iltasyazilim
FD Üye
İnsanlık medeniyetle mi, yoksa vahşetle mi başladı?
Yazar: Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız 20060406
Çoğumuzun zihnini kurcalar: İlk insanlar ne idi, vahşi mi, medeni mi? Bu mesele üzerine kafamıza girmiş olan fikirleri ciddi şekilde tetkikten geçirecek olsak, onları pek karışık ve hatta birbirine zıt buluruz Biz burada, teferruata girmeden bu konudaki fikirlerin başlıcalarını ve kaynaklarını belirtmeye çalışacağız
İnsanlığın başlangıcı hakkında halen üç görüş yaygındır(*):
1— Evrimci görüş,
2— İslami görüş,
3— İlmi görüş
1— Batı Kaynaklı Evrimci Görüş: Buna göre, insanların atası maymundur Maymun kılını atarak insan olmuştur Maymunluktan sonra teşekkül eden ilk insan cemiyeti (bazılarına göre cemiyetleri), korkunç bir vahşet devri geçirmiştir El yordamıyla ilerleyen bu ilk vahşiler, bir kısım tesadüflerin de yardımıyla bazı teknikleri elde etmişlerdir Söz gelişi, kuru odunları birbirine sürterek ateşi bulurlar Bir orman yangınında telef olan hayvanla pişirmeyi, ocağın yanında yanarak sertleşmiş olan çamurla da seramiği keşfederler vs Bu şekilde, gittikçe ilerleyen insanlık, en üst seviyeye Batı`da ulaşmıştır Batı medeniyeti insanlığın en yüce, en üstün medeniyetidir Bütün insanlık onu benimsemek zorundadır Onun dışında kalan sistemlere Medeniyetdenemez Çin, Hint, İslam medeniyetleri, bu sebeple barbarlıktır, vahşettir, geriliktir Medenileşmekisteyen her fert, her cemiyet onu benimsemeye mecburdur, mahkumdur vs
2— İslami Görüş: Kur`anı Kerim tarafından ortaya konan bu görüşe göre, ilk insan Hz Adem(as)`dir ve bir peygamberdir Hz Adem, peygamber olması hasebiyle, vahye mazhardır ve kendisine kitap gelmiştir Bu kitapta insanlar için zaruri ve gerekli olan bilgiler vardır
Gerekli bilgilerden maksat sadece dini olanlar değildir Maddi hayatla ilgili olanlar da buna dahildir Nitekim, bazı rivayetler, Hz Adem`in cennetten, beraberinde, insan hayatının devamı ve teknolojinin gelişmesi için şart olan teknik teçhizatı da getirdiğini belirtir: Örs, kerpeten, çekiç, iğne, gürz bunlardandır (Razi, Tefsir, 29241243; İbn Kesir, 6566)
Dinimiz bu temel görüşe ilaveten, hiç bir devirde insanların başı boş bırakılmadığını, her kavme mutlaka Peygamber gönderildiğini de haber verir Kur`anı Kerim, geçmiş kavimlerden Allah`ın emirlerine uyanların güçlü medeniyetler kurduğunu, azanların ilahi cezalara maruz kalarak yıkılıp gittiklerini ve yeryüzünde isimlerinin bile unutulduğunu tekrar tekrar ifade eder
Bu söylenen görüşler, insanların düşüncelerine, derin etkilerde bulunmuştur Bir kaç tanesini belirtelim:
Avrupa medeniyetinin en üstün, en son medeniyet olduğu görüşü, Avrupalılara, bir egoizm vermiştir Bu bencillik, askeri ve ekonomik üstünlüğü elinde tutan Batılıların, tarihte görülmeyen vahşi metotlarla sömürgeleştirdikleri kavimleri medenileştirmeadına imha etmelerine sebep olmuştur Keşfedildiği asırda milyonlarla Kızılderilinin yaşadığı Amerika`da bugün o ırk sönmüştür Okyanus adalarında ve Afrika`da yaşayan medenileşmeyecek yaratılıştaolduğuna hükmedilen vahşiler (!) (yerli, iptidai, barbar, şarklı kelimeleri de aynı manada kullanılır) günümüzde bile aynı telakkinin kurbanları olmaya devam ediyorlar
Bilhassa 19 asırla 20 asrın ilk çeyreğinde hemen hemen bütün dünya aydınlarını yönlendirmiş olan Batı menşeli görüş, Batı dışında kalan milletleri medenileşmek için Batılılaşmakkompleksine iterek, maddi ve manevi büyük yıkımlara sebep olmuştur Bunun en güzel örneği Türkiye`mizdir Bu maksatla yapılan bütün çalışmalar herhangi bir müspet ve yapıcı hizmet sunmaksızın korkunç bir anarşide karar kılmıştır
