iltasyazilim
FD Üye
İşitme Nimeti Nedir?
Kuşun cıvıltısı, derenin şırıltısı, rüzgârın ve yağmurun sesi, yaprakların hışıltısı bunların her biri İlâhi koronun birer parçasıdır İşitmenin ne büyük nimet olduğunu ancak onu kaybettiğimizde anlarız
Diğer canlılardan farklı olarak insan, etrafında konuşulan dili öğrenip konuşabilen, konuşulanı anlayabilen bir varlıktır Bundan dolayı, kulağın konuşmalardaki tonlama ve vurgulamaları ayırt edici özelliğinin arka plânında çok girift işitme mekanizmaları bulunur
Ses uyaranlarının algılanması, dış kulaktan başlayarak, orta kulak, iç kulak, 8 sinir ve kortekse kadar uzanan anatomik oluşumların birlikte hareketiyle gerçekleşir Bir elektrikçi, bu işi yapabilecek bir cihaz geliştirmek istese, içinde rezistans eşleştiricisinin, geniş kanallı mekanik bir analizatörün, hareketli bir amplifikatör (yükseltici) ünitesinin, mekanik enerjiyi elektrik enerjisine çevirecek çok kanallı bir çeviricinin, uygun hidrolik dengeyi sağlayacak bir yapının ve içinde iki yollu bir haberleşme ünitesinin bulunduğu 2,5 cm3'lük bir işitme sistemi oluşturması gerekir Bu harika sistem yapılabilse bile, kulağınkine yakın bir başarı sağlayamaz Çünkü kulak hem sivrisineğin kanat sesini, hem de bir jet gürültüsünü işitebilecek yapı ve fonksiyonda yaratılmıştır İnsan, kalabalık bir salonun gürültüsü içinde tanıdık bir sesi ayırt edebilir Ağır bir trafik gürültüsünde veya fazla açılmış bir radyo sesinde bile uyuyabilir ve sonra saatin ziliyle uyanabilir Zirâ kulak fonksiyonları uykuda bile aktiftir
Dış ortamdaki mekanik titreşimlerin (ses) dış kulak yolundan içeri girerek, iç kulağı uyarması ve oluşan elektrik potansiyelin akustik sinir aracılığıyla işitme korteksine taşınmasıyla işitme (sesleri algılama işlemleri ve süreci) ortaya çıkar
Kendine has kıvrımlardan meydana gelen dış kulak, bir huni veya çanak anten gibi, gelen sesleri toplar ve kulak zarına iletir Kulak zarı bir santimetre çapında gerilmiş bir şemsiye gibidir ve 1360 gramlık basınca dayanacak şekilde yaratılmıştır Orta kulakta, çekiç, örs ve üzengi isimli ve onlara benzeyen üç kemikçik vardır Bunlar birbirlerine mafsallarla bağlıdır Kulak zarına çarpan ses dalgalarıyla bu üç kemikçik titreşir ve ses dalgaları iç kulağa intikal eder Burada helezon şeklinde yaratılmış ve içten dışa doğru incelen, içi sıvıyla dolu kohlea borusu vardır Tamamı 32 milimetre olan bu borunun en kalın yeri 0,36 milimetre, en ince yeri, yani dışarıdaki ucu 0,04 milimetre kalınlığındadır Kalın taraf 16 ilâ 20 Hertz frekanslı titreşimleri, en ince kısmı da 20000 Hertz frekanslı titreşimleri algılar Borudaki sıvıya intikal eden seslerle buradaki özel tüyler titreşir Bu titreşimle meydana gelen elektrik akımı, insan kulağında sayısı 2530 bini bulan sinir liflerine, oradan işitme sinirine intikal eder ve buradan da beyne geçer Sebepler plânında beyin kulaktan gelen sesleri algılar ve gerekli değerlendirme yapılır İşitme mu'cizesi bu şekilde gerçekleşir
Normal insan kulağı, 16 Hz20000 Hz arası frekansları, 0120 db (decibel) arasındaki sesleri duyup algılar En rahat dinleyebildiği sesin şiddeti 5070 db arasındadır 120 db üzerindeki ses şiddeti kulak için rahatsız edicidir ve zararlıdır
Her ne kadar ses uyaranı kulak kepçesi tarafından toplanarak kulak zarına yönlendirilse de, kulak kepçesi duymak için mecburi bir kısım değildir Ses, kulak zarına erişmeden önce, ses uyaranının geliş açısı ve frekansına göre çarptığı baş, omuz, boyun, kulak kepçesi bölgelerinde rezonans frekansına uygun olarak çoğalır veya azalır
