iltasyazilim
FD Üye
TERÖR (tedhîş) etrafa korku salmak, öldürmek, yaralamak, tahrip etmek suretiyle insanları mal, can, namus gibi maddî ve mânevî değerlerinin tehlike içinde olduğuna inandırmak, güvenliği ortadan kaldırmaktır
Anarşi ise kamu düzen ve disiplininin ortadan kalkması, toplumda orman kanununun hâkim hâle gelmesidir
İslâm’ın terör ve anarşiye nasıl baktığını Kur’ânı Kerîm ve sahih hadîslere başvurmak suretiyle öğrenmek kolaylıkla mümkündür:
“ Kim bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık (bu suçların cezâsı) olmaksızın bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur Her kim de bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur1
“Allah ve Rasûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde düzeni bozmaya çalışanların cezâsı ancak ya öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır Onlar için âhirette de büyük azap vardır2
“Dünyanın yok olması, Allah nezdinde, bir Müslümanın öldürülmesinden daha önemsizdir3
“Bize karşı silâh taşıyan (veya silâh çeken) bizden değildir4
“Hiçbiriniz kardeşine silâh ile işaret etmesin; çünkü o farkında olmadan şeytan elinden çıkarır da (istemeden bir Müslümanı yaralama veya öldürmesi sebebiyle) cehennemin bir çukuruna yuvarlanır5
“Şüphe yok ki, kanlarınız, mallarınız, namuslarınız, vücutlarınız birbirinize Mukaddes Şehir’de, mukaddes aydaki mukaddes gün kadar haramdır, dokunulmazlıkları vardır Benden sonra, birbirinizin boynunu vuran (canına kıyan) kâfirler (gibi) olmayın6
Bu bağlayıcı metinlerin sayısını daha da çoğaltmak mümkündür Ortaya çıkan kesin ve açık sonuç İslâm’da, ister Müslüman olsun, ister Müslümanlara karşı savaşmayan (andlaşmalı) gayri müslim olsun her insanın canı, malı, namusu ve vücûdunun dokunulmaz olduğudur Bunlara dokunabilmek için kişinin cezâ gerektiren bir suç işlemesi ve selâhiyetli mahkemenin hüküm vermesi şarttır Ortada kişinin işlediği suç ve bu suça uygulanacak cezâ hakkında mahkemenin hükmü bulunmaksızın bir kimsenin canına, malına, hürriyetine tecavüz etmek, düzeni bozmak, yeryüzünde fesat çıkarmak cinayettir; bunun dünya ve âhirette ağır cezâları vardır
İSLÂM TARİHİNDE HİÇ ANARŞİ VE TERÖRDEN MEDET UMULDUĞU OLMUŞ MUDUR?
Müslümanları bağlayan İslâmî tatbikat Rasûlullah (sav) ile Râşid Halîfeleri (Hz Ebû Bekir, Ömer, Osman, Alî ve Hasen) zamanlarında vaki tatbikattır Bu örnek devirlerde anarşi ve terörden medet umulduğu olmamıştır Bilhassa Hz Osman zamanından itibâren Müslümanlar arasına fitne (kargaşa, ihtilâf, tefrika, fesat) girmiş, fakat bu davranışlar sahâbe tarafından asla tasvip görmemiş, fitnenin ortadan kalkması için meşrû düzen ve başkan ile işbirliği yapılmıştır Hz Alî’nin hilâfetinde ona başkaldıran, bey’at etmeyen, bunun için haklı olmayan şartlar ileri sürenler arasında bazı sahâbilerin bulunduğu da olmuştur Ancak bunlar teröre başvurmadıkları gibi, Hz Alî de düzeni bozan davranışlarını tasvip etmemiş, bunu suç saymış ve üzerlerine asker sevkederek yola getirmeye çalışmıştır Bu devirde anarşi ve teröre ilk başvuran fırka Haricîler olmuş, bunlar kendilerine göre bir düzen kurmak üzere suikastler tertip etmişler ve bu arada Hz Alî’yi de şehit etmişlerdir Hâricîlerin bu davranışları ümmet tarafından hiçbir zaman kabûl görmemiş, kendileri daima sapık fırkalardan biri olarak nitelendirilmişlerdir