Peygamberlerin teknikte de örnek oldukları, insanlık tarihinde kaydedilen teknik merhalelerin peygamberler sayesinde gerçekleştirilmiş bulunduğu prensip olarak benimsenmeyince, geçmişle ilgili durumlar sağlıklı bir şekilde izah edilememiştir Eski devirlerden günümüze intikal eden harika eserler var Bunlar o kadar harika ki, yukarıda açıklanan Batılı anlayış gereğince vahşi addedilen eski insanların eliyle yapılmış olması mümkün değildir Mesela Piri Reis`in çizdiği dünya haritası, bu zihniyete sahip bir Batılıya göre, Fezadan gelen devlerin çizdiği asıllarının kopyasının kopyasının kopyasıdır Çünkü Piri Reis Batılı değildir, şu halde barbardır, vahşidir ve dolayısıyla böyle mükemmel bir eser vermesi mümkün değildir
Bu zihniyet, Batı menşeli olmayan bütün tarihi eserleri böyle izah edecektir Aynı yazar, Peru`da, kuru çamurun içinde bulunmuş olan ve fevkalade mükemmelliği belirtilen bir takvimle alakalı olarak da şu açıklamayı yapar: Bu mükemmellik de, onu tasarlayan, ortaya koyan ve kullananların bizden üstün bir uygarlık (medeniyet) seviyesine ulaşmış olduğunu ispatlamaktadır KENDİMİZE OLAN SONSUZ GÜVENİMİZ BU İSBATI NASIL KABUL EDECEK BİLMİYORUM
Keza, bir heykel üzerindeki şekillerde okunan bir kısım astronomik bilgilerle alakalı olarak da şu yorum ileri sürülür: Bu astronomi bilgisini, yapı sanatında bile pek geri olan iptidai insanlar mı bir araya getirmişti, yoksa bu bilgi dünya dışı bir kaynaktan mı gelmiştir?
Kendi dışında kalan insanlığı vahşete mahkum eden Batı zihniyeti, geçmiş devletlerden intikal eden, izahı imkansız (!) pek çok ilmi ve teknik harikaları saydıktan sonra, bunları izah sadedinde, şu safsataya düşer: Bizden önce yüksek bir kültürün, ya da eşit seviyede bir teknolojinin varlığını kabul edemeyeceğimize göre, bir tek nazariye kalıyor: Uzaydan (fezadan) bir ziyaretçi
Kur`anı Kerim`in verdiği bir espri ile bakınca, böylesi harika eserlerin, insani olduğu, ancak İlahi vahye mazhar peygamberlerin irşadına dayandığı kabul edilir Zira Kur`anı Kerim, insanlığın geçmişini vahşet ve cehalete mahkum etmez Aksine, bir kısım eski milletlerden bahsederken, onların kuvvetçe daha ileri, mal ve evlatça daha çokolduklarını ve yeryüzünde daha çok, daha sağlam eserler bıraktıklarını belirtir (Şu ayetler görülebilir: Tevbe, 69; Fatır, 44; Muhammed, 12; Mü`min, 21, 82; Kasas, 7678)
Terakkiyi inkar mı? Kur`anı Kerim ve hadisi şeriflerden (Hz Peygamberin sözlerinden) esasını alan İslam telakkisi, insanlığın gitgide terakki ettiğini inkar etmez İlk cemiyet medenidirderken, bugünkü manada içtimai ve teknik teçhizata sahiptir demek istemez Onlar duyulan ihtiyaç nispetinde teknik ve kültürel teçhizata sahiptir Kanunu ve kaideleri ilk cemiyetin sadeliği nispetinde basit ve mahduttur Nüfus artıp, içtimai tansiyon (sosyal gerilim) kesafet kazandıkça, gerek teknik ve gerekse kanun ve kaideler yönüyle zenginleşmeye, gelişmeye ihtiyaç duyulmuştur
Bu ihtiyaç da birbirini takip eden peygamberlerle karşılanmıştır Peygamberler sadece dini ve içtimai kaideler getirmekle kalmamış, maddi problemlerin hallinde de önder olmuşlardır Nitekim, kumaştan yapılan elbiseye Hz İdris, demirciliğin ve burada zırhın gelişmesine Hz Davud, tıbba Hz Lokman, gemiciliğe Hz Nuh, saatçiliğe Hz Yusuf öncülük etmiştir Bu teknikler, bugünkü medenilikin gelişmesinde küçümsenmesi mümkün olmayan sıçrama ve dönüm noktalarını teşkil eder
3— İlmi Görüş: Batılı görüşün, ilmi temelden mahrum ve tamamen hissi ve bencil hesaplara dayandığı, bizzat Batılılar tarafından ifade edilmeye başlanmıştır Bilhassa etnoloji ilmi gelişip, yeryüzünün her tarafında yaşayan insanların dilleri, inançları, efsaneleri, ahlak anlayışı ve örfleri öğrenildikten sonra, insanlığın geçmişi hakkında ileri sürülen bu tekamülcü nazariyeler (teoriler) iyice itibardan düşmüştür Çünkü, binlerce yıldır birbirleriyle hiçbir temasta bulunmamış olan Avustralya, Afrika, Amerika, Okyanus adaları ve kutuplarda yaşayan iptidai denen kavimlerin dillerinde, inançlarında, kültür ve tekniklerinde kuvvetli benzerlikler görülmüştür Bu benzerlikler, insanların tek bir kaynaktan çoğaldıklarını, oldukça ileri müşterek bir medeniyet seviyesine ulaştıktan sonra yeryüzünde dağıldıkları fikrini ilham etmiştir
Bu fikir, asrımızda, her geçen gün kuvvet kazanmaktadır
Bu noktada da kalmayan sağ duyu sahibi bir kısım Batılı alimler, vahşive medenigibi değerlendirmelerin tamamen izafi hükümler olduğunu belirtirler Onlara göre, yeryüzünde mevcut insan cemaatleri mutlaka bir kısım içtimai değerlere ve bazı teknik malzemelere sahiptir Alet kullanmayan ve kaideye uymayan hiçbir cemaat mevcut değildir Her cemaatin kendi dışındakini hor görüp tahkir edici isimler taktığı, iptidaidenen insanların da, medeni Batılılara vahşinazarıyla baktığı görülmüştür Bu durumları değerlendiren Batılı bir meşhur, batılıların anlamış olduğu şekilde bir vahşetin insanlar arasında hiçbir devirde mevcut olmadığını belirttikten sonra, sözünü şöyle noktalar: Asıl vahşi, vahşetin varlığına inanan kimsedir
Birlikten çokluk; medeniyetten vahşet nasıl çıktı?Kuranı Kerim`de belirtilen, başlangıçtaki medeni olan tek insan cemiyetinden çeşitli ırkların, dillerin nasıl çıktığı, bir kısım iptidai grupların nasıl teşekkül ettiği merak konusudur Bu mesele henüz ilmen kesin hatlarıyla tam olarak izah edilmiş değildir Ancak oldukça tatminkar açıklamalar yapılmıştır Bunlardan birini aşağıda sunmaya çalışacağız
Prof Gish, Fosiller ve Evrimadıyla tercüme edilen kitabında; ilk insanların topluluk halinde yaşadıklarını belirtir Zamanla mevcut kaynakların artan nüfus karşısında yetersiz duruma gelmesiyle bu topluluk fertlerinin de küçük gruplar halinde yeryüzüne dağıldıklarına işaret eder Farklı ülkelere giden ve birbirinden iyice koparak aralarındaki irtibat kesilen bu grupların çoğalmaları da yine kendi içlerinde olmaya başlamıştır Önceleri aynı yerde bulunmuş olan gruplar, daha sonra bu bütünün üyeleri olarak çoğalmaya devam etmişlerdir Bu grupların her birisinde yüksek oranda melez meydana gelerek gruplar arasındaki fertlerin genetik yapılarında farklılık ortaya çıkmıştır Neticede bu gruplar çeşitli kabile ve ırkları hasıl etmiştir
Topluluğun orijinal merkezinden ayrılan bu küçük grupların bir kısmı önceden sahip oldukları bilgi ve sanatlarını devam ettirirken bazıları bunları kaybetmiştir Bu kaybetme muhtemelen bazı faktörlerin tesiriyle olmuştur Mesela; önceleri yağmacı akınlara karşı arazilerini müdafaa için silah yapma ihtiyacı duyan gruplar, toplumdan ayrılarak geniş ve boş sahalara yayılınca, bu ihtiyacı hissetmez oldular Böylece silah yapımı terkedilmiş, toplanan az bir besin gruba kafi geldiğinden bazı kabilelerde önceki ziraat işleri de bırakılmıştır Bu devrede her grup kendi içine kapanık yaşadığından sanatlar komşu gruplar arasında karşılıklı değişmeden mahrum kalıyordu Sonuçta ilerlemeolarak ifade edebileceğimiz hususlar bazı kabilelerde gecikmiş, hatta çok iptidai bir seviyeye doğru dejenere olup bozulmuştur
Bir merkezden yayılmış olan insanlardan bir kısmının ilerlerken bazılarının yerinde saydığına ve hatta gerilediğine dikkati çeken Gish şöyle der:
Avrupa ve Asya`ya yayılan kalabalık topluluklarda medeniyet hızlı bir şekilde gelişirken, Amerika ve Avustralya ile Güney Afrika`da dağınık halde yaşayan gruplar, eskiden sahip oldukları medeniyeti de yavaş yavaş terk ettiler Neticede günümüzdeki ilkel topluluklar haline geldiler
İnsanlara ait sanat eserlerinin her tarafta bulunuşu, ilk insanların bu şekilde dağınık olarak yaşadıklarına işaret eder Geçmişteki topluluklar oldukça ileri seviyede silah ve aletler yapabiliyorlardı Ayrıca bunlar, inanç sahibi idiler Ölülerini çiçekler ve çeşitli maddelerle birlikte gömmeleri bunların dindar topluluklar olduğunu ve ahirete inandıklarını gösterir
İlmi verilere dayanarak yapılan bu açıklamanın Kur`ani görüşe ne kadar uyduğu nazarı dikkatten kaçmamaktadır Zira Kur`an`da gelen açıklamalara göre de insanlığın ilerlemesi, terakkisi devamlı olmamış Bunu bir kısım zikzaklar ve kesintiler takip etmiştir Bu neticeye yine o cemiyetlerin kendileri sebep olmuştur Teknik yönden ilerleyip maddi bakımdan güçlenen toplumların, zaman zaman ilahi irşattan ayrılmaları gerilemelerine yol açmıştır Çeşitli sapıklık ve ahlaksızlıklara düşmüş bu tip kavimlerin cezalandırılarak ellerindeki nimetlerin alındığı Kur`anı Kerim`de bildirilir Bunların bir kısmı toptan helak edilmiş, bir kısmı da büyük maddi musibetlere, belalara maruz bırakılmıştır
Geçmiş milletlerden bazılarının Kuvvetçe daha ileri, mal ve evlatça daha çokoldukları nazara verilir (Tevbe 69; Fatır, 44; Muhammed 13) Yeryüzünde daha çok ve daha sağlam eserler bıraktıklarıifade edilir (Mü`min, 21, 82) Kasas suresinin 76 ayetinde Karun`a Anahtarlarını güçlü bir topluluğunzor taşıyacağı kadar çok mal verildiğinden bahsedilir Hatta, Allah`ın önceleri ondan (Karun) daha güçlü ve topladığı şey daha fazla olan nice nesilleri helak ettiğine dikkat çekilir (Kasas 7678)
Rum suresinde de geçmişteki medeni kavimlerden söz edilir:
Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden önce geçmiş kimselerin sonlarının nasıl olduğuna bakmazlar mı? Ki onlar kendilerinden daha kuvvetli idiler, yeryüzünü kazıp altüst ederek onlardan çok imar etmiş kimseydiler Ve onlara bürhanlarla peygamberler gelmişti Böylece onlara zulmetmiyor, onlar kendilerine zulmediyorlardı Sonra Allah`ın ayetlerini yalan sayıp onları alaya alarak kötülük yapanların sonu pek kötü oldu(Rum, 910)
Bütün bu bilgilerin ışığında, şimdi insanlığın başlangıcını, geçmişini, vahşi kabul etmek mümkün mü? (**)
(*) Bu taksimin yanlış anlaşılmaması için şunu belirtmek isteriz: İslami görüş doğrudan nassa, âyet ve hadîste gelen açıklamalara dayanır, bunu öbürleri ile karıştırmamak gerekir Evrimci görüş, daha çok modern çağda mevcut ibtidai kavimlerde rastlanan bazı müessese ve an`anenin ifratkar bir kıyasla ilk insanlara teşmiline ve bu prensipten geliştirilen spekülasyona dayanır İlmi görüş ise, dünyanın her tarafında yaşayan farklı cemiyetlerin sunduğu benzer kültürel unsurların, yani objektif verilerin yorumuna dayanır Bu sonuncu spekülatif sayılmaz
(**) Daha fazla bilgi için : Cânan, İ; Peygamberimizin Hadislerinde Medeniyet, Kültür ve Teknik, Cihan Yayınları, İstanbul 1984
Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız
Yazar: Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız 20060406
Çoğumuzun zihnini kurcalar: İlk insanlar ne idi, vahşi mi, medeni mi? Bu mesele üzerine kafamıza girmiş olan fikirleri ciddi şekilde tetkikten geçirecek olsak, onları pek karışık ve hatta birbirine zıt buluruz Biz burada, teferruata girmeden bu konudaki fikirlerin başlıcalarını ve kaynaklarını belirtmeye çalışacağız
İnsanlığın başlangıcı hakkında halen üç görüş yaygındır(*):
1— Evrimci görüş,
2— İslami görüş,
3— İlmi görüş
1— Batı Kaynaklı Evrimci Görüş: Buna göre, insanların atası maymundur Maymun kılını atarak insan olmuştur Maymunluktan sonra teşekkül eden ilk insan cemiyeti (bazılarına göre cemiyetleri), korkunç bir vahşet devri geçirmiştir El yordamıyla ilerleyen bu ilk vahşiler, bir kısım tesadüflerin de yardımıyla bazı teknikleri elde etmişlerdir Söz gelişi, kuru odunları birbirine sürterek ateşi bulurlar Bir orman yangınında telef olan hayvanla pişirmeyi, ocağın yanında yanarak sertleşmiş olan çamurla da seramiği keşfederler vs Bu şekilde, gittikçe ilerleyen insanlık, en üst seviyeye Batı`da ulaşmıştır Batı medeniyeti insanlığın en yüce, en üstün medeniyetidir Bütün insanlık onu benimsemek zorundadır Onun dışında kalan sistemlere Medeniyetdenemez Çin, Hint, İslam medeniyetleri, bu sebeple barbarlıktır, vahşettir, geriliktir Medenileşmekisteyen her fert, her cemiyet onu benimsemeye mecburdur, mahkumdur vs
2— İslami Görüş: Kur`anı Kerim tarafından ortaya konan bu görüşe göre, ilk insan Hz Adem(as)`dir ve bir peygamberdir Hz Adem, peygamber olması hasebiyle, vahye mazhardır ve kendisine kitap gelmiştir Bu kitapta insanlar için zaruri ve gerekli olan bilgiler vardır
Gerekli bilgilerden maksat sadece dini olanlar değildir Maddi hayatla ilgili olanlar da buna dahildir Nitekim, bazı rivayetler, Hz Adem`in cennetten, beraberinde, insan hayatının devamı ve teknolojinin gelişmesi için şart olan teknik teçhizatı da getirdiğini belirtir: Örs, kerpeten, çekiç, iğne, gürz bunlardandır (Razi, Tefsir, 29241243; İbn Kesir, 6566)
Dinimiz bu temel görüşe ilaveten, hiç bir devirde insanların başı boş bırakılmadığını, her kavme mutlaka Peygamber gönderildiğini de haber verir Kur`anı Kerim, geçmiş kavimlerden Allah`ın emirlerine uyanların güçlü medeniyetler kurduğunu, azanların ilahi cezalara maruz kalarak yıkılıp gittiklerini ve yeryüzünde isimlerinin bile unutulduğunu tekrar tekrar ifade eder
Bu söylenen görüşler, insanların düşüncelerine, derin etkilerde bulunmuştur Bir kaç tanesini belirtelim:
Avrupa medeniyetinin en üstün, en son medeniyet olduğu görüşü, Avrupalılara, bir egoizm vermiştir Bu bencillik, askeri ve ekonomik üstünlüğü elinde tutan Batılıların, tarihte görülmeyen vahşi metotlarla sömürgeleştirdikleri kavimleri medenileştirmeadına imha etmelerine sebep olmuştur Keşfedildiği asırda milyonlarla Kızılderilinin yaşadığı Amerika`da bugün o ırk sönmüştür Okyanus adalarında ve Afrika`da yaşayan medenileşmeyecek yaratılıştaolduğuna hükmedilen vahşiler (!) (yerli, iptidai, barbar, şarklı kelimeleri de aynı manada kullanılır) günümüzde bile aynı telakkinin kurbanları olmaya devam ediyorlar
Bilhassa 19 asırla 20 asrın ilk çeyreğinde hemen hemen bütün dünya aydınlarını yönlendirmiş olan Batı menşeli görüş, Batı dışında kalan milletleri medenileşmek için Batılılaşmakkompleksine iterek, maddi ve manevi büyük yıkımlara sebep olmuştur Bunun en güzel örneği Türkiye`mizdir Bu maksatla yapılan bütün çalışmalar herhangi bir müspet ve yapıcı hizmet sunmaksızın korkunç bir anarşide karar kılmıştır
