islam denge gibidir İslam denge dinidir Rahman Surei Celilesi'nde Cenabı Adalet Güneş ve ay bir hesap ile hareket ederler Yıldızlar ve bitki örtüsü hep secdededirler Göğü bu ahenkle O yükseltti ve bu mîzanı koydu ancak, siz de ders alıp ölçü dışına taşmayasınız Öyleyse siz de tartıyı adaletle yapın, sakın teraziyi, dengeyi aksatmayın(Rahman, 5559) ferman etmektedir Görüldüğü gibi Allah (cc) kainatta koymuş olduğu o başdöndüren nizam, harmoni ve dengeye dikkatleri çektikten sonra insanların da yargı ve adalet çizgisinde hayatlarını sürdürmelerini emir buyurmaktadır İşte İslam gökler ötesinden gelen prensipler mecmuasıyla, kainattaki bu müthiş ölçü ve dengenin, ferd ve toplum hayatında eksiksiz ve bütün bir adalet, hakkaniyet ve muvazenenin tecellisinden ibarettir Evet İslam getirmiş olduğu başlıca ve prensiplerle altın orandiye ifade edebileceğimiz çok iyi bir muvazene ile herşeyi yerli yerine oturtmuştur Bu sebeple, İslam adına yapılan açıklama ve değerlendirmelerde ölçü ve dengeye riayet etmemek, aşırılıklara girmek İslam'ın ruhuna ters, onun doğru anlaşılıp içten yaşanmasına engel olacak bir tavırdır ve bu aşırılık derecesine göre kimi zaman İslam düşmanları dek İslam'a hasar verecek bir noktaya gidip dayanabilir Maalesef, zevk ve diyalog kavramları civarda koparılan fırtınalar, ortaya konan saldırgan ve tahripkar üslup, uyarı çekmeye çalıştığımız nokta açısından aşırılığın, sahibini alıp hangi noktalara savurabileceğini görüntü adına acı ve ibret doymuş bir görüntü halinde karşımıza çıkıverdi Muhakkak oysa, yoğunluk derken, bu mevzuda insaf ölçülerini elden bırakmadan tenkitte bulunanları, meselenin bütününe yok de bazı tavır ve uygulamalarına karşısında çıkıp bunları tenkit konusu yapanları, mümin kardeşine uyarı ve tavsiyelerde bulunurken edeple, dinin koymuş olduğu ölçü ve prensiplerle söyleyeceği şeyleri söyleyenleri kastetmiyorum Ancak sanki yılların hıncını, kinini kusma namına bir fırsat kolluyormuş da o fırsatı kendince bulmuş gibi bir müminin diğer bir mümin hakkında şüphesiz kullanmayacağıkullanamayacağı, ne Kitap'ta, ne Sünnet'te, ne Selefi Salihin'in ictihadlarında yeri olmayan, hiçbir şekilde tecviz edilemeyecek bir üslupla dehşetengiz isnad ve iftiralarda bulunanlar, zamanla, gurur ve enaniyet saikleriyle bu bühtan ve töhmetlerine daha bir sahip çıktı, bir kere ağızlarından çıkan o fikir almaz iddiaları sözde ispat etme adına her bir kalem oynatışlarında, her açıklama ve değerlendirmelerinde bir adım daha aşırılığa kaçtı ve bu nedenle din adına din düşmanları dek dinin ruhuna zarar verecek ölçüde tahrip ve yıkımlara, fitne ve yazı dizisi ateşlerine sebebiyet verdiler Mesela, işin başında, belli bir şahıs ve harekete karşın hürmet sınırlarını zorlayan eleştiri ve tenkitler, gittikçe şiddeti çoğalan bir tez hakarete, sonra da gerçekten gayretullaha dokunacak, Arş'ı ihtizaza getirecek, söyleyenini de isnad ettiği şeyle yüzyüze getirecek tekfirnoktasına gidip dayandı Natürel bir defa ölçü kaybolduğundan, dengesizliğe girildiğinden bundan böyle tekfirmekanizması sadece bir şahıs ve onu sevenler için işlemiyordu Her kim tutku ve diyalog mevzuunda olumlu bir kanaat bildiriyorsa o da hemencecik küffar, dâllîn ve hainler kategorisine dahil edilmeye başlandı Örneğin ülkemizde devletimizin devlete ait bir kurumu olan