Nasslardan ve örnek uygulamalardan hareket eden İslâm ulemâsı, “şahsî hayatında veya yönetimde İslâm’dan sapan yöneticiye karşı alınacak tedbir konusunu tartışmışlar, fitnesiz olarak değiştirilmesi mümkün ise derhal harekete geçilmesi, aksi hâlde uygun zamanın beklenmesi gerektiği sonucuna varmışlardır Yönetimi, düzeni İslâmî çizgiye getirmek üzere harekete geçmeyi önleyen husus “fitnedir Fitne ise Müslümanların birbirine silâh çekmesi, asayiş ve emniyetin ortadan kalkması, can, mal ve namus dokunulmazlıklarının tehlikeye düşmesidir
Ehli Sünnet denilen ümmet çoğunluğunun; İslâm’ı, Kitab, Sünnet ve Râşid Halîfeler çizgisinde yaşayanların görüşü budur Aksini düşünen, fitneye rağmen zâlim sultana karşı çıkılır diyenler de “masum insanlar öldürülür, cana, mala, namusa tecavüz edilir dememişlerdir Şu hâlde terör ve anarşi, hemen bütün mezhebleri ile İslâm’a aykırı bir davranış biçimidir, meşrû olmayan bir olgudur
1 Mâide: 532
2 Mâide: 533
3 Tirmizi, Diyât, 7
4 Buhâri, Fiten, 7
5 Buhâri, Fiten, 7
6 Buhâri, Fiten, 8
* Bu yazı, Prof Dr Hayrettin Karaman’ın sitesinde yer alan sorular cevaplar bölümünden alınmıştır
Selam ve Dua ile dostlar
Anarşi ise kamu düzen ve disiplininin ortadan kalkması, toplumda orman kanununun hâkim hâle gelmesidir
İslâm’ın terör ve anarşiye nasıl baktığını Kur’ânı Kerîm ve sahih hadîslere başvurmak suretiyle öğrenmek kolaylıkla mümkündür:
“ Kim bir cana veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya karşılık (bu suçların cezâsı) olmaksızın bir cana kıyarsa bütün insanları öldürmüş gibi olur Her kim de bir canı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur1
“Allah ve Rasûlüne karşı savaşanların ve yeryüzünde düzeni bozmaya çalışanların cezâsı ancak ya öldürülmeleri, ya asılmaları, yahut el ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi, yahut da bulundukları yerden sürülmeleridir Bu onların dünyadaki rüsvaylığıdır Onlar için âhirette de büyük azap vardır2
“Dünyanın yok olması, Allah nezdinde, bir Müslümanın öldürülmesinden daha önemsizdir3
“Bize karşı silâh taşıyan (veya silâh çeken) bizden değildir4
“Hiçbiriniz kardeşine silâh ile işaret etmesin; çünkü o farkında olmadan şeytan elinden çıkarır da (istemeden bir Müslümanı yaralama veya öldürmesi sebebiyle) cehennemin bir çukuruna yuvarlanır5
“Şüphe yok ki, kanlarınız, mallarınız, namuslarınız, vücutlarınız birbirinize Mukaddes Şehir’de, mukaddes aydaki mukaddes gün kadar haramdır, dokunulmazlıkları vardır Benden sonra, birbirinizin boynunu vuran (canına kıyan) kâfirler (gibi) olmayın6
Bu bağlayıcı metinlerin sayısını daha da çoğaltmak mümkündür Ortaya çıkan kesin ve açık sonuç İslâm’da, ister Müslüman olsun, ister Müslümanlara karşı savaşmayan (andlaşmalı) gayri müslim olsun her insanın canı, malı, namusu ve vücûdunun dokunulmaz olduğudur Bunlara dokunabilmek için kişinin cezâ gerektiren bir suç işlemesi ve selâhiyetli mahkemenin hüküm vermesi şarttır Ortada kişinin işlediği suç ve bu suça uygulanacak cezâ hakkında mahkemenin hükmü bulunmaksızın bir kimsenin canına, malına, hürriyetine tecavüz etmek, düzeni bozmak, yeryüzünde fesat çıkarmak cinayettir; bunun dünya ve âhirette ağır cezâları vardır
İSLÂM TARİHİNDE HİÇ ANARŞİ VE TERÖRDEN MEDET UMULDUĞU OLMUŞ MUDUR?