Peygamberlerin teknikte de örnek oldukları, insanlık tarihinde kaydedilen teknik merhalelerin peygamberler sayesinde gerçekleştirilmiş bulunduğu prensip olarak benimsenmeyince, geçmişle ilgili durumlar sağlıklı bir şekilde izah edilememiştir Eski devirlerden günümüze intikal eden harika eserler var Bunlar o kadar harika ki, yukarıda açıklanan Batılı anlayış gereğince vahşi addedilen eski insanların eliyle yapılmış olması mümkün değildir Mesela Piri Reis`in çizdiği dünya haritası, bu zihniyete sahip bir Batılıya göre, Fezadan gelen devlerin çizdiği asıllarının kopyasının kopyasının kopyasıdır Çünkü Piri Reis Batılı değildir, şu halde barbardır, vahşidir ve dolayısıyla böyle mükemmel bir eser vermesi mümkün değildir
Bu zihniyet, Batı menşeli olmayan bütün tarihi eserleri böyle izah edecektir Aynı yazar, Peru`da, kuru çamurun içinde bulunmuş olan ve fevkalade mükemmelliği belirtilen bir takvimle alakalı olarak da şu açıklamayı yapar: Bu mükemmellik de, onu tasarlayan, ortaya koyan ve kullananların bizden üstün bir uygarlık (medeniyet) seviyesine ulaşmış olduğunu ispatlamaktadır KENDİMİZE OLAN SONSUZ GÜVENİMİZ BU İSBATI NASIL KABUL EDECEK BİLMİYORUM
Keza, bir heykel üzerindeki şekillerde okunan bir kısım astronomik bilgilerle alakalı olarak da şu yorum ileri sürülür: Bu astronomi bilgisini, yapı sanatında bile pek geri olan iptidai insanlar mı bir araya getirmişti, yoksa bu bilgi dünya dışı bir kaynaktan mı gelmiştir?
Kendi dışında kalan insanlığı vahşete mahkum eden Batı zihniyeti, geçmiş devletlerden intikal eden, izahı imkansız (!) pek çok ilmi ve teknik harikaları saydıktan sonra, bunları izah sadedinde, şu safsataya düşer: Bizden önce yüksek bir kültürün, ya da eşit seviyede bir teknolojinin varlığını kabul edemeyeceğimize göre, bir tek nazariye kalıyor: Uzaydan (fezadan) bir ziyaretçi
Kur`anı Kerim`in verdiği bir espri ile bakınca, böylesi harika eserlerin, insani olduğu, ancak İlahi vahye mazhar peygamberlerin irşadına dayandığı kabul edilir Zira Kur`anı Kerim, insanlığın geçmişini vahşet ve cehalete mahkum etmez Aksine, bir kısım eski milletlerden bahsederken, onların kuvvetçe daha ileri, mal ve evlatça daha çokolduklarını ve yeryüzünde daha çok, daha sağlam eserler bıraktıklarını belirtir (Şu ayetler görülebilir: Tevbe, 69; Fatır, 44; Muhammed, 12; Mü`min, 21, 82; Kasas, 7678)
Terakkiyi inkar mı? Kur`anı Kerim ve hadisi şeriflerden (Hz Peygamberin sözlerinden) esasını alan İslam telakkisi, insanlığın gitgide terakki ettiğini inkar etmez İlk cemiyet medenidirderken, bugünkü manada içtimai ve teknik teçhizata sahiptir demek istemez Onlar duyulan ihtiyaç nispetinde teknik ve kültürel teçhizata sahiptir Kanunu ve kaideleri ilk cemiyetin sadeliği nispetinde basit ve mahduttur Nüfus artıp, içtimai tansiyon (sosyal gerilim) kesafet kazandıkça, gerek teknik ve gerekse kanun ve kaideler yönüyle zenginleşmeye, gelişmeye ihtiyaç duyulmuştur
Bu ihtiyaç da birbirini takip eden peygamberlerle karşılanmıştır Peygamberler sadece dini ve içtimai kaideler getirmekle kalmamış, maddi problemlerin hallinde de önder olmuşlardır Nitekim, kumaştan yapılan elbiseye Hz İdris, demirciliğin ve burada zırhın gelişmesine Hz Davud, tıbba Hz Lokman, gemiciliğe Hz Nuh, saatçiliğe Hz Yusuf öncülük etmiştir Bu teknikler, bugünkü medenilikin gelişmesinde küçümsenmesi mümkün olmayan sıçrama ve dönüm noktalarını teşkil eder
