldatan husus, isin sadece nazariyesi ile mesgul olmak ve amelide derinlesmeyi dusunmemektir Oyle kimseler vardir ki, sordugunuz her meseleyi bilirler; daha siz ihlasdemeden onlar Ihlas Risalesini ezberden okuyuverirler; Besmeleye dair olan Birinci Sozu ezbere bilirler; uhuvvetkelimesini duyar duymaz, hafizalarina naksettikleri Uhuvvet Risalesini gozlerinin onune getirirler Heyhat ki, her soz, her tavir ve her davranislariyla surekli kendilerini nazara vermekten bir turlu kurtulamazlar; hep desinler, gorsunler, duysunlarmulahazalarina bagli hareket ederler Birinci Sozu okumaya baslarken bile, dersi Besmeleyle acmayi hatira getirmezler Kardeslikderken dahi hic utanmadan cok rahatlikla dost ve arkadaslarinin giybetini yapabilirler
Iste, boyleleri nazaride kalmis ve kat'iyen ameliye gecememis zavalli insanlardir Imani sinesine yerlestirememis, inanci gonlune oturtamamis, onu moda tabirle icsellestirememis zayif karakterli kimselerdir Ilim adina da bir yonuyle disketlesmis insanlardir bunlar Bazi kitaplari okurlar ve bir kisim fihristleri fislerler; fakat, ham malumati kafalarina oylece doldururlar, bilgiyi marifete donusturemezler Bu acidan da, bunlar, nazariyi ameli olanla derinlestirememis, ilmi irfan ufkuna yukseltememis, inanci tavirlarina mal edememis, dahasi kendisiyle yuzlesemeyen ve nefsini sorgulayamayan disketlesmis dimaglardir
Oysa ki; insanin yaratilisindan ve fitratindan kaynaklanan tabii hususiyetlerine ve mebde'deki durumuna cibilliyetdedigimiz ve onun inkisafina da karakteradini verdigimiz gibi, bu meselede de isin nazari yanina cibilliyet, ameli yanina da karakter nazariyla bakilabilir Mesela, namazi buyuklerden gorme, onunla alakali ilmihal bilgilerine vakif olma ve herkesin yaptigi bir is olarak ozellikle Cuma ve bayram gunlerinde onu eda etme namazin cibilli olarak ele alinmasidir Sayet, insan namazi ikame etmedigi zaman hayatinda bir bosluk hissetmiyorsa, onu henuz karaktere tebdil edememis demektir Namazi vaktinde kilmayan, cemaate yetisememesine aldirmayan, hemen her tesbihati ciddiyetle tamamlamayan ve bunlari yapmadigindan dolayi icinde hicbir burukluk duymayan bir kimse, butun bu meselelerde nazaride kalmis, onlari tabiatinin bir derinligi haline getirememis ve benligine mal edememis sayilir ki; iste bu, uhrevi hayat hesabina cok buyuk bir tehlikedir
Ikinci tehlike ise, muntehayla alakalidir; nazariden ameliye gecmek ama zamanla o ameli folklora donusturmektir Bir insan, belli bir noktada Ismi A'zamin tecellilerine mazhar olsa ve basini kaldirdigi zaman Israfil'in azametli heykelini gorecek keyfiyete erse bile, sayet bir sure sonra meseleyi sadece kulturun bir parcasiymis gibi ele almaya baslarsa, onun karbonlasmasi ve yikilip gitmesi kacinilmaz olur Sadece semayla, semahla, mevlitle, gazelle ve girtlak agaligi yapan bazi kimselerin ilahileriyle muteselli olma, bir kultur faslina ve sonme donemine adim atma demektir Karbonlasmamak, yikilmamak, sonmemek ve dinin ameli yanini kulture kurban etmemek icin Islam'in her meselesini suurluca ele almak lazimdir
Kimileri, suursuzca yatar kalkar ve bu yaptiklarina namazderler; sadece yemeden icmeden kesilip ac durmayi oruczannederler; mukaddes topraklarda bir turist edasiyla dolasmayi hacbilirler Babadananneden gordukleri ya da kulturun bir parcasi olarak algiladiklari fiilleri suurunda olmadan ve icte bir urperti duymadan ortaya koyar ve kendilerini ibadetin hakkini vermis sayarlar
Halbuki, Kur'ani Kerim bu ibadetleri nazara verirken, onlarin tamamiyetini husu' ve hudu' ile yapilmalarina baglamaktadir Husu'; Allah'a karsi korku ve sevgi ile boyun egmektir, gonulden saygi ve inkiyattir Hudu'; Allah'in azameti karsisinda mahviyetle iki buklum olmaktir, samimi teslimiyettir Husu' ve hudu' ise; bir kulun, Cenabi Hakk'in azamet, celal ve ceberutu ile kendi acz, fakr, ihtiyac ve kucuklugunu musterek mulahazaya almasi sayesinde kalbinin hep saygi ve tazimle atmasi; hal ve beyanlarinin da bu telakkiye tam bir tercuman olmasidir Boyle bir kul, yolun basinda da sonunda da her zaman edepli davranir, saygiyla oturupkalkar, hasyet soluklar; meleklerle atbasi hale gelse bile her zaman mahviyet ve tevazu mirildanir Iste, Kur'an ancak bu hava icinde namazi ikame edenlere (ve ubudiyette bulunanlara) kurtulus vaad etmistir
Sozun ozu; otede bos temennilerle cirpinip durmamak ve can yakici bir azaba ducar olmamak icin hayatin her anini degerlendirmek, vakit varken dusunup ibret almak ve gercekleri bulup onlara sarilmak gerekmektedir Buluga erdikten sonra suurlu olarak bir saat bile yasasa, ozellikle inkar ve sirk konusunda otede hicbir mazeret ileri suremeyecek olan insan, bir de vasati omur sayilan altmis seneyi tamamlarsa, artik Cenabi Allah'in emir ve yasaklarina tabi olma konusunda hicbir mazeret hakkina sahip olamayacaktir Bu itibarla da, yasi genc olanlara bir an once nazariden siyrilip ameliye yurumek ve ahiret icin azik edinmek dusmektedir Ihtiyarlari bekleyen vazife ise, isin ameli buudunu surekli canli tutmak, ibadetleri suurluca eda etmek ve her hasenati icte duyarak yapmaktir
Kaynak:
Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız