Forumda yenilikler devam etmektedir , çalışmalara devam ettiğimiz kısa süre içerisinde güzel bir görünüme sahip olduk daha iyisi için lütfen çalışmaların bitmesini bekleyiniz. Tıkla ve Git
x

Son konular

||İslamda Şans, Tesadüf yoktur.||

||İslamda Şans, Tesadüf yoktur.||

iltasyazilim

FD Üye
Katılım
Ara 25, 2016
Mesajlar
0
Etkileşim
17
Puan
38
Yaş
36
F-D Coin
58
Soru:İslam'da tesadüf ya da şans var mı ?



Tesadüf: Rast gelme, bir şey kendiliğinden olma, tedbirsiz meydana gelme gibi anlamlara gelmektedir Bunlardan yaratıcıyı inkar ederek kendiliğinden olma anlamında kullanılırsa elbette şirk olur

Ancak islam toplumunda müslümanların kullandığı anlamda asla şirk olmaz İnsanlar bunu, habersiz, düşünmeden karşılaştım anlamında kullanıyor Yani Allahın bilmesine aykırı olarak değil, kişilerin anlaşma ve düşünce alanına göre tesadüf denildiğinden şirk değildir Bununla beraber yanlış anlamaya meydan vermemek için tevafuk kelimesini kullanmak daha iyi olur

Tevafuk: Bir birine uygunluk, muvafık oluş, Nizamlanmış biçimde bir birine uygun olmak

Günlük hayatta tesadüf kelimesini çok kullanmamıza rağmen, gerçekte tesadüf yoktur, tevafuk vardır Yaratılışta ve devam eden hadiselerdeki pek çok noktadaki benzerlikler tesadüf değil, tevafuktur

Cenâbı Hak şu muazzam kâinatı yaratırken, hem yaratıcının tek olduğunu göstermek, hem de kâinattan daha iyi istifade edilmesini sağlamak için bir çok tevafuklarla yaratmıştır

Meselâ, atom ile güneş sisteminin birbirine bir tevafuku ve benzerliği vardır Modelleri birbirine benzer Atomun ortasında çekirdek etrafında da elektronlar döner Güneş sistemi de aynı şekildedir Ortada güneş, etrafında da gezegenler döner Misaller çoğaltılabilir

Âlemlerin Rabbi ibda ve ihtira sanatını yani icadını göstermek için her iki sistemde de detayda pek çok harika farklılıklar yaratmıştır Fakat ilminde sonsuz modeller olmasına rağmen ikisinde de, aynı modeli kullanmıştır Bunun birinci sebebi elbette tevhid mührüdür Bu tevafuk zerreyi ve güneş sistemini yaratanın Allah olduğunun ve şirkin müdahalesinin imkânsız olduğunun ilânıdır

İkinci bir husus ise bu tevafuk biz insanlara bir kolaylıktır Güneş sistemini bilen bir ilim adamı, atomu incelerken, ister inançlı olsun ister olmasın, peşinen zihnindeki model ile atomu ve elektronları inceleyecektir Model ve tevafuktan istifade ile yapılan bu tarz çalışmalar bilim dünyasına çok şeyler kazandırmıştır

Yine el ve ayak parmaklarının ve diğer uzuvlarının birbirine tevafuku da kâinattaki tevafuklardan birisidir Aslında Cenâbı Hak, Hz Âdem’i on parmaklı yaratarak, matematiği de yaratmıştır On sahifelik de bir talimat vermiştir Parmak sayısı sayesinde tüm medeniyetler birbirinden haberli habersiz onlu sayı sistemini kullanmıştır

Yine insan vücudunun veya çiçeklerin ve meyvelerin ve diğer mahlûkatın simetrik olması da, güzellik ve estetikteki Cenâbı Hakkın hakimiyetinin ve isimlerinin tecellisinin bir göstergesidir

Yine heykeltıraşların ve ressamların sanatlarının icrasında asırlardır kullandığı altın oranlar, Cenâbı Hakkın adl ve hakem isminin birer tecellileridir Bu tevafuklar eski çağların ilim adamları ve filozofları tarafından da biliniyordu Bunu fark eden geometrinin kurucularından biri “Allah daima geometri kullanır demiştir

Gerçekten kâinata bu gözle bakılırsa, yüzümüzde, gözümüzde; ağaçta, meyvede; atomda, güneşte; ve yörüngelerinde velhasıl kâinatın tamamında gizli bir pergel ve cetvelin ve diğer geometri aletlerinin sürekli çalıştığını fark ederiz Zaten Kur’ânı Kerim’deki bir çok ayette de, Cenâbı Hak “Biz her şeyi ölçüyle yarattık demektedir
Zerreleri ve güneşleri başıboş ve ölçüsüz bırakmayan âlemlerin Rabbi, elbette insanların tüm fiillerini de kontrol etmekte ve amelleri, zerrelerde gösterdiği aynı hassas ölçülerle, hesap gününde değerlendirecektir Yani dünyadaki matematik, ahiretteki matematiğin bir göstergesidir

