iltasyazilim
FD Üye
MÜZİĞİN İNSAN YAŞAMINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ
“İnsan, insanlaşma sürecinin bir ürünüdür İnsanın oluşumu bu sürece bağlıdır, bu işlem yaşanmadan insan olunamaz “İnsan insanlaştıkça yaşar, yaşadıkça insanlaşır İnsan, geçmişten geleceğe dürüst “biyopsişik, “toplumsal ve “kültürel edinmek üzere birbirini tamamlayıp bütünleyen üç esas evrim geçirir Geçirdiği evrime bağlı olarak “biyopsişik, toplumsal ve kültürel bir varlık olarak tanımlanan insan, canlılar arasındaki özel, üstün ve ayrıcalı konumunudurumunu, geçirdiği bu üçlü evrime, bilhassa kültürel evrime borçludur (Uçan 1994)
“Kültür, bedensel ve manevi her şeyi işlemek ve geliştirmektir İnsan ve kültür ilişkisini yorumlarsak; İnsanın yaşadığı işlediği ve kullandığı her şey kültürün bir parçasıdır Öyleyse, müzik ve ona bağlı tüm eylem ve inançlar kültürün bir parçasıdır Çünkü müzik, insan yaşamının ve evrenin varoluşunun her döneminde olmuştur
İnsan, fizloyojik bir işlem sonucunda ses üretir Ses üretiminin temelinde ise karışık, birbirini bütünleyen ilişkiler yatar “İşitme olgusunun insana etkisi, seslerin yüksekliği, niteliği, kalitesi gibi, daha güzele karşın ses üretiminin bilimi sanılan “ses psikolojisinin belirleyici bir rolü olduğu kabul edilmektedir Duyulan seslerin fizyolojik bağlantılarla gerçekleşen bir süreç olması, seslerin sözcüklerle ilişkisi ve “dil ile “melodinin kaynaştırılması, tekrar bu kapsamdadır 20 Yüzyılın önde gelen etnomüzikolog ve müzikologlarından Curt Sachs, şu genellemeden yola çıkar: “İnsan sesi, çalgıdan eskiye uzanır En ilkel aşamalarda şarkı vardır, ama çalgı yoktur Bu genellemeden bir varsayıma ulaşılmaktadır: “Müzik şarkı söylemekle başladı Etnomüzikologlar, “şarkının, başka deyişle “ezginin doğuşunu dil temeline dayandırmaktadır: Halk Müziği arası ilişkiler gibi, kurumlar ve toplumlararası ilişkiler de dille kurulur, dille sürdürülür Toplumda madde ve kavram olarak her şey (müzik dahil), dilde vardır Kültürel ve tarihsel servet, fakat dil yoluyla yeni kuşaklara aktarılır (ALPAGUT 1998)
İşte bunun için müzik evrenseldir Müzik, bütün dünya kültürlerinin ve dillerinin tek anlatımanlaşım biçimidir
Müzik, duygu, zihin, izlenim ve tasarımları ve diğer gerçeklerin de katkısıyla emin koşul, olgu ve olayları, muhakkak bir maksat ve yöntemle, kayıtlı bir çekicilik anlayışına tarafından birleştirerek, biçimlendirilmiş seslerle işleyip, anlatan estetik bir bütündür Herkesin anlayabildiği ve anlayabileceği yegâne dildir (Uçan 1993) Müzik keza bir sanat, keza de bir bilimdir Şehvetli olarak algılanışının yanı sıra akıl ile de anlaşılır Bu özelliği ile bireyin ve toplumun duyuş ve biliş açısından durumunu belirlediği gibi, gelişim ve değişimini de karşılayan bir organik yapıdır
Gözlerimizin gördüğü her maddesel güzelliğin kaynağında, hayatın esas öğelerinden birisi olan, renklerde, mevsimlerin değişiminde, dalgaların yükselipalçalmasında, rüzgarda, fırtınalarda ve doğanın nice güzelliklerinde, sürekli bir hareket vardır Gündüzü, geceyi, mevsimleri ve dolayısıyla zamanı yaratıcı da, işte laf konusu bu hareketlerdir Hareketler olmasaydı (yani her şey durgun ve uyuşuk olsaydı), her şey bir ebediyet denizi içinde yok olup, giderdi Daha açık konuşmak gerekirse, hayat ve onun oluşumunu sağlayan biçimler ortaya çıkamazlardı Sevdiğimiz, istek ettiğimiz, araştırıp anlamaya çalıştığımız her şeyin ardında, hareket ve onun bir sonucu olan “yaşam yatmaktadır “Hayat sözcüğü, varlığımızın dışa vurumu ile aynı anlama gelir Konuşmalarımızda çoğu kez laf ettiğimiz müzik, görünen (ve hatta görünmeyen) her şeyin özünde gizlidir O ’na; mimaride, bahçecilikte, çiftçilikte, boyacılıkta veya şiirde rastlayabiliriz Güzelliğin ilham kaynağı olduğu her meslekte ve ilahi şarapla sulanmış her şeyde, müzik vardır böylece, bir fazla sanat dalı arasından, özellikle musiki sanatı, ilahi bir dal olarak ele alınır Çünkü müzik, evreni idare eden ve bir arada tutan kuralların bir sureti gibidir *