Dış kulak tarafından iletilen ses uyaranıyla kulak zarı titreşir ve uyaran orta kulağa geçer Ses iletiminde, orta kulağa, kendisiyle kohlea arasındaki impedans eşleştirme görevi gördürülür Çünkü farklı ortamlar arası enerji transferinde enerji kaybı olur Bundan dolayı, hava dolu orta kulaktan, sıvı dolu kohleaya enerji geçişinde, ses uyaranının enerji kaybı orta kulakta belli mekanizmalarla engellenir Dış kulak yolunun içeri doğru uzantısının ucunda, gömülü ve korunmalı bir alana yerleştirilmiş kulak zarının görevi ise, orta ve iç kulağın ısı ve nemden etkilenmemesi ve sarsıntılardan korunmasıdır Kulak zarı 0,07 mm kalınlığında olduğundan, basınç değişikliklerine aşırı hassastır Ses uyaranının şiddeti arttıkça, kulak zarının hareketinde değişiklik gözlenir
Sesin orta kulaktan iç kulağa transferinde çekiç, örs ve üzengi kemikçikleri önemli fonksiyonlar görür Bu kemikçiklere bağlı kaslarla kulak zarı gerilir veya gevşer Böylece kulak zarı seslere karşı daha duyarlı veya duyarsız hâle gelebilir Ayrıca yüksek şiddetteki seslerde, zar gevşer ve iç kulağa aşırı derecede ses basıncı gitmesine engel olur Bazı araştırmacılar, bu kas reflekslerinin işitmede frekans seçici görevlerinin de olduğunu belirtirler
Orta kulak kasları, sadece dıştan gelen seslerle değil, kişinin kendi yüksek sesli konuşmasıyla da kasılır Bu kasılma refleksi konuşmaya başlamamıza yakın gerçekleşmeye başlar, daha sonra sesin şiddetine göre kasılma artar Bu sayede iç kulak, yüksek sesle konuşmaktan doğabilecek hasarlardan korunur Bazen bir bebeğin bağırması veya çığlığı, kendi kulaklarına yakından geçen bir tren sesinin şiddetiyle gelmesine rağmen, orta kulak kaslarının susturuculuk fonksiyonu sayesinde zararsız hâle getirilir
Ses iletiminde, kulak zarının belli bir gerginliğe ulaşması için, orta kulağın hava ile dolup boşalarak bir basınç oluşturması gerekir Bu vazife, östaki tüpüne verilmiştir Östaki tüpü, orta kulağı genize bağlayan bir kanaldır Orta kulaktaki hem pozitif hem de negatif basınç, orta kulağın, gelen uyaranlara karşı hassasiyetini eşit derecede azaltır Özellikle, kulak zarı gerginliğini artırıp azaltarak, alçak frekanslardaki ses iletimine negatif yönde tesir eder Östaki tüpünün diğer bir fonksiyonu da, havalanmayı ve drenajı sağlamaktır Orta kulak salgısının drenajı, östaki tarafından yapılır Aksi takdirde orta kulakta birikerek işitmeye engel olur
Dış kulak yolu sesin yükseltilmesinde (amplifikasyonunda) ve kulak zarına iletiminde, orta kulak sesin transferinde, kohlea ise sesin elektrokimyevi enerjiye dönüştürülmesinde ve frekans algılanmasında görevlidir Beynin işitmeyle ilgili bölümlerinde işitmeyi ortaya çıkaran uyarıcıların daha girift analizi yapılır Tüy hücrelerinden ana işitme merkezlerine kadar uzanan süreçteki her hâdise, frekans analizi ve konuşmanın ayırt edilmesinde rol alır Bundan dolayı, sesin algılanmasında her şeyin bir bütün hâlinde çalışması gerekir Bu muhteşem hâdiseler zinciri ve onun neticesinde gerçekleşen işitme mu'cizesi, hangi sebeplerle, hangi tabiat ve tesadüfle izah edilebilir? Bir piyanodan on milyon defa daha küçük ve frekans algısı yüz defa daha geniş olan işitme sistemi, önceden bir plân ve program olmaksızın kendi kendine nasıl oluşabilir? Bütün bunlar, Yaratıcı Allah'ın sonsuz ilim, irade, kudret ve işitme sıfatını göstermiyor mu?