3— İlmi Görüş: Batılı görüşün, ilmi temelden mahrum ve tamamen hissi ve bencil hesaplara dayandığı, bizzat Batılılar tarafından ifade edilmeye başlanmıştır Bilhassa etnoloji ilmi gelişip, yeryüzünün her tarafında yaşayan insanların dilleri, inançları, efsaneleri, ahlak anlayışı ve örfleri öğrenildikten sonra, insanlığın geçmişi hakkında ileri sürülen bu tekamülcü nazariyeler (teoriler) iyice itibardan düşmüştür Çünkü, binlerce yıldır birbirleriyle hiçbir temasta bulunmamış olan Avustralya, Afrika, Amerika, Okyanus adaları ve kutuplarda yaşayan iptidai denen kavimlerin dillerinde, inançlarında, kültür ve tekniklerinde kuvvetli benzerlikler görülmüştür Bu benzerlikler, insanların tek bir kaynaktan çoğaldıklarını, oldukça ileri müşterek bir medeniyet seviyesine ulaştıktan sonra yeryüzünde dağıldıkları fikrini ilham etmiştir
Bu fikir, asrımızda, her geçen gün kuvvet kazanmaktadır
Bu noktada da kalmayan sağ duyu sahibi bir kısım Batılı alimler, vahşive medenigibi değerlendirmelerin tamamen izafi hükümler olduğunu belirtirler Onlara göre, yeryüzünde mevcut insan cemaatleri mutlaka bir kısım içtimai değerlere ve bazı teknik malzemelere sahiptir Alet kullanmayan ve kaideye uymayan hiçbir cemaat mevcut değildir Her cemaatin kendi dışındakini hor görüp tahkir edici isimler taktığı, iptidaidenen insanların da, medeni Batılılara vahşinazarıyla baktığı görülmüştür Bu durumları değerlendiren Batılı bir meşhur, batılıların anlamış olduğu şekilde bir vahşetin insanlar arasında hiçbir devirde mevcut olmadığını belirttikten sonra, sözünü şöyle noktalar: Asıl vahşi, vahşetin varlığına inanan kimsedir
Birlikten çokluk; medeniyetten vahşet nasıl çıktı?Kuranı Kerim`de belirtilen, başlangıçtaki medeni olan tek insan cemiyetinden çeşitli ırkların, dillerin nasıl çıktığı, bir kısım iptidai grupların nasıl teşekkül ettiği merak konusudur Bu mesele henüz ilmen kesin hatlarıyla tam olarak izah edilmiş değildir Ancak oldukça tatminkar açıklamalar yapılmıştır Bunlardan birini aşağıda sunmaya çalışacağız
Prof Gish, Fosiller ve Evrimadıyla tercüme edilen kitabında; ilk insanların topluluk halinde yaşadıklarını belirtir Zamanla mevcut kaynakların artan nüfus karşısında yetersiz duruma gelmesiyle bu topluluk fertlerinin de küçük gruplar halinde yeryüzüne dağıldıklarına işaret eder Farklı ülkelere giden ve birbirinden iyice koparak aralarındaki irtibat kesilen bu grupların çoğalmaları da yine kendi içlerinde olmaya başlamıştır Önceleri aynı yerde bulunmuş olan gruplar, daha sonra bu bütünün üyeleri olarak çoğalmaya devam etmişlerdir Bu grupların her birisinde yüksek oranda melez meydana gelerek gruplar arasındaki fertlerin genetik yapılarında farklılık ortaya çıkmıştır Neticede bu gruplar çeşitli kabile ve ırkları hasıl etmiştir
Topluluğun orijinal merkezinden ayrılan bu küçük grupların bir kısmı önceden sahip oldukları bilgi ve sanatlarını devam ettirirken bazıları bunları kaybetmiştir Bu kaybetme muhtemelen bazı faktörlerin tesiriyle olmuştur Mesela; önceleri yağmacı akınlara karşı arazilerini müdafaa için silah yapma ihtiyacı duyan gruplar, toplumdan ayrılarak geniş ve boş sahalara yayılınca, bu ihtiyacı hissetmez oldular Böylece silah yapımı terkedilmiş, toplanan az bir besin gruba kafi geldiğinden bazı kabilelerde önceki ziraat işleri de bırakılmıştır Bu devrede her grup kendi içine kapanık yaşadığından sanatlar komşu gruplar arasında karşılıklı değişmeden mahrum kalıyordu Sonuçta ilerlemeolarak ifade edebileceğimiz hususlar bazı kabilelerde gecikmiş, hatta çok iptidai bir seviyeye doğru dejenere olup bozulmuştur