2 “Halk arasında “Şansım yâver gitti, “Şans bana güldü, “Şansım yardım etti, “Şanslı olarak dünyaya gelmişim gibi tâbirler müsbet mânâda, işi yolunda olan, aksiliklerle karşılaşmayan kimseler tarafından; “Bizde şans mı var, “Şanssızın biriyim, “Şansım olsaydı bu hale düşmezdim gibi sözler de menfi mânâda sık sık tersliklerle karşılaşan, hayatını tesadüflere bağlayan kimselerce kullanılır Toplum içinde de “şans kelimesi daha çok kumar, piyango, toto gibi çevre ve kuruluşlarca tekrar edilir “Şansınızı deneyin, “iyi şanslar bunun için tekrarlanır

“Şans müsbete kullanıldığı halde, daha çok “menfî için kullanılır “Şansa güvenen, ümit bağlayan kişinin nasıl bir düşünce ve psikoloji içinde bulunduğu şans mefhumunun mahiyetini anlatmaya kâfidir “Şansla iş görmeye başlayan insan kendisini boşlukta hisseder, tesadüflere inanır, sabahakşam kalbini, ruhunu, hattâ hayatını bir stres, bir heyecan, bir telâş içinde bırakır İstediği olmaz, arzu ettiği netice çıkmazsa huzursuz olur,sıkıntıya kapılır, morali bozulur, günlerce o hâlin ezikliğinden kendisini kurtaramaz
Bu durumdaki bir insan kendisini neden bu derece “şansa kaptırmıştır? Sebebi gayet açıktır Anne sütünden mahrum olan çocuk nasıl yalancı naylon memeye sarılırsa; bu kişi de “kader, tevekkül, kısmete rıza gibi gerçek dayanak noktalarını bilemediği, göremediği için “şans gibi mevhum, belirsiz, boş bir yere dayanmıştır

Halbuki İslâmiyet insanları hiç boşlukta bırakmamıştır Onların boş şeylere, mahiyeti meçhul dşüncelere kapılmasına müsaade etmemiş, meydan vermemiştir

İslâmda “şans, talih gibi sözlerin yeri yoktur Dinimizde “kader vardır, tevekkül vardır, Allah’ın gelene rıza vardır Bunun da kaynağı îmandır Mü’min, Allah’a îman eder, kadere boyun eğer, hâdiseler karşısında bocalamaktan kurtulur, ne ile karşılaşırsa karşılaşsın îmanın kuvveti ve nuru ile onları aşar “^İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadeti dâreyni iktiza eder sözünden de anlaşılacağı gibi îman eden insan tek güç ve kudret sahibi olarak Allah’ı “bir bilir Ona teslim olur Ona tevekkül eder, sırtını o kudrete dayar; neticede de iki dünya mutluluğuna kavuşur

İmanlı insan güçlüdür, “kâinata meydan okuyabilecek bir cesârete sahiptir Kendisini yoktan var eden, dünya gibi yaşayacağı bir âlem hazırlayanp hayat, sıhhat, huzur gibi madde ile ölçülemeyecek nimetler ihsan eden, sâdece dünyayı değil, güneşi, milyarlarca yıldızı, kâinatı elinde tutan bir Rabbinin olduğuna inanır Yaratıcısının kendisini boş yere yaratmadığını bildiği gibi, boşlukta bırakıp bir “tesadüf oyuncağı halinde bırakmadığını da bilir Dünyaya ilk göz açtığından, hayata gözlerini kapayıncaya kadar geçen ömür, dakika ve saniyelerinin Allah tarafından bilindiği, programlandığı ve tespit edildiği inancını taşır Bununiçin tesadüfe inanmaz, bel bağlamaz, ona dünyasında yer vermez Başına iyi de gelse, kötü de gelse Allah’ın bilgisi altında olduğunu idrak eder Hep gayreteni harcar, bütün vesile ve sebeplere başvurur; sonunda kendisini, kendisinden daha iyi bilen ve düşünün Yaratıcısına tevekkül eder, neticeyi ondan bekler İlâhî programda (kaderde) ne varsa onun tecellisine Razı olur

Fakat, tevekkül etmeyip, “tesâdüf ve “şans içinde çırpınan insan öyle mi? O, ya elinden geleni yapmaz, hiçbir güç sarfetmez veya bunları yapsa bile bir Kudrete dayanmaz; neticede ne olur? “Kâinatın dilenciliğinden, yâni herşeye, her gördüğüne el, avuç açmaktan, güç farz ettii şeyler karşısında acze düşmekten, “hâhideseler karşısında titremekten, “hodfuruşluktan, yani kendisinde birşeyler tevehhüm etmekten, “maskaralıktan, “şekaveti ebediyeden, yani ebedî hayatı kaybetmekten “tazyikatı dünyeviyye hapsinden kurtulamaz1

İşte tevekkül, Allah’a güvenme ve ondan gelene rıza gösterme gibi duyguları zayıf olan kimseler şansa, yıldızlara, burçlara, talih gibi lüzumsuz, mânâsız ve boş şeylere bel bağlar, “yıldızı düşükmüş, “yıldızı yüksekmiş gibi bâtıl inançlara saplanır

1 Sözler, s 2922

Mehmed Paksu

 
858,496Konular
982,170Mesajlar
30,113Kullanıcılar
allySon üye
Üst Alt