Vücudumuzdaki ses ve titreşimlerin iletilmesinde su harika bir ortamdır Biz sadece kulaklarımızla değil, her bir hücremizle bu titreşimleri duyarız Anne karnında dinlenen sesler, sıvı içindeki cenine tesir eder İşitme duyusu, cenin daha 16 haftalık iken gelişir Anne karnındaki bebeğin, hamileliğin belli dönemlerinde duyduğu ve duyduklarının tesiri altında kaldığına dâir çok sayıda araştırma vardır
İnsan fıtratı ne tam sessizliği ne de aşırı gürültülü ortamları arar Bir başka açıdan, ifrat ve tefritten uzak orta yolu arayan insanoğlu, fıtratın işitme aralığı içinde kalan seslere ve musikiye ihtiyaç duyar Çünkü tam sessizlik uzun süre devam ederse, psikolojik bozukluklara yol açar Bu yüzden yalnız kaldığımızda şarkı mırıldanma ihtiyacı hissederiz Ayrıca bazı frekanslardaki işitme kaybı, çınlama denilen bir rahatsızlığa da yol açabilmektedir Sessizliğin aksine her türlü karmaşa ve aşırı gürültü, insanı strese sokar ve rahatsız eder Meselâ 120 desibelden yüksek sesler, strese ve işitme kaybına yol açmaktadır Bu açıdan kulaklıkla müzik dinlemek, insanın iradesini elinden alıp sürü psikolojisine sokma esasına dayanan diskotek ve rock konserleri gibi aşırı gürültülü ortamlarda uzun süre kalmak, işitme, zihin ve ruh sağlığı açısından son derecede zararlıdır Çok yüksek titreşimli müziğin, alkol ve uyuşturucu gibi, şuura tesir edip uyuşukluk verdiğini, sonrasında bağımlılık yaptığını belirtmektedir Neticede bütün bunlar bağışıklık sistemini zayıflatır Uzun süre yüksek desibelli seslere maruz kalmak iç kulakta zedelenme yaparak, kalıcı sağırlığa yol açar Son zamanlarda deney hayvanlarında yapılan bazı çalışmaların neticelerine göre, aşırı gürültü, beynin bazı bölgelerindeki sinir hücrelerinin ölümüne sebep olmakta, bilhassa hafıza ve öğrenme alanlarında hasarlara yol açmaktadır
İşitme sistemi doğuştan olmayan veya sonradan kaybeden insanlar için, bu kâinat bir sessizlikler âlemidir Sağır insan, aynı zamanda dilsizdir de Çünkü kendi sesini duymayan ve konuşulanı işitemeyen insan konuşamaz Bu mahrumiyeti, şu ifadeler ne kadar da çarpıcı ve dokunaklı olarak anlatır: Otuz sekiz sene evvel on üç yaşında bir kız iken, işitme duyumu ansızın kaybetmiştim Elektrik düğmesinin çevrilişiyle odanın karanlığa gömülmesi gibi, ben de bir sinirin ölümüyle kendimi sessiz bir dünyada bulmuştum Sessizlik, zaman zaman bana çok acı geliyordu Gerçi ağaçkakan beni sabahın çok erken saatlerinde uyandırmıyordu; ama bülbülün sesini duymadan yaşamak, baharın fısıltısından, dostların sesinden habersiz kalmak, beni üzüntülere boğuyordu
Kuşun cıvıltısı, derenin şırıltısı, rüzgârın ve yağmurun sesi, yaprakların hışıltısı bunların her biri İlâhi koronun birer parçasıdır İşitmenin ne büyük nimet olduğunu ancak onu kaybettiğimizde anlarız
Diğer canlılardan farklı olarak insan, etrafında konuşulan dili öğrenip konuşabilen, konuşulanı anlayabilen bir varlıktır Bundan dolayı, kulağın konuşmalardaki tonlama ve vurgulamaları ayırt edici özelliğinin arka plânında çok girift işitme mekanizmaları bulunur
