iltasyazilim
FD Üye
Iskatı savm ne demektir?
Iskâtı savm, ölünün üzerindeki oruç borçlarını çökertmek demektir Iskât, kişinin sağlığında çeşitli sebeplerle eda edemediği oruç, adak, keffâret gibi dinî mükellefiyetlerinin, ölümünden sonradan fidye ödenerek düşürülmesi, böylece o kişinin bu nesil borçlarından kurtulması anlamını taşır Ölünün üzerinden, sağlığında mazereti sebebiyle tutamadığı oruç borçlarının düşürülmesi için fidye verilmesi hususu, âyet ile sabittir Kur ’anı Kerim ’de, “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir fakir doyumuna yetecek değin fidye öder (Bakara, 2184) buyrulmaktadır Bu âyetin hükmüne tarafından, oruca dayanamayan ya da sıhhat mazeretleri nedeniyle Ramazan ’da ve diğer zamanlarda oruç tutmaktan aciz olan kimselerin, her bir oruç günü için fidye ödemeleri gerekir Ayette, hayatta olup oruç tutmaya sağlığı imkân vermeyenlerin fidye vermeleri laf konusu edilmektedir Hayatta iken imkân buldukları hâlde oruç tutmadan ölenler için oruç keffâreti ödenip ödenemeyeceği konusu âlimler aralarında tartışmalıdır Fakihlerin çoğunluğu, yukarıdaki âyeti kerimeden hareketle, mazeretli ya da mazeretsiz oruç tutmamış ve kaza etmeden vefat etmiş olan kimselerin oruç borçları için de fidye ödeneceğini, hatta bu kimselerin bu konuda vasiyette bulunmaları gerektiğini ifade etmişlerdir (Merğînânî, elHidâye, II, 270) Çünkü fidyenin gerekçesi, oruç tutmaktan aciz olmaktır Ölen kimse de oruç tutmaktan mutlak surette acizdir O hâlde bunların durumu, tutamadıkları oruca karşı fidye vermeleri nass ile sabit olan kişilerin durumuna kıyas edilebilir (Serahsî, elMebsût, III, 100; İbn Kudâme, elMuğnî, IV, 395396) Ilk Olarak Şâfiî mezhebi elde etmek üzere bir takım görüşlere tarafından ise bir kimse imkânı olduğu hâlde fidyeyi vermeden ölürse vasiyete de gerek olmaksızın bıraktığı mirastan ödenir Zira onun fidye ödemesi, hasta ve yolcunun orucu kaza etmesi gibidir (Nevevî, elMecmû ’, VI, 259) *
Iskâtı savm, ölünün üzerindeki oruç borçlarını çökertmek demektir Iskât, kişinin sağlığında çeşitli sebeplerle eda edemediği oruç, adak, keffâret gibi dinî mükellefiyetlerinin, ölümünden sonradan fidye ödenerek düşürülmesi, böylece o kişinin bu nesil borçlarından kurtulması anlamını taşır Ölünün üzerinden, sağlığında mazereti sebebiyle tutamadığı oruç borçlarının düşürülmesi için fidye verilmesi hususu, âyet ile sabittir Kur ’anı Kerim ’de, “Oruç tutmaya güç yetiremeyenler, bir fakir doyumuna yetecek değin fidye öder (Bakara, 2184) buyrulmaktadır Bu âyetin hükmüne tarafından, oruca dayanamayan ya da sıhhat mazeretleri nedeniyle Ramazan ’da ve diğer zamanlarda oruç tutmaktan aciz olan kimselerin, her bir oruç günü için fidye ödemeleri gerekir Ayette, hayatta olup oruç tutmaya sağlığı imkân vermeyenlerin fidye vermeleri laf konusu edilmektedir Hayatta iken imkân buldukları hâlde oruç tutmadan ölenler için oruç keffâreti ödenip ödenemeyeceği konusu âlimler aralarında tartışmalıdır Fakihlerin çoğunluğu, yukarıdaki âyeti kerimeden hareketle, mazeretli ya da mazeretsiz oruç tutmamış ve kaza etmeden vefat etmiş olan kimselerin oruç borçları için de fidye ödeneceğini, hatta bu kimselerin bu konuda vasiyette bulunmaları gerektiğini ifade etmişlerdir (Merğînânî, elHidâye, II, 270) Çünkü fidyenin gerekçesi, oruç tutmaktan aciz olmaktır Ölen kimse de oruç tutmaktan mutlak surette acizdir O hâlde bunların durumu, tutamadıkları oruca karşı fidye vermeleri nass ile sabit olan kişilerin durumuna kıyas edilebilir (Serahsî, elMebsût, III, 100; İbn Kudâme, elMuğnî, IV, 395396) Ilk Olarak Şâfiî mezhebi elde etmek üzere bir takım görüşlere tarafından ise bir kimse imkânı olduğu hâlde fidyeyi vermeden ölürse vasiyete de gerek olmaksızın bıraktığı mirastan ödenir Zira onun fidye ödemesi, hasta ve yolcunun orucu kaza etmesi gibidir (Nevevî, elMecmû ’, VI, 259) *