“İnsan, insanlaşma sürecinin bir ürünüdür İnsanın oluşumu bu sürece bağlıdır, bu işlem yaşanmadan insan olunamaz “İnsan insanlaştıkça yaşar, yaşadıkça insanlaşır İnsan, geçmişten geleceğe dürüst “biyopsişik, “toplumsal ve “kültürel edinmek üzere birbirini tamamlayıp bütünleyen üç esas evrim geçirir Geçirdiği evrime bağlı olarak “biyopsişik, toplumsal ve kültürel bir varlık olarak tanımlanan insan, canlılar arasındaki özel, üstün ve ayrıcalı konumunudurumunu, geçirdiği bu üçlü evrime, bilhassa kültürel evrime borçludur (Uçan 1994)
“Kültür, bedensel ve manevi her şeyi işlemek ve geliştirmektir İnsan ve kültür ilişkisini yorumlarsak; İnsanın yaşadığı işlediği ve kullandığı her şey kültürün bir parçasıdır Öyleyse, müzik ve ona bağlı tüm eylem ve inançlar kültürün bir parçasıdır Çünkü müzik, insan yaşamının ve evrenin varoluşunun her döneminde olmuştur
İnsan, fizloyojik bir işlem sonucunda ses üretir Ses üretiminin temelinde ise karışık, birbirini bütünleyen ilişkiler yatar “İşitme olgusunun insana etkisi, seslerin yüksekliği, niteliği, kalitesi gibi, daha güzele karşın ses üretiminin bilimi sanılan “ses psikolojisinin belirleyici bir rolü olduğu kabul edilmektedir Duyulan seslerin fizyolojik bağlantılarla gerçekleşen bir süreç olması, seslerin sözcüklerle ilişkisi ve “dil ile “melodinin kaynaştırılması, tekrar bu kapsamdadır 20 Yüzyılın önde gelen etnomüzikolog ve müzikologlarından Curt Sachs, şu genellemeden yola çıkar: “İnsan sesi, çalgıdan eskiye uzanır En ilkel aşamalarda şarkı vardır, ama çalgı yoktur Bu genellemeden bir varsayıma ulaşılmaktadır: “Müzik şarkı söylemekle başladı Etnomüzikologlar, “şarkının, başka deyişle “ezginin doğuşunu dil temeline dayandırmaktadır: Halk Müziği arası ilişkiler gibi, kurumlar ve toplumlararası ilişkiler de dille kurulur, dille sürdürülür Toplumda madde ve kavram olarak her şey (müzik dahil), dilde vardır Kültürel ve tarihsel servet, fakat dil yoluyla yeni kuşaklara aktarılır (ALPAGUT 1998)
İşte bunun için müzik evrenseldir Müzik, bütün dünya kültürlerinin ve dillerinin tek anlatımanlaşım biçimidir
Müzik, duygu, zihin, izlenim ve tasarımları ve diğer gerçeklerin de katkısıyla emin koşul, olgu ve olayları, muhakkak bir maksat ve yöntemle, kayıtlı bir çekicilik anlayışına tarafından birleştirerek, biçimlendirilmiş seslerle işleyip, anlatan estetik bir bütündür Herkesin anlayabildiği ve anlayabileceği yegâne dildir (Uçan 1993) Müzik keza bir sanat, keza de bir bilimdir Şehvetli olarak algılanışının yanı sıra akıl ile de anlaşılır Bu özelliği ile bireyin ve toplumun duyuş ve biliş açısından durumunu belirlediği gibi, gelişim ve değişimini de karşılayan bir organik yapıdır
Gözlerimizin gördüğü her maddesel güzelliğin kaynağında, hayatın esas öğelerinden birisi olan, renklerde, mevsimlerin değişiminde, dalgaların yükselipalçalmasında, rüzgarda, fırtınalarda ve doğanın nice güzelliklerinde, sürekli bir hareket vardır Gündüzü, geceyi, mevsimleri ve dolayısıyla zamanı yaratıcı da, işte laf konusu bu hareketlerdir Hareketler olmasaydı (yani her şey durgun ve uyuşuk olsaydı), her şey bir ebediyet denizi içinde yok olup, giderdi Daha açık konuşmak gerekirse, hayat ve onun oluşumunu sağlayan biçimler ortaya çıkamazlardı Sevdiğimiz, istek ettiğimiz, araştırıp anlamaya çalıştığımız her şeyin ardında, hareket ve onun bir sonucu olan “yaşam yatmaktadır “Hayat sözcüğü, varlığımızın dışa vurumu ile aynı anlama gelir Konuşmalarımızda çoğu kez laf ettiğimiz müzik, görünen (ve hatta görünmeyen) her şeyin özünde gizlidir O ’na; mimaride, bahçecilikte, çiftçilikte, boyacılıkta veya şiirde rastlayabiliriz Güzelliğin ilham kaynağı olduğu her meslekte ve ilahi şarapla sulanmış her şeyde, müzik vardır böylece, bir fazla sanat dalı arasından, özellikle musiki sanatı, ilahi bir dal olarak ele alınır Çünkü müzik, evreni idare eden ve bir arada tutan kuralların bir sureti gibidir *