Ses uyaranlarının algılanması, dış kulaktan başlayarak, orta kulak, iç kulak, 8 sinir ve kortekse kadar uzanan anatomik oluşumların birlikte hareketiyle gerçekleşir Bir elektrikçi, bu işi yapabilecek bir cihaz geliştirmek istese, içinde rezistans eşleştiricisinin, geniş kanallı mekanik bir analizatörün, hareketli bir amplifikatör (yükseltici) ünitesinin, mekanik enerjiyi elektrik enerjisine çevirecek çok kanallı bir çeviricinin, uygun hidrolik dengeyi sağlayacak bir yapının ve içinde iki yollu bir haberleşme ünitesinin bulunduğu 2,5 cm3'lük bir işitme sistemi oluşturması gerekir Bu harika sistem yapılabilse bile, kulağınkine yakın bir başarı sağlayamaz Çünkü kulak hem sivrisineğin kanat sesini, hem de bir jet gürültüsünü işitebilecek yapı ve fonksiyonda yaratılmıştır İnsan, kalabalık bir salonun gürültüsü içinde tanıdık bir sesi ayırt edebilir Ağır bir trafik gürültüsünde veya fazla açılmış bir radyo sesinde bile uyuyabilir ve sonra saatin ziliyle uyanabilir Zirâ kulak fonksiyonları uykuda bile aktiftir
Dış ortamdaki mekanik titreşimlerin (ses) dış kulak yolundan içeri girerek, iç kulağı uyarması ve oluşan elektrik potansiyelin akustik sinir aracılığıyla işitme korteksine taşınmasıyla işitme (sesleri algılama işlemleri ve süreci) ortaya çıkar
Kendine has kıvrımlardan meydana gelen dış kulak, bir huni veya çanak anten gibi, gelen sesleri toplar ve kulak zarına iletir Kulak zarı bir santimetre çapında gerilmiş bir şemsiye gibidir ve 1360 gramlık basınca dayanacak şekilde yaratılmıştır Orta kulakta, çekiç, örs ve üzengi isimli ve onlara benzeyen üç kemikçik vardır Bunlar birbirlerine mafsallarla bağlıdır Kulak zarına çarpan ses dalgalarıyla bu üç kemikçik titreşir ve ses dalgaları iç kulağa intikal eder Burada helezon şeklinde yaratılmış ve içten dışa doğru incelen, içi sıvıyla dolu kohlea borusu vardır Tamamı 32 milimetre olan bu borunun en kalın yeri 0,36 milimetre, en ince yeri, yani dışarıdaki ucu 0,04 milimetre kalınlığındadır Kalın taraf 16 ilâ 20 Hertz frekanslı titreşimleri, en ince kısmı da 20000 Hertz frekanslı titreşimleri algılar Borudaki sıvıya intikal eden seslerle buradaki özel tüyler titreşir Bu titreşimle meydana gelen elektrik akımı, insan kulağında sayısı 2530 bini bulan sinir liflerine, oradan işitme sinirine intikal eder ve buradan da beyne geçer Sebepler plânında beyin kulaktan gelen sesleri algılar ve gerekli değerlendirme yapılır İşitme mu'cizesi bu şekilde gerçekleşir
Normal insan kulağı, 16 Hz20000 Hz arası frekansları, 0120 db (decibel) arasındaki sesleri duyup algılar En rahat dinleyebildiği sesin şiddeti 5070 db arasındadır 120 db üzerindeki ses şiddeti kulak için rahatsız edicidir ve zararlıdır
Her ne kadar ses uyaranı kulak kepçesi tarafından toplanarak kulak zarına yönlendirilse de, kulak kepçesi duymak için mecburi bir kısım değildir Ses, kulak zarına erişmeden önce, ses uyaranının geliş açısı ve frekansına göre çarptığı baş, omuz, boyun, kulak kepçesi bölgelerinde rezonans frekansına uygun olarak çoğalır veya azalır