Müslümanları bağlayan İslâmî tatbikat Rasûlullah (sav) ile Râşid Halîfeleri (Hz Ebû Bekir, Ömer, Osman, Alî ve Hasen) zamanlarında vaki tatbikattır Bu örnek devirlerde anarşi ve terörden medet umulduğu olmamıştır Bilhassa Hz Osman zamanından itibâren Müslümanlar arasına fitne (kargaşa, ihtilâf, tefrika, fesat) girmiş, fakat bu davranışlar sahâbe tarafından asla tasvip görmemiş, fitnenin ortadan kalkması için meşrû düzen ve başkan ile işbirliği yapılmıştır Hz Alî’nin hilâfetinde ona başkaldıran, bey’at etmeyen, bunun için haklı olmayan şartlar ileri sürenler arasında bazı sahâbilerin bulunduğu da olmuştur Ancak bunlar teröre başvurmadıkları gibi, Hz Alî de düzeni bozan davranışlarını tasvip etmemiş, bunu suç saymış ve üzerlerine asker sevkederek yola getirmeye çalışmıştır Bu devirde anarşi ve teröre ilk başvuran fırka Haricîler olmuş, bunlar kendilerine göre bir düzen kurmak üzere suikastler tertip etmişler ve bu arada Hz Alî’yi de şehit etmişlerdir Hâricîlerin bu davranışları ümmet tarafından hiçbir zaman kabûl görmemiş, kendileri daima sapık fırkalardan biri olarak nitelendirilmişlerdir
Nasslardan ve örnek uygulamalardan hareket eden İslâm ulemâsı, “şahsî hayatında veya yönetimde İslâm’dan sapan yöneticiye karşı alınacak tedbir konusunu tartışmışlar, fitnesiz olarak değiştirilmesi mümkün ise derhal harekete geçilmesi, aksi hâlde uygun zamanın beklenmesi gerektiği sonucuna varmışlardır Yönetimi, düzeni İslâmî çizgiye getirmek üzere harekete geçmeyi önleyen husus “fitnedir Fitne ise Müslümanların birbirine silâh çekmesi, asayiş ve emniyetin ortadan kalkması, can, mal ve namus dokunulmazlıklarının tehlikeye düşmesidir
Ehli Sünnet denilen ümmet çoğunluğunun; İslâm’ı, Kitab, Sünnet ve Râşid Halîfeler çizgisinde yaşayanların görüşü budur Aksini düşünen, fitneye rağmen zâlim sultana karşı çıkılır diyenler de “masum insanlar öldürülür, cana, mala, namusa tecavüz edilir dememişlerdir Şu hâlde terör ve anarşi, hemen bütün mezhebleri ile İslâm’a aykırı bir davranış biçimidir, meşrû olmayan bir olgudur
1 Mâide: 532
2 Mâide: 533
3 Tirmizi, Diyât, 7
4 Buhâri, Fiten, 7
5 Buhâri, Fiten, 7
6 Buhâri, Fiten, 8
* Bu yazı, Prof Dr Hayrettin Karaman’ın sitesinde yer alan sorular cevaplar bölümünden alınmıştır
Selam ve Dua ile dostlar