İnsülin , pankreastan salgılanan bir hormondur. Hizmeti ; glukozu hücre içine sokmaktır. Sindirim sonrası, insülin ve glukoz ( kan şekeri) damarlarımızda dolaşmaya başlar. Hücre çeperinde bulunan insülin reseptörleri ile anahtar – kilit bağlantısı oluşturan insülin hormonu , hücresel kuvvet için gerekli olan glukoz kapılarının açılmasına ve glukozun hücre içine girmesini sağlar. Şayet insülin direnciniz varsa ,insülin bu reseptörlerle bağlanamaz ve kanda insülin seviyeniz artarken işlevini gerçekleştiremediği için glukozu hücre içine sokamaz ve hücreler kuvvet sağlayamaz. O yüzden insülin direnci olan insanlarda önemli iştah açıklığı olur. Kişi bu açlığı gidermek için devamlı yemek zorunda kalır. Bu da haddinden fazla yağlanmaya ve insülin direncinde artışa neden olur. İnsülin anabolik yani yağ hücrelerini büyüten hormondur. Ne kadar çok salgılanırsa yağlanma kaçınılmaz olur. Bu kısır döngüden çıkmak için bir tabibe başvurarak 8-12 saatlik açlığı takiben kanda insülin seviyelerini ölçtürmek gerekir.
Diyabetik olmayan bireylerde insülin direncinin varlığı ileride ortaya çıkabilecek tip 2 diyabetin sinyalini verir. Buna ek olarak insülin direnci ile bir arada ,hipertansiyon , yüksek kolesterol , bel muhitinin bayanlarda 88 cm , erkeklerde 102 cm’den çokça olması ‘metabolik sendrom’un işaretidir. Metabolik sendrom , direk olarak koroner kalp marazı ile alakalıdır ve kalp buhranı için taban hazırlar. Sonuç olarak ; daima kilo alan, aldığı kiloları veremeyen insanlar kesinlikle bir tabibe başvurarak gerekli kan testlerini yaptırdıktan sonra diyetisyen denetiminde zayıflamalıdır.