Dış kulak tarafından iletilen ses uyaranıyla kulak zarı titreşir ve uyaran orta kulağa geçer Ses iletiminde, orta kulağa, kendisiyle kohlea arasındaki impedans eşleştirme görevi gördürülür Çünkü farklı ortamlar arası enerji transferinde enerji kaybı olur Bundan dolayı, hava dolu orta kulaktan, sıvı dolu kohleaya enerji geçişinde, ses uyaranının enerji kaybı orta kulakta belli mekanizmalarla engellenir Dış kulak yolunun içeri doğru uzantısının ucunda, gömülü ve korunmalı bir alana yerleştirilmiş kulak zarının görevi ise, orta ve iç kulağın ısı ve nemden etkilenmemesi ve sarsıntılardan korunmasıdır Kulak zarı 0,07 mm kalınlığında olduğundan, basınç değişikliklerine aşırı hassastır Ses uyaranının şiddeti arttıkça, kulak zarının hareketinde değişiklik gözlenir
Sesin orta kulaktan iç kulağa transferinde çekiç, örs ve üzengi kemikçikleri önemli fonksiyonlar görür Bu kemikçiklere bağlı kaslarla kulak zarı gerilir veya gevşer Böylece kulak zarı seslere karşı daha duyarlı veya duyarsız hâle gelebilir Ayrıca yüksek şiddetteki seslerde, zar gevşer ve iç kulağa aşırı derecede ses basıncı gitmesine engel olur Bazı araştırmacılar, bu kas reflekslerinin işitmede frekans seçici görevlerinin de olduğunu belirtirler
Orta kulak kasları, sadece dıştan gelen seslerle değil, kişinin kendi yüksek sesli konuşmasıyla da kasılır Bu kasılma refleksi konuşmaya başlamamıza yakın gerçekleşmeye başlar, daha sonra sesin şiddetine göre kasılma artar Bu sayede iç kulak, yüksek sesle konuşmaktan doğabilecek hasarlardan korunur Bazen bir bebeğin bağırması veya çığlığı, kendi kulaklarına yakından geçen bir tren sesinin şiddetiyle gelmesine rağmen, orta kulak kaslarının susturuculuk fonksiyonu sayesinde zararsız hâle getirilir
Ses iletiminde, kulak zarının belli bir gerginliğe ulaşması için, orta kulağın hava ile dolup boşalarak bir basınç oluşturması gerekir Bu vazife, östaki tüpüne verilmiştir Östaki tüpü, orta kulağı genize bağlayan bir kanaldır Orta kulaktaki hem pozitif hem de negatif basınç, orta kulağın, gelen uyaranlara karşı hassasiyetini eşit derecede azaltır Özellikle, kulak zarı gerginliğini artırıp azaltarak, alçak frekanslardaki ses iletimine negatif yönde tesir eder Östaki tüpünün diğer bir fonksiyonu da, havalanmayı ve drenajı sağlamaktır Orta kulak salgısının drenajı, östaki tarafından yapılır Aksi takdirde orta kulakta birikerek işitmeye engel olur
Dış kulak yolu sesin yükseltilmesinde (amplifikasyonunda) ve kulak zarına iletiminde, orta kulak sesin transferinde, kohlea ise sesin elektrokimyevi enerjiye dönüştürülmesinde ve frekans algılanmasında görevlidir Beynin işitmeyle ilgili bölümlerinde işitmeyi ortaya çıkaran uyarıcıların daha girift analizi yapılır Tüy hücrelerinden ana işitme merkezlerine kadar uzanan süreçteki her hâdise, frekans analizi ve konuşmanın ayırt edilmesinde rol alır Bundan dolayı, sesin algılanmasında her şeyin bir bütün hâlinde çalışması gerekir Bu muhteşem hâdiseler zinciri ve onun neticesinde gerçekleşen işitme mu'cizesi, hangi sebeplerle, hangi tabiat ve tesadüfle izah edilebilir? Bir piyanodan on milyon defa daha küçük ve frekans algısı yüz defa daha geniş olan işitme sistemi, önceden bir plân ve program olmaksızın kendi kendine nasıl oluşabilir? Bütün bunlar, Yaratıcı Allah'ın sonsuz ilim, irade, kudret ve işitme sıfatını göstermiyor mu?