Bir merkezden yayılmış olan insanlardan bir kısmının ilerlerken bazılarının yerinde saydığına ve hatta gerilediğine dikkati çeken Gish şöyle der:
Avrupa ve Asya`ya yayılan kalabalık topluluklarda medeniyet hızlı bir şekilde gelişirken, Amerika ve Avustralya ile Güney Afrika`da dağınık halde yaşayan gruplar, eskiden sahip oldukları medeniyeti de yavaş yavaş terk ettiler Neticede günümüzdeki ilkel topluluklar haline geldiler
İnsanlara ait sanat eserlerinin her tarafta bulunuşu, ilk insanların bu şekilde dağınık olarak yaşadıklarına işaret eder Geçmişteki topluluklar oldukça ileri seviyede silah ve aletler yapabiliyorlardı Ayrıca bunlar, inanç sahibi idiler Ölülerini çiçekler ve çeşitli maddelerle birlikte gömmeleri bunların dindar topluluklar olduğunu ve ahirete inandıklarını gösterir
İlmi verilere dayanarak yapılan bu açıklamanın Kur`ani görüşe ne kadar uyduğu nazarı dikkatten kaçmamaktadır Zira Kur`an`da gelen açıklamalara göre de insanlığın ilerlemesi, terakkisi devamlı olmamış Bunu bir kısım zikzaklar ve kesintiler takip etmiştir Bu neticeye yine o cemiyetlerin kendileri sebep olmuştur Teknik yönden ilerleyip maddi bakımdan güçlenen toplumların, zaman zaman ilahi irşattan ayrılmaları gerilemelerine yol açmıştır Çeşitli sapıklık ve ahlaksızlıklara düşmüş bu tip kavimlerin cezalandırılarak ellerindeki nimetlerin alındığı Kur`anı Kerim`de bildirilir Bunların bir kısmı toptan helak edilmiş, bir kısmı da büyük maddi musibetlere, belalara maruz bırakılmıştır
Geçmiş milletlerden bazılarının Kuvvetçe daha ileri, mal ve evlatça daha çokoldukları nazara verilir (Tevbe 69; Fatır, 44; Muhammed 13) Yeryüzünde daha çok ve daha sağlam eserler bıraktıklarıifade edilir (Mü`min, 21, 82) Kasas suresinin 76 ayetinde Karun`a Anahtarlarını güçlü bir topluluğunzor taşıyacağı kadar çok mal verildiğinden bahsedilir Hatta, Allah`ın önceleri ondan (Karun) daha güçlü ve topladığı şey daha fazla olan nice nesilleri helak ettiğine dikkat çekilir (Kasas 7678)
Rum suresinde de geçmişteki medeni kavimlerden söz edilir:
Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden önce geçmiş kimselerin sonlarının nasıl olduğuna bakmazlar mı? Ki onlar kendilerinden daha kuvvetli idiler, yeryüzünü kazıp altüst ederek onlardan çok imar etmiş kimseydiler Ve onlara bürhanlarla peygamberler gelmişti Böylece onlara zulmetmiyor, onlar kendilerine zulmediyorlardı Sonra Allah`ın ayetlerini yalan sayıp onları alaya alarak kötülük yapanların sonu pek kötü oldu(Rum, 910)
Bütün bu bilgilerin ışığında, şimdi insanlığın başlangıcını, geçmişini, vahşi kabul etmek mümkün mü? (**)
(*) Bu taksimin yanlış anlaşılmaması için şunu belirtmek isteriz: İslami görüş doğrudan nassa, âyet ve hadîste gelen açıklamalara dayanır, bunu öbürleri ile karıştırmamak gerekir Evrimci görüş, daha çok modern çağda mevcut ibtidai kavimlerde rastlanan bazı müessese ve an`anenin ifratkar bir kıyasla ilk insanlara teşmiline ve bu prensipten geliştirilen spekülasyona dayanır İlmi görüş ise, dünyanın her tarafında yaşayan farklı cemiyetlerin sunduğu benzer kültürel unsurların, yani objektif verilerin yorumuna dayanır Bu sonuncu spekülatif sayılmaz
(**) Daha fazla bilgi için : Cânan, İ; Peygamberimizin Hadislerinde Medeniyet, Kültür ve Teknik, Cihan Yayınları, İstanbul 1984
Linkleri sadece kayıtlı üyelerimiz görebilirForumTR üyesi olmak için tıklayınız