Diyanet Teşkilatı var Bu teşkilat akla yatkın herkesin de kabul ettiği üzere, ilim, fikir ve hayatlarıyla çağımızdaki ehli sünnet çizgisinin mümessilleri diyebileceğimiz fazla kıymetli alimleri ihtiva etmektedir bununla birlikte bu teşkilat, mevcut imkanlarla yurdumuzda dinimize, milletimize hizmet etmeye çalışan on binlerce imam, müezzin… kadrosunu bünyesinde barındırmaktadır Hemen, günümüzde Diyanet Teşkilatı'mız da, ilmin, fikrin, kalemin daha bir öne çıktığı çağımız şartları içerisinde, öbür diyalog platformları oluşturmakta, bu nedenle karşısındakinin inancına, konumuna saygı göstermek suretiyle, saygıdeğer bir konumda dinimize, milletimize ait yüksek ahlak ve değerleri öteki din müntesiplerinin de bulunduğu bir ortamda hal ve lisan diliyle açıklama etmektedir Natürel böyle olunca diyalog eylemini küfür ve dalaletle eş tutan aşırılığa mübtela marjinal bir kesim, koskocaman bir camiayı da hemencecik benzer isnad ve töhmetlerle yaftalamaktan geri durmadı ve duracağa da benzememektedir Elbette ancak, usûlsüz, prensipsiz, ölçüsüz hareket eden bu Haricî anlama bununla da yetinmedi Ülkemizde nice bezginlik ve zahmetlere katlanarak bir ömür boyu dinî ilimlerle meşgul olan, hayatını İslam'ın dürüst anlaşılıp doğru yaşanması için vakfeden, hocaların hocası, vb vasıflarla anılan, herkes göre sevilipfarzedilen ve sahasında otoriter olarak kabul edilen ilahiyat fakültelerindeki çok değerli tefsir, hukuk, hadis… profösürü hocalarımız da, sırf diyaloğa karşı çıkmadıkları, hatta diyaloğu dinimizi, milletimizi, ülkemizi gerçek çehresiyle tanıtıp duyurma namına bir zaruret olarak gördükleri için onları da cadde ağzı küçümseyen üsluplarla dillerine doladı, bundan da öte kendi imanlarını tehlikeye atacak söz ve isnadları onlar hakkında da kullanmaktan çekinmediler Görüldüğü gibi, kıskançlıkları akıllarını, mantıklarını dumûra uğratmış, hasedleri imanlarının önünde, kendi mutlak doğruları (!) dıştan hiçbir şeyi doğru kabul etmeyen, kendileri gibi düşünmeyenleri derhal tekfire yeltenen bu bağnaz tipler, gözü dönmüş bir halde milyonlarca mümini bir çırpıda tekfir edecek seviyede bir aşırılığa saplandı ve böylece her zamankinden daha fazla vifak ve ittifaka ihtiyaç duyduğumuz şu dönemde –tahribin kolaycılığını da yedeklerine alarak– yeni bir fitne ve yazı dizisi süreci başlatmış oldular Bu noktada illaki yapılması gereken bir taraftan, onların bulandırmaya çalıştıkları hakikatleri bıkmadanusanmadan baştan ber her yerde anlatıp açıklama yapmak, diğer taraftan da bu kuru şamata ve anlamsız yaygaralara kundura bırakmadan hem müslümanların kendilerini kendileri olarak anlatmalarına olanak sağlayan, keza de küreselleşen, küçülen dünyamızda kâinat sulhu adına hayatî bir yol ve usul olan şımartma ve diyalog sürecini kararlı bir şekilde devam ettirmek olsa lüzum Bilinmelidir fakat, geçici bir dönem çıkardıkları gürültüpatırtı, yaptıkları aşırılıklarla prim toplayan haricî tayfası, çok geçmeden maşerî vicdandan alması gereken cevabı almış ve sadece ibretlik bir hadise olarak tarih kitaplarında inceleme konusu olmuştur O sebeple marjinal kesim ve onları kullananlar da iyi bilmesi gerekir ki, üçbeş kendini bilmez nâdân iftira ve tezvirde bulunuyor diye, inanan gönüller, inançlarının gereği ve emri olan bu faaliyetleri elbette ancak terkedecek değillerdir