Vücudumuzdaki ses ve titreşimlerin iletilmesinde su harika bir ortamdır Biz sadece kulaklarımızla değil, her bir hücremizle bu titreşimleri duyarız Anne karnında dinlenen sesler, sıvı içindeki cenine tesir eder İşitme duyusu, cenin daha 16 haftalık iken gelişir Anne karnındaki bebeğin, hamileliğin belli dönemlerinde duyduğu ve duyduklarının tesiri altında kaldığına dâir çok sayıda araştırma vardır
İnsan fıtratı ne tam sessizliği ne de aşırı gürültülü ortamları arar Bir başka açıdan, ifrat ve tefritten uzak orta yolu arayan insanoğlu, fıtratın işitme aralığı içinde kalan seslere ve musikiye ihtiyaç duyar Çünkü tam sessizlik uzun süre devam ederse, psikolojik bozukluklara yol açar Bu yüzden yalnız kaldığımızda şarkı mırıldanma ihtiyacı hissederiz Ayrıca bazı frekanslardaki işitme kaybı, çınlama denilen bir rahatsızlığa da yol açabilmektedir Sessizliğin aksine her türlü karmaşa ve aşırı gürültü, insanı strese sokar ve rahatsız eder Meselâ 120 desibelden yüksek sesler, strese ve işitme kaybına yol açmaktadır Bu açıdan kulaklıkla müzik dinlemek, insanın iradesini elinden alıp sürü psikolojisine sokma esasına dayanan diskotek ve rock konserleri gibi aşırı gürültülü ortamlarda uzun süre kalmak, işitme, zihin ve ruh sağlığı açısından son derecede zararlıdır Çok yüksek titreşimli müziğin, alkol ve uyuşturucu gibi, şuura tesir edip uyuşukluk verdiğini, sonrasında bağımlılık yaptığını belirtmektedir Neticede bütün bunlar bağışıklık sistemini zayıflatır Uzun süre yüksek desibelli seslere maruz kalmak iç kulakta zedelenme yaparak, kalıcı sağırlığa yol açar Son zamanlarda deney hayvanlarında yapılan bazı çalışmaların neticelerine göre, aşırı gürültü, beynin bazı bölgelerindeki sinir hücrelerinin ölümüne sebep olmakta, bilhassa hafıza ve öğrenme alanlarında hasarlara yol açmaktadır
İşitme sistemi doğuştan olmayan veya sonradan kaybeden insanlar için, bu kâinat bir sessizlikler âlemidir Sağır insan, aynı zamanda dilsizdir de Çünkü kendi sesini duymayan ve konuşulanı işitemeyen insan konuşamaz Bu mahrumiyeti, şu ifadeler ne kadar da çarpıcı ve dokunaklı olarak anlatır: Otuz sekiz sene evvel on üç yaşında bir kız iken, işitme duyumu ansızın kaybetmiştim Elektrik düğmesinin çevrilişiyle odanın karanlığa gömülmesi gibi, ben de bir sinirin ölümüyle kendimi sessiz bir dünyada bulmuştum Sessizlik, zaman zaman bana çok acı geliyordu Gerçi ağaçkakan beni sabahın çok erken saatlerinde uyandırmıyordu; ama bülbülün sesini duymadan yaşamak, baharın fısıltısından, dostların sesinden habersiz kalmak, beni üzüntülere boğuyordu